PERS MİTOLOJİ: SİMURG : (ZÜMRÜDÜ ANKA)
“Bir efsaneden rivayet odur ki: Kuşlar hükümdarı ‘Simurg’, ‘Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. En kıymetli özelliği ise gözyaşları ve tüylerinin şifalı oluşuymuş. Tüm dertlere çare bulabilir, bütün hastalıkları iyileştirebilirmiş. Ve ömrünün sonuna her geldiğinde; kendini yakarak öldürür, sonra da küllerinden, tekrar dirilirmiş! Kuşların hepsi Simurg’a inanır ve bir sıkıntıları olduğunda onun, kendilerini kurtaracağını düşünürmüş… Kuşlar dünyasında bir şeyler ters gittiğinde Simurg’u beklerlermiş. Ne var ki Simurg, ortalarda hiç görünmediğinden kuşkulanmaya başlamışlar ve sonunda da ondan ümidi kesmişler. Derken bir gün, çok uzak ülkelerden birinde bir kuş sürüsü, Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Onun varlığını anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna giderek, yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan, Kafdağı’nın tepesindeymiş! Oraya ulaşmak için, yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekiyormuş. Hepsi birbirinden çetin yedi vadi… Birincisi; İstek, ikincisi; Aşk, üçüncüsü; Marifet, dördüncüsü; Kanaatkârlık, beşincisi; Yalnızlık, altıncısı; Şaşkınlık ve yedincisi; Yokluk vadileri. Kuşlar, beraberce göğe doğru uçmaya başlamış. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar, yolda teker teker dökülmüş… Yorulanlar, düşenler olmuş. Önce ‘Aşk Denizi’nden geçmişler, sonra ‘Ayrılık Vadisi’nden uçmuşlar… ‘Hırs Ovası’nı aşıp, ‘Kıskançlık Gölü’ne sapmışlar. Kuşların kimi ‘Aşk Denizi’ne dalmış, kimi ‘Ayrılık Vadisi’nde kopmuş sürüden… Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimisi kıskanıp batmış göle. İlk evvel bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; papağan, o güzelim tüylerini bahane etmiş, oysa tüyleri yüzünden kafeslere kapatılırmış; kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış; baykuş yıkıntılarını; balıkçıl bataklığını özlemiş… Nihayet beş vadiden geçip, altıncı vadi ‘Şaşkınlık’ ve yedincisi; ‘Yokluk’ vadisine gelince, bütün kuşlar umutlarını yitirmiş. Kafdağı’na vardıklarında, geriye sadece otuz kuş kalmış. Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: ‘Si’; ‘otuz’ demekmiş, ‘murg’ ise ‘kuş!’ Onun yuvasını bulunca öğrenmişler ki Simurg’un manası; ‘otuz kuş’ demek. Onların her biri, birer Simurg’muş. O otuz cesur kuş, anlamışlar ki aradıkları hükümdar kendileri ve en zorlu yolculuk, kendine yapılan yolculuktur! Bir Simurg olmayı göze almadıkça; kafesinde, bataklıkta ya da yıkıntılarda yaşamaktan kurtulamazsın… İçinde, seni, sana esir eden yanlarını fark edip, eksikliklerinin üzerine gitmedikçe, kuvvetlenmeyi başaramazsın. Tıpkı o kartal gibi yeniden doğuş uçuşunu, yalnız kendi azim ve cesaretinle yaparsın!” Kara Kurt, çoktan yenildiğini düşünerek uykuya, uzanıp baktı başucundaki günahsıza… Hâlen, dinlenmeden dövüşüyordu dinleyen! O güçlü pençesini, masumiyetin alnına koyup; “İlki, benim hikâyemdi, bu da seninki… Seni hükümdar edecek yolu kendin bulacaksın küçük Simurg.” dedi. (Alıntı)