3 Ağustos 2018 Cuma
Tatil..
2 Ağustos 2018 Perşembe
Mutluluk..
Çirkinlik.
Onu bunu çekiştirmek kişinin o anki rahatlamasını sağlar.Aslında kişinin kendini bir anlık iyi hissetmesine neden olur o kadar.Dedikodu ve eleştiri, kişinin kendisine duyduğu nefret duygusunu yansıtan, zıtlık ve ayrımcılık inancının suretleridir. Bu suretler, kişinin başkaları tarafından kabul gördüğünü hissetmesi veya kendisini sevmesi için, kendisini diğerlerinden üstün görme ihtiyacı yaratırlar. Bu insansı “faaliyet” enerjisi, (gerçeklikte asla yoktur) sadece dedikodusu yapılan kişiye zarar vermez. Aynı zamanda dedikoduyu yapan kişinin enerji alanına yerleşmek üzere kendisine geri döner. Bir kez daha söyleyelim. “Çünkü sadece Birlik ve Bütünlük vardır.”
Evrimleşmeyle birlikte, kişinin kendi çıkarı için yalan söyleme alışkanlığı da yok olacaktır. Spiritüel bir öğrenci ne zaman böyle bir şeye yeltenecek olsa, “omuzundaki nazik dokunuşun” giderek daha fazla farkına varıyor ve o anda spiritüel bağının kısaldığını anlamaya başlıyor.
1 Ağustos 2018 Çarşamba
----3
Ezoterizm ve Din
Tarihsel olarak değerlendirildiğinde, ezoterik örgütlerle dinlerin eski çağlarda hemen hemen tümüyle (örneğin Mısır'da Hermetizm, Yunan'da Eleusis, Dionysos Misterleri ve Orfizm, Yahudilerde Kabalacılık ve Essen'liler, Ortadoğu ve Akdeniz çevresinde Mithracılık, Manicilik, Hristiyanlık'ta Gnostikler, Katarlar, Şovalye Tarikatları, İslam'da Batıni Tarikatlar), yakın çağlara kadar da kısmen içiçe oluşup geliştiklerini görebiliriz. Bu gün bile, ezoterik örgütlerden bazısı belirli bir din çerçevesi içinde kendini sürdürme çabasındadır.
İnisiyasyonun Kökeni: İlkel Topluluklarda "Erginlenme" Törenleri
Yapılan bilimsel araştırmalar, tüm ilkel topluluklarda, zaman ya da mekân farkı olmaksızın tümünde, bilimsel adı "Geçiş Ayinleri" (Rites de Passage) olan, bir tür inisiyasyon töreninin varlığını ortaya koymuştur.
Erginlenme, tüm ilkel topluluklarda görülmüş, örneğin Fiji'liler ve Avustralya'lılar gibi en geri kültür aşamalarında bile yaygın olduğu saptanmıştır.
Erginlenme, düzenli olarak, üç aşamada gerçekleştirilmektedir; adayın toplumdan yalıtılması, bekletme ve eğitim, yeni duruma geçiş. Bu aşamaların tamamlanmasıyla kişi, artık yetişkinler arasına kabul edilmekte, hem varoluşsal rejiminde, hem de toplumsal konumunda kökten bir değişim olmaktadır.
Törenin amacı, bireyi bir önceki toplumsal statüsündeki kurallar ve davranışlar sisteminden tümüyle kurtarmaktır. Ama bu kurtuluş sırasında, adayın oynadığı rol bütünüyle edilgendir. Adaya, neredeyse kirli bir nesne gibi davranılmakta, arıtılması gereken bir eşya olarak bakılmaktadır.
Sonuçta, erginlenen kişi, eski toplumsal etkinliği ile ilgili nesne ve teknikleri artık tanımıyormuş, kullanamazmış durumuna zorla itilir. Tümüyle eski benliğini yitirmiş, eski yaşamından kopmuş olduğu varsayılır. Bu kopuş, bu yapay bellek yitimi yanlızca kuramsal düzeyde kalmamakta, çeşitli aşağılamalar, işkenceler, ağır sınavlar aracılığı ile somut şekilde yaşanmaktadır. Örneğin: Masai'lerde (Kenya) ayinle sünnet edilen erkekler, yaraları kapanıncaya kadar kadın giysileri ile dolaşmak ve küpe takmak zorundadırlar. Kimi topluluklarda, diş sökmek (Afrika), göğüs adalelerinden bağlanıp asılmak (K.Amerika), parmak kesmek (Okyanusya) gibi daha gaddarca uygulamalar da vardır.
Hemen tüm erginlenmelerde rastlanan bu zorlamalı bellek yitimi, anılardan arınma yoluyla, kişinin bilincinde bir tür bekaret sağlamakta, kişiyi artık geçersiz ve yetersiz duruma gelmiş eski bağlarından kurtarıp, kendi kendinden sıyırmaktadır.
Böylece, kültürün en ilkel düzeylerinden başlayarak, "erginlenme"nin, kişinin oluşumunda önemli bir rol oynadığını ve özellikle de gençlerin varoluşlarında esaslı bir sıçramayı ifade ettiğini görüyoruz.
En ilkel toplum insanı bile, kendini doğal durumuyla "eksik" görmekte, doğa tarafından yaratılmış, verilmiş haliyle "tamamlanmamış" olarak kabul etmektedir. Asıl anlamıyla insan olabilmesi için, bu ilk eksikli durumunda ölmesi, hem kültürel, hem tinsel ve hem de sosyal olarak daha üst bir yaşama doğması gerekmektedir.
Erginlenme eylemi, sonuçta, paradoksal ve doğa-üstü bir ölüm ve yeniden diriliş/ikinci doğuş deneyine indirgenebilir. Erginlenme insanın "başka" olmak istediğini, doğal düzeyinde kalmak istemediğini, ideal bir imgeye göre kendini yeniden yaratmaya çabaladığını gösterir. İlkel insan, insanlığın tinsel ülküsüne ulaşmaya böylece adım atmaktadır.
Tören, her ilkel toplulukta, adayın ailesinden uzaklaştırılması ile başlar. Uzakta, çayırın ortasında ya da ormanın içinde bir kulübede, bazen bir mağarada bekletilir aday. Daha bu ilk adımda ölüm simgesi vardır. Yanlızlık, orman, karanlıklar ölümü vurgular. Bazı ilkellerde bir kaplanın gelip adayı ormanın içlerine götüreceği inancı vardır. Banda kabilesinde adayın bir canavar tarafından yutulmuş olduğu varsayılır. Aslında kulübe ana rahmini simgelemektedir. Burada adayın ölümü ve cenin durumuna geri dönüşü söz konusudur. Genç adaylar sınavlarının bir kısmını burada vermekte, kabilenin sırlarını burada öğrenmektedirler. Bu aşamada ölüm simgeciliği alabildiğine abartılır. Bazı toplumlarda, adaylar yeni açılmış mezarlara gömülürler, ölü gibi hareketsiz kalırlar, ölüye benzemek için vücutlarına beyaz toz sürerler. Diş sökme, parmak kesme gibi işlemlerin yanı sıra sünnet, dövme yapma, deride iz açma bu aşamada uygulanır.
Ölüm simgeciliği, her zaman, yeniden doğuş simgeleriyle içiçedir. Adaylar, erginlenmeden sonra başka adlar almakta (Dede Korkut Masallarında ad kazanmaya çalışan gençler), önceki yaşamlarına ait herşeyi unutmuş sayılmakta, ayinin peşisıra bebekler gibi başkalarınca beslenmekte, kollarına girilerek yürütülmektedirler. Örneğin; Bantu' larda adayın yatağa yatıp bebek gibi ağlaması zorunludur.
Erginlenen kişi, yanlızca ölüp, yeniden doğan olmayıp, aynı zamanda, metafizik düzeyde açıklamalar edinen, bilgilenen, sırları öğrenen kişidir. Kabilenin tanrılarını, onların gerçek adlarını, dünyanın oluşumuna ait efsaneleri öğrenmiştir. Erginlenen kişi, bilen kişidir. Bu nedenle, erginlenme, bilinc körlüğü veren doğal durumun aşılması anlamına gelir. Adayın varoluşunun gerçek boyutlarını keşfe, insan sorumluluğunu üstlenmeye çağrıdır.
Simgesel Açıklamalar
Ekzoterikten Ezoteriğe
Evrensel düzeyde, her ilkel kültürde rastlanan herkese açık, ekzoterik "Erginlenme" olgusu, nasıl olmuş da, ezoterik bir yapıya evrimlenmiştir?
Diğer neden, ezoterik örgütlerin, sömürge oluş koşullarının zorlamasıyla, "ilkel" anlayışın "uygar" anlayışa karşı kendini savunma güdüsü gereği, siyasal nitelik kazanmalarına bağlıdır. Amaç, uygarlığın karşısında sarsılan eski gelenek, örf ve inançları pekiştirmektir. Afrika'da Ngui-Goril adamlar, Nkee-Pars adamlar, Bwiti ve Poro, Malenezya'da Duk-duk ve İniet, Orta Amerika'da Kakçek, Kuzey Amerika'da Didewiwin, Hamatsa ve Kaçina bu tür ezoterik örgütlerdir.
----2
İnisiyasyon Törenlerinin Nitelik ve Amaçları
Ezoterik örgütlerde, İnisiyasyon Törenleri, bireyin benliğini etkilemeyi amaçlayan, ve hem fizik, hem de tinsel birer "sınav" niteliği taşıyan deneyimlerdir. Aslında, inisiyasyon, ezoterik örgüt üyelerinin, haricilere açmamak konusunda yemin ettikleri bir "gizem" dir.
Törenin, katılanların kişiliğine bağlı olmayan, kendiliğinden bir etkenliği vardır. Bu etkenlik törenin kendi özünden kaynaklanmakta olup, töreni yöneten ve düzenleyenlerin, ayrıca diğer katılıcıların kişiliğinden bağımsızdır. Töreni yöneten önemli değildir, önemli olan törenin işlevidir. Buradaki yaklaşım, dinsel yaklaşımla paraleldir; örneğin, namazın değerinin, imamın kişiliğinden bağımsız olması gibi.
Diğer taraftan, etkin sonuçlara ulaşabilmek için, törenin ritüeline, en ufak ayrıntısına kadar uyulması gerekmektedir. Ancak, yine de, eğilimleri açısından yatkın olmayan kişilere uygulanan inisiyasyon'nun etkisiz kalması olasıdır. Bu noktada, dinsel yaklaşımdan ayrılınır; örneğin, hristiyanlarda, vaftiz töreni, eğilimine bakılmaksızın herkese uygulanır. Gizemci aradığı ışığa, bilgiye bir anda sezgiyle ulaşabilir. Buna karşılık, inisiye olmuş kişi, bilgiyi ancak, zamanla ve bir takım aşamalardan sırasıyla geçerek elde eder. Bu nedenle, inisiyasyon yolu, uzun, çileli, aktif katılım gerektiren bir yoldur. Bunun sonucu olarak, inisiyasyonu temel alan tüm ezoterik örgütlerde, hiyerarşik bir yapı oluşmuştur. İnisiyasyonun çeşitli aşamaları, üyelerin ulaştığı varsayılan çeşitli yetkinlik düzeyleri, bir takım "derece" lerle, "rütbe" lerle belirlenmiştir.
Ezoterik Düşüncenin Özü: İnisiyasyon
Ezoterizm (esotérisme) sözcüğü, eski Yunancada "içeri almak" anlamına gelen "eisotheo" sözcüğünden türetilmiştir. Bu terimin anlamı çok açıktır: içeri almak demek, bir kapı açmak, dışardaki insanlara içeri girme fırsatını vermek demektir. Simgesel olarak bu, saklı bir gerçeği, gizli bir anlamı açıklamaktır. Bütün bunlar, ezoterizm sözcüğünün, bir "kapalı" öğreti ifade ettiğini ortaya koyar. Dışarıdan ve kalabalıktan soyutlanmış bir topluluğa, belirli bilgilerin aktarılması söz konusudur.
A)İnisiyasyon kendi kendine bilgiye ulaşmak değildir. İnisiyasyonu oluşturan çeşitli "gizler" belirli bir öğretinin dogmatik açıklamaları olmaktan çok, inisiye olan kişide bir diriliş, bir yeniden doğuşla taçlanan bir ölüm duygusu yaratmaya yönelik törenler, ritüeller ve teknikler dizisinden oluşmuştur.
Tüm uygulanan tören, ritüel, ayin, allegorik öykü ve efsanelerin simgesel özü, birbirine oldukça benzeyen bir ana tema etrafında şekillenir: tüm ezoterik örgütlerde, inisiyasyon süreci, "karanlıklar" (ölüm) içine yapılan bir girişle başlar. Bu aşama boyunca, inisiyasyonya aday kişi, kendisinde öldüğü duygusunu yaratmayı hedefleyen, bir takım korkutucu olaylar ve mekânlar içine sokulur, çeşitli "sınav" lara tutulur. Bu aşama, bir tür "cehenneme iniş" tir (Orpheus, Isis, Persephone, Tammuz gibi).
İnisiyasyon süreci, bir yandan, "evrendoğum" (kozmogoni) sürecinin aşamalarını, Kaos' un Işık tarafından düzenlenmesini simgesel olarak canlandırmakta, temsil etmektedir; diğer yandan, kişinin, Adem'in İlk Günahıyla yitirilen ayrıcalıklara fiktif bir şekilde yeniden kavuşması, Eksiksiz Bilgi'ye ermek için gerekli mistik koşulların içine yeniden doğmasıdır.
Bir arınma' dır. İnsan böylece, eksiksiz, yetkin bir varlık olabilmek için, dış yaşamdan getirdiği tutku ve yanlışlarından sıyrılır.
Bir nurlanma' dır. İnsan böylece, yitirilmiş bilgi'ye erme, "Yitik Kelâm"ı yeniden bulma umuduna kavuşur.
Bir bütünlenme' dir. İnsan böylece, Günah'tan önceki ayrıcalıklı durumuna yeniden doğar ve evrenin özündeki "Büyük Varlık" la birleşir.
Yitik Kelâm, Yitirilmiş Bilgelik, insanoğlu'nun yaradılış sırasında sahip bulunduğu, ama sonradan yitirdiği, sonsuz özgürlük ve mutluluk veren eksiksiz bilgiyi simgeler. Tanrı bu bilgiyi insanlara vermiş, ancak haketmediklerini görünce geri almıştır. Bu "bilgi"ye yeniden ulaşabilmek için, haketmek yani çileli bir çaba göstermek şarttır. Bu nedenle, gelişigüzel her insan bu bilgiye ulaşamaz, sadece seçkin kişiler, belirli sınav ve aşamalardan geçerek bilgiyi elde edebilirler.
B) Ta başlangıçtan beri, insanoğlu, nereden gelip nereye gittiğini, varoluşunun amacını, ölümden sonraki yazgısını öğrenmek arzusuyla yanmış; buna koşut olarak da, bütün çağlar boyunca, bir takım ezoterik örgütler, evreni yöneten yasaları kavramış olduklarını, temel soruları çözen "Dile Getirilmez Giz" e ulaştıklarını ileri sürmüşlerdir. "Nereden Geliyoruz? Kimiz? Nereye Gidiyoruz?". İnsanoğlu, sınırsız kudrete ve Tanrıya ulaşmaya duyduğu susuzlukla, hep bu üç soruyu soragelmiştir kendine. Bu kesin ve eksiksiz bilgiye açlıktır. İster dini, ister felsefi, ister mistik ya da isterse Gizlici (Occult) olsun, tüm ezoterik örgütleri besleyen ana kaynak bu açlıktır.
Ezoterizm de inisiyasyon.---1
Uyumlanma veya birlik olma hali..Ezoterik İnisiyasyon (Erginlenme, Tekris);"dışarıdaki", "yabancı", "harici", "bigâne" kişinin "içeri" alınması, "mahrem" kılınması, ezoterik topluluğun "üyesi" durumuna getirilmesi, ezoterik bilginin ışığına kavuşmasıdır.
Ezoterik İnisiyasyon; bireyde, varlığın bir alt aşamasından bir üst aşamasına geçişi ruhsal olarak gerçekleştirmeye yönelik süreçtir. Burada amaç, bir takım simgesel eylemler ve fiziksel edimler aracılığıyla, bireye yeni bir yaşama "doğmak" üzere "öldüğü" duygusunu aşılamaktır. Bu nedenle, kimi ezoterik örgütlerde inisiyasyona, İkinci Doğuş da denilmektedir.
Birey, inisiyasyon yoluyla, kendinde zaten varolan bir özü canlandırmaktadır. Bu bir "iç" gerçekleşmedir. Bu nedenle, ezoterik inisiyasyon uygulanan kişinin, belirli bir takım özellik ve eğilimlere baştan sahip olması gereklidir.
İnisiyasyon'nın Batı dillerindeki karşılığı olan "initiation" sözcüğü, Latincedeki "initium" sözcüğünden türemiştir. "Initié" ise aslında "yola koyulmuş, başlamış" demektir. Ezoterizm'de en önemli kavram "İnisiyasyon"dır.
Ezoterizm (Batıniyye, İçreklik), bilgilerin ve görgülerin kapalı bir topluluk içinde ve aşamalı olarak verildiği çalışma ve öğreti sistemidir. Asıl gerçeklerin anlayabilecek yetenek ve bilgide olan kişilere aktarılabileceği görüşü ezoterik sistemin özüdür.
Sistemin üç önemli özelliği vardır:
Öğretiyi alacak olanların özenle seçilmelerinden sonra, inisiyasyon yöntemi ile topluluğa kabul edilerek, yine aynı yöntemle ilerlemeleri.
Öğretilerin bir dereceler silsilesi içinde verilmesinin yanısıra hiyerarşik yapı gözeten bir örgütlenmenin bulunması.
Öğretilerin kapsamında simge, allegori ve özdeyişlerin kullanılması.
Ezoterik yaklaşımın özü; bireyin kendi kendini aydınlatamaması olgusuna bağlıdır. Genelde, ezoterik öğreti uygulamasına karşın; bazen, Mistisizm (Tasavvuf, Gizemcilik) kavramı ile ezoterizm kavramı bu noktada ayrılırlar. Mistik kişi (mutasavvıf, gizemci) çoğu zaman elini eteğini dünyadan çekmiş bir "münzevi"dir, düzen ve denetim dışıdır, hatta disiplinsizdir. Gerçeğe bir anda "sezgi" yoluyla varabilir. Oysa, ezoterizm'de, kişi ancak "inisiyasyon"a dayalı (initiatique) bir örgüt tarafından ışığa kavuşturulabilir. Ezoterik örgüt kişiye, öncelikle ruhsal bir etki aşılar, sonra bu etkinin üzerine bir "öğreti" kurmaya çalışır; bunu yaparken de belirli bir hiyerarşik yapıyı ve disiplini izler. Mistisizm'in bazen salt bireysel düzeyde kalabilmesine karşın, ezoterizm daima örgütsel bir yapıdadır.
İnisiye olan kişi üzerinde oluşturulan ruhsal etki, esas olarak, İnisiyasyon töreninin "haricilere aktarılamaz" olan temel niteliğidir. Aristoteles, Eleusis Gizemleri'nden söz ederken, "öğrenmek yerine hissetmek" diyordu. İnisiyasyon sırasında da, aktarılan bir öğreti yoktur, yaşanan yoğun duygular vardır. Ama, bu duygular, ilerde öğretinin serpileceği uygun toprağı yaratmaktadır.
Öyleyse "inisiyasyon"nın gizemi, "dile getirilemez, sözcüklerle anlatılamaz" bir gizemdir; ancak ritüeller aracılığı ile yaşanır, çilesi çekilir, hissedilir. Gerçekten, tüm ritüelleri en ufak ayrıntısına kadar hariciler tarafından bilinse bile, ezoterik örgütlerin gizemleri tam olarak çözülemez ve çözülemeyecektir. Zira bu gizemler ancak kişisel olarak yaşandığı zaman duyumsanabilir. Tüm ezoterik örgütlerde bulunan ve üstünkörü incelendiğinde anlamsız görünen ritüellerin, aslında, ister korkutucu, ister yadırgatıcı olsun, inisiye olan kişiler üzerinde bir tür psikanalitik tedavi etkisini andıran tinsel yankılanmaları vardır.
Sonuç olarak; ezoterik inisiyasyon:
Kişinin önceden belirlenen eğilimleri ve özellikleri üzerine yapılandırılan,
Belirli bir ruhsal etki yaratarak, kişinin bilinçaltına yönelen,
Bireyin kendisinin tamamlaması gereken bir "saklı özün gerçekleştirilmesi" çabasından oluşan üçlü bir süreçtir.
31 Temmuz 2018 Salı
----5
TAOCU UYGULAMANIN OLUMLU SONUÇLARI
Kişi yaşamı boyunca doğanın örüntüsüyle uyum içinde sade ve ölçülü bir biçimde Tao’yu takip ederse, eninde sonunda Tao’yu idrak edebilecektir.
“Kurtuluşa ulaştığında, usta tüylü bir elbise giyecek, ışığın üzerinde yol alacak, yıldızların üstünde seyahat edecek veya boşlukta yüzecek. Rüzgar ve ışık onun arabası, dragonlarsa atı olacak. Kemikleri yeşim taşı gibi parlayacak, yüzü göz kamaştıracak biçimde ışıldayacak, başı bir hale ile çevreli ve tüm bedeni güneş ve ay kadar güçlü doğaüstü bir ışık yayıyor olacak. Tüm isteklerini gerçekleştirebilecek ve yer ve gökyüzüne eşit bir ömürde bitmeyen bir gençliği yaşamanın tadını çıkaracak. Ayrıca, yarını bilecek, bir günde bin li kadar yol alabilecek, suya gömülse de ıslanmamayı, ateşte yürüse bile yanmamayı başaracak. Ne canavarlar, ne de silahlar ona dokunamayacak. Doğanın güçlerini ve enerjilerini yönetme erkine sahip olacak.”[8]
Ölümsüzler (hsien) için üç farklı aşama ve seviye söz konusudur. Pao-p'u-tzu’da Ko Hung bu üç seviyeyi açıklar:
Birincisi, “ölü bedenin kurtuluşu” (shih chieh), yaşam süreleri içinde bedenlerini yeterince dönüştürememiş olan ustaların içinde bulunduğu seviyedir. İnsanlar ölüm anında ya bedenlerini tamamen bırakırlar, ya da beden tamamen yok oluncaya ve kefen boşalıncaya dek arınma çalışmalarını sürdürürler. İkinci durumda bedenlerindeki fiziksel Beş Element’i daha süptil enerji boyutlarına dönüştürerek cehennemsel alanlardan korunmuş olurlar.
İkinci seviyedekiler, yani “dünyasal ölümsüzler”, ölümsüz bir beden kazanmayı başarmış ama göklere yükselememiş olanlardır. Bunlar kutsal mağaralarda, uzak adalarda ve cennet misali mekanlarda yerleşirler. Mükemmelliğin üst derecelerine erişememiş olsalar da, büyük güçlerle donanmışlardır.
“Göksel ölümsüzler”in ise metamorfoza uğramış bedenleriyle gün ortasında göğe yükseldikleri söylenir. Bunlara aynı zamanda “uçan ölümsüzler” de denir.
Tüm bunlardan başka, bir de “dünyadaki insanların ustaları” vardır. Bunlar geçiş erkini taşıdıkları halde göklerde kalmak yerine Taocu öğretileri korumak ve yaymak adına defalarca yeryüzüne enkarne olurlar. [9]
ÖZET
Bir şey yapılmaz, ama hiç bir şey yapılmamış kalmaz.
--Lao Tzu
*Wu-Wei: Çabasızlık
İlk bakışta, doğal sadelik kazanmak için bir çok karmaşık uygulamanın tasarlanmış olması çelişkili gelebilir. Zaten doğal sadelik doğuştan edindiğimiz bir kazanım değil midir ki? Buna güzel bir Taocu yanıt, “hem evet, hem hayır” olacaktır.
Taocular yeni doğmuş bebek kadar saf ve arı olan doğal halimizi “İşlenmemiş Kalıp” olarak tanımlarlar. Peki ama kaçımız saflığın bu doğal halini beden hareketlerimizde, enerji akışımızda veya yüreğimizde korumayı başarabildik? Çoğumuzun doğal dediği, aslında doğal değil, salt alışkanlık örgüleridir. Hem çevremizdeki doğal dünyayla, hem de kendi gerçek, saf ve kutsal yanımızla olan ilişkilerimiz açısından doğal olana temasımızı yitirdiğimiz bir gerçek.
Her sanat alanında çabasız ve mükemmel bir beceri seviyesine ulaşmak, yıllar süren disiplinli bir eğitim gerektirir. ‘Çabasızlık’, sadece temel unsurlar kalana dek gereksiz olanları atmayı içeren bir saflaşma sürecidir. Bir zamanlar Picasso hakkında bir film seyretmiştim; 80’li yaşlarındaydı ve muhteşem bir duvar muralını on dakikadan kısa bir sürede bitirmişti! Yaptığı iş öyle kolay görünüyordu ki! Ama bildiğimiz gibi Picasso’nun fazlasız ve eksiksiz böylesi bir denge ve estetik şaheserini çabucak yaratacak derecede bir yetiyi kazanması, onlarca yıllık disiplinli bir çalışmanın ürünüydü.
Eğer resim sanatında ustalaşmak bu kadar uzun sürüyorsa, bir de kendimiz hakkında yetkinleşmek için, bedende, konuşmada ve düşüncede dengelenmemiş alışkanlıklarımızı terketmek, “Kaynağa Dönmek”, yeniden “İşlenmemiş Kalıp” olmak için ne kadar zaman gerektiğini düşünün! Yine de benim eski Tai Ji ustam Shing’in bir seferinde bana söylediği gibi, “Zaman nasıl olsa geçiyor; hiç olmazsa bu arada bir şeyler öğreniyor ol!”
----4
Feng Shui (Geomancy)
Spiritüel uygulamalar için elverişli bir mekanın seçilmesi Taocular için çok önemlidir. Qi, tıpkı bedenimizde olduğu gibi toprağın içinde ve üstünde de hareket halindedir. Bazı mekanlar, meditatöre içsel arayışında büyük ölçüde fayda sağlayacak derecede güçlü ve dengelenmiş enerji taşıdıkları için kutsal kabul edilir.
Feng rüzgar, shui ise su demektir. Böylece feng-shui, Qi’nin doğadaki akışının ayırdında olma sanatını ifade eder. Taocular, şiddetli rüzgarlardan, sellerden ve heyelandan korunaklı, suyu bol, manzarası güzel, heybetli kaya formasyonları olan sessiz bölgeleri tercih ederler. İnzivaya çekilinen yer, gerektiğinde ihtiyaç duyulan malzemeleri temin edebilmek adına bir köye veya kente yeterince yakın, ama aynı zamanda yalnızlığı garanti edecek derecede uzak olmalıdır. Mekanda güneş ve gölge, sıcak ve soğuk dengesi şarttır. Taocu yogilerin özümseyebileceği nitelikte güçlü Qi enerjisi yaydıkları için, çam ağaçlarının bolluğu büyük bir avantajdır.
Pek ender olsa da çevre koşulları gereğince dengede değilse, aynalar, ışıklar, talismanlar, kırmızı şeritler ve Pa Kua sembolleri gibi araçlarla geomantik dengesizlikleri gidermek mümkün olabilir.
Beş Evre ve içsel Qi arasındaki yönlü bağlantılar da Taocular için büyük önem taşır. Taocu yogiler, bedenlerini güçlendirmek ve iç organlarını dengelemek amacıyla beş yönün Qi’sini kendilerine çekerler. Beş yönle ilişkili olan hayvan enerjileri de mevcuttur. Taocu usta, şer tesirlere karşı koruyucu bir kalkan oluşturmak üzere şamanistik yöntemlerle bu enerjileri de çağırmasını bilir.
Bir binanın konumunu saptamada, odaların yerlerini belirlemede ve içsel dekorasyonunda, Sekiz Trigram bağlantıları dikkate alınmalıdır. Konumlanmanın yönüne bağlı olarak ortaya çıkan belli tesirlerin yorumlanmasında ise geomantik pusulalar (lo-pan) sıkça kullanılır. Bu yorumlar, ailedeki her bireyin astrolojik doğum çizelgelerine bağlı olarak farklılık gösterir.
Astrology
Taocu uygulamalar için kutlu mekanlar olduğu gibi, kutlu zamanlar da vardır. Çin astrolojisi gökteki hareketleri insan anatomisine ve fizyolojisine ilişkilendirir. Her gün oniki adet ikişer saatlik dilimlere ayrılır. Her bir dilimde Qi bedendeki belli bir akupunktur kanalından diğerlerine oranla daha güçlü akar. Örneğin, sabahları 3:00 ile 5:00 arası, Qi akciğer meridyeninde daha kuvvetle dolanmaktadır. Yaşamın nefesini onlar aracılığıyla içimize çektiğimiz için, akciğerler “Qi’nin Ustası” olarak bilinir. Bu nedenle, kişinin Qi Gong uygulamasından optimum yarar sağlayacağı zaman, akciğerlere tekabül eden saatlerdir. Bu aynı zamanda akupunktur ile akciğer sorunlarının tedavisine en elverişli zaman dilimidir.
Güneş çok güçlü bir Qi enerjisine sahiptir ve dünya yaşamı üzerindeki tesiri aşikardır. Güneş, Yang enerjisinin özüdür; kalple ve ateş elementiyle bağlantılıdır. Dünyanın güneş etrafındaki yıllık turuna ‘Sarı Rota’ denir. Taocular 365 günlük bu devreyi, her biri aşağı yukarı15 gün olan ve ‘mini-mevsim’ olarak bilinen 24 solar periyoda ayırırlar. Bu periyodlar ise omurganın 24 ayrı omuruna tekabül eder.
24 Qi Gong setinden oluşan bir Taocu uygulama vardır. Her set belli bir solar periyoda karşı gelir ve ilgili ‘mini-mevsim’in özgünQi’siyle bağlantı kurmak için belirli saatlerde çalışılır. Diğer Qi Gong uygulamaları ise, güneş enerjisini özümseyebilmek için gün doğumundan hemen sonra ve gün batımından hemen önce tatbik edilir.
Güneşi baz alan bu sınıflamaya karşın, Çin takvimi ay kökenlidir ve başlangıç tarihi olarak Sarı İmparator Huang Ti’nin hükümranlığındaki ilk yeni ay alınır. Ay, Yin enerjisinin özüdür, böbreklerle ve su elementiyle bağlantılıdır.
Güneş ve ay enerjilerinin özellikle güçlü ve ulaşılabilir olduğu belirli günler vardır. Gündönümü ve ekinokslarda, güneş adeta durmuş gibidir. Taocular bu günlere ‘kapılar’ derler. Eski bir inanca göre ölümsüzlüğü arayan Taocular, bu semavi alanların her birine ölümsüzlük meyvesini bahşeden Tanrı tarafından karşılanmak üzere böylesi zamanlarda bu ‘kapılar’dan geçmelidirler.
Ayrıca, (Taocuların Altın Kapı dedikleri) İlkbahar Ekinoks’undan sonraki lunar aylardaki güneşsel cevheri ve (Doğu Kuyusu denilen) Güz Ekinoks’undan sonraki aysal cevheri değerlendirmeye elverişli önemli kutsal günler de mevcuttur. Genel olarak, güneşsel cevheri biriktirmek için en elverişli günler gündönümü ve ekinokslar, aysal cevheri biriktirmek için ise yeni ay ve dolunay günleridir.
Beş Evre çizelgesinde görüldüğü gibi gezegensel enerjiler beş iç organla doğrudan alakalıdır. Bu enerjiler Taocu usta tarafından kendine ve diğer insanlara şifa vermede kullanılır.
Yıldızlar ve burçlar da Taocu uygulayıcı için büyük önem taşır. Her yıldız ve burç, özgün bir Qi enerjisine sahiptir ve bedenin belli bölgelerini etkiler. Örneğin, Bushel olarak bilinen Big Dipper’in yıldızları kafatasındaki yedi kemiğe ve bazı iç organlara tekabül eder. Gökyüzünün dört quadranındaki 28 burç ise, Beş Evre, Beş Yön ve beş iç organıyla bağlantılıdır.
Dokuz Göksel Alan‘ın giriş kapısı olarak kabul edilen Kuzey Yıldızı ise özel bir önem taşır. Dokuz Göksel Alan’ın enerjisi Kuzey Yıldız aracılığıyla yayılır ve ustanın tepe çakrasında mor ışık olarak özümsenir. Bu enerji bedendeki Yang gücünü besler, arındırır ve dengeler.
Tao ve yol---3
Cinsel Uygulama (Jing Gong)
Cinsel uygulamalar en eski zamanlardan beri Taoculuk bünyesinde yer alır. 4600 yıl kadar önce Taocu Sarı İmparator Huang Ti’nin cinsel yoga sayesinde ölümsüzlük kazandığı, 100 yıllık başarılı hükümranlığının sonunda gün ortasında “cennete yükseldiği” rivayet edilir. O zamandan beri Taoculuk cinsel enerjiyle çalışmaya yönelik pek çok pratiği içerir. Bu uygulamalar amaçlarına göre farklı gruplara ayrılırlar.
Sağlıklı yaşamak ve ölümsüzlüğe ulaşmak için jing’in (cinsel enerji) korunması ve güçlendirilmesi hem tıp, hem de simyada merkezi bir yer tutar. Jing, erkeklerde boşalma yoluyla, kadınlarda ise aylık kanamalar sırasında ve doğum sürecinde tüketilir. Bu nedenle, erkekler için Jing Gong, cinsel enerjiyi koruma, güçlendirme, devindirme ve dönüştürme hedeflerinin temeli olarak boşalmayı kontrol etme metotları üzerinde yoğunlaşır. Kadınlar için ise Jing Gong, (“kızıl dragonun katledilmesi“ olarak bilinen) adetlerin kontrolüne yönelik egzersizlere ağırlık verir.
Taocu gelenekte cinsel sağlık ve hijyen genel bir kitleyi hedefler; bekarlığı seçmiş keşişler, aileler veya yoga ustaları, üreme sistemlerini sağlıklı tutmanın yollarını öğrenmekten eşit derecede yararlanırlar. Ayrıca uygulamalar arasında kadınlarda vajina kaslarını güçlendirmeye ve orgazmik potansiyeli arttırmaya yönelik ‘Yeşim Yumurta’ egzersizleri, göğüs ve haya masajları vardır.
Taocu literatür ve sözel gelenekler, kişinin partneriyle daha üst derecede cinsel haz ve uyum elde etmesini hedefleyen bazı pratiklerini de içerir. Bu kitaplar öncelikle evliler için yazılmış olup fang-chung (“yatak odası sanatı”) literatürü olarak anılır. Hindistan’ın Kama Sutra’sı ve Japonya’nın “yastık-altı kitapları” gibi, bu kitaplar da kişinin partnerini uyarması, cinsel refleksoloji, erkeklerde boşalma kontrolü ve kadınlarda uyarımı arttırmaya yönelik pozisyonların ve tekniklerin çeşitlemelerini sunar.
Erkekler Yang olarak bilinir - tıpkı ateş gibi, çabuk ısınan ve çabuk soğuyan. Buna karşın, kadınlar Yin’dir - su misali, kaynamaları uzun sürer, ancak sonra uzun süre sıcak kalırlar. Dengeyi kurmak için, erkek kadını kaynama noktasına getirinceye kadar ateşini sürdürme sanatını geliştirmelidir. Kadın ise, daha çabuk ve daha güçlü kaynamayı ve erkeğin ateşini gereğinden önce söndürmemeyi öğrenmelidir. İşte bu, Yin-Yang dengesinin Taocu sanatıdır.
Taocu ustaların cinselliğe yaklaşımı ise farklıdır; onlar salt haz almayı değil ölümsüzlüğü hedef alırlar. Bu yüzden Taocu kadın ve erkek ustalar, Yin ve Yang enerjilerini takas etmek, geliştirmek ve dengelemek adına elverişli bir pratik olarak cinsel birleşmeyi deneyimlerler. Çoğu Taocunun cinsellikten uzak kalarak ölümsüzlüğü hedeflemesine karşın, ikili işlem veya “aşılama” (kişinin partnerinden Yin veya Yang enerjisini ödünç alması) çoğu kişi tarafından içsel simyevi dönüşümün hızlı bir yolu olarak kabul edilir.
Diyet
Gıda, edinilmiş Qi’nin temel kaynağıdır ve bu yüzden de Taocu yoga uygulayıcısı tarafından göz ardı edilemez. Ancak diyet, günümüzde diyet kürlerinin çoğu fanatik takipçisinin benimsediği üzere ruhsal gelişmenin ana direği değil, sadece destekleyicisidir. [3]
Taocu diyet önerileri hem hafif, hem de esnektir. Aslında, I Ching’in 27. hexagramında (“Beslenme”) çekirdek trigramlar, 2. hexagrama (“Alıcı”) tekabül edecek şekilde sırf Yin çizgilerinden oluşur. Bu da diyette ana fikrin esneklik olduğunun bir işaretidir. Katı diyet öğretileri hiç bir zaman Taoculuğun bir parçası olmamıştır. Ölçülülük en başta gelen kuraldır - ne çok fazla, ne çok az. Aşırı yeme ve içme zihni yavaşlatır ve bedeni zorlar. Bunun dışında, çok az genel kısıtlama söz konusudur; alkol, kafein, tütüne bile belli ölçülerde izin verilir. Hatta eski zamanlardan kalma, şarabın niteliklerini öven Taocu içki şarkıları külliyatı bile mevcuttur.
Diyet ilkeleri, uygulayanın bedensel donanımına, dayanıklılığına ve mevsimlere bağlı olarak kişiden kişiye değişir. Gıda maddelerini sınıflamanın bir kaç yolu vardır. Bunlardan biri, yapıcı gıda ve temizleyici gıda ayrımıdır. Et, tahıl, nişastalı sebze ve meyveler gibi bedenin inşasına hizmet edenler yapıcı gıda maddeleridir. Temizleyici gıda sınıfına girenler ise yeşil yapraklı sebzeler, kereviz, Çin lahanası, çilek, domates, biber ve benzeri daha sulu gıda maddeleridir. Genel olarak dengeli bir diyet her iki kategorideki gıda maddelerinden oluşmalıdır. Sonbahar ve kış aylarında ısınmak ve enerji depolamak için yapıcı gıda maddeleri, ilkbahar ve yaz aylarında ise serinlemek ve sistemi temizlemek adına temizleyici gıda maddeleri daha büyük oranda tüketilmelidir.
Gıda sınıflamasında bir diğer sistem ise Beş Evre’yi temel alır. İdeal olarak kişi her gün beş tadın (ekşi, acı, tatlı, baharatlı ve tuzlu) hepsini içeren çeşitli gıdalar yemelidir. Hangi tadın ne oranda alınacağı ise mevsime ve kişinin metabolizmasına bağlı olarak değişir.
Hafif pişmiş yiyecekler çiğ olanlara tercih edilir. Çiğ gıda almak, yaş odunu yakmaya benzetilir – zor yanar, fazla duman ve atık madde çıkar, ama verdiği ısı azdır. Şehrin telaşlı temposundan uzak, tutku ve heyecanı tetikleyen pek az ‘akıl-çelen’in olduğu, temiz havalı ve bol güneşli dağlarda yaşayan yogi, genellikle sebze ve meyvelerden ibaret olan ve en sonunda sadece zindelik veren şifalı otlara indirgenen saf ve hafif bir diyet uygular. Eski Taocu klasik eserler, tahıl, et, sarımsak ve soğanın yogi için terkedilmesi gereken gıdalar olduğunu savunur. Tahıllı gıdaların Üç Dan Tian’da yerleşik olan Üç Solucan’ı beslediği ve yavaş yavaş kişinin yaşam gücünü tükettiği ifade edilir. Tahıllardaki enerji ağırdır ve yoğun olarak meditasyon yapan kişi zaten doğal olarak onlardan vazgeçmeye meyleder. Et yemekten de sakınılır, çünkü ustanın bedenindeki faydalı ‘periler’, “nefesi kendilerini yaralayan, uçup gitmelerine neden olan ve böylece yaşamı kısaltan ‘kan’dan korkarlar.”[4] Soğan ve sarımsak ise nefesin kötü kokmasına sebep olur ve içsel Qi üzerinde benzer biçimde kirletici etkileri olduğu düşünülür.
Tıpkı ateşin sönmesine izin vermek misali, kişinin sindirim sistemini güçsüz bıraktığı ve yavaşlattığı için oruç tutmak genellikle tercih edilmez. Ancak uzun bir ‘beden-dışı seyahat’ deneyimine hazırlanan Taocu usta için bir istisna söz konusudur. Bu durumda, yoginin bedenini terketmeden önce haftalarca hatta aylarca tam bir ‘nefesçi’ olarak hazırlanması gerekir. Yoksa bağırsaklarda kalan yiyecekler çürüyerek veya sertleşerek ustanın bedene dönüşünde ciddi sorunlara yol açabilir.[5] Bunun bir diğer avantajı da, kişinin erzağa gereksinim duymadan ‘dağ inzivası’nda meditasyon halinde uzun süre kalabilmesidir.
Genel olarak, şehirde yaşayan bir Taocu ile inzivadaki bir dağ yogisine uygun olan diyetler birbirinden oldukça farklıdır. İkinci yüzyılın Taocu simyacısı Ko Hung, Pao-p’u-tzu adlı eserinde şu uyarıda bulunur: “Eğer size dünyayla bağlarınızı koparmak, evinizi terketmek ve bir tepede yaşamak uygun gelmiyorsa, Beş Tat’tan uzaklaşmayı başarmanız mümkün değildir. Eğer kendinizi sıkıntıya sokmak istemiyorsanız, nişastalı yiyeceklerden vazgeçmek yerine sadece diyetinizi dengeleyin, ki bunun için yüzlerce metot mevcut.”[6]
Eğer bir şehir insanı aşırı derecede hafif ve saf bir diyet uygulamaya kalkarsa, çevresel koşulların tesirlerine fazlaca duyarlı bir hale gelir ve kolaylıkla dengesini yitirip hastalanabilir. Bu nedenle şehirli Taocular çoğunlukla diyetlerine eser derecede et, alkol, kafein, beyaz un veya şeker ekleyerek ‘stratejik katışıklık’ uygularlar. Yine burada, ‘ölçülülük’ anahtar kelimedir ve bağımlılığa meyli olanlar tarafından asla bir tavsiye olarak yorumlanmamalıdır.
30 Temmuz 2018 Pazartesi
----2
YOL
Meditasyon
Meditasyon Taocu uygulamanın temel direğidir. Meditasyon olmadan diğer Taocu sanatların içi boşalır. Qi’nin devinimi, dengelenmesi ve dönüştürülmesine yönelik içsel simyevi yöntemler, imgeleme metodları, arınma teknikleri, kutsal metinleri melodiyle okuma, rüya pratikleri, astral uçuşlar ve nefesi takip etme gibi çok çeşitli Taocu meditasyon uygulamaları vardır. Taocu meditasyonun farklı hedefleri olabilir –ruhsallığa, sağlık kalitesini yükselmeye veya tedaviye yönelik gibi.
Ritüeller ve maji ayinleri de meditasyon kategorisi altında yer alır. Ritüel ve seremoni, bir tür dışsal grup meditasyon formu olarak düşünülebilir. Bireysel meditasyon esnasında içsel nitelikte gerçekleşen arınma ve Yin-Yang uyumlanma süreçlerinin çoğu, Taocu ritüel ve seremoni sırasında topluluğa ve çevresine sosyal bir ahenk yaratacak biçimde yayılır; insanlara ve ait oldukları topluma denge ve huzur sağlar. Maji ritüelleri, talismanlar üzerinde çalışmayı, Taocu panteonun yücelerinden bir veya birden fazlasını yardıma çağırmayı veya kişinin Qi enerjisini şifa vermek, negatif tesirleri bastırmak veya pozitif güçleri kendine çekebilmek amacıyla bedeninden öteye genişletme pratiğini içerir.
Genelde meditasyon oturarak yapılan bir eylem olarak düşünülse de, Taocular ayakta durarak, yürüyerek, yatarak veya farklı hareketlerle de meditasyon yaparlar. Bu farklılıklar kişinin meditasyonu gündelik yaşamının değişkenliğine entegre edebilmesini sağlar.
Taocu meditasyon, kişiyi meditasyon seansının ana bölümü için alıcı konuma getirmek amacıyla daima gevşeme teknikleriyle başlar. Meditasyonun odağı uygulamaya bağlı olarak değişiklik gösterir –odaklanan, bir imge, nefesin giriş ve çıkışı, bedende belli bir bölge, bir talisman, Qi’nin devinimi ve arındırılması veya zihinsel aktivitenin niteliği olabilir.
Özellikle ilginç olan Taocu içsel simyevi meditasyonlardır. Burada kişi bir mantraya, koana veya imgeye odaklanmak yerine kendi Qienerjisini meditasyon objesi olarak kullanır. Lieh Tzu’nun dediği gibi, “Zihin yol gösterir, Qi takip eder.” Zihin bedendeki belli enerji merkezlerine odaklandığında, o bölgedeki Qi hemen harekete geçer. Qi’nin aktivitesi ise karıncalanma, ısınma, genleşme, çarpıntı, titreme, şişme veya kabarma gibi klasik belirtilerle farkedilir.
Genel olarak bu meditasyonlar orijinal Qi’nin depolandığı alt Dan Tian’a odaklanarak başlar. Aktive edildikten sonra ise Qi, tıkanıklık ve engelleme olmadan güçlü bir şekilde akana dek akupunktur kanalları boyunca yönlendirilebilir. Bu aşamada, bedenimizde halen mevcut olan Qi’yi muhafaza etmemiz, enerji bedenlerimizdeki ‘delikleri’ tıkamamız son derece önemlidir.
Beş renk gözü kör eder,
Beş renkse, kulağı sağır.
Beş çeşni, tat alma duyusunu köreltir.
Fazla düşünmek zihni zayıf düşürür,
Arzular ise kalbi öldürür.
--Lao Tzu, Tao Te Ching, 12.Bölüm
Bedenimizdeki Qi’yi tüketen temel ‘hırsız’lar şunlardır: Olumsuz duygusal yönelimlerde aşırılığa kaçmak, duyumsal girdilerin çok fazla olması ve üreme sistemimiz. Yaşam içinde olumsuz duyguların varlığı gerekli, hatta şarttır; ancak kronikleştikleri taktirde kişiyi takatten düşürürler. Duyumsal girdiler hoş olabilir, ama fazlasıyla dışsal duyumlara düşkün olmak, iç organlardaki Qi’yi tüketen bağımlı ve zorlayıcı uyarımları doğurur. Üreme sistemi aracılığıyla oluşan Qi kayıplarından ise ileride daha fazla bahsedeceğiz.
Taocu meditatörün Qi’yi aktive etmeye ve yönlendirmeye odaklanmasıyla beraber Qi’nin arınma süreci de başlar. Qi’nin çok olması yeterli değildir, aynı zamanda korunmuş, arınmış, dengelenmiş ve erdemli Qi’ye dönüştürülmüş olması gerekir. Daha önce de bahsi geçtiği üzere, zihnin ve bedenin tüm hareketleri Qi tarafından motive edilir. Qi, bilinçliliğin üzerinde hüküm sürdüğü bir kaidedir. Erdemli ve aydınlanmış bir zihne sahip olmak için, kişinin Qi’sinin temiz olması şarttır.
Tao’cu simyada Qi’nin işlenmesi, onun bedendeki çeşitli merkezlerde ve kanallarda toplanması, dengelenmesi ve dönüştürülmesi ile gerçekleşir. Böylece beden olumsuz duygulardan arınır, olumlu ve erdemli tavırlar vücut bulur. İşte bu erdemli tavırlar, ölümsüz beden’in temelini teşkil eder. Bazı Taocu meditasyonlar ise, duyu organlarının Qi’sini kendilerine tekabül eden iç organlarla bağlantılandırarak “anne ve oğulu bir araya getirme” amacına yöneliktir.
Temelde jing’in Qi’ye, Qi’nin shen’e ve shen’in boşluğa dönüştürülmesi meditasyon uygulamaları sayesinde gerçekleşir. Diğer tüm pratikler ise meditasyona destek verir niteliktedir.
Qi Gong
Qi enerji veya nefes, gong ise beceri demektir. Bu nedenle nefes eğitimine yönelik herhangi bir Taocu uygulama, Qi Gong pratiği olarak tanımlanabilir. En önemli eğitim nefes alış-verişin çok doğal hale getirilmesidir. Doğal nefesin özellikleri, sessiz, yumuşak, düzenli, uzun ve derin olmasıdır. Her düşünce ve duygu nefeste kaydolur. Örneğin, bir matematik problemine konsantre olduğumuzda nefesimizi tutarız, cinsel uyarımda kısa ve hızlı nefes alıp veririz, canımız sıkkın olduğunda içimizi çeker ve nefesimizin zorlandığını hissederiz. Buna karşın nefesimizdeki her değişim de zihnimizi etkiler. Nefesin doğal dinlenme moduna dönüşü, hem beden, hem de zihin için çok faydalı ve şifalandırıcı olan ‘gevşeme’ reaksiyonunu tetikler. Böylesi derin bir gevşeme hali ise, gerçek ‘içsel nefes’in ortaya çıkmasına yol açar ve bilge zihnin enerji atı olan erdemli Qi’yi yaratır.
Taocuların Qi Gong uygulamalarının farklı nedenleri vardır. Taocu, sağlık ve zindelik adına, dövüş sanatlarındaki becerisini arttırmak veya ruhsal yönden gelişmek amacıyla Qi Gong çalışmayı seçebilir. Taocu usta için Qi Gong Üç Hazine’yi beslemeye hizmet eder. Daha yoğun fiziksel aktivite içeren Qi Gong egzersizleri, enerji bedeninin süptil ağının onarılmasını ve güçlenmesini, böylece Qi’nin hareket edebilmesi ve arındırılabilmesi için güçlü ve esnek bir matriksin oluşmasını sağlar. Bazı Qi Gong duruşları ise, kişinin doğada mevcut olan insan-ötesi Qi’nin sınırsız reservine dokunabilmesi için temel oluşturmak üzere enerjisini ‘topraklama’sını sağlar.
Amerikalı kızılderililer gibi, eski Taocu şamanlar da hayvan enerjileriyle bağlantı kurarak doğanın güçleriyle denge ve uyumun tesis edilebileceğini farkettiler. Hsia hanedanının Taocu imparatoru Büyük Yü, gök ve yeryüzü arasındaki uyumu sağlamak ve topraklarındaki selleri durdurabilmek amacıyla bir ayının hareketlerini taklit eden adımlarla vecd halinde dansetmişti. “Yü’nün Adımı” olarak bilinen bu dans, Taocu ritüellerde günümüzde de uygulanmaktadır.
Taocular bu farkındalığı kısa sürede bedenlerindeki mikrokozmosa da taşıdılar. Qi Gong ‘un bilinen en eski formlarından çoğu hayvan hareketlerinden türemiştir. İ.Ö. 2. yüzyıldan kalma King Ma’nın mezarında 1973 yılında bulunan ‘Klasik Qi Gong’ illüstrasyonlarında, sağlığı korumaya ve belli başlı hastalıkları tedavi etmeye yönelik 40’dan fazla Qi Gong duruşu resmedilir. Bu duruşların yarısından fazlası hayvan hareketlerinden esinlenmiştir. 2. yüzyılın ünlü Taocu doktorlarından Hua T’o şöyle yazmıştı: “Akan su atıl kalmaz; işleyen kapı menteşesi paslanmaz.” Bu düşünceyle, Hua T’o hastaları için turna, ayı, maymun, geyik ve kaplan hareketlerini esas alan Wu Jin Xi (Wu Chin His) veya “Beş Hayvan Sıçrayışı“ olarak bilinen bir dizi Qi Gong egzersizi tasarladı.
Öncelikle kas gelişimi ile kalp ve damar sağlığına odaklanan Batı’nın egzersiz anlayışından farklı olarak, Qi Gong disiplini içsel sistemlerin güçlendirilmesini önemser. Duyu organları (göz, kulak, vs.), tendonlar ve lifler, üreme organları gibi çeşitli iç organları besleyen belirli egzersizler söz konusudur. Hatta kemik yapısını ve ilik dokusunu güçlendiren bir Qi Gong egzersiz sistemi bile mevcuttur.
Düzenli olarak yapılan Qi Gong egzersizlerinin, kişinin yüksek seviyede elektrik, manyetik ve sub sonik dalga yayma yeteneğini arttırdığı bilimsel olarak saptanmıştır. Qi üzerinde çalışanların bu yeteneği Çinde şifa alanında geniş ölçüde değerlendirilmektedir. Günümüzde Çinde yüzlerce Qi Gong hastanesi ve kliniği mevcuttur. Bu merkezlerde Qi Gong terapisi, ya tek başına veya akupunktur, bitkisel yöntemler ve Batı tıbbıyla işbirliği içinde romatizmadan kansere kadar pek çok rahatsızlığın tedavisinde kullanılmaktadır.
Çin Tıbbı
Ruhsal uygulamaların meyve vermesi uzun zaman alır. Sağlıklı ve uzun bir hayat bu konuda başarılı olabilmenin temelini hazırlar. Bu yüzden, saygın Taocu Ko Hung simya alanındaki ünlü eseri Pao-pu-tzu’da şöyle yazmıştır: “Taocular arasında, Taocu sanatlarla paralel olarak tıp sanatlarını çalışmayan tek bir kişi bile yoktu.”
İlk olarak, toplumdan uzak meditasyona çekilebilmesi için, Taocunun kendi kendine yeterli olması ve salt sağlıklı kalabilmek adına da şifa yöntemlerini bilmesi gerekiyordu.
İkinci olarak, daha önce Beş Evre başlığı altında ifade edildiği üzere tüm iç organların enerjik, duygusal, ruhsal ve kozmik bağıntıları söz konusudur. A.B.D.’nin güneybatısında yaşayan Dineh veya Nevajo insanları gibi, ilk Taocular da sağlığı sadece içsel bir denge öğesi olarak değil, aynı zamanda kişi ile doğa güçleri ve kozmos arasında bir denge sağlayıcı olarak gördüler.
Organları güçlendirmeyi ve aralarındaki denge ve akışı korumayı öğrenerek, kişiyi olumsuz mevsimsel ve astrolojik tesirlere karşı savunmasız bırakan bazı içsel zayıflıkları telafi etmek mümkündür. Hastalık ve felaketler, insanların Tao ile uyumu yitirdiklerinin bir göstergesidir. Çare ise, doğayla, toplumla ve içsel alanlarla doğru bir ilişkilenmeyi yeniden kurmakta yatar. Doktoru temsil eden eski bir Çin karakterinde, oklarla dolu bir sadak tutan ve vecd içinde dans eden bir şaman tasvir edilir. Muhtemelen oklar şer tesirleri kovmak için kullanılıyordu. Daha sonra bu konsept akupunktur iğnelerinin kullanımına kadar uzanmıştır. Bu şamanların çoğu, hatta çoğunluğu, kadındı. Transa geçip ruhsal alemde dolanırlar veya bir sorunun nedenini teşhis etmek için yücelere kanallık yaparlardı.
Çin tıbbı sonraları Yin ve Yang, Qi ve Kan, Beş Element ve iç organ bağıntıları, Üç Hazine ve diğer bazı teşhis sistemlerini de içine alacak biçimde genişledi.
Çin tıbbı hastalıkların nedenlerini Dışsal Faktörler (çevre, iklim, astrolojik tesirler ve tabiat güçleri), İçsel Faktörler (yedi patolojik duygu, yani aşırı kızgınlık, haz, üzüntü, kaygı, hüzün, korku ve şok [2]) ve İçsel veya Dışsal Olmayan Faktörler (fazla çalışma, aşırı cinsellik) olarak sınıflara ayırır. Tedavi modları, meditasyon, diyet, şifalı bitkiler, Qi Gong, akupunktur, moxibustion (G.D. -hastalıkları tedavi etmek veya analjezik üretmek için deride pamuk veya diğer bazı maddelerin yakılması) ve masajı içerir.
Dövüş Sanatları ve Askeri Strateji
Dövüş ve savaş kavramları ruhsal çalışmayla çelişiyor gibi görünse de, ormanlarda ve dağlarda haydut sürülerinin kol gezerek seyahat edenleri avladığı Çinde sağ kalabilmek için kendini korumayı bilmek elzemdi. Ayrıca, bilgelikleri nedeniyle Taocular, ülkeleri tehdit altında olan krallara ve imparatorlara danışman olarak seçilirlerdi. Lao Tzu bile Tao Te Ching’in bir kaç bölümünü askeri tavsiyelere ayırmıştır. Sun Tzu’nun askeri stratejinin Taocu prensiplerini açıkladığı Savaş Sanatı (The Art of War) adlı el kitabı, 2000 yıldan uzun bir süredir, general George Patton da dahil olmak üzere, pek çok ülkenin generali tarafından okunmuş ve çalışılmıştır.
Taocu dövüş sanatları dünyaca ün yapmıştır. İnsanlar bu sanatları sadece kendilerini korumaya yönelik değil, sağlık, zindelik ve ruhsal gelişme amacıyla da uygularlar. Taocu dövüş sanatlarının en tanınmışlarından Taijiquan (Tai Chi Ch’uan) Yin ve Yang’ın karşılıklı etkileşimini temel alır ve bu prensiplerin derinlemesine idrak edilmesine hizmet eder. Bunun gibi, Xingyiquan (Hsing-I Ch’uan) Beş Element’e, Baquachang (Pa-Kua Chang) ise harekette sekiz trigramın incelenmesine dayanır. Bu üç dövüş sanatı bedeni güçlendirir, Qive nefesi besler, akupunktur kanallarının esnekleşmesini ve açılmasını sağlar ve ruhu odaklar. Bu yüzden dövüş sanatları Taoculukta ruhsal pratiğin önemli bir yardımcısı ve destekleyicisidir.
Not:Bu yazının devamı yarın..
----1
Taoculuğu tanımlamaya yöneldiğinizde, hemen bir sorunla karşılaşırsınız. Büyük Taocu düşünür ve Tao Te Ching’in yazarı Lao Tzu, eserinin ilk bölümüne şu uyarı sözleriyle başlar,
Bu da, Taoculuğu tanımlamada zorlananların sadece Batılılar olmadığını gösteriyor; Çinliler de çağımızda Taoculuğun ne ifade ettiği konusunda uzlaşmada sıkıntı yaşadılar. Taoculuk bazen törensel bir din, bir felsefe, Çin folk dini, simya, bir maji öğreti sistemi veya yoga benzeri bir dizi sağlık uygulaması olarak düşünülür. Çoğunlukla belli bir disiplinin yandaşları diğerlerini bölücü, sapkın veya sadece Tao’nun eksik parçaları olarak değerlendirip küçümseme eğilimdedirler.
Çince bir kelime olan Tao (okunuşu ‘dow’), ‘yol, rota’ anlamına gelir. En genel anlamıyla bir şeyi yapma yöntemi veya bir hedefe giden yol demektir. Bir üst açılımda Tao, evrenin yolunu, her şeyin oluş biçimini ifade eder. Spiritüel bir sistem olarak ise Tao, zihnin ve gerçekliğin yaradılışsal niteliğini idrak etmenin ve doğanın değişimleriyle uyum içinde yaşamayı öğrenmenin yoludur. Bu yüzden Tao, bir ve bütün olarak, hem amaç, hem yol, hem de yolculuktur.
Öyleyse bir Taocu, eskilerde Budist ve Hristiyanların da kendilerine atfettikleri bir ifadeyle, “YOLun takipçisi”dir. İlk Taocular en az 4000 yıl önce, insanların doğayla iç içe yaşadıkları, doğanın gücüne ve sırrına huşu ile yaklaştıkları, tarım kökenli yaşamlarının ve ölümlerinin, seller ve kuraklık, sıcak ve soğuk, gece ve gündüz ve mevsimlerin döngüleriyle yakından bağlantılı olduğu bir dönemde ortaya çıktılar.
Tıpkı Musevi-Hristiyanların Tanrı’nın insanı kendi imajında yarattığına inandıkları gibi, Taocular da her insanın evrenin bir mikrokozmosu ve insan toplumlarındaki örüntünün kozmik modellerin mikroskopik bir yansıması olduğu düşüncesini benimsediler. Bu ilk Taocular, doğanın sürekli bir akış ve değişim içinde olduğunu ve bu değişimlerin bazı belirgin ve düzenli modelleri takip ettiğini farkettiler. Doğadaki değişimleri gözlemleyerek ve bu modelleri anlayarak, doğanın prensiplerini kendi yaşamlarına uygulayabilecekleri ve böylece evrenin akışıyla, yani Tao’yla, uyumlanabilecekleri sonucuna vardılar. Tao’yla en üst derecede bağlantıyı kurabilen kişiye, yani varlığının özüne, kaynağa dönmüş olana, hsien veya ‘ölümsüz’ denir,
Yüzyıllar boyunca Taocu öğretinin, hepsi de günlük yaşamın aktivitelerini Tao ile bütünleştirmeyi amaçlayan pek çok kolu gelişti. Bunlar meditasyon, diyet yöntemleri, Çin tıbbı, Qi Gong, dövüş sanatları, cinsel uygulamalar, askeri strateji, astroloji, dışsal ve içsel simya, kehanet, maji ve talismanlar, ritüel, Feng Shui (geomancy=remil), kutsal mimari ve sanat alanları gibi çok disiplinleri içermektedir. Oysa başlangıçta Taocu sanatlar, kişinin ölümsüzlük meyvesini hasat etmek için çift süreceği holistik, dayanışık ve birbiriyle bağlantılı bir yapı olarak ortaya çıkmıştı.
Tantrada olduğu gibi, Taocular daima bilgiyi güç olarak gördüler ve bilginin tamamının nakli konusunda ketum ve seçici oldular. Yetenekli bir mürit, yetkin bir mürşidle karşılaşmış olsa bile, Taocu çalışmanın çok çeşitli alanlarında uygulama yapması ve ustalaşması onlarca yıl, hatta bir ömür sürebilir. Bu nedenle günümüzde kendilerini Taocu olarak tanımlayan çoğu kişi, Taocu sanatların ancak bir veya ikisini çalışıp uygulayabilecek durumdadır. 20. yüzyıl sonlarında yaşayan Cheng Man-Ching, Taocu sanatların beşinde --dövüş sanatları, Çin tıbbı, resim, şiir ve kaligrafi-- beceri kazandığı için “Beş Mükemmelliğin Üstadı” olarak büyük takdir görmüştür.
Böylece Taocu sanatlar Taoculuğun gövdesinden ve köklerinden ayrı düşmüş ve yalıtılmış, hatta çoğu tamamen dünyasallaşmıştır. Modern uygulamada kliniksel Çin tıbbı, spiritüel ilerlemeye hizmet etmekten ziyade önleyici tedavilere yönelmiştir. Meditasyon büyük ölçüde bir stres-kontrol aracı olmuştur. Çin astrolojisi, kehanet ve remil (geomancy) ise günümüzde spiritüel aydınlanma için değil de, iş ve aşk hayatında başarı kazanmak veya uygun evi belirlemek amacıyla başvurulan yöntemlere dönüşmüştür. Artık çoğu kişi, Qi Gong ve dövüş sanatlarını ölümsüzlüğün temellerini oluşturmak yerine, sağlık, zindelik ve kişisel güç kazanmak adına çalışmaktadır.
Sağlık, refah ve sevgi adına tüm kazanımlara rağmen, yaşama ilişkin kesin olan tek şey, ölümle sona ereceğidir. Sağlıklı ve varlıklı olmak, eğer kişinin yaşamında mana eksikse sadece sınırlı bir değer taşır. Taocu sanatların yukarda bahsedilen faydaları iyi ve güzel olsa da, ben Taoculuğun nihai amacının ölümsüzlük olduğuna inanıyorum. Ölümsüzlük, aydınlanma (evrensel akılla bilinçli birleşme) ve yer ve gökyüzü gibi sonsuza dek yaşayacak biçimde spiritüel değişime uğramış bir beden kazanımı ile eşanlamlıdır.
Bu yüzden, bu makalenin amacı Taocu sanatları ölümsüzlük yolundaki Taocu yoginin perspektifinden incelemek ve tüm bu dalların Taocu inanç ve hedeflerin ana gövdesiyle olan bağlantılarını araştırmaktır.
TAOCULUĞUN ANA GÖRÜŞÜ
Taoculuk kaynağından fışkıran çok farklı sanatlar olsa da, bunların hepsi aynı temel prensiplerde birleşmektedir. Taocunun görüşüyle doğa kanunları varolan her şeyi kapsar. Bu prensipler, Taocu “genel sistem teorisi”nin çekirdeğini oluşturur. Bu doğal prensiplerin işlevsel bilgisini benimsediğinizde, Taoculuğun gizemli portallarını açan maymuncuğu elde etmiş olacaksınız.
Wu Ji
Başlangıçta hiç bir şey yoktu. Buna Çince’de, ‘mutlak boşluk’ anlamına gelen Wu Ji denir. Wu Ji, boşluk, vakum, saf açıklık, sınırsızlık çağrışımlarında bir Budist kelimesi olan Sunyata ile eşanlamlıdır. Wu Ji yerine arada sırada sır, isimsiz, yüce anne, kaynak ifadeleri de kullanılır. Lao Tzu’nun dediği gibi, “Kelimelendirilen isim, mutlak bir isim olamaz.” Kelimeler Wu Ji’yi açıklayamaz; O her türlü düşüncenin, fikrin veya kavramın ötesindedir, ama yine de doğrudan deneyimlenebilir. Wu Ji’nin bilinçli olarak idrak edilişine ise ‘Kaynağa Dönüş” denir.
Qi [Çi]
Wu Ji’den tezahür eden ilk prensip asal enerjidir. Buna Çinliler Qi adını vermişler. Qi (okunuşu, “çi”) nefes, hava, rüzgar veya enerji demektir ve Sanskritçe’de prana, İbranice’de Ruach (Tanrı’nın Nefesi) ve Tibetçe’de rLung kelimeleri ile yakın bir anlam taşır.
Qi, dalgalar ve atom-altı parçacıklardan, yıldızlara ve gezegenlere kadar tüm hareketin özünde yatan kuvvettir. Qi dünya sistemlerini yaratan, sürekli kılan ve yok eden güçtür. Her şey Qi ‘den tezahür eder, Qi ‘nin bir formu olarak var olur ve Qi ‘ye döner. Canlılar için yaşam gücü ve tüm metabolizmanın kaynağıdır. Qi aynı zamanda bilincin, düşüncenin, duyumsal farkındalığın ve duyguların dinamiğinde temel teşkil eder.
Atomları, molekülleri, bedenimizi, dünyayı, güneş sistemini, her şeyi, bir arada tutan Qi’nin etkinliğidir. Qi ‘nin kalıbı eskidiğinde ölüm gerçekleşir, yaşam gücü çekilir, binalar yıkılır, keskin değişimler yaşanır.
Yin ve Yang
Qi var olur olmaz, Yin ve Yang olarak devinmeye başladı. Yin‘e karşı gelen Çince karakter, dağın gölgede kalan yamacını, Yang ‘a karşı gelen ise güneşli tarafını betimler. Bu bağlamda, Yin‘in belli başlı özellikleri yeryüzü, alıcılık, karanlık, soğukluk, nemlilik, ağırlık, düşüş, daralma ve durağanlık, buna tezat olarakYang‘ın ise gökyüzü, yaratıcılık, parlaklık, sıcaklık, kuruluk, yükseliş, genişleme ve aktiflik olarak sıralanabilir. Yaratılışın göreli dünyasında her şey Yin ve Yang ikiliğinde açıklanabilir. Ancak Yin ve Yang birbirinden ayrı değildir, aynı mıknatısın iki kutbu gibidirler. Bu yüzden hiç bir şey ne tamamen Yin, ne de tamamen Yang değildir, biri diğerini içerir. Yin veYang‘ın dayanışıklı olarak var oluşu, Tai Ji (En Yüksek) olarak bilinir. Tai Ji ve Wu Ji birbirinden ayrı düşünülemez.
Yin ve Yang birbirini yaratır, bir ‘ön’ olduğu anda, mutlaka bir de ‘arka’ olacaktır. Yin ve Yang birbirlerini hem denetler, hem de dengelerler; bir şey çok sıcaksa, onu soğuk bir şey ekleyerek dengelersiniz. Yin ve Yang aynı zamanda sürekli birbirine dönüşürler; aktiflik doğal bir şekilde dinlenmeye, gece gündüze dönüşür.
Wu Hsing – Beş Evre
Yin ve Yang da tekrar bölünerek Wu Hsing’i meydana getirir. Wu ‘beş’, hsing ise ‘form’ anlamına gelir. Böylece Wu Hsing terimi ‘Beş Form’, (Qi dönüşümünün) ‘Beş Evre’si veya daha genel olarak ‘Beş Element’ (Odun, Ateş, Toprak, Metal, Su) olarak ifade edilebilir. ‘Beş Evre’ Yin ve Yang dönüşümlerinin etaplarını detaylı olarak açıklar.
Birinci evre olan Odun (Daha Az Yang) doğuş dönemidir. Odun elementi, bitkilerin yeşermesi ve gelişmesiyle, ilkbahar mevsimiyle, tohumların ekilmesi ve filiz vermesiyle, doğu yönü ve gün doğuşuyla ilişkilidir.
İkinci evre olan Ateş (En Fazla Yang) genişleme ve parlama dönemidir. Ateş elementi bitkilerin çiçek açmasıyla, yazın ilk aylarıyla, güney yönüyle ve öğle vaktiyle ilişkilidir.
Üçüncü evre olan Toprak (Yin-Yang dengesi) istikrar dönemidir. Toprak elementi tohumların olgunlaşması ve bitkilerin meyve vermesiyle, yazın son aylarıyla, merkezle ve öğleden sonra ile ilişkilidir.
Dördüncü evre olan Metal (Daha Az Yin) bir araya getirme dönemidir. Metal elementi, ürünün hasat edilmesiyle, sonbahar mevsimiyle, batı yönüyle ve akşam vaktiyle ilişkilidir.
Beşinci evre olan Su (En fazla Yin) stoklama ve daralma dönemidir. Su elementi, ürünün depolanmasıyla, kış mevsimiyle, kuzey yönüyle ve gece yarısıyla ilişkilidir.
Beş Evre dengede olduğunda iki şekilde işlev görür: Her evre bir diğerini yaratır ve besler veya birbirlerini denetler ve kontrol altında tutarlar.
Yaratıcı Devre (Sheng, [Şeng] Devresi) süresince evrelerin etkileşimi doğal sıralamada gerçekleşir: Odun Ateş’i besler. Ateş Toprak’ı (kül) yaratır. Toprak Metal’I oluşturur (minerallerin damıtılması). Metal Su’yu yaratır (yoğunlaşma) ve Su da Odun’u besler. Bu devreye aynı zamanda “anne-oğul” devresi de denir.
Denetleme Devresi (K’o Devresi) süresince ise evreler bir atlayarak birbirini etkilerler: Odun Toprak’ı (bitkilerin erozyonu önlemeleri misali), Ateş Metal’i (demircinin ocağı misali), Toprak Su’yu (baraj misali), Metal Odun’u (vida ve çiviler, marangozun aletleri misali) ve Su da Ateş’i kontrol altında tutar.
Aşağıdaki çizelge Beş Evre’nin diğer özelliklerini göstermektedir. Burada gösterildiği üzere evrelerin bedendeki iç organlarla ve duygularla olan bağıntısı Taocu yogi için özel bir önem taşımaktadır.
Beş Evre | Mevsimler | İç Organlar | Duyu Organları | Anatomi |
Odun | İlkbahar | Karaciğer | Gözler | Tendonlar |
Ateş | Yaz | Kalp & Dolaşım Sistemi | Dil | Kan Damarları |
Toprak | Ara Dönem | Dalak & Sindirim Sistemi | Ağız | Kaslar |
Metal | Sonbahar | Akciğerler & Solunum Sistemi | Burun | Cilt ve Saç |
Su | Kış | Böbrekler & Hormonlar | Kulaklar | Kemikler |
Pa Kua
Pa Kua yani Sekiz Trigram (trigram=üç şekilli) da Yin ve Yang’ın bir türevidir. Pa Kua pusuladaki sekiz noktaya karşı gelen sekiz köşeli şekillerle betimlenir. I Ching (Klasik Değişimler Kitabı) Pa Kua’nın 64 olası kombinasyonunu temel alır ve evrensel değişim evrelerinin ayrıntılı analizini sunar.
Öyleyse, ilk olarak varoluş alemi Wu Ji’nin boşluğundan Yin ve Yang’ın dansı olan Tai Ji’ye açılır. Sonra Yin ve Yang’dan daha da farklılaşarak Beş Evre’ye ve Sekiz Trigram’a dönüşür. Bunlardan da sayısız varlık formunun tümü oluşur.
Biz ise görünüşteki çeşitliliğin şaşkınlığında ne olduğumuzu ve nereden geldiğimizi unuturuz. İşte Taocu spiritüel uygulamalar bu süreci tersine çevirmeyi amaçlar.
Tüm olgusal formlar sekiz trigrama, trigramlar Beş Evre’ye, Beş Evre ise Yin ve Yang’a indirgenebilir. Bu nedenle, Yin ve Yang dengesi kurulduğunda, kişi Wu Ji’yi idrak edebilir.
San Bao – Üç Hazine
Varoluş alemine dahil oluşu ve sonunda ‘Kaynağa Dönüş’ü tasvir etmenin bir başka yolu ise San Bao veya herbirimizin içinde olan Üç Hazine (Jing, Qi ve shen) aracılığıyladır.
Jing genel anlamıyla fizik bedenimize, özel olarak da cinsel enerjimize tekabül eder. Jing, sekiz olağanüstü kanal boyunca bedenimizde dolaşır ve böbreklerimizde depolanır.
Qi ise oniki normal akupunktur kanalı üzerinden dolanır ve karnın alt bölgesinde ve iç organlarda depolanır. Bedenimizde Qi iki çeşittir: Birincisi, yumurta ve spermin birleşmesi sonucu anne ve babamızdan bize aktarılan asal gücümüz olan kalıtsal Qi’dir. Diğeri ise, nefes aldığımız havadan ve yediğimiz yiyeceklerden kazandığımız enerji olan edinilmiş Qi’dir.
Shen, ruha, bilince ve zihne tekabül eder. Kan aracılığıyla bütün vücuda yayılmasına karşın, shen özellikle kalpte, genel olarak ise tüm iç organlarda yer alır. Aslında shen tamamiyle madde-ötesi olup, sadece bedeni değil, tüm evreni kapsar!
Boşluk shen’i (ruh), shen Qi’yi (enerji), Qi jing’i (öz veya form) doğurur. Form ise farklılığa, arzulara ve nefrete, gerçekte kim ve ne olduğumuza dair aklımızın karışmasına gebedir. Bu yüzdendir ki Taocu yogi, jing’i Qi’ye, Qi’yi shen’e ve shen’i boşluğa dönüştürebilmenin yolunu arar.
Üç Dan Tian
Üç Dan Tian (Cinnabar veya İksir Tarlaları), Üç Hazine’nin dönüşümünün gerçekleştiği içsel kimyevi kazanlardır.
Göbek çukuru, böbrekler ve cinsel organlar arasındaki bölgede yer alan (Sarı Avlu da denilen) Alt Dan Tian’da Jing Qi’ye dönüşür.
Göğsün ortasında yer alan (kalbe referansla Kızıl Saray da denilen) Orta Dan Tian’da Qi shen’e dönüşür.
Beynin merkezinde yer alan (Kristal Oda da denilen) Üst Dan Tian’da ise shen boşluğa dönüşür.
Üç Beden
Fiziksel bedenimiz jing’e (öz) tekabül eder. Enerji bedenimiz Üç Dan Tian’dan, yani iç organlardaki enerji alanlarından, enerji kanallarından ve bu kanallar boyunca akan Qi’den, meydana gelen süptil bedenimizdir. Ruhsal bedenimiz ise üç bedenin en süptil olanıdır ve saf zihnin enerjisinden, yani shen’den, oluşmuştur.
Üç Kuvvet
Makrokozmik açıdan, shen (veya ruh) gökyüzünün Yang enerjisine, jing yeryüzünün Yin materyal formuna, Qi ise gökyüzü ve yeryüzü arasındaki etkileşimin ürünü olan atmosferik enerjilere tekabül eder. Üç Kuvvet’i Qi’nin farklı formları olarak da değerlendirmek mümkündür: Yıldızlar, güneş, ay ve gezegenlerle bağlantılı olarak Tian Qi (Göksel Enerji), Di Qi (Yeryüzü Enerjisi) ve Da Chi(Atmosferik Enerji). Biz de Üç Hazine’mizi Üç Kuvvet’le bağlantılandırmayı öğrenerek bedensel enerjimizi yükseltebilir, canlılık ve zindelik kazanabilir ve kendimizi ‘Kaynağa Dönüş’ için hazırlayabiliriz.