.Ö. 1323' te Mısır firavunu Tutankamun ölür. Mısır töreleri icabı da dul eşi Anchesenamun'un tekrar evlenme hakkı vardır, zira firavunluk soyunu devam ettirmek artık onun tekelindedir. Kraliçe karanını verir ve bugünün şartlarında bile delice sayılabilecek bir şekilde, düşmanları olan Hitit kralı Şuppililuima'ya bir mektup gönderir. ''benim kocam öldü, duydum ki senin bir çok oğlun varmış. Bana oğullarından birini gönder ki onunla evleneyim ve o da Mısır'ın yeni firavunu olsun. Kendi tebaamdan kimse ile evlenemem, bana yakışmaz'' der. Kraliçe, eşi Tutankamon'un ülkede hüküm süren dini - politik kargaşalar sebebiyle öldürüldüğünü düşünmektedir, ölüm sebebi belli değildir ve kendine güçlü bir müttefik aramaktadır. Hitit kralının oğlundan daha uygun aday düşünemezdi.
Mısır'da o dönem çok tanrılı ve eski dinleri 'Amun' ve yeni dinleri 'Aton' un tarafları sebebiyle bir iç savaş çıkmıştı. Çok tanrılı eski dinin tarafı olan kesim daha geniş kitleli ve güçlü idi ve hem ölmüş olan firavun Tutankamon'u, hem de dul eşini düşmanı olarak kabul etmişti. Hitit kralı ise, oğlunun Mısır'ın başına geçmesi durumunda, zaten hakim olduğu Anadolu dışında, günümüz Suriye ve Irak topraklarına denk düşen bir alanda ticareti ve askeri gücü kontrol edebileceğini düşünerek, bu teklife razı olur ve oğullarından birini bir heyet ile Mısır'a doğru yola çıkarır.
Ancak oğlu hiç bir zaman Mısır topraklarına ayak basamayacaktı. Bu evlilik planından haber alan Mısır içi muhalefet, onların yolunu keser ve hitit prensini öldürür. Onların endişesi, firavunun dul eşinin, evlilik sonrası Hitit'lerin de desteğini arkasına alarak, güçlenmiş bir şekilde ülkeyi yönetmeye devam etmesi ve eski dinlerinin hepten elden gitmesi yönündedir. Hitit kralı olayı duyunca elbette fevkalade öfkelenir, ama salt intikam almak uğruna, ülkesinin kaderi ile oynamayacak kadar da diplomattır. Yine de bu cinayet, Mısır'a savaş açacak kadar güçlü bir argümandır. Zaten yıllardır aralarında, iki ülke arasında kalan günümüz Suriye, İsrail ve Lübnan toprakları için mücadele irili ufaklı çatışmalar şeklinde sürmekteydi, şimdi ama oralara egemen olup, kendi ülkesi ile Mısır arasında bir 'tampon bölge' oluşturmak için çok uygun bir zamandı. Günümüz askeri stratejistlerinin kullandığı bu terim ta o zamandan beri geçerli bir kavramdı ve politik bir ihtiyaçtı.
Kargaşa bitmek bilmiyor, bu esnada damat adayı öldürülen Tutankamun'un dul eşi de ölür. Nasıl öldüğü bilinmese de, entrikalar sonucu ve istenmeyen kadın olması zehirlenmiş olması bir ihtimal. Aton, tek tanrı ve güneş tanrısı inancının son varisi de ölmüştür ve Mısır toplumu rahiplerin de baskısı ve yönlendirmeleri ile (binlerce Amun rahibi tek tanrılı ve 'aracısız' sistemde aç kalacağından endişelidir) halk tekrar eski, çok tanrılı Amun inancına geri döner, Mısır iç barışı sağladığı bir döneme girer, ama bu Hititler'le olan husumete engel değildir elbette.
Bu arada, Hitit kralı Şuppişililuima 1321'de ölür, ancak çarpışmada değil. Esir aldıkları bir takım Mısır'lıyı başkenti Hattuşa'ye getirirler, ancak bu askerlerin veba virüsü taşıdığı bilinmez. Kralın da öldüğü gibi, bu tehlikeli bulaşıcı hastalıktan dolayı Anadolu'da Hitit topraklarında bir çok insan buna yenik düşer, ve ölür.
Torun'u Hattuşili III yeni Hitit kralı olur, Mısır'da ise 1290 da Ramses II. göreve gelir.
Uzun yıllar sürecek irili ufaklı sınır çatışmaları devam eder, ta ki büyük Kadeş çarpışmasına ve orada yenişemeyen iki halkın, ileride tarihin ilk barış anlaşması olarak anılacak antlaşmayı yapana dek. M.Ö. 1259. Ramses'in bu pat durumunu zafer olarak niteleyip ona uygun rölyefler yaptırması da ayrı bir konu.
Kıssadan ve tarihten hisse çıkarmak gerekirse eğer, zor duruma düşen bir insanın vereceği kararların ne kadar radikal olabileceğini göstermek açısından çok çarpıcı bir yaşanmışlıktır. Tarihi değeri olduğu kadar, eğitici-öğretici bir yanı olduğu fikrindeyim.
Alıntı..