Beşgen şekli, insanlar için yol göstericidir.
Ortaçağ okültizminde insanla ilişkilendirilen beş sayısı da insanın iyi ve kötünün bir karışımı olması gibi, bir tek ve bir çift sayıdan oluşmuştur.
DNA molekülündeki bir çift beşgen olan beşgen düzenleme kafatasında da mevcuttur.
Beş,İnsan ruhunun tekamül hedefi olan mükemmel insanı, androjenliği temsil eder.Düaliteyi aşmış insanı temsil etmekle birlikte 'Beş sayısı' aynı zamanda olağandışı ve isyankar oluşla ilişkilendirilmektedir ve kainatta düalite (ikilik) ilkesinin mevcut olmadığı alemlerin de mevcut olduğunu ifade eder.
Bunun için bacakları ve kolları açılmış bir insan çizimi kullanılırdı. (Beşinci öğe, kimilerine göre kalp, kimilerine göre baştır.)
Tanrı'nın insan aracığıyla kendini maddede tezahür ettirmesi anlamına gelir ve
Tanrı'ya birliktelik ve bütünleşme arzusunu simgelediği gibi o kişiye ait bazı temel bilgileri de ifade etmesi açısından da hayli önemlidir.
Ezoterik öğretilerdeki ‘Mistik Düğün’ sembolünün İslam tasavvufundaki karşılığı Mevlana'nın Şebi-'Aruz'unda en iyi ifade şeklini bulur.
İnsanın Tanrı'ya kendini vakfetmesi, varlığının sebebi hikmetini Tanrı’da bulması, Tanrı’nın Işığını, yeryüzünde yaşarken en uygun şekilde yansıtarak başkalarına örnek olması ve Tanrı’ya yönelmek için diğerleri üzerinde de cazibe yaratması anlatılmak istenir…
Simyada, Çin ve Pers tradisyonlarında, Hıristiyanlıkta, İslam’da ve Yahudilikte, Maniheizm Dini’nde, Pisagor Ekolü’nde, Babil’de, Eski Mısır’da ve Hinduizm’de, Şamanizm’de, Maya ve Kuzey Amerika Kızılderilileri’nde yerinin olduğu görülür.
11 Kasım 2017 Cumartesi
İç dünyamız..
Aslında, mikrokozmos ilkesi
kendisini pek çok şekilde dışa vurabilir.
Örneğin, nasıl insan bedeni
tüm evrenin mikrokozmik bir yansıması olarak görülebiliyor ise,
bedenin parçalarının yoğunlaşmış şekilleri ya da mikrokozmosu da
tüm beden ya da kişiliğin yansımasıdır.
Bizi bu fikirlere en aşina kılan,
ellere kişinin simgesi gözüyle bakan el falı sanatıdır.
Kaldı ki ezoteriğe göre
bedenin ağız, ayaklar ve hatta gözler gibi
bütününü içinde barındıran
pek çok parçası vardır.
Ana akım biyolojide dahi,
benzer bir fikri biraz farklı bir biçimde bulabiliriz:
genetik kordonun kimyasal bileşkelerinin tanımladığı orantılar çerçevesinde,
DNA'nın yapısında,
bedendeki her hücrenin tüm bedenin genetik yönergesini
içinde barındırma özelliği bulunur.
Dış dünyanın tamamı
ve içindeki şekiller
iç dünyanın bir imzasıdır.
Jacob Boehme, The Signature of Ali Things
kendisini pek çok şekilde dışa vurabilir.
Örneğin, nasıl insan bedeni
tüm evrenin mikrokozmik bir yansıması olarak görülebiliyor ise,
bedenin parçalarının yoğunlaşmış şekilleri ya da mikrokozmosu da
tüm beden ya da kişiliğin yansımasıdır.
Bizi bu fikirlere en aşina kılan,
ellere kişinin simgesi gözüyle bakan el falı sanatıdır.
Kaldı ki ezoteriğe göre
bedenin ağız, ayaklar ve hatta gözler gibi
bütününü içinde barındıran
pek çok parçası vardır.
Ana akım biyolojide dahi,
benzer bir fikri biraz farklı bir biçimde bulabiliriz:
genetik kordonun kimyasal bileşkelerinin tanımladığı orantılar çerçevesinde,
DNA'nın yapısında,
bedendeki her hücrenin tüm bedenin genetik yönergesini
içinde barındırma özelliği bulunur.
Dış dünyanın tamamı
ve içindeki şekiller
iç dünyanın bir imzasıdır.
Jacob Boehme, The Signature of Ali Things
Etkileşim..
"Genler Bizi Etkilemiyor da Biz Genlerimizi Etkiliyoruz"
Dr. Bruce Lipton
Hücre Biyoloğu Bruce Lipton ,Stanford üniversitesinde 1987 ve 1992 yılları arasında yaptığı araştırmalar ile çevrenin hücre zarının aracılığı ile etkilediğini ve böylece hücreleri kapatıp açarak hücrenin davranışını ve psikolojisini kontrol ettiğini keşfetti.
Hayatın genler tarafından kontrol edildiği inancı olan yerleşik bilimsel görüşlerin zıttı buluşları, bugün yapılmış en önemli çalışma alanlarından biri kabul edilen "Epigenetik" bilimini ortaya çıkardı.
Bu çalışmalardan çıkan iki temel bilimsel yayında '
moleküllerin zihin ve bedenle olan bağlantısı' nı tanımlıyor.
Daha sonra yapılan bir çok başka araştırma ile bilim adamları tarafından hazırlanan bir çok belge onun kavramlarını ve fikirlerini destekledi.
Dr. Lipton’un bilimsel tutumu kendi şahsi hayatını da değiştirdi.
Onun hücre biyolojisi anlayışı, zihnin bedensel işlevleri nasıl kontrol etiğinin mekanizmasını açığa çıkardı
ve sonsuz bir ruhun var olduğunu vurguladı.
Dr. Bruce Lipton
Hücre Biyoloğu Bruce Lipton ,Stanford üniversitesinde 1987 ve 1992 yılları arasında yaptığı araştırmalar ile çevrenin hücre zarının aracılığı ile etkilediğini ve böylece hücreleri kapatıp açarak hücrenin davranışını ve psikolojisini kontrol ettiğini keşfetti.
Hayatın genler tarafından kontrol edildiği inancı olan yerleşik bilimsel görüşlerin zıttı buluşları, bugün yapılmış en önemli çalışma alanlarından biri kabul edilen "Epigenetik" bilimini ortaya çıkardı.
Bu çalışmalardan çıkan iki temel bilimsel yayında '
moleküllerin zihin ve bedenle olan bağlantısı' nı tanımlıyor.
Daha sonra yapılan bir çok başka araştırma ile bilim adamları tarafından hazırlanan bir çok belge onun kavramlarını ve fikirlerini destekledi.
Dr. Lipton’un bilimsel tutumu kendi şahsi hayatını da değiştirdi.
Onun hücre biyolojisi anlayışı, zihnin bedensel işlevleri nasıl kontrol etiğinin mekanizmasını açığa çıkardı
ve sonsuz bir ruhun var olduğunu vurguladı.
10 Kasım 2017 Cuma
El ele..
Bana öyle gelir ki
belki bin yıllık bir ömrün macerası geçti başımızdan
Ama biz hâlâ
güneşin altında el ele yalnayak koşan
hayran gözlü çocuklarız... Nazım Hikmet Ran
belki bin yıllık bir ömrün macerası geçti başımızdan
Ama biz hâlâ
güneşin altında el ele yalnayak koşan
hayran gözlü çocuklarız... Nazım Hikmet Ran
Müzik..
"Ruhum dinamik bir bilgi paketi ve dönüşümler içinde. Fizik bedenin yaşadığı ölümler onun dışında çünkü ruh bedende yaşamıyor. Kendisini bedenle ifade ediyor.
Beethoven´in müziğini radyodan dinlediğinizi düşünün, Beethoven radyonun içinde değildir. Radyo bilgiyi ve enerjiyi hapseden bir kapandır. Fizik beden de, ruha hizmet eden böyle bir kapandır, onun uzay ve zaman içinde bir yeri yoktur.
Doğum ve ölüm içe ve dışa doğru yapılan akortlar veya ayarlardırlar.
Radyoyu açın; bu doğumdur. Kapatın bu da ölümdür. Ama senfoni daima oradadır."
Deepak Chopra ("The Seven Spiritual Laws of Success"in yazarı) —
Beethoven´in müziğini radyodan dinlediğinizi düşünün, Beethoven radyonun içinde değildir. Radyo bilgiyi ve enerjiyi hapseden bir kapandır. Fizik beden de, ruha hizmet eden böyle bir kapandır, onun uzay ve zaman içinde bir yeri yoktur.
Doğum ve ölüm içe ve dışa doğru yapılan akortlar veya ayarlardırlar.
Radyoyu açın; bu doğumdur. Kapatın bu da ölümdür. Ama senfoni daima oradadır."
Deepak Chopra ("The Seven Spiritual Laws of Success"in yazarı) —
Yaşam formları..
"Evren gözümüz sayesinde kendini algılar,
kulağımız sayesinde kendi melodisini dinler.
Biz evreni o kendi bilincine varırken tanık oluruz"
********************************************
Dünyayı kendin gibi gör
olanın doğasına güven.
..............................
Dünyayı kendin gibi sev,
böylece herşeyi gözetmiş olursun.
Lao Tzu —
kulağımız sayesinde kendi melodisini dinler.
Biz evreni o kendi bilincine varırken tanık oluruz"
**************************
Dünyayı kendin gibi gör
olanın doğasına güven.
..........................
Dünyayı kendin gibi sev,
böylece herşeyi gözetmiş olursun.
Lao Tzu
8 Kasım 2017 Çarşamba
Akıl oyunları..
Tavla sevenlere....
Eski zamanlarda Hint imparatoru, satranç oyununu yanında bir mektup ile hediye olarak Pers imparatoruna göndermiştir. Mektubunda oyunla ilgili hiç bir açıklama ...yapmazken şöyle bir mesaj yazmıştır:
“Kim daha çok düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır. İşte hayat budur…”
Pers imparatoru dönemin en alim veziri olan Buzur Mehir ile bu mesajı paylaşarak, ondan oyunu çözmesi ve kendisinin de karşılık olarak Hint imparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini ister. Vezir haftalarca çalıştıktan sonra gönderilen satrancın her taş hareketini ve oyunu çözer, daha sonra da on günde tavlayı icat eder ve imparatora sunar.
Eski zamanlarda Hint imparatoru, satranç oyununu yanında bir mektup ile hediye olarak Pers imparatoruna göndermiştir. Mektubunda oyunla ilgili hiç bir açıklama ...yapmazken şöyle bir mesaj yazmıştır:
“Kim daha çok düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır. İşte hayat budur…”
Pers imparatoru dönemin en alim veziri olan Buzur Mehir ile bu mesajı paylaşarak, ondan oyunu çözmesi ve kendisinin de karşılık olarak Hint imparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini ister. Vezir haftalarca çalıştıktan sonra gönderilen satrancın her taş hareketini ve oyunu çözer, daha sonra da on günde tavlayı icat eder ve imparatora sunar.
Pers imparatorunun baş veziri Buzur Mehir tarafından 1400 yıl önce tasarlanan tavla oyunu; dünyanın en popüler oyunlarından biridir. Zaman kavramından alınan ilhamla tasarlanan oyunun zamana böylesine direnmesi son derece etkileyici.
Senenin birliği olarak tavla bir tanedir. 4 köşesi 4 mevsimi, tavlanın içindeki karşılıklı 6′şar hane 12 ayı, pulların toplamı ayın 30 gününü, siyah-beyaz pullar gece ve gündüzü, karşılıklı 12′şer hane günün 24 saatini simgeler…
Hint imparatoruna satranca karşılık olmak üzere tasarlanan tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere şöyle bir mesaj hazırlanır :
“Evet, Kim daha çok düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır. AMA BIRAZ DA ŞANS GEREKİR. İşte hayat budur.
Senenin birliği olarak tavla bir tanedir. 4 köşesi 4 mevsimi, tavlanın içindeki karşılıklı 6′şar hane 12 ayı, pulların toplamı ayın 30 gününü, siyah-beyaz pullar gece ve gündüzü, karşılıklı 12′şer hane günün 24 saatini simgeler…
Hint imparatoruna satranca karşılık olmak üzere tasarlanan tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere şöyle bir mesaj hazırlanır :
“Evet, Kim daha çok düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır. AMA BIRAZ DA ŞANS GEREKİR. İşte hayat budur.
Sözlerin davranışların olsun..
ESKİ BİR TAPINAK YAZITI
Gürültü ve patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış.
Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun,
Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma.
İçten ol; telaşsız,kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver.
Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü,dünyada herkesin bir öyküsü vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur.
Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki,
başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.
Unutma; insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsalda tek bir kum taneciğinden fazla değildir.
Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir.
O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et.
İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.
Bazı idealler o kadar değerlidirler ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.
Bu dünyada bırakacağın en değerli miras dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme, gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.
Yapamayacağın şeylerin yapacaklarını engellemesine izin verme.
Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla.
Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.
Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır.
Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içine ol.
Hatırlar mısın doğduğun zamanları; sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu.
Öyle bir ömür geçir ki,herkes ağlasın öldüğünde,sen mutlulukla gülümse.
Sabırlı, sevecen,erdemli ol. Önünde sonunda bütün servetin sensin.
Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen,
Dünya insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.
Xantus M.Ö.9 YY
Gürültü ve patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış.
Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun,
Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma.
İçten ol; telaşsız,kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver.
Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü,dünyada herkesin bir öyküsü vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur.
Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki,
başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.
Unutma; insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsalda tek bir kum taneciğinden fazla değildir.
Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir.
O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et.
İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.
Bazı idealler o kadar değerlidirler ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.
Bu dünyada bırakacağın en değerli miras dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme, gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.
Yapamayacağın şeylerin yapacaklarını engellemesine izin verme.
Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla.
Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.
Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır.
Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içine ol.
Hatırlar mısın doğduğun zamanları; sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu.
Öyle bir ömür geçir ki,herkes ağlasın öldüğünde,sen mutlulukla gülümse.
Sabırlı, sevecen,erdemli ol. Önünde sonunda bütün servetin sensin.
Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen,
Dünya insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.
Xantus M.Ö.9 YY
Sadece sen..
Yalnız kalamamak, zorunlu olarak diğerlerine ihtiyaç duymak bilinçsizce de olsa kendine zarar verme belirtileridir.
Oysa tek başınalık dayanıklılıktır. Bir dost gibi hissedilmelidir.
Her türlü şartlanmadan bağımsız olarak sadece kendi kendinize eşlik ederek daha çok zaman harcayın ve bunu bilinçli olarak yapın.
Ne kadar çok yalnız kalırsanız, sıradan olaylar o kadar çok ortadan kalkar ve tanıştığınız insan sayısı azalarak daha güçlü karşılaşmalar ve daha gerçek olaylar için yer açılmış olur.
Stefano D’Anna
Oysa tek başınalık dayanıklılıktır. Bir dost gibi hissedilmelidir.
Her türlü şartlanmadan bağımsız olarak sadece kendi kendinize eşlik ederek daha çok zaman harcayın ve bunu bilinçli olarak yapın.
Ne kadar çok yalnız kalırsanız, sıradan olaylar o kadar çok ortadan kalkar ve tanıştığınız insan sayısı azalarak daha güçlü karşılaşmalar ve daha gerçek olaylar için yer açılmış olur.
Stefano D’Anna
7 Kasım 2017 Salı
Farklı..
"İnsanın kalıcı ve değişmeyen bir Ben’i yoktur.
Her düşünce, her ruh hali, her arzu, her duygu ‘Ben’ der."
G. I. Gurdjieff
"Herşeyden önce insan bir olmadığını, çok olduğunu bilmelidir.
O daimi ve değişmez 'Ben' e veya egoya sahip değildir.
O her zaman değişir.
Bir an bir olur, sonraki an başka, üçüncü an başka olur,
neredeyse bunun sonu yoktur."
P.D.Ouspensky
Her düşünce, her ruh hali, her arzu, her duygu ‘Ben’ der."
G. I. Gurdjieff
"Herşeyden önce insan bir olmadığını, çok olduğunu bilmelidir.
O daimi ve değişmez 'Ben' e veya egoya sahip değildir.
O her zaman değişir.
Bir an bir olur, sonraki an başka, üçüncü an başka olur,
neredeyse bunun sonu yoktur."
P.D.Ouspensky
Teklik..
ve tekrar bir " nokta "da toplanır ( cem-ül cem )" derler....
Embriyo’ da bir nokta…
Kainat ; noktaların tedrici genişlemesi
Evren den geriye gittiğimizde ise
yine O başlangıçtaki 'tek bir nokta' karşımıza çıkıyor...
Savaş..
Yılbaşına kadar savaş olmayacak..Ülkeler arasında gerginlik hat safhada ama savaş yok.Arap ülkeleri arasındaki gerginlik son noktaya gelecek..
İsim vermeyeceğim bazı avrupa ülkelerinde yine patlama ve kazalar olacak.( Orada yaşayan insanları tedirgin etmek istemiyorum.Hiç ummadık bir ülkede patlamalar ve saldırı olacak..)
Fransızca konuşan( sömürge diyelim) bir ülke soğuk bir ülke onlar dikkatli olmalı..okullara ve alışveriş yapılan yerler iyice gözetlenmeli..
Yine toplu hayvan ölümleri ve yanlış ilaçlar var.Onlar üzerinden oyunlar oynanıyor..
6 Kasım 2017 Pazartesi
Katliam/ kargaşaya dair içgörüm
Teksas'ta kilisede katliam: 26 ölü, 30 yaralı
ABD'nin Teksas eyaletinde, kiliseye giren bir kişinin ateş açması sonucu 26 kişi hayatını kaybetti, 30 kişi yaralandı. Saldırganın ABD vatandaşı Devin Patrick Kelley olduğu açıklandı
05 Kasım 2017 Pazar, 22:19:33 Güncelleme: 06 Kasım 2017 Pazartesi, 12:12:59
https://isiksozcukler.blogspot.com.tr/2017/11/ykm.htmlBatan gemiye dair içgörüm
GÜNDEM
Şile'de batan gemide kaptan muamması
İddiaya göre faciada hayatını kaybeden gemi sahibi Nihat Küçük ve oğlu Aşkın Küçük, kaptanlık belgesini “kiralayarak” yola çıktı.
Helikopter düşmesine dair içgörüm
02:38 06.11.2017
Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı, Prens Mansur bin Mukrin ve beraberindeki heyeti taşıyan helikopterin enkazına ulaşıldığını açıkladı.
Yeni gezegen bulundu haberine dair önceki içgörüm
Aykırı gezegen bütün teorileri çökertti!
Gökbilimciler dünyadan 600 ışık yılı uzaklıkta yeni bir gezegen keşfetti. Bugüne kadar gezegenlerin yörüngesinde döndükleri yıldızlardan oluşturulduğu teorisi kabul görüyordu.
Yayın Tarihi: 03-11-2017 05:36
Titreşim..
Dünyada yaşayan herkesin yükselme yeteneği var, çünkü beden illüzyonunun ardında gizlenen bu yetenek tüm evrenlerin yaratıcısıdır.
Kendi seçiminizle ve sınırsız düşünceyle bunu yapabilirsiniz. Düşüncelerinizi yargılamamayı öğrendiğiniz zaman, tüm düşüncenizi bedende yoğunlaştırarak bedene daha hızlı titreşmesi için emir verebilirsiniz. O zaman beden kendini düşüncenin bir arada tuttuğu ideale yükseltir. Bedenin tümü daha yüksek bir hızla titreşmeye başlayacak ve ısısı yükselecek, giderek parlaklaşacak, titreşim hızlandıkça beden maddesi önce ışığa, sonra saf düşünceye dönüşecek ve görünen beden artık görünmez olacaktır.
Yükselmek aslında ölmekten daha kolaydır.
Zor olan düşüncelerinizi yargılamayı aşmaktır, bunu yapabildiğiniz zaman, yükseliş sadece bir düşünce uzaklığındadır!..
Ramtha
Kendi seçiminizle ve sınırsız düşünceyle bunu yapabilirsiniz. Düşüncelerinizi yargılamamayı öğrendiğiniz zaman, tüm düşüncenizi bedende yoğunlaştırarak bedene daha hızlı titreşmesi için emir verebilirsiniz. O zaman beden kendini düşüncenin bir arada tuttuğu ideale yükseltir. Bedenin tümü daha yüksek bir hızla titreşmeye başlayacak ve ısısı yükselecek, giderek parlaklaşacak, titreşim hızlandıkça beden maddesi önce ışığa, sonra saf düşünceye dönüşecek ve görünen beden artık görünmez olacaktır.
Yükselmek aslında ölmekten daha kolaydır.
Zor olan düşüncelerinizi yargılamayı aşmaktır, bunu yapabildiğiniz zaman, yükseliş sadece bir düşünce uzaklığındadır!..
Ramtha
Değişim başlat..
Dünyaya sadece kendi pencerenden bakmak, çok yanıltıcıdır.. Farkındalık seviyen artıkça gerçekliğin sadece kendi algıladığın kadar olduğunu anlayacaksın. Bu yüzden sana zarar verdiğini düşündüğün hiç bir şeyi sahiplenme.. Özellikle de sana ait olmayan düşünce ve batıl inançları.. Bilim ve araştırma yolundan ayrılma…
Akıl, sezgi, vicdan dengesini kurduğunda değişim başlar…
Akıl, sezgi, vicdan dengesini kurduğunda değişim başlar…
Sahip çık..
Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir... Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir... Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur...
Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir...
Antoine de Saint-Exupéry
Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir...
Antoine de Saint-Exupéry
5 Kasım 2017 Pazar
DNA..
DÜŞÜNCE GÜCÜYLE ÇOK UZAKTAKİ BİR DNA’YI ETKİLEYEBİLİR MİYİZ?
1990’ların başında bilim adamları Amerikan ordusu adına hislerimizin, vücudumuz dışında çok uzakta bulunan canlı hücrelerimiz üzerinde bir etkisi olup olmadığını araştırdı.
1993 yılında “Advances” adlı dergide ordunun deneyleriyle ilgili bir makale yayınlandı. Söz konusu deneyde, DNA İLE ALINDIKLARI KİŞİNİN DUYGULARI ARASINDA BİR BAĞLANTI OLUP OLMADIĞI incelenmiştir. İlk önce deneklerin ağzından doku ve DNA örnekleri alınmış, bunlar izole edile rek binanın diğer bir bölümüne götürülmüştü. Amaç, özel olarak geliştirilmiş cihazlarla DNA’la rın alındıkları kişiye uzakta olsa bile onun hislerine tepki verip vermediklerini ölçmektir.
Bu deneye katılan kişilerde, çeşitli duygular uyandırmak için, onlara erotik resimlerin yanı sıra savaş sahnelerini yansıtan, komik durumları gösteren ve şiddet içerikli resimler de gösterilmiştir.
Bilim adamları katılımcılara her çeşit duyguyu yaşatmak için resimleri, bütün duygu yelpazesini örtecek şekilde hazırlamıştı.
Yine araştırmacıların büyük bir çoğunluğu DNA’nın etkilenebileceğinden şüpheliydiler.
Ama mevcut fizik kurallarının altüst eden bir şey gözlemlediler.
Bilim adamları deneye katılan kişide duygular oluştuğu sırada elektriksel reaksiyonlar tespit edebilmişlerdi.
DNA, HALEN ALINDIĞI KİŞİNİN VÜCUDUNDAYMIŞ GİBİ BİR HAL ALIYORDU. Daha sonra mesafe 350 mile kadar açılmış ancak kişi ve DNA arasındaki etkileşim aynı anda ölçülmüş ve ikisinin her defasında eş zamanlı gerçekleştiği tespit edilmişti. DNA sanki hala vericinin vücudunday mış gibi hızlı reaksiyon veriyordu.
HİSLERİMİZ, DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ VEYA İNANDIĞIMIZ HER ŞEY, SANİYENİN MİLYONDA BİRİ KADAR BİLE BİR GECİKME OLMADAN DNA’MIZ TARAFINDAN ALGILANMAKTADIR. TİTREŞİMLERİMİZDEN ETKİLENEN DNA’NIN YANI BAŞIMIZDA YA DA DÜNYANIN ÖBÜR UCUNDA OLMASININ HİÇBİR ÖNEMİ YOKTUR.
Artık bilim adamları TÜM DUYGU VE DÜŞÜNCELERİMİZİN İLETİLMESİNDEN, BAHSETTİĞİMİZ ENERJİ ALANININ (MATRİKS, KUANTUM ALANI) SORUMLU OLDUĞUNDAN EMİNLER.
HEM DE SADECE IŞIK HIZIYLA DEĞİL ONDAN ÇOK DAHA HIZLI BİR ŞEKİLDE.
1990’ların başında bilim adamları Amerikan ordusu adına hislerimizin, vücudumuz dışında çok uzakta bulunan canlı hücrelerimiz üzerinde bir etkisi olup olmadığını araştırdı.
1993 yılında “Advances” adlı dergide ordunun deneyleriyle ilgili bir makale yayınlandı. Söz konusu deneyde, DNA İLE ALINDIKLARI KİŞİNİN DUYGULARI ARASINDA BİR BAĞLANTI OLUP OLMADIĞI incelenmiştir. İlk önce deneklerin ağzından doku ve DNA örnekleri alınmış, bunlar izole edile rek binanın diğer bir bölümüne götürülmüştü. Amaç, özel olarak geliştirilmiş cihazlarla DNA’la rın alındıkları kişiye uzakta olsa bile onun hislerine tepki verip vermediklerini ölçmektir.
Bu deneye katılan kişilerde, çeşitli duygular uyandırmak için, onlara erotik resimlerin yanı sıra savaş sahnelerini yansıtan, komik durumları gösteren ve şiddet içerikli resimler de gösterilmiştir.
Bilim adamları katılımcılara her çeşit duyguyu yaşatmak için resimleri, bütün duygu yelpazesini örtecek şekilde hazırlamıştı.
Yine araştırmacıların büyük bir çoğunluğu DNA’nın etkilenebileceğinden şüpheliydiler.
Ama mevcut fizik kurallarının altüst eden bir şey gözlemlediler.
Bilim adamları deneye katılan kişide duygular oluştuğu sırada elektriksel reaksiyonlar tespit edebilmişlerdi.
DNA, HALEN ALINDIĞI KİŞİNİN VÜCUDUNDAYMIŞ GİBİ BİR HAL ALIYORDU. Daha sonra mesafe 350 mile kadar açılmış ancak kişi ve DNA arasındaki etkileşim aynı anda ölçülmüş ve ikisinin her defasında eş zamanlı gerçekleştiği tespit edilmişti. DNA sanki hala vericinin vücudunday mış gibi hızlı reaksiyon veriyordu.
HİSLERİMİZ, DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ VEYA İNANDIĞIMIZ HER ŞEY, SANİYENİN MİLYONDA BİRİ KADAR BİLE BİR GECİKME OLMADAN DNA’MIZ TARAFINDAN ALGILANMAKTADIR. TİTREŞİMLERİMİZDEN ETKİLENEN DNA’NIN YANI BAŞIMIZDA YA DA DÜNYANIN ÖBÜR UCUNDA OLMASININ HİÇBİR ÖNEMİ YOKTUR.
Artık bilim adamları TÜM DUYGU VE DÜŞÜNCELERİMİZİN İLETİLMESİNDEN, BAHSETTİĞİMİZ ENERJİ ALANININ (MATRİKS, KUANTUM ALANI) SORUMLU OLDUĞUNDAN EMİNLER.
HEM DE SADECE IŞIK HIZIYLA DEĞİL ONDAN ÇOK DAHA HIZLI BİR ŞEKİLDE.
Dön..Allah de dön..
Gökten cana bir ses geldi; dön haydi!
Can dedi: Ey güzel nâdi, selam sana.
Baş üstüne, her an yüz can feda sana.
Bir kez daha seslen "Hel Etâ" ya kanat açayım...
Hz.Mevlana
Rast Ayin-i Şerifi – Nâyî Osman Dede, III.Selam – Rubai
Can dedi: Ey güzel nâdi, selam sana.
Baş üstüne, her an yüz can feda sana.
Bir kez daha seslen "Hel Etâ" ya kanat açayım...
Hz.Mevlana
Rast Ayin-i Şerifi – Nâyî Osman Dede, III.Selam – Rubai
Aşk..
Kutup, o kimsedir ki kendi etrafında döner, dolaşır. Gökler de onun etrafında döner.
Beden gemisini tamirde ona yardımcı ol. Ona has bir kul, tam bir köle ol.
Senin ona yardımın hakikatte senin faydanadır; ona değil. Allah, “Allah’a yardım ederseniz, yardıma nail olursunuz” buyurdu... <3
Hz.Mevlana
Mesnevi – Cilt.V, 2345-47
Beden gemisini tamirde ona yardımcı ol. Ona has bir kul, tam bir köle ol.
Senin ona yardımın hakikatte senin faydanadır; ona değil. Allah, “Allah’a yardım ederseniz, yardıma nail olursunuz” buyurdu... <3
Hz.Mevlana
Mesnevi – Cilt.V, 2345-47
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)