5 Temmuz 2019 Cuma

Bütün atomlar Allah’ın nurunu taşırlar..


Allah’ın hiçbir benzerinin olmadığı Kur’anla sabittir. (Şura, 42/11; İhlâs, 112/1-5) Nur vasfı da Allah’ın sıfatı olduğu zaman hiçbir yaratılmış nura benzemez. 
مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ
Güneşin ışığı nurdur, ayın ışığı nurdur, gündüzün aydınlığı nurdur, meleklerin hamuru nurdur. Elbette Allah’ın ezeli nuru, bu nurlardan hiçbirine benzemez.
“Allah göklerin ve yerin nurudur.” (Nur, 24/35)
mealindeki ayette söz konusu edilen nur ifadesi gösteriyor ki, Evrendeki güneş gibi maddi; akıl ve hidayet gibi manevî bütün nurların munevviri Allah’tır.
Allah’ın mahiyeti ne cevherdir ne cisimdir ne arazdır. Dolayısyla Allah maddî nur olmaktan münezzehtir.
Manevî ve mecaz olarak “İlim nurdur, akıl nurdur, şuur nurdur, fikir nurdur, hidayet nurdur” denildiği gibi, Allah’ın sıfatları da nurdur, nuranîdir, denilir. Görmesi, işitmesi, ilmi, kudreti bizimkine benzemediği gibi, nurlu sıfatları da hiçbir şeye benzemez.
Kur'an'da Allah Teala hem nurundan, hem kendisinin nur olduğundan hem de ruhundan söz ediyor. Allah'ın nuru "Allah'ın dini, İslam" manasında kullanılıyor (Tevbe, 9/32; Saff, 61/8),
Buhari'de geçen bir hadiste de Allah'ı görmekten bahsedilirken "O nurdur, onu nasıl görebilirim" deniyor (Nur, ışık, aydınlık görülmez, o başka şeylerin görülmesini sağlar).
Ragıb el-İsfehânî'nin beyanına göre Allah'ın sıfat olarak nur; "münevvir" yani nurlandırıcı, aydınlık ve ışık verici demektir. el-esmâü'l-hüsnâ ile ilgili rivâyetinde Allah'ın sıfatları arasında "nur" ile birlikte "münîr" kelimesi de geçmiştir, (İbn Mace, Dua, 10). Münir de aydınlatan demektir. Yeri, gökleri ve içindekileri nurlandıran, aydınlatan Allah'tır.
"Yer Rabb'inin nuru ile parladı." (Zümer, 39/69),
"Görmediniz mi Allah nasıl yeri, göğü birbiri üstünde tabaka tabaka yarattı ve ayı bunların içinde nur yaptı, güneşi de bir lamba yaptı." (Nuh, 71/15-16) 
âyetleri bu gerçeği ifâde eder.
Allah'ın kendisini "nûr" olarak isimlendirmesi ışık verme ve aydınlatma fiilinin çokluğunu ifade etmesi içindir. Allah'ın "nûr" sıfatı, zatının nur = ışık olduğu anlamına gelmez. Çünkü nuru ve zulümâtı var eden Allah'tır (En'am, 6/1).
Maddenin en küçük parçası olan atom, pozitif ve negatif elektrik yüklüdür. Bu, bütün varlıkların, Allah'ın nurunun bir tecellisi olduğunu ifade eder. Allah, göklerin ve yerin nurlandırıcısıdır demektir.
Her şeyin zuhuru, ortaya çıkışı Allah'ın ızharıyla, maddî veya mecâzî anlamda nurlandırmasıyladır. Nurun yokluğu karanlık demektir. Kur'ân'da nûr, zulumâtın, karanlıkların zıddı olarak kullanılmıştır (En'am, 6/1). Varlıklarda nurun yokluğu, o varlığın yokluğu demektir. Varlıklara nurunu veren nurlandırıcı olan Allah'tır.
"Işığı kendinden olana [ Allaha ] hürmeten ondan önce tazimen uyanık olanlarin gunes bâtininda doguyor"
(Safagi uyandirmak nosyonu)
- "Allah, göklerin ve yerin nurudur,.." diye başlayan Nur Suresi 35. ayette anlatılmak istenen nedir?
- Allah'ta ruh ne demektir? Rûhî = ruhum, rûhih = ruhu, ruhuna/ruhana/ruhina = ruhumuz, Ruhullah, Ruhumuzdan üfledik, ondan bir ruh, gibi ifadeler nasıl anlaşılmalıdır?

Kuşların savaşı ...

Gerçekliği nedir bilen var mı ? 
Yıl 1934 Haziran Ayı ...
Leylek yavruları yumurtadan çıkalı henüz bir ay olmuştu.İrileşmişlerdi ama hala uçamıyorlardı. Yuvada anne ve babanın getirdiği yiyeceklerle beslenmek zorundaydılar.
Marmara’da sıcak bir ikindi vaktiydi...
Uludağ zirvelerinden inen 6 kartal, Bursa Orhangazi'de bir leylek yuvasına saldırdı.Anne ve baba leylekleri öldürüp, 4 yavruyu kaçırdılar.
Aradan bir kaç gün geçti...
Yine bir grup kartal, yine Orhangazi'de başka bir leylek yuvasına saldırdı.Ancak bu kez yuva boştu.Nasıl haberleştiler ise, leylekler yavrularını güvenli bir yere gizlemişti.
Sonra her yerden haberler gelmeye başladı.
Kartallar gruplar halinde leylek yuvalarına saldırıyordu.
Bir kaç gün sonra ülkenin dört yanından Bursa, Aydın ve Trakya'ya yüzlerce leylek akın etti.Aynı şekilde kartallar da toplanıyordu. İnsanlar çevrelerinde leylek ve kartal sayısının olağanüstü arttığının farkındaydı.
Gökyüzünde bir hareketlenme vardı.
Bir şeyler oluyordu.
Bu kuşlar neden toplanıyordu?
Bu neyin habercisiydi?
Leyleklerin ve kartalların toplanması iki ay sürdü.
Aylardan Ağustos ...
Aydın'da Menderes deltasında inanılmaz bir savaş başladı.
Havada amansız bir mücadele vardı.
Bir tarafta leylekler, diğer tarafta kartallar.
Halk başı yukarıda bu savaşı izliyordu.
Kartallar güçlü pençeleriyle, leylekler de uzun gagalarıyla savaşıyordu.İnsanların gönlü leyleklerden yanaydı.Köylüler yaralanıp yere inen leylekleri tedavi etmeye çalışıyorlardı.
Nineler yaralı leyleklerin başında dua ediyordu.
Hatta Kızılay'ı göreve çağıranlar bile oluyordu.
Kimileri ağaçlara tırmanıyor, yuvalardaki yavru leyleklere yiyecek ulaştırıyordu.
Ülkenin genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın bu savaşa müdahale etmesini isteyenler bile vardı.
Ama günler geçiyor, savaş sürüyordu.
İki taraf da kayıplar veriyordu.
Daha da ilginci hem leyleklere, hem de kartallara ülkenin değişik yerlerinden sürüler halinde takviye geliyordu.
Herkes birbirine soruyordu.
Bu savaşı kim kazanacak?
Kartallar güçlüydü ama leylekler sayıca üstündü.Üstelik daha organize idiler.Genç leylekler kartalları yoruyor, tecrübeli yaşlılar ise yorulan kartala öldürücü gagayı vuruyordu.
Ayrıca insanların yardımı nedeniyle leylekler yerleşim birimlerine yakın bölgelerde savaşıyordu.
Kartalların savaşı ormanlık, dağlık alanlara çekmesine izin vermiyorlardı.
Her yerden ölü ve yaralı haberleri geliyordu.
Sayıları yüzlerle ifade ediliyordu.
Neyse ki günler sonra savaş bitti.
Kazanan sayıca üstün olan leyleklerdi.
Kartallar bölgeyi terketmek zorunda kalmıştı..
Bu bir kurgu değil.
Bir öykü de değil.
Zaytung haberi hiç değil.
Yaşanmış bir olay...
1934 yılında yüzlerce insanın izlediği ve Cumhuriyet dahil pek çok gazeteye konu olmuş bir savaş bu.
Hatta, o günlerde Türkiye'de bulunan New York Times gazetesinin muhabirinin Amerika'ya bu haberi geçtiği söylenir.
Derler ki, leyleklerin ve kartalların savaşı bir kaç yıl sonra Kara Harp Okulu'nda havacılık dersinde işlendi.
İki tarafın savaş taktikleri öğrencilere anlatıldı...
Kıssadan hisse.
Yıllar önce yaşanan bu leylek ve kartal savaşı tarihi bir gerçeği hatırlatıyor bize...
"Birleşenler kazanır."
Gerçekliği nedir bilen var mı ? 
Yıl 1934 Haziran Ayı ...
Leylek yavruları yumurtadan çıkalı henüz bir ay olmuştu.İrileşmişlerdi ama hala uçamıyorlardı. Yuvada anne ve babanın getirdiği yiyeceklerle beslenmek zorundaydılar.
Marmara’da sıcak bir ikindi vaktiydi...
Uludağ zirvelerinden inen 6 kartal, Bursa Orhangazi'de bir leylek yuvasına saldırdı.Anne ve baba leylekleri öldürüp, 4 yavruyu kaçırdılar.
Aradan bir kaç gün geçti...
Yine bir grup kartal, yine Orhangazi'de başka bir leylek yuvasına saldırdı.Ancak bu kez yuva boştu.Nasıl haberleştiler ise, leylekler yavrularını güvenli bir yere gizlemişti.
Sonra her yerden haberler gelmeye başladı.
Kartallar gruplar halinde leylek yuvalarına saldırıyordu.
Bir kaç gün sonra ülkenin dört yanından Bursa, Aydın ve Trakya'ya yüzlerce leylek akın etti.Aynı şekilde kartallar da toplanıyordu. İnsanlar çevrelerinde leylek ve kartal sayısının olağanüstü arttığının farkındaydı.
Gökyüzünde bir hareketlenme vardı.
Bir şeyler oluyordu.
Bu kuşlar neden toplanıyordu?
Bu neyin habercisiydi?
Leyleklerin ve kartalların toplanması iki ay sürdü.
Aylardan Ağustos ...
Aydın'da Menderes deltasında inanılmaz bir savaş başladı.
Havada amansız bir mücadele vardı.
Bir tarafta leylekler, diğer tarafta kartallar.
Halk başı yukarıda bu savaşı izliyordu.
Kartallar güçlü pençeleriyle, leylekler de uzun gagalarıyla savaşıyordu.İnsanların gönlü leyleklerden yanaydı.Köylüler yaralanıp yere inen leylekleri tedavi etmeye çalışıyorlardı.
Nineler yaralı leyleklerin başında dua ediyordu.
Hatta Kızılay'ı göreve çağıranlar bile oluyordu.
Kimileri ağaçlara tırmanıyor, yuvalardaki yavru leyleklere yiyecek ulaştırıyordu.
Ülkenin genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın bu savaşa müdahale etmesini isteyenler bile vardı.
Ama günler geçiyor, savaş sürüyordu.
İki taraf da kayıplar veriyordu.
Daha da ilginci hem leyleklere, hem de kartallara ülkenin değişik yerlerinden sürüler halinde takviye geliyordu.
Herkes birbirine soruyordu.
Bu savaşı kim kazanacak?
Kartallar güçlüydü ama leylekler sayıca üstündü.Üstelik daha organize idiler.Genç leylekler kartalları yoruyor, tecrübeli yaşlılar ise yorulan kartala öldürücü gagayı vuruyordu.
Ayrıca insanların yardımı nedeniyle leylekler yerleşim birimlerine yakın bölgelerde savaşıyordu.
Kartalların savaşı ormanlık, dağlık alanlara çekmesine izin vermiyorlardı.
Her yerden ölü ve yaralı haberleri geliyordu.
Sayıları yüzlerle ifade ediliyordu.
Neyse ki günler sonra savaş bitti.
Kazanan sayıca üstün olan leyleklerdi.
Kartallar bölgeyi terketmek zorunda kalmıştı..
Bu bir kurgu değil.
Bir öykü de değil.
Zaytung haberi hiç değil.
Yaşanmış bir olay...
1934 yılında yüzlerce insanın izlediği ve Cumhuriyet dahil pek çok gazeteye konu olmuş bir savaş bu.
Hatta, o günlerde Türkiye'de bulunan New York Times gazetesinin muhabirinin Amerika'ya bu haberi geçtiği söylenir.
Derler ki, leyleklerin ve kartalların savaşı bir kaç yıl sonra Kara Harp Okulu'nda havacılık dersinde işlendi.
İki tarafın savaş taktikleri öğrencilere anlatıldı...
Kıssadan hisse.
Yıllar önce yaşanan bu leylek ve kartal savaşı tarihi bir gerçeği hatırlatıyor bize...
"Birleşenler kazanır."
Gerçekliği nedir bilen var mı ? 
Yıl 1934 Haziran Ayı ...
Leylek yavruları yumurtadan çıkalı henüz bir ay olmuştu.İrileşmişlerdi ama hala uçamıyorlardı. Yuvada anne ve babanın getirdiği yiyeceklerle beslenmek zorundaydılar.
Marmara’da sıcak bir ikindi vaktiydi...
Uludağ zirvelerinden inen 6 kartal, Bursa Orhangazi'de bir leylek yuvasına saldırdı.Anne ve baba leylekleri öldürüp, 4 yavruyu kaçırdılar.
Aradan bir kaç gün geçti...
Yine bir grup kartal, yine Orhangazi'de başka bir leylek yuvasına saldırdı.Ancak bu kez yuva boştu.Nasıl haberleştiler ise, leylekler yavrularını güvenli bir yere gizlemişti.
Sonra her yerden haberler gelmeye başladı.
Kartallar gruplar halinde leylek yuvalarına saldırıyordu.
Bir kaç gün sonra ülkenin dört yanından Bursa, Aydın ve Trakya'ya yüzlerce leylek akın etti.Aynı şekilde kartallar da toplanıyordu. İnsanlar çevrelerinde leylek ve kartal sayısının olağanüstü arttığının farkındaydı.
Gökyüzünde bir hareketlenme vardı.
Bir şeyler oluyordu.
Bu kuşlar neden toplanıyordu?
Bu neyin habercisiydi?
Leyleklerin ve kartalların toplanması iki ay sürdü.
Aylardan Ağustos ...
Aydın'da Menderes deltasında inanılmaz bir savaş başladı.
Havada amansız bir mücadele vardı.
Bir tarafta leylekler, diğer tarafta kartallar.
Halk başı yukarıda bu savaşı izliyordu.
Kartallar güçlü pençeleriyle, leylekler de uzun gagalarıyla savaşıyordu.İnsanların gönlü leyleklerden yanaydı.Köylüler yaralanıp yere inen leylekleri tedavi etmeye çalışıyorlardı.
Nineler yaralı leyleklerin başında dua ediyordu.
Hatta Kızılay'ı göreve çağıranlar bile oluyordu.
Kimileri ağaçlara tırmanıyor, yuvalardaki yavru leyleklere yiyecek ulaştırıyordu.
Ülkenin genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın bu savaşa müdahale etmesini isteyenler bile vardı.
Ama günler geçiyor, savaş sürüyordu.
İki taraf da kayıplar veriyordu.
Daha da ilginci hem leyleklere, hem de kartallara ülkenin değişik yerlerinden sürüler halinde takviye geliyordu.
Herkes birbirine soruyordu.
Bu savaşı kim kazanacak?
Kartallar güçlüydü ama leylekler sayıca üstündü.Üstelik daha organize idiler.Genç leylekler kartalları yoruyor, tecrübeli yaşlılar ise yorulan kartala öldürücü gagayı vuruyordu.
Ayrıca insanların yardımı nedeniyle leylekler yerleşim birimlerine yakın bölgelerde savaşıyordu.
Kartalların savaşı ormanlık, dağlık alanlara çekmesine izin vermiyorlardı.
Her yerden ölü ve yaralı haberleri geliyordu.
Sayıları yüzlerle ifade ediliyordu.
Neyse ki günler sonra savaş bitti.
Kazanan sayıca üstün olan leyleklerdi.
Kartallar bölgeyi terketmek zorunda kalmıştı..
Bu bir kurgu değil.
Bir öykü de değil.
Zaytung haberi hiç değil.
Yaşanmış bir olay...
1934 yılında yüzlerce insanın izlediği ve Cumhuriyet dahil pek çok gazeteye konu olmuş bir savaş bu.
Hatta, o günlerde Türkiye'de bulunan New York Times gazetesinin muhabirinin Amerika'ya bu haberi geçtiği söylenir.
Derler ki, leyleklerin ve kartalların savaşı bir kaç yıl sonra Kara Harp Okulu'nda havacılık dersinde işlendi.
İki tarafın savaş taktikleri öğrencilere anlatıldı...
Kıssadan hisse.
Yıllar önce yaşanan bu leylek ve kartal savaşı tarihi bir gerçeği hatırlatıyor bize...
"Birleşenler kazanır."

2 Temmuz 2019 Salı

Yaşamın kıyısı


Modernite ve Holocaust adlı kitaptan:
Birkaç yıl önce Le Monde'dan bir gazeteci, eski uçak kaçırma kurbanlarından bir örnek grupla söyleşi yapmıştı. Bulduğu en ilginç şeylerden biri, rehin alınma deneyiminin ölümcül tehlikesini birlikte atlatmış çiftlerde boşanma olayına anormal derecede sık rastlanma­sıydı. Kafası karışan gazeteci, boşanmış kişilerin verdikleri kararın nedenlerini araştırdı. Görüştüklerinin çoğu, uçak kaçırma olayından önce boşanmayı asla düşünmemiş olduklarını söylediler. Ama o dehşetli olay sırasında "gözleri açılmış" ve "eşlerini yeni bir ışık altın­da görmüşlerdi." Her zamanki iyi kocalar yalnızca kendi midelerini düşünen bencil yaratıklar olduklarını "göstermişler", cesaretli işadamları iğrenç korkaklıklar yapmışlar, becerikli "hayat adamları" darmadağın olmuşlar ve çektikleri cehennem azabından sızlanmanın dışında pek bir şey yapmamışlardı. 
Gazeteci kendi kendine sordu: bu Janusların*, her birinde vücut bulan bu iki yüzden hangisi maske, hangisi gerçek yüz? Sonunda, sorunun yanlış sorulduğu kararına var­dı. Bu iki yüzden hiçbiri ötekinden "daha gerçek" değildi. Bunların ikisi de, teröre uğramış kişinin hep taşıdığı olasılıklardı - yalnızca, farklı zamanlarda, farklı durumlarda açığa çıkarlardı. Ama bu bulgunun en çarpıcı yanı da, "öteki yüz"ün, uçak kaçırma macerası olmasa belki sonsuza kadar gizli kalacağıydı. Eşler, tanıyor gibi göründükleri, tanıdıkları kadarından hoşlandıkları kişilerdeki, bazı beklenmedik ve olağandışı durumların hep açığa çıkarabileceği çirkin niteliklerden habersiz, evliliklerinden hoşnut olmaya devam edeceklerdi.
*Roma mitolojisinde, başında iki tane yüzü olan kapılar tanrısı.