27 Aralık 2018 Perşembe

Sümer dini.

Yılanın tarihsel yolculuğuna baktığımızda bir çok medeniyeti buluruz.
Mısır firavunları Kobrayı başlarında taşırdı. Tevrat’taki Nahaş kelimesi hem yılan, hem sırları bilen anlamına gelirdi. 

Sümer’de Tanrı Enki’nin sembolü yılandır. Yılan, Sümerlerde yaradılış yasalarının bekçisi ve bilgelik sembolü olan bir kutsal hayvandır. Kuyruğu ağzında yılan evreni ve sonsuzluğu simgeler.
Tufanda Utnapiştim’i uyandırıp uyaran yılandır. Zeus ve Maia’nın oğlu ve habercisi Hermes, yılan dolalı bir asa ile düşmanını yenmiştir. Güney Amerika’daki kadim Meksika, Aztek, Toltek, Maya uygarlıklarının gökten gelen tanrıları yılandır. Eski Türk inanışlarında Ejderha; kutsal, göksel ve iyi bir varlıktır.
Mitolojide Tanrıça Gaia’nın da yılanları vardır. Kadın Tanrıçaların elindeki bu yılanları Zeus ele geçirmiştir. Apollon ve Zeus’la süreç, artık erkek egemen duruma geçiştir. En baştan beri Babil, Mısır, Girit, Anadolu’da da eski inançlar içerisinde kadın tanrıçalar yılanla bir tutulmuştur. Bilgelik ve bilicilikle yılan, ilişki halindedir. Hindistan’da insiye bilgelere ve kâhinlere, ‘akıllı yılanlar’ anlamına gelen ‘Nagalar’ denirdi. Alnın tam ortasına sembolün konması, yılan gibi akıllı olmak için iç psişik melekelerin kullanılmasını ifade ederdi. Mister Okulu’nun sadece en yüksek inisiyelerine yılan başlığı takma izni veriliyordu. Başını kaldırmış yılan, aşağıdan yükselen kundalini, Yılan Ateşi’ni sembolize ederdi. Kundalinin yükselmesi ve üçüncü göz’ün açılmasıyla kişi büyük bilgeliğe ve spiritüel yaratıcı güce ulaşır; her şeyin sonsuzluğu bilinir olurdu. 
Kundalini; üç buçuk kez (yedinin yarısı) kıvrılıp uyuyan spiral bir yılan demektir. İnsanın içindeki ateşi göstermek üzere Kundalini kelimesi kullanılır. Bireysel uyanışın, aydınlanmanın ve bilgeliğe ulaşmanın sembolüdür. Mısır’da Roma’da resmedilen kanatlı yılan Kundalinidir. Uyuyan spiral bir yılan… 

Eski Mısır’da gökte yaşayan “Apofi (Apapa)” adlı bir yılan vardır ki bu yılan her gün güneşi doğudan batıya doğru taşıyan güneş tanrısı Ra’nın peşinden gider, onu sokmaya çalışır ve bir gün sokup öldürür. Ancak tanrı İsis, Ra’yı iyileştirir

Bütün bu mitsel kayıtlara göre yılan; bugünkü kötü imajına inat, aslında yaşamın öz ateşi ve bilgelik sembolüdür.


25 Aralık 2018 Salı

Işınlanmak artık basit..

Çinli Bilim İnsanları Işınlanma Teknolojisinde Büyük Başarı Elde Etti

Işınlanma' teknolojisi, yavaş ancak emin adımlarla gelişiyor. Çinli bilim insanları Dünya'nın yörüngesine fotonu ışınlamayı başardıklarını açıkladı.

Uzay Yolu filmlerinde sık sık izleyicinin karşısına çıkan 'ışınlanma' teknolojisi, Çinli bilim insanlarının, 500 kilometre uzaklıktaki Dünya'nın yörüngesine bir fotonu ışınlamayı başardıklarını açıklamasıyla daha da ilerlemeye başladı. Gelişen bu teknolojinin daha da ilerlemesi sonucunda insan organlarının kopyalanıp, lazım olduğu takdirde tedavilerde kullanılacağı belirtildi.

500 KİLOMETRE UZAKLIĞA FOTON IŞINLANDI

Yapılan duyuruda, 500 kilometre uzaklıktaki bir kuantum uydusuna fotonun başarıyla ışınlandığı belirtildi.

IŞIĞIN TEMEL BİRİMİ

Işığın temel birimi olan partiküllere foton adı veriliyor.

DÜNYA VE UZAY ARASINDAKİ İLK KUANTUM VERİ AĞI KURULDU

Başarıyla sonuçlanan deney ile dünya ve uzay arasındaki ilk kuantum veri ağı da kurulmuş oldu.

EN UZUN MESAFELİ KUANTUM IŞINLANMASI

Kuantum ışınlaması maddenin enerjiye dönüştürülerek uzay-zamanda hareket ettirilmesi olarak tanımlanıyor.

Kuantum ışınlamasında foton çiftleri kullanılıyor. Foton çiftleri arasındaki mesafe ne olursa olsun, bir tanesinin gösterdiği tepki diğerini de etkiliyor.

Çinli bilim insanlarının gerçekleştirdiği son ışınlama ise bugüne kadarki en uzun mesafeli kuantum ışınlaması olarak kayda geçmiş durumda.

"KUANTUM İNTERNETİ İÇİN İLK ADIM"

Çin, başarıyla sonuçlanan deneyin 'kuantum interneti için ilk adım' olduğunu duyurdu.Partiküllerin fiziksel temas olmaksızın veri aktarımı gerçekleştirebildiği kuantum internetinin, hayata geçtiğinde veri aktarım hızında da devrim niteliğinde bir gelişme olacağı ddüşünülüyor.

İNSAN ORGANLARI KOPYALANABİLECEK

Kuantum ışınlamasının tıp alanında da kullanılabileceği teorisi üzerinde duruluyor.Gelecekte, organları oluşturan partiküllerin ışınlama yoluyla kopyalanarak veri halinde depolanması ve ihtiyaç duyulduğunda bu veri depolarındaki organ parçacıklarıyla tedavilerin yapılabileceği üzerinde duruluyor.

Çin Halk Cumhuriyeti
Kaynak: BBC

Yukarda ne varsa aşağıda da o var..

Zümrüt tabletleri..Simya veya Alşimi (Arapça'daki “alkheemee” kelimesinden gelir, İngilizce'ye “alchemy” olarak geçmiştir). Alşimi sözcüğünün etimolojisine bir bakalım: Sözcüğün “al” hecesi Arapça artikel, eski deyimle harf-i tariftir, takip eden “chemy” ise Mısır’ın orijinal ismi olup “siyah toprak” anlamına gelir.

Söylenildiğine gore simyanın büyük hakikatleri ilk defa Hermes Trismegistro tarafından keşfedilmiştir. Zosimos’a göre, Hermes, kendisine şeytanlar tarafından aktarılan, Alşimi ilkelerini tabletlere yazmıştır. Bu tableterden ikisi, yani Menfis ve Zümrüt Tablet, çok önemlidir. Menfis Tableti’nin , Menfis yakınında bir kaya üzerinde bulunmuş olduğu ve üzerinde Yunan ve Koptik dillerinde şöyle yazılmış olduğu söylenir:

“Yukarıda cennet, aşağıda cennet; yukarıda yıldızlar, aşağıda yıldızlar. Yukarıda ne varsa aşağıda da o vardır. Bunu kabul et, sana mutluluk getirecektir. “

Zümrüt Tablet'e gelince, efsaneye göre Büyük İskender, Hermes’in mezarı yanında bulmuştur. Batı bu tabletten MS 1200’de haberdar olmuştur. Özetle, serbest tercümesine göre şöyle denilmektedir:

“Hakikattir, sarihtir ve her şeyin en hakikisidir: O ki yukardadır iç kısmında Tabiatı taşır. Tabiattan tekrar yükselir. Bu ikisini birbirine bağlıyacak bir yol vardır. Bu birleşmede kırmızı güneş baba, beyaz ay anne. Bunları takiben, üçüncüsü, ateşli (kızgın) hükümdar. Kalını ince yap ve sonra tekrar kalın yap. Böylece Dünyanın şanına sahip olursun”

Simyacılar, evrenin tek bir maddeden oluştuğuna ve yedi tür metalin bu ana maddeden gezegenlerin etkisiyle türediğine inanırlarmış. Bunlara göre temel metalleri altına çevireceğini sandıkları öz maddeye Felsefe Taşı adını vermişlerdir. Özden oluşan yedi metal, Güneş’in etkisiyle türeyen altın, Ay’ın etkisi ile türeyen gümüş, Merkür ile cıva, Satürn ile kurşun, Jüpiter ile kalay, Mars ile demir, Venüs ile bakır olarak sıralanır. Bunlardan ilk ikisi soy diğerleri ise soy olmayan metaller sayılır.

Günümüzde simya, mistik, ezoterik ve sanatsal yönleri nedeniyle bilim tarihçileri ile filozofların ilgi alanına girmektedir. Simya, modern bilimin temelini atan disiplinlerden biridir ve günümüz kimya ve metalürji endüstrilerinde kullanılan birçok madde ve işlem eski dönem simyacılarının keşfidir.