13 Ocak 2018 Cumartesi

Düşüncelere kelepçe vurmek..

“Düşüncede patinaj” ya da “zihinsel geviş getirmek” 

Kimi insanlar geçmiş yaşantılarında, etkisinde kaldıkları ve kendilerince önemsedikleri bir olayı bilinçaltlarının derinliklerinde saklar, ezberlerini bozmazlar. 

Yıllar sonra bunu belleklerinden çıkararak onu, o günün gündemine taşımaya çalışırlar. Böylelikle, yıllarca sindiremediklerini “zihinsel geviş” yoluyla sindirebileceklerini umarlar. 

İş bununla kalsa iyidir, ancak sindirim sistemi ile ilgili bu faaliyeti, hareketlenme ve toparlanma çabasındaki insanları “sindirme” aracı olarak kullanmaya da çalışırlar.

Bu çabanın bir tek sebebi var sanırım. Geçmişi öne çıkararak bugünümüzü kontrol altına almak ve gelecek üzerinde ipotek kurmak.

Zamandan ve mekandan kopuk, zamana ve mekana odaklı olmayan söylemlerin günümüzü biçimlendiremeyeceğini, politikadaki bürokratların sorumluluk alma basamaklarını çıkamayacaklarını anlamak, anlatmak gerekir. 

Bugünümüzü çalmaya çalışan ve siyaseten vesayet yaratmak isteyen bu “zaman hırsızlarına” karşı uyanık olmak zorundayız.

Kendisine bağlı, yönlendirebilecekleri kitlenin (kişisel tabanının) yeni yapılanmada hiç de güçlü olmadığını fark eden “zaman hırsızları”, politik hamleler marifetiyle son çırpınışlarını yapmaktalar.


'Mevlâna' ca;

Dünle beraber gitti, cancağızım, 
Ne kadar söz varsa düne ait. 
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım..


Yabanıl..yaşama

Kendinden kendine yabancılaşmak uzaklaşman  demektir.
Yaratamazsın sadece kısır dögü içerisinde gidip-gelmeler olur.
O da seni kısır döngüye girmene neden olur..

Ve “Yaşam atına yabancılaşırsın çoğu zaman, 
atın da sana...
Atın ile seni birbirinize bağlayan bağı kestiğinde, 
kendi intiharını da gerçekleştirmiş olursun. 
Bazen başkalarının eline verirsin atının dizginlerini 
ve başkalarının atlarının kuyruğunu takip edersin. 

Oysa yaşam bir yarış değil, varıştır. 
Varış çizgisi ise insanlaşma serüveninde 
ne kadar yol aldığına bağlıdır. 

Varış çizgisi, hep uzaklaşır senden. 
Bazen başkalarının atlarını burun farkıyla da olsa geçmek istersin. 

Oysa yarış, yalnızca kendinledir, unutma...

Bazen bir dağın tepesinde, 
atının üzerinde gerilere bakar, ne de çok yol aldığını düşünürsün. 
Ve belki de yeter, biraz dinleneyim artık dersin kendi kendine. 

Oysa bu senin yanılsaman 
ve kendine, hayatına yabancılaşmandır. 

Gerilere değil, hep ilerilere bakmalısın. 

Gidilecek o kadar çok yol 

ve aşılacak o kadar çok dağ vardır ki, 

henüz yolun başında bile sayılmazsın. 

Unutma, her yaşam, eksik bir öyküdür. 



İstek..

"Tüm erdemlerin temel özellikleri, 
yükselme yolunda sürekli bir çaba, 
bizzat kendinle cenkleşme, 
daha büyük ve derin bir saflığa, bilgeliğe, iyilik ve sevgiye yönelik  
doymak bilmez bir istektir "

 Delia Steinberg Guzman 

12 Ocak 2018 Cuma

Zehirleniyoruz..

Neden CHEMTERİALS ?

Spreylemenin nedenleriyle ilgili tahminlerde bulunmak için belki erken ama şu an için spreyleme ya da stratosfer aerosol jeomühendisliğinin nedeni olarak ileri sürülen teorilerin birkaçı şöyle:

• Baryum ile de denendiği söylenen HAARP adlı bir diğer jeomühendislik teknolojisinin bir parçası olarak

• “Yemek yemek ve boşaltmak dışında bir işe yaramayan” gereksiz kitlenin (yani bizlerin) nüfusunun azaltılması için

• Laboratuarda oluşturulmuş bazı patojenleri salmak ve çözüm olarak ilaç ya da aşı satmak için (Hegel diyalektigi = Problemi yarat, tepki gelsin, sonra çözümü sun).

• Spreylenen maddelere dayanıklı GDO’lu tohumları patentleyerek dünya gıda tedariğini tam kontrol altına almak için

• Kimilerine göre bu Pentagon ve büyük ilaç şirketlerinin ortak bir projesi.

• Elektromanyetik deneyler

• Hepsi

Zamanla sanırım tüm bunlar bir açıklığa kavuşacak. Ancak eski FBI görevlisi Ted Gunderson’a göre Toksik Spreylemenin varlığı konusunda hiçbir şüphe yok. Bu bir gerçek. 

Nedeni ne olursa olsun bir cinayet işlenmekte. 

Ve buna bir an önce son verilmeli.

Hayaller..

* Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir -Albert Einstein

* Hayal gücü, ruhun gözüdür- Joubert

* Hayal gücü ne ilahi bir armağandır -Goethe

* İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar. -Yahya Kemal Beyatlı

* Siz kafanızı büyük hayallerle doldurmaya bakın. Kafanız sonradan cebinizi parayla dolduracaktır. - Benjamin Franklin

* Hayal edebilirseniz yapabilirsiniz. Her şeyin bir fareyle başladığını hiç aklınızdan çıkarmayın. - Walt Disney

* Kendilerine ait hiçbir hayali olmayanlar sizinkileri de göremezler. - John Maxwell

* Hiç gerçekleşmesinin imkansız olduğunu düşündüğün bir hayalin olmamışsa henüz gerçek bir hayal düşleyebilmiş değisin demektir. - M.İskender

* İnsanlar, hayal güçleriyle idare edilirler - Napoleon

* Gözler az gördüğü, kılaklar az duyduğu ölçüde hayal gücü artar -Stefan Zweig

* Hava için gökgürültüsü neyse, insanın ruhu için hayal kırıklığı da odur -Schiller

* Hayali kuvvetli olan ama bilgisi olmayan kimsenin kanatları vardır Fakat ayakları yoktur -Joubert

* Düşlerinizi kovmayın, çünkü onlar gidince belki siz kalırsınız ama artık yaşamıyorsunuz demektir Mark Twain

* En büyük işler, büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmıştır- William Russell

* Büyük şeylerin hayali ile yaşa, hiç olmazsa daha küçük şeyleri yapmak imkanı bulursun -JBernard

* Bütün hayallerimiz gerçek olabilir, eğer onları ikna edecek cesaretimiz varsa.- Walt Disney

*Hiçbir şey, insan hayal gücü kadar hür değildir. -David Hume

*Hayal gücü, güzelliği, adaleti, mutluluğu yaratır.- B. Pascal

Ve ;

"Umut; insanın vazgeçemediği illüzyon. 

Aynı anda en büyük güç ve en büyük zayıflık kaynağınız." 


11 Ocak 2018 Perşembe

Dikkat.

Önemli bir iş merkezine saldırı.Büyük bir kule gibi uzun ve çok gösterişli bir yer..Patlama olacak.

İnsan

Evren ve İnsandaki Armoni 

"Kürelerin müziği"veya diğer adıyla "kürelerin armonisi", kökeni Pisagor'a dayanan, evrenin armoni gösteren sayılarla düzenlendiği fikri üzerine kurulu bir varsayımdır. 

Bu varsayım ya da önermeye göre, müzikal oranlara göre dizilmiş gezegenler arasındaki uzaklılar müzikal aralıklara tekabül etmektedir. 

Notalara paralel olarak sayıların da belirli bir düzene bağlı olduğunu savunan Pisagor’un bu varsayımında dokuz kozmik siferin, hareketleriyle, algılayamadığımız, uyumlu bir ses oluşturduğu öne sürülür. 

Armoni latince harmos (bağlantı) kelimesinden türetilmiştir.
Fransızca harmonie sözcüğünün türkçe'ye uyarlanması ile armoni şeklini almıştır.
Türkçe'de uyum veya ahenk (osmanlıca) anlamlarındadır.

Tdk sözlüğünde sadece bir müzik terimi olarak :
iki veya daha çok sesin aynı anda kulağa hoş gelecek biçimdeki uyumu, harmoni şeklinde anlamlandırılmıştır.

Günlük hayatta sadece müzik terimi olarak kullanılmayıp , dilimizde uyum ve ahenk olarak ifade edebileceğimiz kavramların yerine gereksiz biçimde kullanılmaktadır.

Sağlıklı insan bedeninde de kuşkusuz mükemmel bir armoni vardır.

Hastalıklar vücutta dengede bulunan Ying ve Yang adlı iki prensibin dengede olma halinin bozulması ile oluşur. 

Ying'in anlamı Negatif veya dişi prensib ; Yang'in anlamı ise Pozitif veya erkek prensiblerdir. 

Bu ikisi var olan herşeyin içinde bulunurlar. Sağlıklı olma devrelerinde bu birbirine zıt nesneler , karşılıklı birbirlerini etkileme ilişkisi içinde harmonik bir dengede bulunurlar. Biz buna bugün "Hemeostazis' diyoruz.

Ying - Yang : Hepimiz günlük yaşantımızda bu iki kelimeyi ifade eden eş anlamlı kelimeleri sıklıkla kullanırız.Ör:Pozitif Elektrik veya negatif elektrik.

Ying ile Yang arasında aşağıdaki şekilde bir ilişki vardır:

1.Ying ile Yang arasında zıtlık.
2. Ying ile Yang arasında birbirine bağımlılık.
3. Ying ile Yang arasında birbirine destek olmak ve birbirini tüketmek.
4.Ying ile Yang arasındaki transformasyon.

Geleneksel Çin tıbbında , insan evrenin bir parçası olarak kabul edilir. Evrende her şey kutuplardan oluştuğu gibi , insanlarda Ying ve Yang olarak kutuplaşan yaşam kuvvetlerinden oluşur.

Bütün organ ve sistemlerin faaliyeti , ' Qi ' (Çi) adı verilen bu kuvvetin kol ve bacaklarda eşit olarak 6 Ying , 6 Yang , ve ayrıca bunları yöneten önde bir Ying , arkada bir Yang olarak toplam 14 hat-ağda (kanalda) 24 Saat sürekli ve dengeli olarak dolaşmasına bağlıdır.

Bu 14 meridyenlerin herbirinin kalp , akciğer , böbrekler , mesane , dalak , safra kesesi ve mide gibi bir organa bağlı olduğu kabul edilir ve vücutta simetrik olarak yer alırlar. 

Vücutta bu meridyenler Yang ve Ying iletkenleri arasında akar.

Yang pozitifliği , erkeği , gündüzü ve aydınlığı simgelerken ; 

Ying ise negatifliği, kadını geceyi ve karanlığı temsil eder.

Yang ve Ying enerjilerinde azalma ve tıkanıklık olursa vücutta çeşitli hastalıklar oluşu

Hastalıkların oluşmasında bunlardan birinin fazlalaşarak dominant hale gelmesi etkendir. Seçilmiş Akupunktur noktalarının iğnelenmesiyle bu dengesizlik düzeltilir.

Ses ve titrşim.

"Gerçekte evrenin bütününe -ses ve hareketin tevlit ettiği ahenk açısından müzikal bir olgu gözüyle bakılabilir. Cenabı Hak farklı dillerle konuşan milletler ve başta kuş türü olmak üzere insan dışında her birinin kendine has bir ses yapısı bulunan farklı canlılar yaratmış olmakla, kâinat bazında sanki dev bir orkestra kurmuş olup, elindeki kudret çubuğuyla bu orkestrayı yönetiyor gibidir. Böylece bütün bir evrene varlık ve hikmet ezgileri terennüm eden dev bir müzik korosu gözüyle bakmak abartılı olmayacaktır. Nitekim bir tespite göre tasavvuf anlayışında sûfî, Yaratıcı’nın ellerinde bizzat bir enstrümandır

ve onun ürettiği şey 
Semavî Müzisyen tarafından çalınan 
ve varlığın işittiği bir şarkıdır. 

Dünya bizzat uyumlu seslerden oluşan bir şarkı, 
dinleyiciyi o makamlara yöneltebilen bir kompozisyon gibidir "

Felsefe ve bilim tarihi profesörü ,Fizikçi 
Seyyid Hüseyin Nasr

Müziğin sırrı..

SES VE MÜZİK TERAPİSİNDE ENSTRÜMANLARIN ETKİLERİ

REBAB: 

Gövdesi Hindistan cevizinden yapılır. Cevizin üzerine deri gerilir. Üç tellidir, atkuyruğundan yapılan telden çalınır. Asya kökenlidir. İnsanı dinginleştirir. Transandantal (taşkın) aşkı anımsatır.

Geçmişte âşıklarını kaybedenler bu müzik aletiyle kendilerini şarap ile avutmuşlardır.

Mevlana Celalettin Rumi ile Ömer hayyam ın enstrümanıdır.

Boşanmış kişilere ve evlilik problemi olanlara rebab dinlendirilmelidir.

NEY: 

Kamıştan yapılır. İçi boş olup yedi deliği vardır. Üflenerek çalınır. Değişik akortlar için değişik boyda neyler kullanılır. 

İnsan kendi ruhunun derinliklerinde kaybolmak istiyorsa ve kendini tanımak istiyorsa ney ilaçtır. Ney sesi bir aksiyonla insan ruhunun enerji boyutunda dans eder. 

Ney, insanın ezoterik ve mistik yapısını ortaya çıkarır. Ney sesi, su sesine karışırsa yanında da meze olarak yeşillik bulunursa; o zaman neyin lezzeti artar.

Depresyon ve psikozlara ney sesi ilaçtır.

UD – KOPUZ: 

Onbir telli, mızrapla çalınan bir enstrümandır. Kısa saplı ve geniş gövdelidir. Asya kökenlidir. Daha küçük gövdeli ve üzeri deri kaplı olanına Kopuz denir. 

Kopuz grup terapisinde kullanılır. 

Grupsal çalışma sisteminde kopuz kadar insanlara çalışma azmi veren ve stresten uzaklaştıracak alet yoktur. 

Metafizik uzmanı Gökhan Hani kopuzla 3 kişilik ordunun, 10 kişilik orduyu yeneceğinden bahseder. 

Milli maç veya ulusal liglerde topuz sesiyle motive olan futbolcular enerji bağlamında doping almış gibidir. 

Kopuz dinleyen şirket çalışanlarının performansı artar.

TAMBUR: 

Uzun saplı, yedi tellidir. Kaplumbağa kabuğundan bir mızrapla çalınır. 

Tambur daha çok hiperaktif çocuklara ve aşırı asabi kişilere dinlendirilir. 

Tambur insanı yavaşlatır. Aşırı hareketli insanlara tambur terapisi uygulanmalıdır. 

Panik atak hastalarına, Anksiyete hastalarına dinlendirilir.

ÇENG: 

Asya kökenli, ondört ila yirmidört telli olabilen, diz üstüne dik olarak tutularak iki elle çalınan bir enstrümandır. Arp’ın atası sayılır. 

Çeng savaş çalgısıdır. Çeng dinleyenler savaşçı ruhlulardır. 

Girişimci ve pazarlama işi yapanlara tavsiye edilir. 

Depresyon, manik ve majör depresiflilere dinlendirilmelidir.

KANUN: 

Yetmiş beş telli, mızrapla çalınan, Asya kökenli bir enstrümandır. Dizler üzerine konularak çalınır. 

Kendi içinde disipline olanlara ve cezaevindeki mahkûm ve hükümlülere kanun dinlendirmesi faydalıdır. 

İnsanı ıslah eder.

Şizofren hastalarına dinlendirilmeli.

SAZ, BAĞLAMA, CURA: 

Yedi telli, uzun saplıdır. Mızrapla çalınır. Halk musikisinin en önemli enstrümanıdır. 

İnsanı dertlendirerek, merhamet sahibi yapar. 

Acımasız ve sadist insanlara saz dinlendirilmelidir. 

Kişilik bozukluklarına yakalanan hastalara dinlendirilmeli.

DOMBRA (DUTAR): 

İki telli, arpejle çalınan, bilhassa baksılar tarafından kullanılan bir enstrümandır. Orta Asya’nın hemen her bölgesinde kullanılmaktadır. 

İyi düşünceye sahip olmak ve ruhsal hastalıklarda düşünce bozukluğu olan hastalara dinlendirilerek çok büyük başarılar elde edilir. 

Bilişsel psikoloji aksiyonuna uygun bir alettir.

Tüm ruhsal hastalıklara dinlendirilmelidir.

KILKOPUZ: 

İki telli, telleri atkuyruğundan yapılan, gövdesinin bir kısmı deri kaplı ağaç olan ve atkuyruğundan yapılmış bir yayla çalınır. 

Ezoterik ve okultik bir çalgıdır.Komada kalan insanlara dinlendirilmelidir. 

Bitkisel yaşamda olanlara, felç olanlara bu çalgı müziği dinlendirilmelidir.

Dünya insan bedeninden çıkan seslerin yaydığı frekanslarla , 
uyandırdığı vibrasyonları konuşuyor! 

Bu rezonansların sağlığımız üzerindeki ; stresi bırakmaya ve bizi şifalandırmaya yönelik etkilerini , bilinçaltını eski travmalardan ve bizi sınırlayan inanç sistemimizden arınmasına yardımcı olduğunun gerçeği ile artık yüz yüzeyiz...

10 Ocak 2018 Çarşamba

Sır ..

“Bir SIR daha var, çözdüklerinden başka
Bir IŞIK daha var, bu Işıklardan başka.
Hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye!
Bir şey daha var, bütün yaptıklarından başka.”

~Ömer Hayyam~


Kendine ışık olmak..

KÜÇÜK BIR RUHUN HIKAYESI

Günün birinde küçük ruh heyecan içinde Tanrıya gider ve ona “Ben kim olduğumu biliyorum” der.

Tanrı, peki sen kimsin? der.

Küçük ruh “Ben ışığım” der.

Ve Tanrı, “Doğru, sen ışıksın!” der.

Ruh bir an düşünür ve sonra “ama ben ışık OLMAK istiyorum.”der.

Tanrı, “Ama sen IŞIKSIN.”der.

Ruh,” Işık olduğumu biliyorum, ama ışık OLMAK istiyorum. Işık olmayı kendim deneyimlemek istiyorum. Kendi deneyimlerimle bilmek istiyorum.” der.

Tanrı, “Oh anladım, sen halihazırda olduğun şeyi deneyimlemek istiyorsun.” der.

Küçük Ruh, “evet, istediğim budur. Kendimi ışık olarak deneyimlemek istiyorum – sadece bilmek yetmiyor. Işık olmayı yaşamak istiyorum.” der.

Tanrı der ki, ” bunu anlayabiliyorum, ancak bu çok zor bir iş. Çünkü yarattığım ışıktan başka bir şey yok ortada. Ve senin ışığın güneşin içindeki bir mum gibi. Sen orda milyarlarca ve milyarlarca başka mumların arasındasın ve hepiniz birlikte güneşi oluşturuyorsunuz. Bu mumlardan bir tanesi dahi olmasa güneş de olmaz. Işıkların arasında ışığını farketmek istiyorsun ki bu oldukça karışık bir bilmece.”

“İyi ama sen Tanrısın, bir çözüm bulursun.” Der küçük Ruh. “Düşündüm ve buldum.” Der Tanrı. Kendini ışıkların içinde bir ışık olarak farketmen imkansız olduğuna göre seni, senin olmadığın bir şeyle kuşatacağız. Birlikte senin olmadığın bir şeyi hayal edip seni onunla saracağız ve bunun adını karanlık koyacağız. Seni bu karanlıkla saracağız. Seni senin tam zıddın olan bir şeyle sararak senin ne kadar parlak bir ışık olduğunu deneyimlemeni sağlayacağız.”

Küçük Ruh, “Tamam, ben karanlığı getirmeye razıyım, böylece ışık olabileceğim.” dedi.

Tanrı, “Bunu senin için istedim. Seni karanlıkla kuşatacağım ama kendini karanlıkla kuşatılmış bulduğun an yumruğunu kaldırıp, göklere küfretme, sadece karanlığı aydınlatan bir ışık ol ki gerçekten ışık olduğunu bilebilesin. Ve dokunduğun yaşamların hepsi de senin ne olduğunu bilebilsinler. İnsanların önünde parlamalısın ki onlar kendi ışıklarının yansımalarını sende görebilsinler. Bunu sahip olduğun ilahi veçhelerin herhangi biri ile yapabilirsin. Şimdi yaşam formu içinde iken “ruh amacı” olarak seçtiğin ve yaşamlar boyunca seçmeye devam edeceğin veçhelerimden herhangi birini dikkatlice seç. İyi ve akıllı bir seçim yap. Evet söyle bakalım önündeki yaşam için neyi seçiyorsun?” diye sordu.

Küçük ruh büyük bir heyecanla, “herhangi bir veçhen olabilirim.” dedi.

Tanrı, evet ama bu senin seçimin olmalı, hangisi, diye sordu.

Küçük ruh, yani önümüzdeki yaşam için, mutluluk, neşe, akıl, barış, sevgi ya da bir başka şey olabilir miyim, diye sordu.

Haklısın, dedi Tanrı.

Küçük ruh, seçtim diye bağırdı, seçtim. Ne olmak istediğimi , neyi deneyimleyeceğimi seçtim.

Tanrı, evet dedi, bu senin için büyük bir gün çünkü sen bağışlamayı seçtin, sen bağışlama olacaksın.

Evet, evet dedi küçük ruh, olmak istediğim bu. Kendimi bağışlama olarak deneyimlemek istiyorum.

Kulağa hoş geliyor dedi Tanrı. Yalnız bir sorun var. Ortada bağışlanacak kimse yok.!

Hiç kimse yok mu dedi küçük Ruh.

Tanrı yanıtladı. ” Etrafına bir bak. Senden daha az mükemmel, daha az parlak kimse görüyor musun?”

Küçük Ruh döndü evrenin dört bir yanından olan biteni seyretmeye gelen diğer ruhlara baktı. Tek görebildiği hepsinin de en az kendi kadar mükemmel, parlak ve bütün olduğu idi. Etrafındaki bu mükemmelliği gören küçük ruh, ” etrafımda mükemmellikten başka hiçbir şey göremiyorum. O zaman ben kimi bağışlayacağım? Benden daha az mükemmel olan tek bir varlık yoksa ortalıkta ben mükemmelliği nasıl deneyimleyeceğim?

Tam o sırada bir ruh dostça kalabalığın önüne çıktı. ” Üzülme, beni bağışlayabilirsin.” dedi.

Küçük Ruh, sen kimsin diye sordu.

Dost ruh, “Ben kalabalığın içinden herhangi biriyim, sadece bir adım öne çıkmayı seçtim. Sana önündeki yaşam süreci içinde bağışlanacak birisini temin edeceğim, sana öyle bir şey yapacağım ki sen de bağışlamayı deneyimleyebileceksin.”

“Ne, ne yapacaksın? Nasıl yapacaksın?” diye sordu küçük ruh.

“Bir şeyler düşünürüz,” diye yanıtladı dost ruh.

“Ama neden? Neden bunu yapacaksın, sen de en az benim olduğum gibi tam bir mükemmeliyetsin, bir güzelliksin, ışığın parlak kişiliğinin simgesi olarak parıldarken, niye böyle bir şey yapasın ki? Titreşimlerinin hızı sana öyle bir parlak kazandırıyor ki gözlerimi kamaştırıyorsun. Bu titreşim düzeyini yavaşlatmayı istemeni anlayamıyorum. Böyle korkunç bir şeyi yaparak kendini niye ağırlaştırasın ki?”

Çünkü, dedi dost ruh, Çok basit. Bunu yapacağım, çünkü seni seviyorum. Öyle şaşırmış bakma bana. Hatırlamıyor musun, sen de benim için aynısını yapmıştın. Bu kadar çabuk mu unuttun? Bu dansı seninle birlikte, ikimiz daha önce de yaptık. Hatırlasana seninle her şey olduk. Yukarısına da çıktık, aşağısına da indik, soluna, sağına, öncesine, sonrasına gittik. Her şeyin iyi ve kötü yanları olduk. Her ikimiz de bir diğerimiz için bir diğer yanı oluşturduk. Mutlaka hatırlarsın, sen benim katilim, ben de senin katilin olmadık mı? Hatırlasana.. Evet bir noktada haklısın. Titreşimi senin tanımladığın şekilde düşürmek hiç de kolay olmayacak. Kolay bir konu değil bu, ama olsun, ben de senden bir başka yaşam süreci için benzer bir şey isterim. …. yeter ki sen bağışlama olabil.

‘Ne istersen yaparım’ dedi küçük Ruh. Kendimin ne olduğunu öğrenmek için ne gerekirse yaparım. Söyle karşılığında ne istiyorsun?

Dost ruh şöyle dedi: Sana vursam da, yüzüne tükürsem de, sana olabilecek en büyük kötülüğü yapsam da, aynı anda benim gerçekte kim olduğumu anımsa. Eğer beni şimdi olduğu gibi unutursan, ben de kendimi hatırlayamam. Daha da kötüsü sen de kim olduğunu unutursun ve ikimizde unuttuğumuz zaman bize bunu hatırlatacak bir üçüncüye ihtiyaç duyarız… 



Deneyler ve boyutlar..

Deneyler, Dördüncü Mekân Boyutunun Etkilerini Gösteriyor


Evrende üç fiziksel boyut ve bir ekstra zaman boyutu ile ilgilenmeye alışığız ancak iki bilim insanı dördüncü bir mekansal boyutun; yukarı ve aşağı, sola ve sağa, ileri ve geri sınırlarını aşabileceğini gösteriyor.

Biri Avrupa’da, biri de ABD’de olan iki ayrı araştırma ekibi, iki adet özel olarak tasarlanmış 2 boyutlu yapıları bir araya getirerek, bu dördüncü mekansal boyutun bir görüntüsünü yakalamayı başardı.Bunu elektronları kısıtlamanın ve ölçmenin kesin yolu olan “kuantum koridoru efekti” diye bilinen bir yolla yaptılar.

ABD’deki ekibiyle araştırma yapan Penn State Üniversitesi’nden Mikael Rechtsman, Gizmodo’daki Ryan F. Mandelbaum’a verdiği demeçte şunları söyledi: “Fiziksel olarak, 4 boyutlu mekansal sistemimiz yok, ancak daha düşük boyutlu sistemi kullanarak 4 boyutlu kuantum koridorun fiziğine erişebiliriz, çünkü yüksek boyutlu sistem yapının karmaşıklığında kodlanır. Belki yüksek boyutta yeni fizik bulabiliriz ve daha sonra düşük boyutlarda daha yüksek boyutlu fiziği kullanan cihazlar tasarlayabiliriz.”

Başka bir deyişle, bir 3 boyutlu nesne 2 boyutlu bir gölge oluşturduğu gibi, bilim insanları da 4 boyutlu nesnesinin potansiyel olarak bıraktığı 3 boyutlu gölgeleri gözlemlemeyi başarmışlardır – aslında biz 4 boyutlu nesnesinin kendisini göremiyoruz bile. Bu, bilimin temelinde bazı yeni bulguların kilidini açabilir.

2016’da Nobel Fizik Ödülü’nü kazanan bazı gelişmiş hesaplamalar sayesinde, kuantum Hall efektinin dördüncü bir mekansal boyutun varlığına işaret ettiğini biliyoruz.

Bu yeni deneylerin yaptıkları, bize bu dördüncü boyutun sahip olabileceği  etkilerin bir resmini vermektir.

Avrupa ekibinin kurulumu, atomların mutlak sıfıra yakın soğumasını ve araştırmacılar tarafından “yumurta kartonuna benzer bir ışık kristali” olarak tanımlanan lazer kullanıcısı tarafından 2D boyutlu bir kafese yerleştirildi.

Ekstra lazer ilavesi ile ekip hapsolmuş atomları uyaran ve hareket ettiren bir kuantum “şarj pompası” uygulayabildi. Araştırmacılar tarafından tespit edilen hareketin hafifçe değişmesi, 4 boyutlu kuantum Hall efektinin dalgalanış şekli ile örtüşüyor – dördüncü bir mekansal boyuta bir şekilde erişilebilme ihtimaline ağırlık kazandırıyor.

ABD deneyinde, bu kez bir blok camdan akan ışığı kontrol etmek için lazerler kullanıldı. Yüklü parçacıklar üzerindeki bir elektrik alanının etkisini taklit etmek için ışığı manipüle ederek yine 4 boyutlu kuantum Hall efektinin sonuçları gözlemlenebildi.

Elbette, fiziksel olarak bu 4 boyutlu dünyaya eriştiğimiz anlamına gelmiyor – 3 boyutlu alana sıkıştık – ancak bilim insanları kuantum mekaniğinin bize bir resim verebileceğini ve böylece evren hakkındaki sınırlı anlayışımızı geliştirdiğini düşünüyor.

Bunu düşünmenin bir başka yolu da, bu video ile, 2 boyutlu bir platformun video oyun karakterleri olsaydık, birdenbire 3D boyutlu bir oyunda dolaşıyor olurduk. Bizim perspektifimiz 2 boyutluda kalacaktı, fakat 3 boyutlu dünya 2 boyutlu düzleme indirgeneceği için hareket ettiğimizde bozulmaları ve çarpıklığı görebilirdik.

Bu çalışmada aynı tür çarpıklıklar gösterildi ve bu şu an görebildiğimizin dışındaki daha büyük bir 4 boyutlu dünyayı işaret ediyor.

Dolayısıyla henüz dördüncü mekansal boyuta bir gezi yapamayız – ancak dışarıda ne olduğuna dair daha fazla kanıtımız ve nasıl çalıştığı hakkında daha iyi bir fikrimiz var.

Araştırmacılar şimdi bu çalışmalara daha yakından bakmak ve daha ileri fizik araştırmalarını yapmak istiyorlar.

Avrupalı araştırmacılardan biri olan Almanya’daki Ludwig-Maximilians Üniversitesi’nden Michael Lohse Gizmodo’ya verdiği demeçte, “Sanırım iki deney birbirlerini iyi tamamlıyor,” dedi.

İki deneyin bulguları Nature’da yayınlandı.

9 Ocak 2018 Salı

3.dünya savaşı.

Tüm kehanetleri çıktı, kendi ölümünü bildi... 3. dünya savaşının tarihini açıklamış ----


Alois Irlmaier, sıradan bir madenciydi. Ancak sıra dışı yeteneği sayesinde kehanetlerde bulunuyordu. Bu yeteneği onun çok ün kazanmasını sağladı ve daha sonra da, bu ünü sayesinde, çeşitli suçların soruşturulmasına yardım etti. İşte Irlmaier'in 3. Dünya savaşı hakkında kehaneti...
1894 yılında Almanya'da doğan Irlmaier (ölümü 1959) profesyonel bir sondaj kuyu kazıcısıydı ve çubuk ile maden arayıcısı olarak çalışıyordu. Aynı zamanda gelecekten haber veren biri olan Irlmaier'in, 2. Dünya savaşı boyunca bombalanacak bölgeleri ve birkaç kayıp kişiyi bulma konusunda oldukça isabetli kehanetleri vardı.

Bu sıra dışı yeteneği onun çok ün kazanmasını sağladı ve daha sonra da, bu ünü sayesinde, çeşitli suçların soruşturulmasına yardım etti. Ancak bu ün başına iş açmakta gecikmedi. Sadece şöhreti nedeniyle olmasa da, Irlmaier birkaç düşman da edindi ve daha sonra da şarlatan ve büyücü olarak suçlandı.

Bu olaylar onun büyücülük ve sahtekârlık nedeniyle mahkemeye verilmesi ve davanın düşmesinden sonra değişmeye başladı. Irlmaier, bu davada kendisinin bir sahtekâr ve şarlatan olmadığını kanıtladı. Mahkemede hâkimin karısının o gün ne giydiği ve ne yaptığını söylemişti ve hâkimin karısını hiç görmemesine rağmen, tamamen doğru bilgileri vermesi hâkimi ikna etti ve dava düşerek Irlmaier, serbest bırakıldı.
Irlmaier, gelecekle ilgili bilgileri bazen bir film izliyormuşçasına sinema ekranında beliren rakamlar, şifreler ya da tamamlanmamış veriler şeklinde görüyordu. Kendisinin 1959 Temmuz'undaki ölümünü de tahmin etmişti.

Son sözleri ise 'Gördüğüm şeyleri yaşamak zorunda kalmayacağım için, gidebileceğime (öleceğime) seviniyorum.' oldu.

ORTADOĞU'DA BAŞLAYACAK
3. dünya savaşı ile ilgili kehanetine gelince, savaşın Orta Doğu'da başlayacağını söylüyordu: 'Her şey barışı çağırıyor. Şalom (Shalom – İbranice barış ve esenlik demek)! Sonra her şey ortaya çıkar ve açık olur; Orta Doğu'da aniden yeni bir savaş alevlenir, büyük deniz güçleri Akdeniz'de düşmanlarla karşı karşıya kalır! Durum oldukça gergindir! Fakat asıl kıvılcım Balkanlar'da ateşlenir.

Büyük bir şeyin düştüğünü görüyorum. Hemen yanında kanlı bir hançer duruyor. Sonrasında da darbe etkisi çok açık olacaktır. İki kişi hiyerarşik sıralamada üçüncü sırada olan birini öldürecek. Bu iki kişi başkalarından para aldılar o yetkiliyi öldürmeleri için. Katillerden birisi ufak-tefek siyahi bir adam ve diğeri ise biraz daha uzun ve açık renkli saçı olan birisi! Bence bu olay Balkanlar'da gerçekleşecek fakat bunu tam olarak söyleyemiyorum. Bu olayın intikamı hemen gelecek bu uçsuz-bucaksız su üzerinden…'

Ancak sarı ejder (Çin veya kimyasal silah olabileceği ön görülüyor) Alaska ve Kanada'yı aynı günlerde işgal edecek. Gelişleri çok da uzak değil. Ve sonra sarı toz yağmuru yağacak. Altın şehir yok edildiğinde bu olay başlayacak. Amerika Birleşik Devletleri'nin “Büyük Şehri” (Başkent olabilir) roketlerle yok edilecek ve Batı Bölgeleri Asyalılar tarafından işgal edilecekler. Fakat bu işgalciler geri püskürtülecekler.”
Şunu da ekliyor:
"3. dünya savaşı kesinlikle gelecek ama yılını öngöremiyorum. Milyonlarca insan tarafından da gözlemlenecek, gökyüzündeki işaretler öncesinde olacak. Savaş, hasat zamanından hemen önce, yağmurlu bir gecede başlayacak."


Not:Ne zaman çıkacağı belli olsa bile söylenmez.Bu tekamül yasalarına aykırıdır..

Kozmos.

Çokça bilindiği gibi , Ezoterizmde 10 Makrokozmosun sayısı iken 
Mikrokozmozu ifade eden 5 sayısıdır 
ve bu 5 teki dişi 2 sayısı yerin, eril 3 de göğün simgesidir.
Ruhsal olarak gökyüzüne, maddesel (bedensel) olarak yeryüzüne ait olan yani bu iki unsuru bir arada bulunduran İnsan da  
rakamsal olarak hep 5 ile ilişkilendirilmiştir. 
Beş Merkezilik sembolü olarak yer ile göğün evliliğini temsil etmiş
ve Tanrı'nın insan aracığıyla kendini maddede tezahür ettirmesi 
olarak da yorumlanmış. 

Gök ifadesi üç sayısı, ‚Bir‛in simgesi Kozmik Tanrı/Gök’tür. 

İki ise Yer-Toprak şeklinde vuku bulmuş 

ve bu iki unsurun birleşmesiyle Yer ve Gök birliği sağlanmıştır. 

Bu özellik,Taoizm’de de açıkça dile getirilmiştir. 
Taoizmde de insan yere , yer göğe, gök de Tao'ya aittir.

Arşetipik tezahür olarak Kosmosun simgesi olan 
Ağaç gibi...

Zira Yer ile göğün 
ağacın gövdesinde de birleşimi söz konusu olduğundan 
kökleri yerde, dalları gökte olan ağaç 
yer ile gök arasında kurulan ilişkinin de simgesi.. 

Yedi dallı olan bu ağaçta 
yine yedi motifinin, 
bütünlüğün, gök ile yerin uyumunun ve düzenin sembolü olması gibi...

Kainat ve ayna..

“Gizem Bahçesi” adlı şiirinde sufî mistiği Mahmut Şabistan, 
şöyle diyor: 

Bilin dünyanın baştan ayağa bir ayna olduğunu, 
Vardır atomda yüzlerce parlayan güneş. 
Yararsan bir su damlasının kalbini, 
Çıkar ondan yüzlerce saf okyanus. 
Gözünün bebeğidir gökyüzü. 
Bir tahıl tanesi kadar küçük olsa da gönlün, 
Yeridir orası, her iki dünyanın Rab’binin


Varoluş..

Her şey birlenmekten ibaret.

İngilizcedeki karşılığı “animal” olan bu hayvan kelimesi kötü bir şey değil; 
“anima” kökünden geliyor. Tek anlamı var: Canlı olmak. 
Canlı olan herhangi bir kimse hayvandır. Ama insana hep şöyle dendi : 

“ Sen hayvan değilsin; hayvanlar senden çok daha aşağıda. Sen insansın.” 
Sahte bir üstünlük duygusu aşılandı sana. 

İşin gerçeği, varoluşta üstünlük ya da aşağılık yoktur. 

Varoluş için her şey eşittir; ağaçlar, kuşlar, hayvanlar , insanlar. 

Varoluşta her şey olduğu gibi kabul edilir, aşağılama yoktur.

Bhagwan Shree Rajneesh
 

8 Ocak 2018 Pazartesi

Frekansın etkisi

--3---

9. 1938’de dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik araştırmalar başladı

1938’de frekanslar standarda sabitlenmeden önce, mekanik olarak dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik araştırmalar başladı. Bu sayede kitlelere ticari ilgi alanları önceden dayatılabilecekti. Bu araştırmalar derhal kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı.

10. NBC ve CBS halkın üzerinde deneysel çalışmalar yaptı

NBC ve CBS, kendi taraflarına daha fazla takipçi çekebilmek uğruna halk üzerinde çeşitli ses efektleri kullanılarak psiko-galvanometre denemeleri yapıldı. Bu ölçümlere göre de halkın nasıl yönlendirileceği tayin edildi.

11. A=440Hz, petrokimya ve ilaç devleri tarafından 2. Dünya Savaşında kullanıldı

ses-savası
Hitler’in Almanyası Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki müzisyenlerin istememesine rağmen bu standart Nazi propagandalarıyla Hitler karşıtı tüm ülkelerde kafadan kabul edildi.

12. Bu titreşimler, beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyor

Yapılan tüm araştırmalar A=440Hz’in insanların kalp ve kuyruk sokumu arasındaki enerji merkezleriyle (çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Tersine kalp üzerindeki çakraların ise uyarıldığı gözlendi. Teorik olarak, titreşimler egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın kapanmasıyla da insanoğlu farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale gelecekti.

13. “Şeytanın İntervali”

Metafiziksel olarak, A=440 Hz ile A=444 Hz arasındaki interval, müzik âleminde “Şeytanın İntervali” olarak kabul edildi. Bunun nedeni ise ahenkten uzak, iğrenç denilebilecek bir tınının bu iki notanın aynı anda çalınması ile ortaya çıkmasıydı. Bundan önceki müzik çalışmalarında yer alan A=444 Hz’in ise doğayla ve insanla daha uyum içinde olduğu gözlemlendi. Eğer insanoğlu spiritüel olarak bastırılırsa, A=444 Hz’in (C=528 Hz) müziksel tınısı dini olarak kabul edilmezdi, öyle de oldu. Bu kiliselerin de işine gelmiş oldu.

14. Duyarlı müzisyenler akortlarını ve dijital ayarlarını 444 Hz’e göre yapmaya başladı

Günümüzde pek çok aklı başında müzisyen akortlarını ve dijital ayarlarını 444 Hz’e göre yapmaya başladı. Ancak bunların sayısı az miktarda iken, başta Madonna olmak üzere pek çok ünlü, standart tınılarla, nakaratlarla ve özel olarak imal edilmiş parça sözleriyle gençliği programlanabilir insanlar haline getirmektedir. Müzik biyoenerjetik olarak titreşimlerinizi ele geçirerek, bilinçaltınızda hâkimiyet kurarak, vücut kimyasını, psikonörolojiyi ve insan sağlığını denetim altına alabilir.

15. Her organa ait özel ses tonlamaları var

Her organa ait özel ses tonlamaları, o organa ait hücrelerin titreşimini artırarak iyileşmesini sağlamaktadır. Bu uygulama ise uzak doğuda A= 444Hz yani C=528Hz frekansında, en saf ve katıksız titreşimlerle yapılır. Kişi tüm stresinden arınır, hücreleri şifa ve sevgiyle dolarak hastalıklara veda eder.

Frekansın etkisi.

Rothschild-family
1770’de dünyanın en soylu ailelerinden Rothschild ailesi, İlluminati planlarını başlattı. Amacı bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları tarafından yönetilecek küresel bir dünya sistemi kurmaktı. Öyle bir güç ki tüm uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti. Bu sayede Amerikan hazinesi başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerini avuçlarının içine aldılar.

5. Işık ve ses, üretilebilen ve ölçülebilen matematiksel frekans değerlerine sahiptir


Şimdi komplo teorilerine kulak asacak olursak, bu mutlak güç, biyoenerjetik yolla, belli frekans ayarları ve elektromanyetik manipülasyonlarla “bilincimizi” kontrol altına alırken biyolojimizi, psikolojimizi ve davranışlarımızı değiştiriyor.

6. 1. ve 2. Dünya Savaşları arasında müzik frekansları üzerine bilimsel araştırmalar yapıldı

Rothschild ve Rockefeller çalışması ve Amerikan Donanması işbirliği ile “savaş-çıkaran” frekanslar üzerinde çalışıldı. Amaç kitleleri kontrol altında tutmak ve psikopatoloji, duygusal çöküş ve kitlesel histeri yaratmaktı. 2. Dünya Savaşı sırasında ise Savunma Bakanlığı işbirliği ile havadan yapılan operasyonlarda bu ses frekansları etkili şekilde kullanılmaya başlandı. Buna radyolar da dâhil oldu.

7. İlk çalışmalar Elvis, İngiliz grup British Invaders ve Beatles’la başladı


Beatles’in bir konseri İsrail’de iptal edildi, sebebi ise “kitlesel histeri yaratması, cinsel istekleri tetiklemesi ve saldırganlığı tırmandırması” olarak belirtildi. 1938’de Rockefeller Grubu İngiliz-Amerikan radyosu ve televizyon kartelleri kurarak Nazi hareketiyle Yahudi düşmanlığı başlattılar.

8. 1. Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından radyo tekeli kuruldu

Rockefeller
1.Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından yönetilen askeri radyolar devreye girdi ve bütün ekipmanlar seferber edildi. Radyodan savaş esnasında gönderilen komutlar hiç son bulmadı. Amerikan Donanması, General Electric işbirliği ile 1919’da kendi ulusal radyosunu kurarak bu tekele alternatif oluşturdu ve bugünkü Amerikan Radyosunu (RCA) doğurdu.


Müzik ve hastalıklar.

           --1----

Titreşimlerin gücü adına..Kainatın titreşimi ile suni yapılan müzik aynı frens tutmayınca  kişide ve toplumlarda hastalıklar başgösteriyor kacınılmaz olarak..Tabii biz burada müzik dinlenmesin demiyoruz herkes kendine uygun müziğini dinlemesi ruhunuda çoşturur..

‘Müzik ruhun gıdasıdır’ tabiri de kulağımıza aşina olduğu kadar yavan değildir aslında. Müzikteki farklı frekanslar insanı mutlu edebilir, rahatlatabilir, sinirlendirebilir ve strese sokabilir. Ses dalgalarının yarattığı titreşimlerin su moleküllerini değiştirebildiğini biliyoruz. Vücudumuzun %80’ni suyla kaplı olduğundan, müzikten fiziksel olarak etkilenmemek de çok zor bir durum.

İşte bizi müzikle zehirleyen frekans: A=440 Hz

1. Sevgiyi temsil eden 528 Hz varken neden 440 Hz?

528hz-love
528 Hz içimize huzur verip, bizi iyileştirme gücüne, diğer frekanslar da kendi çaplarında pek çok etkiye sahipken, neden şu anda dinlediğimiz tüm müzikler 440 Hz frekansına ayarlı?

2. Her şey “Standard Tuning” dediğimiz müziğin A=440 Hz’e sabitlenmesi ile başladı


Bu sabitlemeyi ise müziği askeri anlamda ticarileştiren Rockefeller Grubu yaptı. Müzik endüstrisinin bu standart frekans ile tekelleşmesi, kitleleri sürü psikolojisi altında tutmanın, insanları asabiyete, kedere sürüklemenin, psikososyal kışkırtmalara açık hale getirmenin zeminini hazırlamış ve bunlar sonucunda artan hastalık oranları ve mali krizler sayesinde de Gruba üye ticari şirketlerin kâr elde etmesinin etkili yollarından biri olmuştur.

3. Alternatif müzik frekansı olan A=444 Hz (C=528 Hz) bastırıldı

444-hz
Bastırılan bu frekans, yani “iyi titreşimler” ise her türlü hastalığı ve stresi iyileştirebilecek güçtedir. Ama ne yazık ki önce sansürlenmiş, daha sonra ise standartlar değiştirilerek unutturulmaya çalışılmıştır.

4. Müzik aletleri ve sesleri kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlanıyor

7 Ocak 2018 Pazar

Daha önce yazmıştım..

3 Ocak 2018 Çarşamba

Doğal afetler

Depremler olacak ülkemizde.Uzak bir ülkede patlama.Avrupa dikkatli olmalı.Yanardağlar faliyette olacak.Tren kazaları ve ilaçla ilgili bir sıkıntı.Toprak kayması ve seller yüzünden insanlar kacıyor.İki ülke savaşacak.Bu savaş ortadoğu da olmayacak başka bir ülkede.(Kuzey kore veya başka ülke ile değil).Tren kazası .Canada dikkatli ol.

California’da Toprak Kayması Can Kaybına Yol 
http://www.hurriyet.com.tr/video/californiadaki-toprak-kaymasi-boyle-goruntulendi-40440491

California’da sele teslim oldu: 5 ölü
Reklamlar



SON DAKİKA..İNSANLAR YERLERDE..CAN PAZARI YAŞANIYOR

Güney Afrika’nın Gauteng eyaletinde iki yolcu treninin çarpışması sonucu 200 kişinin yaralandığı belirtildi.

Güney Afrika’nın Acil Hizmetler Birimi ER24, ülkenin en büyük şehri Johannesburg’daki Germiston kasabasında 2 yolcu treninin çarpışması sonucu en az 200 kişinin yaralandığını açıkladı.

Kazanın nedeni henüz bilinmiyor.

Geçtiğimiz hafta, Port Elizabeth’den Johannesburg’a giden bir yolcu treni ile kamyonun çarpışması sonucu 14 kişi hayatını kaybetmişti.

Güney Afrika’da 2016 ve 2017 yılları arasında meydana gelen tren kazalarında toplam 495 kişi hayatını kaybetmiş ve 2 bin 79 kişi ise yaralanmıştı.

http://m.aksam.com.tr/guncel/ege-denizinde-38-buyuklugunde-deprem-meydana-geldi/haber-695035

BİR DEPREM DAHA!
Öte yandan Yunanistan açıklarında da saat 01.15'te bir deprem daha meydana geldi. Kandilli Rasathanesi tarafından yapılan bilgilendirmeye göre 10 kilometre derinliğinde meydana gelen depremin büyüklüğü 4.4 olarak açıklandı.


Yunanistan'da Eğitim Uçuşu Yapan Helikopter Düştü 

14 saat önce 

– Yunanistan Hava Kuvvetlerine ait T-2 Buckeye tipi helikopter Çarşamba günü saat 12.02'de eğitim uçuşu sırasında Kalamata Havaalanı'na iniş yapmak üzereyken kontrolünü kaybederek düştü.


Kendine pay çıkarmak..

Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi , makbul biri değilim . Kötü adamı sevdim hep , kanunsuzu , hergeleyi . İyi işleri olan sinek kaydı traşlı , kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim , dişleri kırık , yolları kırık adamları. İlgimi çekerler. Küçük süpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi kadınlardan da hoşlanırım ; çorapları sarkmış , makyajları akmış , sarhoş ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni . Serserilerin yanında rahatımdır , çünki ben de serseriyim. Kanun sevmem , ahlâk sevmem , din sevmem , kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam. 
Charles Bukowski

Önemli olan senin duruşun..


Anlamsız yaşamalar..

''Düşünceler anlamsız, mantıksız, safsatalarla dolu olursa, o düşünceler hastalıklıdır. Bir de toplumsal yaşayış akıldan, mantıktan uzak, faydasız, zararlı birtakım görenek ve geleneklerle dolu olursa yaşam felce uğrar, ilerleyemez,gelişemez.''

Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Grigory Petrov