”But” kelimesi “Bud”, “Buddha” manasına gelir. “Bir gün bir but-hâneye girdim”. Budahane adı da verilen Budist tapınaklar, Puthane ve Put olarak Türk dilinde varlığını korumuştur.
Türk Budizminde Buddha’ya Burhan yada Burkan adı verilir. Budizm, Burhanilik adı altında Türk İslam tasavvufunda da devam etmiştir.
Türk Uygur Budist mitolojisinde Sansar adı verilen ve Türk tasavvuf felsefesinde Devriye ya da devir olarak süren düşünce, “Yeniden Doğuş” ile alakalı inanıştır. Türk düşüncesinde de insan ruhu “Dönen” varlıklar arasındaydı. Hint Budizminde “Samsara” adı ile anılır ve Uygur Türkleri buna Sansar ya da Sangsar adını vermişleridir. Uygur Budizminde “Ruhların Dönüşümü Tekerleği” Sansar Çarkı olarak isimlendirir. Sansar Kakım cinsinden bir hayvandır. Kakım Uygur Türklerinde Ata Ruhlarını sembolize eder. Bazı Uygur fresklerinde elinde Sansar ya da Kakım tutan ve Pars postu giymiş Alplar görülür. Yeniden doğuş düşüncesi ile bağlantılı ve ata ruhlarını sembolize eden bu hayvan Türk ikonografisinde de yerini almıştır. Türk Osmanlı Padişahlarının kaftanlarında da bu hayvanın kürkü kullanılır.
Eliade’ya göre; esrimeli Şamancıl inisiyasyon ritüellerinde şamanın kılavuzu “Sansar-Kakımdır”. Şamanları yeraltı dünyasına götüren ve ona rehberlik eden hayvan Kakım-Fare ve Sansar türünden hayvanlardır.
Kaplan postu giymiş bir figür. Elinde kakım cinsinden bir hayvan tutar. 8-9. yy. Tang dönemi Budist ipek boyama.
“Bu acılı yalancı dünyadan ve doğum-ölüm (samsara) döngüsünden bir çıkış yolu bulunmasaydı, çaresiz kalacaktık. Neyse ki, gözle görünen ve gerçek sandığımız aldatıcı gerçekliğin ötesinde Nirvana denen kesin ve yalın gerçek var. Yanıltıcı duyularla algılanan duyumların ötesinde bir duyum, günlük olağan yaşantıların ötesinde olağanüstü bir yaşantı bu. Duyular ötesi yalın ve kesin bir gerçekliğin söze dile gelmeyen duyumu ve yaşantısı bu. İşte orada bütün eksiklikler, yanlışlıklar, kötülükler nedenleriyle ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkıyor. Budistler, Nirvana’yı kendi özlerinde yaşamak, kavramak isterler ve tanımlamaya hiç yanaşmazlar. Bu dünya, çıkan yangınla tutuşup yanmakta olan bir eve benzetilir, aklı başında olan herkes bu evden kaçmaya çalışmalıdır. Samsara döngüsüyle dünya yaşamı bir yangın yeriyse; Nirvana, bu yangının sönmesiyle ortaya çıkan durumdur. Kendilerini dünya koşullarından, koşullanmışlıklardan çekip sıyıran canlar, şimdi Nirvana’ya götüren yolda yürümeye başlamışlardır. Nirvana, bağlandığı, sevdiği şeylerden ayrılmak, dünyadan kopmak demektir ve bu ona ölüm gibi gelir.”
„İsa başını kaldırdı ve bağış kutusunabağışlarını
atan zenginleri gördü,fakir bir dul kadının da oraya iki bakır para attığını görünce; size gerçeği söyleyeyim, bu yoksul dul kadın herkesten daha çokverdi, çünkübunların hepsi kutuya zenginliklerinden artanı attılar, bu kadın iseyoksulluğuna rağmen geçinmek için elinde ne varsa hepsini verdi‟ (21: 1) ifadesi olarakuyarlanmıştır. İsa‟nın çok etkili sözlerinden biri olan, „Bana iman edenkişi ölse de yaşayacaktır, yaşayanve bana iman eden asla ölmeyecek‟ (Yuhanna 11: 26) ifadesi; Buddha‟nın, „bana en küçük de olsa bir imanı olan vebeni seven bir kimse,gökte ve sonrasındayaşayanlar arasında olacaktır‟(Davids, 1994; 53),(Majjihma Nikaya 22.47) sözününyansımasıdır. Buddha‟nın „cehalet deryasında boğulanlar, kendilerini ne kadar büyük ve bilge olarak görseler de,çöküş ve hastalığın olduğu kadar ölüm ve diğer belaların kuşatması altına girerler, körlerin kör klavuzu gibi kötülüğün (Samsara’nın) tekerleğinde döndükçe dönerler‟ (Hardy, 1973; 108) (MundakaUpanishad 43. 21) sözü; ile, İncil‟deki İsa‟nın „bırakın onları, onlar körlerin kör kılavuzlarıdır; eğer kör köre kılavuzluk ederse, her ikisi de çukuradüşer‟ (Matta 15: 14) ifadesi arasındabenzerlik bulunmaktadır.
Buddha‟nın, „her tür kişisel düşünce ve benlikten vazgeçmek,aydınlanmanın temel koşuludur; ancak her şeyden vazgeçerek ve hiçbir şeye
bağlı kalmayarak, özgür olunur‟ (Lillie, 1979; 22), (Majjhima Nikaya 72.15)