12 Mayıs 2018 Cumartesi
Şifa ve insan.
11 Mayıs 2018 Cuma
Her şey teklikte.
Tek bir çiçeği bile koparamazsın / Bir yıldızı yerinden oynatmadan"
Fransis Thomson
Doğu felsefelerinin çoğunda ortak bir tema olarak “birlik” doktrini mevcuttur.
Hindu inancına göre, farklılıkların dünyası sadece bir maya, bir illüzyondur.
Gerçekte, şimdi ve sonra, burası ve orası, sen ve ben, haz ve acı arasında bir ayrım söz konusu değildir. Herşey ‘bir’dir.
Chuang Tzu’ya göre, “Evren bizimle beraber varolmuştur; bizimle herşey ‘bir’dir.”
Bu görüş, düşünen insana inanılmaz çağrışımları olan bir perspektif sunar.
Örneğin, eğer sen ve ben ‘bir’ isek, nasıl düşman olabiliriz?
Huai Nan Tzu Chu Shih şöyle der:
“Gökyüzü, yeryüzü ve evren tek bir insanın bedenidir.”
Gizlilik.
sustuklarımı dinleyin.. Çünkü ben,
söylediklerimden çok sustuklarımda gizliyim.
JEAN CHRİSTOPHE GRANGE
Anlamak ..
Kendimize neden oynamak zorunda olduğumuzu,neden yemek yemek zorunda olduğumuzu neden nehre bakmak zorunda olduğumuzu, neden zalim olduğumuzu sormuyoruz?
Bir şeyi yapmak istemediğimizde başkaldırıyor, neden yapmak zorunda olduğumuzu soruyorsunuz.
Ama okumak, oynamak, gülmek, zalim olmak, iyi olmak, nehri, bulutları görmek, tüm bunlar hayatın parçalarıdır;
ve okumayı ...bilmezsek, yürümeyi bilmezsek, bir yaprağın güzelliğini takdir edemeyiz,
yaşamıyoruz demektir.
Yaşamın bütününü anlamamız gerek, sadece küçük bir parçasını değil.
îşte bu yüzden okumak zorundayız,
işte bu yüzden gökyüzüne bakmak zorundayız,
bu yüzden şarkı söylemek,
dans etmek,
şiirler yazmak,
acı çekmek
ve anlamak zorundasınız;
çünkü tüm bunlar hayattır…"
10 Mayıs 2018 Perşembe
--2
Semavi dinler ve tanrıça
Tanrıça nerededir ve temasa geçilebilir mi?
----1
Kadınlarımız.Yaratıcının bize armağan ettiği en yüce değer.On'lar rahimdir..Yaratıcının yeryüzündeki temsilcileridir..Dünyanın eski yaşanmış kadim uygarlıklarda kutsal sayılırdı kadınlar… Çünkü Ana tanrıçanın yaşayan mabetleriydi onlar.
Gerçekten de nedir Tanrıça, nedir Tanrıça’nın sırrı, nedir bu peçenin arkasındaki sır?
Dişil prensip ve Tanrıça’nın özellikleri
Aşk ve özgürlük..
Sevmek özgürlüktür bağlanmadan bağlamadan yaşar ve yaşatırsan.Aşka yolculuk yapmadan önce hazırlıklarını yapmalsın.Dedik ya Aşk ve yol bu ne olacağı belli olmaz.."Aşıklar tek başınadır ve gerçek aşık asla senin tek başınalığını yok etmez. O her zaman senin bireyselliğine karşı, tek başınalığına karşı tam bir saygı duyacaktır.O buna burnunu sokmaz, o bu alanı ihlal etmeye çalışmaz.Aşk özgürlüğe izin verir; sadece izin vermekle kalmaz özgürlüğü güçlendirir. Ve özgürlüğü yok eden hiçbir şey aşk olamaz. O başka bir şey olmalıdır. Aşk ve özgürlük bir aradadırlar, onlar aynı kuşun iki kanadıdır.
Ne zaman senin aşkın özgürlüğünün karşısında olursa, o zaman sen aşk adına başka bir şey yapıyorsundur.
Kriterin şu olsun: Kriter özgürlüktür;
aşk sana özgürlük verir,
seni özgürleştirir,
seni serbest bırakır.
Ve sen bir kez bütünüyle kendin olduğunda,
sana yardım etmiş olan kimseye minnet duyarsın.
Minnet duymak neredeyse dini bir şeydir.
Sen diğer insanda ilahi bir şey hissedersin.
__O adam seni özgür kılmıştır,
o kadın seni özgür kılmıştır__
ve aşk
bir sahiplenmeye dönüşmemiştir"
9 Mayıs 2018 Çarşamba
-----2
BEŞER demek = İlahi Vasfa Sahip olmayan İnsan demektir..
Evet BEŞER in anlamı insandır ama bir VASIF bildiren önemli bir kelimedir.
Peki sorulacak soru şudur : BEŞER = İlahi vasfa sahip olmayan İnsan ise zıttı olması gerekir yani İLAHİ VASFA SAHİP İNSAN varmıdır ?
Bu soruya verilecek cevap Kurana göre EVETtir. Kuranda iki yerde İlahi vasfa sahip insan vardır. Ayrıca insanların ZİHNİnde inşa olan ve beklentisi olan ilahi vasfa sahip insan modeli vardır. Bunların DELİLini ayetlerle aşağıda yazacağım.
Evliya,ermiş,gavs,şeyh,kutup inancının bu yüzyıldabile var olmasının tek sebebi bir insana yada RUHuna ( İlahi vasıf) vererek Kutsallaştırılmasıdır.
Bu ilahi vasıf verilen evliyalar,gavsler,şeyhler,kutuplar kainat üzerinde tasarrufta bulunmakta hatta Ruhlarının gelip onlara yardım ettiği,savaşlarda bile yardıma geldikleri hatta hapisten bile çıkardığına inanmış inandırılmışlar hatta kıyamette bile gelerek Müritlerine şefaat edeceklerine ,cehenneme giren varsa onları kurtaracağına inandırılmışlardır.
NEBİ_RESUL lerine bile İlahi Vasıf vermeyen Allah nasıl olurda şeyhlere,evliyalara,gavslara,kutuplara ^^ İlahi Vasıf^^ verirki Bu Mümkün mü ?
Aşağıda vereceğimiz örnek ayetlerde özellikle MELEK ( İlahi vasıfta olan ) ile BEŞER ( İlahi vasfı olmayan İnsan ) karşılaştırmalarını getireceğiz.
YUSUF 31 :Kadın, onların gizliden gizliye dedikodu yaydıklarını duyunca, onları davet etmek için adamlar gönderdi. Onlara rahat koltuklar, meyva dolu siniler hazırlamıştı. Onların her birine birer bıçak verdi. Yûsuf’a da: Çık şunların karşılarına' dedi. Onu gördüklerinde, gözlerinde çok büyüttüler. Şaşkınlıktan ellerini kestiler. 'Hâşâ, Allah için, bu bir BEŞER
( ilahi vasfa sahip olmayan ) değil, bu ancak, üstün vasıflı bir MELEK ( İlahi vasfa sahip )dediler.
HİCR 28 :Ve hani Rabbin MELEKere: “Haberiniz olsun! Ben biçim verilebilir, kuru, kokmuş bir çamurdan bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan ) yaratacağım” demişti.
Müminun 24 : Bunun üzerine, kavminin inkarcı ileri gelenleri şöyle dediler: "Bu, tıpkı sizin gibi bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan insan ) olmaktan başka bir şey değildir. Size üstün ve hâkim olmak istiyor. Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki MELEKler ( İlahi vasıfta olanı) gönderirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.
SAD 71 :Hani Rabbin, MELEKlere ben balçıktan bir BEŞER ( İlahi vasıfta olmayan insan ) yaratacağım demişti de.
ÇOK ÖNEMLİ OLANIDA NEBİlerin halka hitaplarıbnda ve kavimdekilerin Nebilerden beklediği ( İlahi vasıf) beklentilerinin anlatıldığı ayetlerdir.
Kavimdeki İnsanların (İlahi vasıfta insan) BEŞER Beklentilerine cevap :
Ali İmran 79 : Hiçbir BEŞERin ( İlahi vasfı olmayan İnsanın ), Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) NASA ( İNSAN lara Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
Maide 18 : Yahûdiler ve Nasrânîler, biz Allah'ın oğullarıyız ve sevgilileriyiz dediler. De ki: Öyleyse neden günahlarınızdan dolayı size azâp ediyor? Hayır, siz, ancak onun yarattığı BEŞER ( İlahi vasfı olmayan İnsanlarsınız ); o, dilediğini yarlıgar, dilediğine azâp eder ve Allah'ındır göklerin, yeryüzünün ve ikisinin arasında bulunanların saltanatı ve her iş, ona aittir.
Enam 91 :Allah'ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü, “Allah hiçbir BEŞERe ( İlahi vasfa sahip olmayan insana )bir şey indirmedi” dediler. De ki: “Öyle ise Mûsâ'nın NASA ( insanlara) bir nûr ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler, size öğretilmiştir.” Sen, “Allah” de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta debelenip dursunlar!
Hud 27 :Kavminin inkâr eden seçkinleri dediler ki: “Biz seni sadece bizim gibi bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan insan ) olarak görüyoruz. Bizden, basit görüşle hareket eden alt tabakamızdan başkasının sana uyduğunu ve sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilakis, sizin yalancılar olduğunuzu düşünüyoruz.”
İbrahim 10 : Peygamberleri dedi ki: “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüpheniz mi var? Halbuki O, sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve belirli bir vakte kadar tehir edip yaşatmak için sizi çağırıyor.” Onlar dediler ki: “Siz de bizim gibi bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan insandan ) başka bir şey değilsiniz. Siz, bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek istiyorsunuz. Öyleyse bize, bu iddianız konusunda apaçık bir delil getiriniz!”
Nahl 103 : Andolsun ki biz, onların “Kur'ân'ı ona bir BEŞER ( İlahi vasfı olmayan İnsan ) öğretiyor” demekte olduklarını biliyoruz. Nisbet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu Kur'ân apaçık bir Arapça'dır
İsra 94 : Zaten, kendilerine hidayet rehberi geldiğinde, insanların buna inanmalarını sırf, “Allah, peygamber olarak bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip insan) mi gönderdi?” demeleri engellemiştir.
Enbiya 3 :Kalpleri başka şeylerle oyalanarak haksızlık edenler, aralarında fısıldaşarak, “Bu da sizin gibi bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan ) den başka bir şey değildir. Siz göre göre büyüyü mü kabul edip inanacaksınız?” derler
Müminin 24 Kavminin inkâr edenlerinden ileri gelenler dediler ki: “Bu, sizin gibi bir BEŞER ( İlahi vasfı olmayan İnsan )den başka bir şey değildir. Size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi, kesinlikle MELEKleri indirirdi. Bunları geçmiş atalarımızdan duymadık.”
Müminun 33 :İnkâr eden ve âhiret buluşmasını yalanlayan kavminin ileri gelenleri ve kendilerine dünya hayatında nimet verdiklerimiz, şöyle dediler: “Bu da sizin gibi,BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan insan ) den başka bir şey değildir. Yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.”
Müminun 34 :Eğer sizin gibi bir BEŞER e ( İlahi vasfa sahip olmayan insana ) itaat ederseniz, o zaman siz kaybedersiniz.
Müminun 47 :Bu yüzden dediler ki: “Kavimleri bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki BEŞERe ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsana) inanır mıyız?”
Şuara 154 “Sen de bizim gibi bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan )dan başka bir şey değilsin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir!” dediler.
Şuara 186 :Sen de sırf bizim gibi bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan )sın. Senin kesinlikle yalancılardan olduğunu sanıyoruz.”
Yasin 15 Ülke halkı dedi ki: “Siz, bizim gibi birer BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan )dan başka şey değilsiniz. Rahmân hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz!”
Kamer 24 : “Aramızdan bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsana) mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz” dediler.
Teğabun 6 : Bunun sebebi şudur: Onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi, fakat onlar, “Bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan ) mi bizi doğru yola götürecekmiş?” dediler, inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir; övgüye lâyıktır.
Müddessir 25 :"Bu, bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan) sözünden başkası değildir.
+++ Kavimdeki İnsanlara ben ( BEŞER yani İlahi vasfa sahip insan değilim) cevaplarının verildiği ayetler +++
İsra 93 : “Ya da altından bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın. Bize, okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece göğe çıktığına da asla inanmayız.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben, sadece BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan bir Elçiyim
Kehf 110 :De ki: «Ben ancak sizin gibi bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan ) im, bana vahyolunuyor ki, sizin ilâhınız ancak bir ilâhtır. Artık her kim Rabbinin huzur-u mânevisine ermek niyazında bulunur oldu ise sâlih amel işlesin ve Rabbinin ibadetine hiçbir kimseyi ortak edinmesin.»
Enbiya 34 :Biz, senden önce hiçbir (BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan ) e sonsuz yaşam vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar sonsuz mu kalacaklar?
Fussilet 6 :De ki: “Ben ancak sizin gibi bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan )ım. Tanrınızın tek bir tanrı olduğu bana vahyediliyor. Artık O'na yöneliniz. O'ndan af dileyiniz. Ortak koşanların vay haline!”
PEKİ İLAHİ VASFA SAHİP OLAN İNSAN olarak anlatılan iki örnek kimdir ?
1=) Meryeme İnsan suresti ile gelen ve RUHumuzdan dediği Cibrilin o görevle geldiği Haldir.. İnsan olarak gelmiş ama o bi,r MELEK yani İlahi vasfa sahiptir.
Meryem 17 : :Onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu Cebrail'i gönderdik de, ona düzgün bir BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan ) şeklinde göründü.
BEŞER şeklinde görünmüş ama BEŞER değildir . Çünki Cibril İlahi vVasfa sahiptir.
2=) Hz. İbrahime ve Luta görevli gelen iki MELEK hatta ( et getirilince yemeyen ) İlahi vasfa sahip ama İNSAN bedeni ile geldikleri için ASLA BEŞER ( İlahi vasfa sahip olmayan İnsan ) değildir.
Kuranda sadece BEŞER ve İNSAN arasındaki fark bile anlatılarak yüzyıllardır süren ŞİRK olayına çözüm var iken bu gün yüze yakın meal ve tefsir ve çeviride hala BEŞERin İNSAN olarak çevrilmesi beni gerçekten rahatsız etmekte ve bütün İlahiyatçıları uyarmak zorunda hissettiğim için bu Çalışmayı sunuyorum. Gerçeği görenler varsa PAYLAŞIM yaparlarsa sevinirim
----1
Heykel yapmak Günah yada Yasak olaydı Hz Süleymana HEYKELler yaptırılırmı idi ? Amaç heykellerle alakalı gözüküyor sanılsa bile asıl konu onlara KUTSALLIK verilerek Allah ile aralarına aracılık yaptırılmalarıdır.
bildiği ve İlahi bir varlık olan Allahı bildikleri için ve gözleriile göremedikleri ayrıca hissedemedikleri fakat kainatta İŞ YAPAN İlahi varlıklara inandıkları için ( Ben NEBİyim^ ) diye ortaya çıkan insanlardada İLAHİ VASIF olması gerektiğine inanmış. Böyle bir beklenti içinde oldukları içinde Nebilerden MELEKlerle gelmesini ,göğe çıkıp yazılı bir Kitap getirmelerini ,Mucize göstermelerini istemişlerdir.
kainatın bir yerlerinde ARŞ=TAHT üzerinde oturduğunu ve bulunduğu yerden MELEKleri ( İlahi Vasıftaki varlıkları ) vasıtası ile insanlarla iletişim kurduğunu sanıyorlardı. Yani onlara göre Allah Semada ,Kullar ise yeryüzünde idi ve Semada olan bu Yaratıcıya ulaşmak pekte mümkün değildi. Kim oluyorduki onlar Allaha ulaşacak bunu ancak İLAHİ VASFA SAHİP insanlar yapabiliyor inancında idiler.
Buraya kadar anlattığımız şeylerin BEŞER ile ne alakası var diye düşünebilirsiniz. Açıklamaya başlıyorum.
Her an yeni bir başlangıçtır..
Hergün gerçek kendimize uyanabilmek için yeni bir fırsattır.
Her yeni sabaha uyanışımızda şükürle başlayıp şükürle bitirmek için yeni bir fırsat vardır.
Her yeni gün acıları bilgeliğe dönüştürme fırsatıdır.Her yeni gün kat kat daldığımız uykulardan gerçek benliğimize uyanmak için yeni bir fırsattır.
Her yeni gün farkına vardıklarımızı meyvelere dönüştürmek için bir fırsattır.
Her yeni gün daha çok sevmek için bir fırsattır.
Her yeni gün daha çok sevinçle yaşamamız için bir fırsattır.
Her yeni gün herşeyi aşkla yapabilmek,aşktan aşka akabilmek için fırsattır.
Geçmiş şimdi ve gelecek,hepsi bu anda yansır.Bu anda sorun diye görülenleri anda çözmek, bizi geçmiş şimdi gelecek tüm yaşamlardaki prangalardan özgürleştirecektir.Hoş geldin yeni gün,hoşgeldin daha üst bilincimi biyolojik bedenim içinden yaratma fırsatları.Kendimize yeni yaşamlar sunalım kendi içimize bakarak.
8 Mayıs 2018 Salı
Sır ve mutluluk.
Mutlu olman için yaşamı tanımalısın.
Çocukların ayarlarıyla oynamayın.
Zeka doğuştan varolan görme, algılama kapasitesidir. Her çocuk zeki doğar. Ve sonra toplum onu aptallaştırır. Ona aptallık eğitimi veririz ve er ya da geç aptallıktan mezun olur.
Sen hiç aptal bir çocukla karşılaştın mı? Bu imkansızdır. Ancak zeki bir yetişkinle karşılaşmak çok zordur. Arada bir şeyler ters gider.!
Cahille tartışmaya girme kaybedersin.
Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma.”
7 Mayıs 2018 Pazartesi
Düşüncelerin sana yük olmadan onlardan kurtul.Geçmişte yaşadığın tüm şeyler sana yük olur.Önce kendini daha sonra taşıdıklarını affet.İşte o zaman özgür olursun.
Düşüncelerde kokar.Akmayan nehir gibidir düşünceler.Affetmek temiz bir suyu içmek gibidir.Affet ki zihnin kokuşup seni çürütmesin.Yerine yenisini almazsan bir süre sonra kokuşmaya başlar ve sana yük olur.İşte buna en güzel örneklerden bir tanesi;
Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:
“Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?”
Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler.
“O zaman” der öğretmen. “Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin.”
Öğrenciler bunu da yaparlar.…
“Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!”
Öğrenciler , bu işten pek bir şey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarını üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:
“Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.”
Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.
Öğretmen, kendisine “Peki şimdi ne olacak?” der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:
“Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? hep yanınızda olacaklar.”
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar:
“Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.”
“Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık.” “Hem sıkıldık, hem yorulduk?”
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:
“Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz.
Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir .
Düşüncelerin değişir ama seçtiklerin sırtında kambur olur.Oysa onları olduğu gibi kabul edersen sana yük değil yoldaş olurlar.Mahalle veya sokak arkadaşlığı başka bir şeydir.
Çocukken çoşkuyla başka mahallenin çocuklarlarıyla oynardık.Bir çocukla adını bile bilmeden sahildeki kumlarda oynardık. Buna alışmak zor olsa da, büyürken herkesle anlaşamadığımızı anladık. İnsan seçmek, bazı özelliklerine göre onları ayırmak hep suç gibi göründü ama öyle değildi. Tabii ki insanların dili, dini, ırkı değil. İnsanlarda ayırmamız gereken başka özellikler var, bunu yapmak zorundayız. Kendini seven her insan bunu yapmalı. Kendine iyi gelmeyen, huzursuzluk yaratan, zarar veren kimseye katlanmamalı. Kendine değer veren herkes hayatına alacağı insanı seçmeli. Yoksa hayatının sonuna kadar bu insanları bir kambur gibi sırtınızda taşırsınız.
Bazen fark etmiyorsunuz ve yıllar iyi sandığınız kötü dostlarınızla geçiveriyor. “bir arkadaşta olması gereken 4 özellik” temalı söylemi dikkate almanızı öneririz.
Her zaman yardımınıza koşabilecek kişi şu 4 özelliğiyle hemen tanınır: siz savunmasız kaldığınızda sizi korur, korktuğunuzda sığınak olur, bir şeye ihtiyacınız olduğunda daha fazlasını verebilmek için elinden geleni yapar ve karşılık beklemez.
Hayatınızda kalıcı olabilecek arkadaşlar şu 4 özelliğiyle tanımlanır: size sırlarını anlatır, anlattıklarınızı kendi sırrı gibi saklar, her zaman sizin yanınızdadır ve fedakarlık yapmaktan kaçınmaz.
Size yol gösterecek nitelikte bir dost şu 4 özelliğiyle tanımlanır: yanlış yapmamanız için sizi uyarır, yaşamınıza katkı sağlayacak davranışlarda bulunmanız için rehberlik eder, bilmeniz gereken her şeyi söyler, her koşulda size destek olur.
Şefkatli bir arkadaş şu 4 özelliğiyle tanımlanır: talihsizlik yaşadığınızda sizinle birlikte üzülür, başarılarınız için sevinir, diğerlerinin sizin hakkınızda kötü şeyler söylemesine izin vermez, sizin iyi yönlerinizi diğer tüm insanlarla paylaşır.
6 Mayıs 2018 Pazar
Sevgi ve yalnızlık.
Koşulsuz seven düşünceleriyle sevgiyi üretir. Kendi ürettiği sevgi beyindeki temporoparietal bölgesindeki hücrelerin çoğalmasını sağlar. O sevgi hücreleri düşünceyle artık sevgi üretilmediğinde bir kaç ay içinde şefkate dönüşür. Ruhunuzun sizi getirmek istediği yer burasıdır. Bu nedenle size "yalnızsın yolunu çiz sahteliklerin içinde olma" diye uyarmaktadır. Fakat ego buna izin vermemektedir.
Koşulsuz sevgiyle "bütünü" hisseder her an haz içinde olursunuz. Başka cennet yoktur. Başka cennete gerek de yoktur. Çünkü zaman kavramı yoktur. Tanrı an'dadır,içimizde bizle..
insanlığa bağlılığımızı sürdürelim.
-Anaerkillik, toplumda kadının, özellikle "ana"nın etkin (baskın-başat) olma halidir. Matriarka veya maderşahilik olarak adlandırılan bir tür toplumsal örgütlenme düzeni. Bu düzenin temelini kadının üstünlüğü fikri oluşturur; soy kadınlar tarafından belirlenir, hakimiyet kadınlarındır. Bu toplumlarda kadınlara erkeklerden daha çok saygı gösterilir. Bu kadın üstünlüğü ilkesi etrafında, toplumun kültürü, adetleri, inancı ve mitolojisi, ataerkil düzenli toplumunkinden farklı bir biçim oluşturur.
Anaerkillik kelimesi Türkçe kökenlidir. Türkçe'ye Fransızca'dan geçmiş olan ve batı dillerinde anaerkillik manasında kullanılan matriarka kelimesi ise Latince mater (anne) ve Yunanca achein (hükmetmek) kelimelerinden türemiştir. Anaerkilliğe dayanan, ana erki temelli olan oluşumlara "anaerkil", "maderşahi" veya "matriarkal" denir.
Çoğu zaman anaerkillik ile karıştırılan çeşitli terimler vardır; jinekokrasi (kadınların yönetimi) ve matrilokalite (evlilikte kadın veya anne tarafına yerleşme) bu terimlerden bazılarıdır.
Modern dünyada anaerkilliğin hakim olduğu toplumlar bulunmamaktadır. Bazı tarihçilere göre ataerkillik (partiyarka) dünya toplumlarına egemen olmadan önce anaerkil toplumlara rastlamak mümkündü.
-Anasoyluluk veya matriliniyal sistem, bir toplulukta soyun ana tarafından, ana esaslı bir çizgi halinde geçmesini anlamına gelir. Babasoyluluktan farklı olarak, ailenin soyağacı (şecere) baba tarafına değil, annenin ailesine dayandırılır. Terim sık sık anaerkillik ile eşanlamlı olarak kullanılsa da, anasoyluluk ana tarafının egemen olduğu bir yapıyı gerektirmez.
Anasoyluluk, aile reisi öldüğünde mirasın nasıl paylaşılacağını belirlemede önemli rol oynar. Patriliniyal sistem baba soyunun hakimiyeti ve üstünlüğünü, matriliniyal sistem ana soyunun üstünlüğünü, bilateral sistem ise her iki tarafın eşit olarak pay almasını öngörür. Matriliniyal sistemde baba tarafının akrabaları, akraba olarak kabul edilmez.
-Anaerkil düzen, Kuzey Amerika'da ve Australya'da bazı kabilelerde görülür. Kuzey Amerika'daki anaerkil toplum düzeninde aile ve toplumu yöneten analıklar (matrone), başkanları seçerler; toprakların ve evlerin malikidirler. Yabancıları evlatlık alıp aileye dahil edebilirler, evlenmelere karar verirler. Savaşlarda esirlere nasıl muamelede bulunacağını onlar belirlerler. Erkeklerin kendi aralannda alacakları kararlan tasvip etmiyorlarsa bozabilirler. Gerektiğinde, bazılarını aileden çıkarabilirler.
Bu tür toplum düzeni bazı özellikleriyle bir kısım kabilelerde aynen görülmekte ise de, zaman içinde önemli değişikliklere uğramış bulunmaktadır.
-19. yy.'da bazı tarihçiler ve antropologlar tarafından ortaya atılan bu görüşe göre, anaerkillik, erkeğin üstün olduğu toplumsal örgütlenme biçiminden önce gelmekteydi. Anaerkil sistemde kadınlar, aileye ait olan malların mülkiyetine sahiptirler, yüksek dinsel görevler kadınlara aittir. Evlilik içinde karı ve koca, kadının ailesinin evinde yaşarlar. Siyasal iktidar kadın soyundan gelir, ancak bunu erkekler kullanır. Akrabalık ilişkileri de kadınlara dayanır. Örneğin kadının erkek kardeşi yani dayı, kız kardeşinin çocuklarının yetiştirilmesinde söz sahibidir. Kocanın, kendi ailesinin yanında yaşadığı ve karısını zaman zaman ziyaret ettiği durumlar da söz konusudur. Ailede adlar ve sanlar kadının babasından çocuklarına geçer. Aile içinde en yaşlı kadın, evde çok önemli bir rol oynar ve evdeki diğer kadınları yönetir.
Anaerkil toplumlardaki en önemli özelliklerden biri de kadınların konuştuğu dilin, erkeklerinkinden farklı olmasıdır.