Hikayeye göre 1920 yılında Hindistan'ın Bengal bölgesinde doğa yürüyüşü yapmakta olan J. A. L. Singh adlı adam, bir kurt ve iki yavrusunu fark eder. Ancak yavrulara daha yakından baktığında, onların kurttan farklı bir şey olduklarını anlar. Köy halkı önce korkar daha sonra yavruları ele geçirmeye karar verirler, ilk olarak anne kurdu öldürürler.
Çünkü dişi kurt iki çocuğu büyük bir annelik içgüdüsüyle korumakta, kimsenin yanlarına yaklaşmasına izin vermemektedir. Kurt öldürüldükten sonra ele geçirilen iki çocuğa Singh tarafından Amala ve Kamala isimleri verilir. Daha sonra Singh ve eşinin çalıştığı yetimhaneye aktarılan çocukların tuhaf davranışları ikili tarafından kayıt altına alınmaya başlanır.
Kız kardeşler geceleri uyumamakta, kurt benzeri davranışlar göstermektedirler.
Kurtlardan öğrendikleri hareketleri gerçekleştiren, geceleri uyumayan ve kurt seslerini taklit eden kızları topluma kazandırmak için bir şeylerin yapılması gerekmektedir. Singh bunun için kızların sosyalleşmesinin iyi olacağını düşünür ve onları yetimhanedeki diğer çocuklarla bir araya getirerek davranışlarında normalleşme gözlemlemeyi bekler. Ancak Amala ve Kamala diğer çocuklara uyum sağlamak şöyle dursun, yetimhanedeki kedi, köpek ve diğer hayvanlarla arkadaş olmayı tercih eder.
Ancak Singh, kız kardeşlerin insanî bir takım duyguları hissedebildiğini ve dil öğrenmeye yatkın olduğunu gözlemlemiştir.
Örneğin Amala ve Kamala gülümsemektedir. Ancak onlar, bunu yalnızca acıktıklarında ya da başka herhangi bir yaşamsal ihtiyaç hissettiklerinde yapmaktadırlar. Gülümsemek diğer çocuklar için mutluluk anlamına gelirken, onlar için ihtiyaçları bildirme yoludur; bu da yatkınlığın bulunduğunu ancak zihinlerinde yerleşik durumda olmadığını göstermektedir.
Küçük kızlar ellerini yere koyarak yürüyor, yemekhaneden çiğ et çalıp yiyor, içecekleri dilleriyle içiyor ve yemeklerini çömelerek yiyorlardı. Üstelik dilleri kurtları andırır biçimde hep dışarıdaydı ve nefes alış-verişleri de oldukça sıktı. Ayrıca çok hızlı hareket etme kabiliyetine sahip olan Amala ve Kamala, saatler gece yarısını gösterdiğinde ulumaya başlıyordu. Kendilerine yaklaşıldığında dişlerini gösteren ve kimi zaman ısırmaya çalışan kızlar, diğer çocuklara göre gelişmiş koku alma duyusuna ve geceleri çok daha iyi görebilme kabiliyetine sahiptiler.
Ve küçük kardeş Amala 1921 yılında yaşamını yitirdi. Yetimhane ortamına iyi kötü alışan Kamala ise ilerleyen yıllarda bilişsel beceriler göstermeye başladı: Yetimhanede bulunan çocuklardan bazılarının isimlerini öğrendi, renk konseptini anlamaya başladı, tabaktan yemek yemeyi, bardaktan su içmeyi öğrendi .
New York Psikoloji Topluluğu 1928 yılında Kamala'yı ABD'ye almayı ve onu halka sergilemeyi teklif etti. Ancak bu teklif geri çevrilecek, daha doğrusu çevrilmek zorunda kalınacaktı; çünkü Kamala da tıpkı küçük kardeşi gibi güçsüz düşmeye başlamıştı. Sağlığı bir sene boyunca devamlı kötüye giden ve Singh'ın tüm çabalarına rağmen iyileşemeyen Kamala, kardeşinden sekiz yıl sonra, Kasım 1929 tarihinde yaşama veda etti