16 Aralık 2017 Cumartesi

Doğanın çocuğu kadın..

Bazı Şamanistlere göre en kuvvetli şamanlar kadın şamanlardır. 

Eski devirde şamanlığın kadınlara mahsus bir sanat olduğunu gösteren kuvvetli emareler vardır.


Prof. Dr. Fuzuli Bayat, "Türk Şamanlığı" kitabında "Şaman"ı şöyle tanımlıyor: 

"Ezoterik bilgilerin taşıyıcısı, psikolojik ve ekolojik dengenin koruyucusu, görünen ve görünmeyen dünyaların ilişkilendiricisi, ruhların yönlendiricisi ve yetenekli bir tabip." 

Şamanlık, göçebe topluluklarda, özellikle avla ve toplamayla geçimini sağlayan toplumlarda gelişmiş. 

Bayat, kadın şamanın, "mitolojik ana" düşüncesine bağlı olduğunu, ilk şamanın ateşi koruyan kadın olduğunu belirtiyor. 

Prof. Bayat, Altaylı ve Yakut şamanları ile yaptığı görüşmeler sonucunda günümüzde dahi kadın şamanların erkek şamanlardan güçlü olduğunu gözlemlemiş. 

Şamanlık, ortaya çıktığı ilk dönemlerde kadınların hâkimiyetinde olsa da, demirin keşfi ve avcılığın erkek sanatı olarak gelişmesi sebebiyle zamanla erkek egemenliği altına alınıyor. 

"Kadın Şifacılar"ın yazarı Jeanne Achterberg'in de, Batı'da hekimlik mesleğinin zamanla erkek egemenliğine girmesinde demirin keşfi ve avcılığın gelişmesinin önemini benzer şekilde vurgulaması özellikle anlamlı.

Gaziantep Üniversitesi öğretim üyesi Doç Dr. Ruhi Ersoy'un 2006 tarihli "Kadın Kamlar'dan Göçerevli Türkmenler'de 'Ebelik' Kurumu'na Dönüşüm" makalesi ise şamanlık geleneğini günümüze bağlıyor. 

Ersoy, kadın şamanlar yerini erkek şamanlara bıraksa da kimliklerini kaybetmediklerini, çeşitli kadın kimliklerine devrettiklerini söylüyor. Ersoy'a göre ebelik de yapan kadın şamanların bu kimliğini ebelik kurumu üstlenmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder