8 Eylül 2018 Cumartesi

Hindistandaki bir diğer din anlayşı Jainizm.


jainizm, jainizm nedir, din, din ve mitoloji, jainizm dini, tüm canlılara saygı, Mahavira, Jainistler, vegan dini, intiharın serbest olduğu din, caynacılık, cainizm,
Yaşayan hiç bir varlığa zarar vermeyen bir anlayış.Jainizm M.Ö 4.yüzyılda Hindistan'da başlamış bir dindir. Aslında din tanımı da çok doğru olmaz. Genel olarak bakıldığında bir yaşam biçimi, felsefe olarak görülür. Kurucusu Mahavira'dır.

Jainizm'in temelinde hayattaki canlılara saygı yatar. Tüm canlılar onlar için değerlidir. Onlara zarar vermekten kaçınırlar.Örneğin,yolda gördükleri bir karıncaya basmazlar. Oturacakları yerde karınca veya böcek olabileceğinden ,oturmadan önce süpürge ile süpürüp öyle otururlar. O yüzden ellerinde süpürge ile dolaşırlar. Jainler yaşadıkları ortamda nefes alıp vermelerinin bile canlıları öldüreceğini düşündüğünden ağızlarında maske ile dolaşırlar. Yani hasta veya hasta olacaklarından değil ,kendilerinin dışarıya hastalık yayacağını düşündüklerinden.

Bir diğer bilinen Jain yaşam şekli de vejetaryen ve vegan olmalarıdır. Soğan ve sarımsak gibi sebzelerden uzak dururlar çünkü bunların tutku, öfke, nefret ve kıskançlık yarattığına inanırlar. Yiyecekleri bitkinin köklü olması onlar için uygun değildir. Çünkü kökü var olan bitki onlar için hala canlıdır ve onu tüketmek istemezler. Anlayışlarına göre şiddet ve zulüm ile elde edilen her türlü gıda onlar için yenilmemesi gereken gıdalardır.

Tüm bunlar aslında şiddete karşı olduklarındandır. Jainlerin bilinen 5 felsefesi vardır. Birincisi Ahimsa'dır. En yüksek mertebeleri olan Ahimsa ilkesi nedeniyle her varlığa eşit saygı ve şefkat gösterirler. Şiddet uygulamazlar, çünkü onlar için tüm canlılar ölümsüzdür ve sonsuz ruha sahiptirler. Varlıkları üç kategoride tanımlarlar;

"Henüz gelişmemiş olanlar ""Gelişme yolunda olanlar " ," Tekrar doğuş sürecinden kurtulup özgür hale gelenler".

İkinci felsefeleri Satya; yalan konuşmamak ,gerçeği söylemektir. Üçüncü Asteya; Hırsızlıktan kaçınmaktır. Dördüncüsü Brahmacharya; Seksten uzak durmaktır. Beşinci, Aparigraha; Sahip olmamak ,mülksüzlük anlamına gelir.

Jainler mükemmel insan olma yolunda ilerlerler. Onların aslında inandıkları bir tanrıları yoktur. Zaten insanlar onlar için en üstün ve mükemmel varlıklardır. O yüzden daha mükemmel düşünen ve olan bir Tanrı gereksinimleri yoktur. Gün batımından sonra yemek yemezler ve gezip seyahat etmezler.

Jainler doğaya ve başka canlılara aşırı saygı duyarlar. Ama tüm bunlarla çelişebilecek bir yetkiye de sahiptirler; Kendi canlarına istediklerinde kıyabilme yetkisi. Jainler ölmeye karar verdikleri andan itibaren yeme ,içme ,cinsellik gibi tüm insan ihtiyaçlarını azaltıp ilerideki süreçte durdururlar. Hayatlarının son süreçlerini ölüm orucu tutarak geçirirler. Bu aynı zamanda çilecilik kurallarını da destekler. Çile çekerek ölen kişi ,aziz veya azize ilan edilir. Jainizm'in kurucusu Mahavira 77 yaşında açlıktan ölmüştür. Onlara göre beden aç kalmalıdır, bedenini açlığa talim ettiren Jainler bedenlerinin bu muameleye ihtiyaçları olduğunu düşünürler. İşte bunlar onlar için en önemli keşişlik ve çilelik kurallarındandır
.

Kahin olan doğum evinin koruyucusu ..


A, mitoloji, mısır mitolojisi, Mesenet, Meskhenet, Mesket, Mısır doğum tanrıçası, Mısır doğum tuğlası, Antik Mısır'ın doğum tanrıçası, Mısır tanrıçaları, Kadın tanrılar, Raddjedet,Hatshepsut
Doğmadan önce bir çocuğun geleceğini bilen ve Doğum tanrıçası Meskhenet (Mesenet, Meskhent, Mesket, Meshkent) ilahi bir ebe ve doğum evinin koruyucusu idi. Antik Mısırlı kadınların doğum yaparken çömeldiği doğum tuğlası olarak kişileştirildi. Antik dünyada çocuk ölüm oranı yüksekti ve Mısırlılar aile odaklı insanlardı, bu nedenle bir çocuğun doğumu ebeveynler için büyük bir kutlama ve aynı zamanda bir sinirlenme zamanıydı. Sonuç olarak Meskhenet de dahil olmak üzere çok sayıda tanrının yardımına başvurdular. Örneğin, Hatshepsut Deir-El-Bahari'deki morg tapınağının duvarlarına doğumda ona katılan "Khnum, Isis, Nephthys, Bes, Taweret ve Meskhenet" de dahil olmak üzere birtakım tanrılardan bahsetmiştir.

Raddjedet ve üçlüsü (aynı zamanda Khufu ve sihirbaz olarak da bilinir) masalında doğum Khnum, Isis ve Nephthys tarafından yapılmıştır ancak her çocuğun firavun olacağını ilan eden Meskhenet'dir. Böylece Meskhenet sadece bir ebe olamktan çıkmış aynı zamanda bir kişinin kaderini belirleyebilecek bir kader tanrıçası olmuştu. Bu onu Shai (bir kişinin hayatının uzunluğunu belirleyen kader tanrısı) ile bağlar ve aslında ikisi de Renenutet ile birlikte (çocuğa onun gizli adını veren) birlikte tasvir edilir.

Yeni doğmuş bebekleri ve annelerini koruma gücü vardı. Hatshepsut ayrıca Meskhenet'in tıpkı "Ra gibi" onu koruma sözü verdiğini iddia etti. Meskhenet aynı zamanda Ma'at Salonlarında (Shai ve Renenutet ile) göründüğü gibi merhumun karakterine tanıklık ettiği düşünülüyordu. Bu onun korumasının doğumdan ölüme ve ötesine uzandığını ve ölen kişinin öteki dünyada sembolik yeniden doğuşuna da yardımcı olabileceğini gösteriyor. Esna'daki Khnum tapınağında bulunan yazıtlarda Khnum'a eşlik eden ve kötü ruhları kovmak için sihir kullanan "dört Meskhenets"e başvurulduğu görülür.

Meskhenet herhangi bir bölge ya da şehirle ilgili değildi bu yüzden özellikle ona adanmış tapınaklar bulunamadı. Ancak ülkenin her yerindeki doğum tuğlaları üzerinde görünen şekli ile popüler ve saygın bir tanrı gibi görünüyor. Doğum tuğlası üzerinde sıklıkla tasvir edilen ve doğumla yakından ilişkili olan bir başka tanrıça ise inek tanrıçası Hathor'la ilişkiliydi. Dahası Meskhenet'in sembolü bir yavrulamamış ineğin rahimini temsil ettiği düşünülen iki döngüden (halka) oluşuyordu. Onun adı "doğum yeri" anlamına geliyordu ve genellikle bir insan kafasına sahip bir doğum tuğlası ya da bir ineğin rahminden başlık takan bir kadın olarak tasvir edilmiştir
.

6 Eylül 2018 Perşembe

Vee ben geldim..

Uzun bir tatilin ardından bazen güzellikler aldık bazen de verenlerden olduk(aracıyım)..
Bize  temiz dostlar, iyi dostlar, bağdaş dostlar,yeryüzünde de var gökyüzünde de var,der üstad..
İşte biz de gökyüzünde de dostluk kurduk yeryüzünde de..
Tatil yaptığım yerde dağdan gelen billur gibi temiz kokan havada her iki günde bir astral seyahat ettim.
Denizlerinde balıklarla birlikte yüzdüm.Düşünce gücüyle onlarla anlaşmaya çalıştım.O an utandım balık tuttuğumdan dolayı.Yarım metreye kadar yaklaşan farklı balık sürüleryle hele Zargana adlı balık sürüsüyle gezdik, her sabah mekanlarına konuk olduk  Nasıl da güzel bakıyorlardı.Frekansımızı düşürdük ve iyice yaklaşmalarını sağladık.Uzaklaşıklarında bekledik, yaklaşmalarıyla sevindik. Bütün deniz varlıklarıyla bir olmak ne güzel.Hem Şifa verdik hem de şifalandık.
Bir başka güzellik ise geçen seneden bu yana beklenen bir misafirimiz vardı.Küçük lamayı  bekliyorduk.Geçen sene yoldaydı annesinin karnında bu sene bedenlendi ve sureten tanıştık.Başka gülüyordu bu güzel varlık.Annesine şifa verirken (hamilelik döneminde) ikimizde çok heyecanlanırdık, sessiz konuşurduk, şifa sonrası sakinleşirdi ve annesi rahat nefes almaya başlardı.Bir çok kere bu varlığa gittim ve yanağından (astral anlamda )öptüm. Onlar başka kokar. Büyüdükce kaybederiz bu kokuyu hem ego gelişir hem de davranışlar dünyasallaşır. Kalıba girer ve öyle şekil alır. Neyse uzun lafın kısası bu kez sureten tanışıp çokca oynaştık.Daha sonra onların tatili bittiği için ayrıldılar.
Asıl anlatmak istediğim başka bir konu ayrıca da bir sitemim var.Çadır tatili başkadır.Can varlıklar çadır tatili o yöreye ve çevreye maksimum bir zararla olmalıdır.Aslında arkada bizlerden kalan sadece düşünce güzelliği olmalı,bedensel atıklar,çöpler olmamalıdır. Bayramın araya girdiği bu tatilde her yerde insan dışkısı vardı.Ve idrar kokusu her yeri sarmıştı.Tarihi amfitiyatro çevresinde yüzlerce çadır vardı.Etrafta malum tuvalet olmadığı gibi şehir merkezine de uzaktı.Çocuk pedleri yollardaydı. O güzelim tarihi yollar idrar kokusundan geçilmiyordu.Yer olmadığından oteller ve pansiyonlarda, altı aylık bebekler ve çocuklar o aşırı sıcaklarda ya arabalarda veya boş mat'ın üstünde toprakta veya eskiden çöplük olarak kullanılmış betonların üzerinde  uyudular.Kendilerinden geçmişcesine sel gibi geliyorlardı.Ama çoğu hasta olarak geri gittiler.Denizde de insan dışkısı vardı.Bir çok insan denizin içinde bunlardan habersiz yüzdüler.
Yemek konusuna gelirsem.lokantaların mutfakları pislik içinde.Akşam sokaklar çöplükten geçilmiyor.Bir tarafta şık güzel giyinmiş insanlar ve diğer tarfta çöplükten gelen kokular eşliğinde yenilen yemekler.Burasını ucuz zannetmeyin.Bodrum'un geleceği.Yani küçük bodrum.Eski yabancı kaliteli turistlerin olmadığı gibi yerli turistlerde de bir gerileme var..Öyleki çocuğuna parası olmadığı için dondurma alamayan babalar gördük. Belliki biz de buraya geldik demek için gelmişler.Çorbacılar hınca hınç dolu.En ucuzu o.Çünkü bir tabak kuru ve pilav 40 lira.4 kişilik bir aile ise azami 200 liradan aşağı çıkılmayan bir yer.Ben en ucuzunu yazdım.Bazı yerlerde otel fiyatları gecelik 2 bin liradan başlıyormuş. Yani uzatmayayım.Pansiyondan lüks otellerine kadar hepsi ucuz ve basit sunumlarla ( bu yemekte olur kahvaltıda her şey var) 8 aylık yatmalarını 4 ay da çıkartmaya çalışan esnaf denilemez üç kağıtcılarla dolu bir yöre.Yerel pazarları da böyle bunların.Tereyağın içine patates koyarlar hakiki sızma zeytin yağı derler içinde ayçicek yağı ve başka yağların karşımından yapılanları gerçek diye kazıklarlar.Balları sahtedir çoğunlukla ve yiyeceklerin üstünde etiket öylesine konur.Senin tipine göre fiyat söyleyip kazık atmaya çalışırlar.Ve buranın adı KAŞ...

Gerçek ve yalan.

Ah bu dünya.O yalan bu yalan gel biraz da sen oyalan..Hikaye bu ya...19 yüzyıl efsanesine göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar. Yalan doğru söyler ve 
" bugün hava çok güzel” der.
Gerçek onun etrafına bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. Gün gerçekten çok güzeldir.Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte çok zaman geçirirler Yalan doğru söyler.
" su çok güzel, birlikte banyo yapalım!"
Gerçek şu ki, bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur,su gerçekten çok güzeldir. Soyunur ve yüzmeye başlarlar.
Yalan bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçar kayıplara karışır. Kızgın gerçek kuyudan çıkar yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere gider. Dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfkeyle bakmaktadır. 
Zavallı gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur.
O zamandan beri yalan, dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. Dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir.
Herkesin vicdanı rahatsa, bu kadar kalbi kim kırdı ?

Alıntıdır.Biraz yorum ekledim o kadar.

TABLO.. JEAN LEON GEROME Kuyudan Çıkan Gerçek 1896