"Yeterince gelişmiş bir teknoloji sihirden ayırt edilemez."
- Arthur C. Clarke
Varoluşumuzun yani İnsanlığın en önemli tartışmalarından biri bilim-din ilişkisidir. Bu tartışma arasında geri planda kalan bilim ve okültizm-ezoterizm arasındaki ilişki de son derece önemlidir. Din topluma yayıldığı için her an içiçe yaşadığımız bir unsur olması bilimle olan ilişkisini sürekli göz önünde tutuyor. Okültizm ve Ezoterizm ise daha seçkinci olduğu için pek gündem olmuyor. Aslında bilim de gizemli konularla uğraşır ve belli ölçülerde seçkincidir. Kendine has kuralları ve metadolojisi vardır. Topluma yayılamayacak kadar özel yetenekler gerektirir.
Öncelikle ezoterizmi ve okültizmi tanımlayalım:
Ezoterim: Kısaca gizli sırlar öğretisi olarak çevrilebilecek olan ezoterizm kavramının kökeni Yunanca'dır. Sadece özel/seçilmiş insanlara öğretilen bilgi ve öğretilere verilen addır.
Okültizm: Okültizm ve Ezoterizmi eş anlamlı zannetmek yaygın hatalardan biridir. Okültizm "gizli ilimler" olarak çevrilebilir. Gizli ilimlerden kasıt simya, astroloji, maji ve benzerleridir. Okültizm özünde ezoteriktir çünkü sadece belirli kişilere öğretilir. Ezoterizm işin biraz daha yöntemsel ve felsefi kısmıyla alakalıdır.
Bilimin ve Ezoterizmin söyledikleri
Bilim insanlığın belki de tek evrensel faaliyetidir. Ezoterizm ise dinlere benzer şekilde insana amaç ve neden sunan bir öğretiler bütünüdür. Evrenin neden var olduğunu açıklamaya çalışmasının yanında evrenin nasılını ve yapısını da açıklamaya çalışır. Öne sürdüğü tezlerin her zaman bilim tarafından destek görmemesi genellikle bilimin o seviyeye ulaşamadığından dolayı böyle olduğu şeklinde yorumlanır.
Ezoterik öğretiyi benimseyen insanlarda genellikle her bilimsel gelişmeyi kendilerine yormak gibi bir davranış ve fikir meyli vardır. Bu açıdan dindarlara benzerler. Bilim, insanların rahatlıkla bükebildiği bir argümanlar havuzuna benziyor. Görelilik, Kuantum ve belirsizlik gibi fikirlerin insanlara tam olarak ne söylediğini kimse bilmiyor çünkü var olan gözlem ve deneylerin amacı insanları belirli bir dini inanca bağlamak değil. Aynı şekilde ateist yapmak da değil. Geçmişte ve bugün bilim insanlarının pek çok farklı dini inancı oldu. Olmaya devam edecek.
Kuantum, Görelilik Kuramı, Sicim Teorisi gibi kavramlardan sonra bilim dünyasında oluşan "evren aslında sandığımız gibi değilmiş" anlayışını/atmosferini, ezoterizmdeki "dinler bize zahiri anlatır fakat derinde olan ezoterik fikirlerdir, içrek olan hakikattir." anlayışına benzetebiliriz. Ezoterizmi benimseyenlerin motivasyonlarından biri büyük ihtimalle budur. Fakat bilimin Kuantum'a veya Görelilik Kuramı'na "batın/içrek" gözüyle bakacığını söylemiyorum çünkü bilim sadece var olanı ortaya koymaya çalışıyor. Fakat kritik nokta şudur ki, bu çaba her bilim insanın da farklı etki gösteriyor.
Günümüz biliminin kaynakları ve yöntemlerinin kökleri çok eski dönemlere kadar gidiyor. Antik dönemdeki insanların katkılarını bugün dahi hissedebiliyoruz. Mesela Pisagor-Öklid gibi isimlerin, Babil, Sümer ve Çin medeniyetlerinin katkıları ortada.
Pisagor bilindiği üzere ezoterizmle çok ilgili. Dolayısıyla günümüzde bazı bilim adamlarında mevcut olan kadim bilgeliği ve ezoterizmi küçümseyen tavrı doğru bulmuyorum. Fakat buradan yola çıkıp ezoterizmin propagandasını yapmak da aynı derecede yanlıştır. Çünkü mesela bir Hristiyan ya da Yahudi bilim adamından yola çıkıp Hristiyanlar veya Yahudiler propaganda yapmıyorsa bu ezoterizm için de geçerlidir. Yahudiler, kendilerinin nüfuslarına bakıp bilime yaptıkları katkıyı bir prpoaganda aracı olarak rahatlıkla kullanabilirler. Gerçekten nüfuslarına oranla bilime katkıları muazzam. Kimse "bakın Yahudiler seçilmiştir ve hakikat onların elindedir" demiyor. Bilim kendine has bir faaliyetler bütünüdür.
Ezoterik öğretilerin bazılarına göre bilim insanın tekamülünün en önemli araçlarından biridir. Dolayısıyla "ya o, ya o" gibi bir düşünce ezoterizm ve bilim için söylenemez. Aslında mesele hayatın anlamlandırılması ve felsefede ortaya çıkıyor. Bilim evreni ve doğayı anlamamıza yardım etse de bize şu an için bir anlam ve amaç sunmuyor.
Ezoterizm ve bilim ilişkisine dair verilebilecek en güzel örneklerinden biri Rönesans dönemidir. Bu dönemdeki pek çok bilim insanı ve düşünür aynı zamanda ezoterikti ve okültizm araştırmacısıydı. Örneğin kilise tarafından vahşice yakılan Bruno o dönemdeki ezoterik ve okültistlerden biriydi. Bilimle ve deneycilikle özdeşleşen Francis Bacon bir masondu. Bacon gibi bilimci denebilecek bir adamın mason olması yazımda anlatmaya çalıştığım çoğu konuyu güzel özetliyor. Rönesans aydınlanmasında Okültizm (Simya, Maji vb.), Kabala, Hermetizm gibi ezoterik öğretilerin rol oynadığı inkar edilemez bir gerçek.
İnsanlık tarihinin en önemli dahilerinden biri olan Da Vinci'nin Floransa'dayken Hermescilik ve büyüyle ilgilendiği ve hatta pratiğini de öğrendiğine dair anlatılar mevcut. Ayrıca bilim dünyasında devrim yaratmış olan Isaac Newton bile Simya'yla uğraşıyordu. Hatta Newton'un "Bildiklerimin çoğunu okültizmden ve Simya'dan öğrendim" tarzı bir söz söylediğine dair iddialar mevcut. Bilim demek merak demektir. Bilimin çıkış noktası budur. Dolayısıyla bilim insanlarında bu tarz çabaları gayet olağan karşılıyorum. Ayrıca bilimde çok yönlülüğün ne kadar önemli olduğunu ve hakikatin sanıldığı kadar kolay olmadığını gösteren detaylardan biri olarak değerli bir eğilim olduğunu düşünüyorum.
"Her Şeyin Teorisi" olmaya aday olan Sicim Teorisi'ne göre evrendeki her şeyin sicim denilen parçacıkların farklı notalarda titreşmesiyle meydana geldiğini söylemesi Pisagor'un evreni notalarla açıklamaya çalışmasıyla özdeşleşiyor.
Bilimin ezoterizmle ve dinle en büyük ayrışması her şeyi insan odaklı görmemesinde yatar. Ezoterizm ve dinler evreni bir nevi insan için oluşturulmuş fanus gibi görürler. Fakat bilim bizim evren için ne kadar basit canlılar olduğumuzu anlatır.
Pek çok yazımda dile getirdiğim gibi geçmişte yaşayan atalarımızı bilimsel olarak yetiştiren bazı kadim bilgeler olabilir. Farklı kültürde gördüğümüz bilgelikle özdeşleştirilen üstün insanlar ya da tanrılar bir nevi geçmişin bilim insanlarıydı ve toplumu eğitiyorlardı. Bu bilgeler doğanın yanı sıra insanlara ezoterik bilgiler de vermiş olabilirler. En bilinen örneğiyle bizim İdris adını verdiğimiz peygamber veya nam-ı diğer Hermes/Hanok/Enki/Thoth bu tarz birisi olabilir. Ezoterik öğretilerde yüceltilen isimlere bakıldığında bu kişilerin genellikle bilgelik olarak üstün olduğu görülür.
Bilim dünyasında Ezoterizm meyli
Günümüzde teorik fizikçiler arasında spiritüel eğilim olduğundan bahsediliyor. Bilim insanlarının bu eğilimi onların dinsel ritüellerine soğuk olmalarına ve ezoterizmin öne sürdüğü tekamül ve ruhsal yolculuk gibi kavramlara daha sıcak yaklaşmalarına bağlıyorum. İnsanın küçük bir evren olduğu fikri onları cezbediyor olmalı. Ezoterizmin insanı evrenden ayrı görmemesi ve bunu sık sık vurgulaması bilim insanlarının evreni incelerken aslında kendilerini inceledikleri gerçeğinin altını çiziyor.
Bu eğilimin bir diğer sebebi insanın karşılık bekleyen yapısı olabilir. Çünkü sonuçta bu insanlar ömürlerini bilime adıyorlar ve hepsi için söylenemese de bazı bilim insanları için et ve kemikten oluşan bir canlı olmak yeterli değil. Onlar daha farklı ve daha ileri seviyede bir bilinç arzuluyorlar.
Ezoterizmin, okültizmin ve ezoteriklerin tarihsel olarak bilime katkısı ortadayken günümüzde neden ezoterizme karşı bilimsel bir önyargı var? Bunun en büyük sebeplerinden biri büyük ihtimalle bilimdeki her gelişmeyi kendilerine yontan, son yıllarda sayısı görünür şekilde artan şarlatanlardır. Kuantum'u kullanarak insanların cebine göz diken bu tarz kişiler insanların bilime dair algısını kötü etkiliyor ve bilim dünyasında ezoterik fikirlere dair hassasiyet oluşuyor. Ama bu tarz insanlar var diye de Kuantum'un bize sunduğu yeni bakış açılarını göz ardı edemeyiz.
Bilinç ve Bir'lik.
İnsanlığın en temel sorularından olan Bilinç nedir? Nereden gelir? Kaynağı nedir? gibi sorulara Stanford Üniversitesi'nden John Hagelin "birleşik alan" cevabını veriyor. Bu birleşik alanın da bizi tekliğe/birliğe götüreceğini söylüyor. Yani aslında insanların hepsi "Bir." Bu felsefe aynı zamanda ezoterizmin en büyük tezlerinden biri. Zaten John Hagelin ezoterik öğretilere çok yakın bir isim. Hagelin ısrarla evrensel bilince dikkat çekiyor. Fiziksel olarak birbirinden ayrı olsak da temelde bir olduğumuza dikkat çekiyor. Hagelin'e göre bilinç beyindeki moleküllerin ve kimyasal işlemlerin sonucu değil, doğanın özüdür. Ona göre "doğanın tüm güçleri ve tüm parçacıkları(kuarklar, leptonlar, protonlar, nötronlar) sadece tek olan varlık okyanusundaki değişik dalgalardır. Bütün canlılar bu dalgaların titreşimidir."
John Hagelin'in üslubunu beğensem de anlattıklarını "bilim ispatlıyor" olarak sunmasını, dindar kesimdeki "bakın bilim Tanrı'yı doğruluyor" aceleceğiline benzetiyorum. Fakat önemli hususlardan biri şudur ki John Hagelin budist veya hindu insanlara hitap eden tarikat lideri gibi konuşmasına bakarak söylediğini tamamen reddetmenin veya iyice sorgulamadan önyargıyla yok saymanın doğru olmayacağıdır. Sonuçta hakikat, çileli bir yoldur. Şeylerin ve kendimizin dahi ne olduğunu tam olarak bilemezken hakikatin kodları elimizdeymiş gibi hayata dair bütün yorumları yok saymak bana makul gelmiyor.