Her sırrın açılımı farklıdır.Sırlar kat kat birbiri içine bohçalanarak saklandığı için, tek bir sembolle, birden fazla anlam iç içe bohçalanmış durumdadır. Buna bir örnek vermek gerekirse Osiris'i gösterebiliriz. Osiris hem birinci, hem de dördüncü gruptaki Tanrılar sembolizmine ait niteliklere sahiptir. Yani bazen biri, bazen ise diğeri mitlojik bir unsur olarak kullanılmıştır. Hangisinin nerede kullanıldığını anlayabilmek için kullanılış şekline bakmak yeterlidir.
Evet... Artık Mısır Kozmogonisi'ni oluşturan Tanrılar sembollerini bilinen ve bilinmeyen yönleriyle teker teker ele almaya başlayabiliriz. (Parantez içindeki numaralar, o Tanrı Sembolü'nün hangi gruba ait olduğunu göstermektedir.)
Nu (I ,3,5)
Tanrı Nu tüm tezahürlerin babasıdır. Tüm hayatın tohumlarını barındıran denizdir.
Ra-Atum (1 ,3,5)
Osiris, İsis, Neftis ve Set'in babasıdır. Ra'nın sembolü daire ve güneştir. Doğmamış haldeki ya da batan güneş ise Atum adını alır.
Tem (1 ,3, 5)
En yaşlı Tanrılar'dandır. Batan güneş olarak ifade edilen yaratıcı bir Tanrı'dır. Kuzey ve Güney Tacı'nı giyen kral olarak gösterilir.
Nu, Ra,Tem (5)
Mısır Mitolojisi'nde Nu, Ra ve Tem'in birlikte ele alındığı bir bölüm vardır. Bu Mitolojik anlatımda söz konusu Tanrılar sadece 5. Grup'taki anlamlarıyla karşımıza çıkmaktadır. Eski bir Mısır yaradılış efsanesine göre:
Ancak hemen belirtelim ki, bu yoktan varoluşu ifade eden ilk başlangıç değildir. Bizim devremizin başlangıcıdır. Yani "Demir Çağı"nın başlangıcı...
Burada Tanrı Nu olarak ifade edilen sembol. Mu Uygarlığı'na karşılık gelmektedir. Mu ile ilgili bilgilerin kayıtlı olduğu tüm eski yazıtlarda, insanlığın ilk ana vatanının Mu olduğu açık bir şekilde dile getirilmiştir. Mu'nun sulara gömülmüş olmasından dolayı, Mu'nun sembollerinden biri de denizdir.
Mısır Kozmogonisi'nde Nu'dan, "tüm hayatın tohumlarım barındıran denizdir" diye sözedilmesinin nedeni de budur. Ayrıca "Nu" sözcüğü ile "Mu" sözcüğünün benzerliğine de dikkatlerinizi çekmek isterim.
Buradaki suyla ilgili anlatımlar, farklı toplumların kutsal kitaplarında da geçer. Örneğin Tekvin Bölümü'nde dünyanm yaradılışıyla ilgili ilk satırlar şöyle başlar:
Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. Ve yer ıssız ve boştu; ve enginin yüzü üzerinde karanlık vardı; ve Allah'ın Ruhu suların yüzü üzerinde hareket ediyordu. (Tekvin Bap 1/1-2)
Kutsal kitapları bilimsel bulgularla karşılaştıran birçok araştımıacı, dünyanın yaradılışı ile ilgili olduğu varsayılan bu metinlerde geçen suların ne anlama geldiğini bir türlü bulamadıkları için, evrenin bu başlangıç aşamasında bir gaz kütlesi ile dolu olduğunu ve orda suyun bulunduğunu söylemenin tamamen bir hata olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Burada hesaba katılmayan mesele söz konusu metinlerde anlatılan başlangıcın hangi başlangıç olduğudur. Burada dile getirilen başlangıç dünyanın ilk varoluşu değil, dünyanın Tufan sonrası yeni bir çağa geçtiği dönemdir. Ve burada geçen sular kavramı mecazi değil, reel bir kavramdır. Bilinen anlamıyla dünya üzerindeki birçok bölgenin Tufan sırasında sular altında kalmasını anlatmaktadır.
Kaldığımız yerden devam edelim...
Efsanenin ayrıntılarında da bu konuyla ilgili hayli önemli ipuçları bulunmaktadır.
Efsaneye göre:
isyan eden bu halk hakkında efsanede başka bir bilgi ya da ipucu verilmez. Bu da, efsanede sözü edilen halkın bizim devremize ait bir halk olmadığı fikrini destekler. Bu efsanede anlatılanlar, Mu Uygarlığı'nın varlığını sürdürdüğü dönemlerde hayli ileri düzeyde bir kültürün dünyaya hakim olduğundan söz eden ezoterik bilgi ve kayıtlarla büyük bir paralellik gösterir.
"Nu"dan sonra "Ra" yönetimi ile anlatılmak istenen "Atlantis Dönemi"dir Gerçekten de Atlantis'in ilk dönemlerinde Mu Kültürü'nün hakim olduğu hayli ileri düzeyde bir yaşam düzeyinin mevcut olduğunu, ancak zaman ilerledikçe bu kültürün dejenere olmaya başladığını biliyoruz. Efsanede bu husus, mitolojik bir üslupla sembolik olarak anlatılmıştır.
Efsanedeki bu mitolojik anlatım üslubu içindeki sembolleri alt alta maddeler halinde sıralayalım:
"Ra'nın genç ve şevkli olduğu günler": Atlantis'in ilk dönemleridir.
"Barış sever yönetim": Atlantis'teki Altın Çag'ı anlatır. Ancak zamanla bu gidiş negatif anlamda bir iniş göstermiştir. Atlantis'in son dönemlerine doğru çıkan pozitif negatif çatışması en sonunda ciddi bir savaşa dönüşmüştür ki, efsanede bu durum, açıkça şu satırlarla belirtilmiştir:
"Ancak yaşı ilerledikçe kendisine bağlı olanlar onun zayıfladığını hissedip ona başkaldırarak isyan etmişlerdir."
Efsane bu isyandan sonrasını özetle şöyle anlatır:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder