29 Haziran 2019 Cumartesi

Hermesin kehanetleri

HERMES TRİMEGİSTES'İN
KEHÂNETLERİ 
Saf felsefe ruhsal çabadır sürekli tefekkür yoluyla, tek tanrı Atum'un hakikat bilgisine erişmek için!
💎
Ama şimdi kehânette bulunarak diyorum ki; gelecek zamanlarda
hiç kimse tek bir amaç uğruna ve
kalb temizliğiyle;
Felsefenin peşinde olmayacak.
💎
Kıskanç ve hasis tabiatlı olanlar, engelleyeceklerdir insanın keşfetmesini; paha biçilmez
ölümsüzlük nimetlerini.
💎
Felsefe, yolunu şaşıracaktır anlaşılması zorlaşacaktır;
yozlaşmış olacaktır.
Aldatmaca görüşlerle; büyük güçlükler içinde kalacaktır.
Aritmetik, Müzik, Geometri gibi,
içinden çıkılmaz bilimler arasında.
💎
Saf felsefeyi öğrenen kişi araştırır bilimleri, hayal mahsulü teoriler gibi görmez Atum'a adanmış bilgiyi.
Çünkü o bilgidir ki, belirler denizlerin derinliğini ve ateşin güçlerini, ve fiziksel cisimlerin büyüklüğünü.
Bunlar saygı dolu bir huşû verir, Yaratıcının ustalığı ve bilgeliği karşısında!.
💎
Çünkü müziğin esrârı tanıklık eder:
Yüce sanatçının emsalsiz dehâsına; güzel bir âhenkle
birleşmiştir her şey
{ TEK BİR BÜTÜN İÇİNDE! }
💎
Tatlı nağmelerle dolup taşarak Atum'u sevmek düşüncede..
Kalbden ve katışıksız biçimde ve onun iradesinin erdemliliğini izlemek.
Felsefe budur!
Gölge düşürmeyen!
Amaçsız fikirleri destekleyen zorlayıcı arzuların.
💎
Ancak, şimdiden görüyorum ki, gelecek zamanlarda; zeki ve entellektüel kişiler, yanlış yola sevk edecek insan zihinlerini
onları:
SAF FELSEFE'den SAPTIRARAK!
Bizim kutsal adanmışlığımızın etkisiz olduğu, kalb'den hissedilen dindarlığımızın ve Mısırlılar'ın Atum'u ululadığımız, özenli hizmetimizin, ödül
getirmeyen, boş bir çaba olduğu öğretilecek!
💎
Mısır; Göklerin bir suretidir ve Kozmos bütünüyle burada ikamet eder, burasıdır mâbedi!.
Ama tanrılar yeryüzünden gidecekler ve gökyüzüne
dönecekler, ruhsallığın eski vatanını geride bırakarak.
💎
Mısır, terkedilmiş ve ıssız kalacak tanrıların mevcudiyetinden yoksun.
Yabancıların eline düşecek; bizim kutsal adetlerimizi yadsıyacak olan.
💎
Bu kutsanmış tapınaklar ve türbeler ülkesi, cesetlerle ve cenazelerle dolacak!
Kutsal Nil, kanla köpürecek ve suları yükselecek,
Dökülen kanlar pislik içinde!
Bu sizi ağlatıyor mu?
Daha beteri gelecek!
💎
Bu ülke bir zamanlar;
{ İnsanlığın Ruhsal Öğretmeni} idi, bu ülke ki; öyle sevmiş ve adamıştı kendini tanrılara, onlar bile tenezzül etmişlerdi yeryüzünde ikamete.
💎
Şimdi söylüyorum sizlere; bu ülke
zulümde geri bırakacak diğerlerini
ölülerin sayısı, yaşayanları kat kat aşacak ve hayatta kalanlar,
Mısır'lı sayılacaklar, sadece dillerinden dolayı, çünkü davranışlarında; başka bir ırkın insanlarına benziyecekler.
💎
Ah Mısır! Dininden hiçbir şey kalmayacak; boş bir masaldan başka.
Buna kendi çocukları bile inanmayacaklar; geriye hiçbir şey bırakılmayacak; bilgeliğini
anlatacak eski mezar taşlarından başka.
💎
İnsanlar yorulmuş olacaklar ve vazgeçecekler görmekten, saygı dolu bir hayranlığını hak ettiği EVREN'in.
💎
Ruhsallık! Bütün nimetlerin en büyüğü; sonuna gelmenin işaretlerini verecek, ve itibar
görmeyen bir yük gibi algılanacak, dünya artık sevilmeyecek. Atum'un emsalsiz eseri olarak onun ilksel mükemmelliğinin şahane bir anıtı;
Tanrısal iradenin bir aracı, ululaması ve şükretmesi için görenlerin.
💎
Mısır yoksul kalacak, her kutsal ses susturulacak, karanlık aydınlığa tercih edilecek!
Gözler, gökyüzüne çevrilmeyecek!
💎
Saf olanların aklını kaçırdığı düşünülecek ve saf olmayanlar bilge diye saygı görecekler.
Deli'ye cesur gözüyle bakılacak ve kötüler iyi sayılacak.
Ölümsüz Ruh'un bilgisine gülünüp yadsınacak!
Göklere lâyık, saygı dolu sözler ne duyulacak, ne kabul edilecek!
💎
İşte Ben, Üç Kere Yüce Hermes; İnsanların ilki,
Erişmek için {TÜM} bilgiye; kazıdım Tanrıların sırlarını bu taş tabletler üzerine...
Kutsal semboller ve hiyerogliflerle
ve onları sakladım gelecekte bizim kutsal bilgimizi arayacaklar için; her şeyi gören zihin vasıtası ile şâhitlik ettim:
Bizzât, göklerin görünmez yüzüne
ve tefekkür yoluyla eriştim HAKÎKAT BİLGİSİNE!.
İşte bu bilişle yazıyorum:
TÜM BU MISRÂLARI!.
HERMES TRİMEGİSTES
{ ÜÇ KEZ BİLGE }

28 Haziran 2019 Cuma

Her türlü fikri hemen reddetmeyin

** KIRLANGICIN AŞKI **
Kırlangıcın biri, bir adama âşık olmuş. Pencerenin önüne konmuş, bütün cesaretini toplamış, röfleli tüylerini kabartmış, güzel durduğuna ikna olduktan sonra, küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş. 
Tık….. Tık……Tık…. 
Adam cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle uğraşıyormuş. Meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan? 
Minik bir kırlangıç! 
Heyecanlı kırlangıç, telaşını bastırmaya çalışarak, derin bir nefes almış şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış.
Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini niçinini sorma.
Uzun zamandır seni izliyorum.
Bugün cesaret buldum konuşmaya.
Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.
Adam birden parlamış: Yok daha neler?
Durduk yerde sen de nerden çıktın şimdi?
Olmaz, alamam, demiş. Gerekçesi de pek sersemceymiş:
Sen bir kuşsun! Hiç kuş, insana âşık olur mu?
Kırlangıç mahcup olmuş. Başını önüne eğmiş.
Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha şansını denemiş:
Adam, adam! Hadi aç artık şu pencereni.
Al beni içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam!
Adam kararlı, adam ısrarlı: Yok, yok ben seni içeri alamam demiş. Biraz da kaba mıymış, neymiş lafı kısa kesmiş.
İşim gücüm var, git başımdan.
Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç son kez adamın penceresine gelmiş:
Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda.
Aç şu pencereyi al beni içeri.
Yoksa sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım.
Çünkü ben ancak sıcakta yaşarım.
Pişman olmazsın, seni eğlendiririm.
Birlikte yemek yeriz, bak sen de yalnızsın, yalnızlığını paylaşırım, demiş.
Adam bu yalnızlık meselesine içerlemiş. Pek bir sinirlenmiş: 
Ben yalnızlığımdan memnunum, demiş.
Kuştan onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş.
Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.
Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra kendi kendine itiraf etmiş:
Hay benim akılsız başım; demiş. Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki?
Şimdi böyle kös kös oturacağıma, keyifli vakit geçirirdik birlikte.
Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendi kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş: Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir hayat sürerim.
Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş.
Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama……Onunki hiç görünmemiş.
Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna.
Kırlangıç yokmuş! Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş. Olanları anlatmış. Bilge kişi gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:
“KIRLANGIÇLARIN ÖMRÜ 6 AYDIR….”
HAYATTA BAZI FIRSATLAR VARDIR, SADECE BİR KEZ ELİNİZE GEÇER VE DEĞERLENDİRMEZSENİZ UÇUP GİDER!
HAYATTA BAZI İNSANLAR VARDIR, SADECE BİR KEZ KARŞINIZA ÇIKAR; DEĞERİNİ BİLMEZSENİZ KAÇIP GİDERLER!
VE ASLA GERİ DÖNMEZLER!
Dikkatli olun….
Farkında olun…..
Ve bir düşünün bakalım;
Acaba "SİZ" ... bugüne kada

23 Haziran 2019 Pazar

Cinsellik..

İnsanın başlıca üç içgüdüsünden biri üremedir. Diğer iki önemli içgüdü, korunma ve beslenmedir. İnsanın, ailenin klan, soy, boy hatta milletlerin önemli kavgaları, korunma ve beslenme çerçevesinde olmuştur. Üreme içgüdüsü, diğer bir deyimle cinsellik ise, memeliler türünden geldiği söylenen insanın en zorluk çektiği alanlardan biri olmuştur. Tarih boyunca insan cinsel yaşamını toplumsal, kültürel ve dinsel çerçeveler içinde şekillendirmeye, kurallara bağlamaya çalışmıştır.
Genelde insanın "cinsel içgüdüsü"nün, insanın evriminde, başlangıçta en "hayvansı" özelliği olarak karşımıza çıktığı ileri sürülür. Bu varsayımda diğer memeliler göz önünde tutulur. Ancak kanımca diğer memelilerin "östrus" devri denen, takvim yılının belli günlerini kapsayan, kızışma dönemleriyle bağlantılı olan cinsel davranışları, tabiatın mükemmel dengesi içinde oldukça düzenli bir şekilde cereyan eder. İnsan ise her zaman cinselliğe açıktır. İnsanın cinsel yaşamı tabiat tarafından sınırlandırılmamıştır. Kanımca bu yüzden insan, hangi kurallar çerçevesinde cinsel dürtülerini doyuracağı yönünde sıkıntı çekmektedir. Bu yüzden cinsellikte rekabet, kıskançlık, zor kullanma, insanlığın başlangıcından günümüze süregelen sorunlardandır.
Bizim toplumumuzda cinsellik sadece çifti değil, çiftin ailelerini, yakın çevresini, hatta hiç tanımadığı insanları ilgilendiren bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Değişik nedenlerle birçok kişinin karışmasıyla, çiftin cinsel yaşamı daha da karmaşık sorunlar yumağına dönüşmektedir. İçinden çıkılmaz hale gelen cinsel sorunlar sonucunda, bazen gazetelerde okuduğumuz gibi cinsel yaşam, şiddet, cinayet, intiharla, mahkeme, hastane, mezarlık ve hapishanede noktalanmaktadır. Bu yazı dizimizde Antik Çağ uygarlıkları grubu olarak Avrupa Asya arasında sıkışıp kalmış bizlerin yaşadığı cinsel travmaların tarihsel sürecini inceleyeceğiz.
Orta doğu toplumlarında cinsel ahlak anlayışına göre genel olarak erkek tümüyle özgür (Türkiye’de erkeğin özgürlük alanı kısmen sınırlıdır), kadın ise baskı ve şiddet altındadır denebilir. (Türkiye ne tam olarak Ortadoğulu ne Avrupalıdır orta Asya toplumu olan bizlerin kendimize ait cinsellik geçmişi de vardır bu yüzden bu gruba kısmen dahildir). Örneğin iffet, kadın için gerekli bir fazilet olduğu halde, erkek için üstünde durulmaması gereken bir olgu olarak görülmektedir. İffetsiz bir kadın toplum tarafından namussuz olarak yargılanmaktadır. Erkek için ise iffetsizlik bir sorun oluşturmamaktadır. Bu değer yargısının sonucunda kadınlar üzerinde korkunç bir baskı oluşmaktadır. Bu durum iki cins arasın da sonuçta bir yerde bir anlaşmazlığın ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Cinsel ahlakla ilgili her toplumun yazılı olmayan kanunları vardır. Ve her toplumdaki cinsel ahlakla ilgili yazılı olmayan kurallar, o toplum için yazılı kanunlardan daha geçerlidir ve bunların değişimi zaman içinde çok yavaş olarak gelişir. Bizdeki kadının iffetli olması değeri de uzun zaman aralığında gelişmiştir.
Cinsel ahlaka, binlerce yıllık insanlık tarihinde daha çok dini açıdan bakılmıştır. Toplumların cinsel ahlakla ilgili kuralları daha çok dini kurallar çerçevesinde oluşmuştur. İnsanlar cinsel dürtülerini yönlendirirken "doğruyu" "yanlışı" bulmak için tanrısal güce başvurmuşlardır. Antik çağda tanrılar, daha sonra tek tanrılı dinlerde Tanrı yol gösterici olmuştur. Cinsel ahlak da bu şekilde belirlenmiştir, denebilir. Bu belirlenen kurallara uymayan insanlar, yakalandıklarında cinsel ahlaksızlık nedeniyle cezalandırılmışlardır.
Avrupa kültürünün cinsel ahlak temelini irdelemek İstersek, onu oluşturan Hıristiyanlık ve Roma İmparatorluğu’ndan önceki Antik Yunan'ı incelememiz gerekir. Antik Yunan'ı ele aldığımız da hemen karşımıza cinsel sapmalarla dolu Yunan mitolojisi çıkar. Önce bu kültürün temel taşlarını incelemeye başlayalım.
Antik Yunan mitolojisinde tanrıların aşkları ve cinsel sapıklıkları eşcinsellik, sodomi, sadizm, mazohizm, igfal gibi konular çok işleniyordu. (kendime şaşırdım bunları yazarken neler biliyormuşum ben 😊)Yunan tanrılarının cinsel sapıklıkları insanlara örnek oluyordu. Bütün bu sapmalarla dolu cinsel yaşam sanat eserlerine de yansıyordu. Eski Yunan vazo resimlerinde sübyancılık, eşcinsellik, cinsel birleşme pozisyonları, topluca yapılan cinsel birleşme orjileri, yani grup seks sahneleri bütün ayrıntılarıyla cinsel organlar görülecek şekilde çizilmiştir.
O zamanki toplumda önemli yer tutan fahişelerle genelevlerde birleşme şekilleri tüm ayrıntılan ve çeşitliliği ile resmedilmiştir. Hem de saray duvarlarına.
Asillerin evlerinde duvarlar cinsel birleşme resimleriyle süsleniyordu. Cinsellik toplum yaşamındaki yerine geniş bir şekilde görsel sanatların her kolunda yerleşiyordu. Diğer bir deyimle cinsellik, bugün bizde algılandığı gibi ayıp, utanılacak, saklanacak bir şey olarak algılanmıyor, doğallığı içinde toplum yaşamında ön plana çıkarılarak yaşanıyordu. Cinsel sapma ve sapıklıklara, bugün bizim toplumumuzda bakıldığı gibi bakılmıyordu.
O devirde cinsellik ve üreme yaşamın kaynağı olarak görülüyordu. Bu nedenle cinsellik ve cinsel birleşme tanrısal bir eylem olarak kabul ediliyordu. 21. yüzyıl başında Batı'da, o zamanki cinselliğe bakış açısını paylaşan, yani cinselliğin tanrısal bir olgu olduğunu düşünen çok kimse vardır denebilir. O zamanki cinsel yaşamla ilgili bilgileri sanat eserlerinden ve günümüze kalmış yazılı belgelerden öğrenebiliyoruz. Öğrendiklerimiz de ağzımızı genel anlamda açık bırakmaktadır.
İki bin yıl öncesine kadar yaşamış ve cinselliği özgürce yansıtan sanatçılar herhalde terbiyesiz ve ahlaksız olarak nitelenemezler. O zamanlarda yaşamış insanların o günkü şartlar altında fikir ve görüşlerini yansıtmışlardır. Her devri kendi koşulları içinde değerlendirmek doğru olur.
Toplumların kültürel değişimleri sonucu cinsellikle ilgili değer yargılarının farklılıklar göstermesi, değişmesi olağandır. Doğru ve yanlış zaman içinde değişir. Bugün içinde bulunduğumuz toplumun değer yargıları ile o günkü insanları şu veya bu şekilde değerlendirmek gerçekçi ve doğru olmaz. Dolayısıyla o zamanlardan kalan eserleri kendi koşullan içinde değerlendirmek akılcı olur. Kısacası söylemek istediğim bu antik yunanlar az değillermiş 😊

Kaynak : Antik Çağ'dan Günümüze Avrupa'da Cinsellik Tarihi 1 Dr. Akif Poroy, Dharma Yayınları, 2010