28 Ekim 2017 Cumartesi

Ruh can..

"Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir. 
İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır. 
Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır. 
Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır. 
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz. 
İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin gömülmesidir. 
Seneler cildi buruşturabilir. 
Fakat heyecanların teslim edilmesi ruhu buruşturur. 
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar. 
İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır. 
Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz. 
Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. 
Çıktıkça yorgunluğunuz artar. 
Nefesiniz daralır, ama görüş alanınız genişler".

 William GLADSTONE


Zaman.

Böyle bişi oluyor..mutasyona uğruyorsunuz....

BU DÜNYADA BİR RÜYADA OLDUĞUNU BİLEN NASIL BİR HAYAT YAŞAR? 
Herkes gibi yaşar...
Ancak herkes gibi duygulanmaz, algılamaz ve istemez...
Bilen kişi hayatın yani rüyanın akışına karışmaz, hiçbir olayı, kimseyi yargılamaz... 

Dünyanın hiçbir alanına ne maddi ne manevi hiçbir yatırım yapmaz, 
hiçbir şeyden ve kimseden medet ummaz...
Hiçbir şeye bağımlı değildir, hiçbir ritüeli, dini, inancı savunmaz...
Hem yalnızdır hem de tüm kainatı içinde barındırır...
Kitleleri yönetmez... 
O hazır olduğunda öğrencisi onu bulur...

Salt boş bir testi misali sadece ikiliksiz olan GERÇEĞE hizmet eder, 
ikilikli yaşamlara gerçeklik vermez...
Kendi yaşamıyla örnek olur, öğretir gerçeği ama vaazlar vermez...
Kendi zihninde daima dünyanın ayartmalarının farkındadır 
ve en yüksek dikkat ile onların ağına tekrar düşmemek için gayret eyler...
Bazen sendelese dahi O daima korunur...

Doğa onun için ikiliklerin aynasıdır ve ondan öğrenir ….
ama ona ne tapar ne de romantik duyguların eşliğinde ondan büyülenir... 
O bilir, her şeyin ve herkesin tek bir ruhun yansıması olduğunu
ve ona göre tüm süslerden arınmış bir algı ile bakar dünyaya...
O bilir, dünyada olmuş ve olacak gibi görünen hiçbir şeyin GERÇEKLİKTE olmadığını 
ve tüm görüngelerin bir illüzyon olduğunu. 
Tıpkı çöldeki serap gibi...

O bilir, mucizelerin taşıyıcısı olduğunu ve onları ayrımsız bu dünyaya armağan eder...
O bilir, TEK OLANIN nefesi bir vahiy olarak indiğinde 
zihnine Birliğin düğününün gerçekleştiğini 
ve en üst “makamda” dünyaya hizmet etmesi gerektiğini...

O bilir, TANRI ile BİR olarak yeryüzünde iz sürdüğünü ve uyanışın çanlarını çaldırdığını...
Ve bu yola başını koymuştur, postunu bağışlamıştır 
çünkü O bilir, ölen bedendir RUH olan sınırsız ve ebedidir...
ALINTIDIR

Vücud..

BEDEN ÜLKESİNİ YAHUT BİR ÜLKEYİ YÖNETMEK

İmam Gazzali (k.s) şöyle demiştir:Kulun kendisine aid ülkesi , kalbi ve kalıbıdır. Ordusu;şehveti,heves ve gadabdır. Emrindeki raiyyesi ve yönettiği halkı; lisanı, iki gözü ve iki eliyle diğer organlarıdır. Kul bunlara sahip olup onların emrine girmediği zaman hükümranlığı, bir melikin kendi halkını yönetmesi seviyesine ulaşmış olur.

Şeyh Sa’di (r.a) şöyle demiştir:

Senin vücudun iyi ve kötü ile dolu bir şehirdir.

Sen onun sultanısın, akıl da bilge veziri.

Bu şehirde başıboş alçaklar vardır,

Bunlar kibir, sevda ve hırstır.

Sultan kötülere meylü muhabbet ederse ,

Akıllı insanlarda rahat ve huzur nasıl kalır?

Bir de onun başarılı yönetimine insanların hiç birine muhtaç olmaması, aksine insanların ona uzun ve kısa vadede ihtiyaç duyması eklenecek olursa o alem-i arzda melik sayılır.Bu,peygamberlerin rütbesidir.Çünkü onlar,ahiret hayatını mamur etmenin yolunu bulmakla Allah’dan başka her şeyden müstağni olur,hiç kimseye ihtiyaç duymazlar, aksine herkes onlara muhtaç olur.Bu sultanlıkta peygamberleri, varisleri olan alimler takip eder.Alimlerin saltanatları,Allah’ın kullarını irşat etmeğe ve aydınlatmağa güçleri yettiği ve kendileri irşada muhtaç olmaktan uzak bulundukları kadardır.Bu saltanat , kula mülkünde ve gerçek saltanatında ortağı bulunmayan gerçek Melik Cenab-ı Hak tarafından verilmiştir.Aksi halde kulun hiçbir sultanlığı olmaz.



27 Ekim 2017 Cuma

--3--

Şans ve eşzaman


Süper bilinciniz, hayatınız boyunca düzenli olarak tecrübe ettiğiniz iki temel fenomeni açıklar: “Şanslı Olmak” ve “Eşzamanlılık”. Süper bilincinizi ne denli çok kullanırsanız, söz konusu muhteşem duyguları da o denli çok tadarsınız.


Şanslı olmak, hayat yolunda mutluluk verici keşifler yapmaktır. Ne zaman sürekli hayal ettiğiniz bir hedefiniz olsa, hayatınızda mutluluk verici ve beklenmedik olaylar da o denli çok olmaya başlar. Bunların her biri, hedefinizi daha kolay elde etmenize yardımcı olacak olan olaylardır. 


Daha önce hiç bilmediğiniz bir konuda bir gazete makalesi okuyabilirsiniz veya birileri size böylesi bir konuda bazı şeyler anlatabilir. Hatta belirli bir problemin çözümünü veya kilit bir sorunun cevabını herhangi bir televizyon programını seyrederken bile bulabilirsiniz. Bazen de meydana gelmesi gereken herhangi bir geçici başarısızlığı bile tecrübe edebilirsiniz.


Düzenli olarak tecrübe edeceğiniz fenomen, eşzamanlılıktır. 


Bu, kâinatın değişmez bir kuralı olan Neden-Sonuç Yasası’ndan farklı bir oluşumdur.


Neden-Sonuç Yasası’na göre; her şey belirli bir nedenden ötürü meydana gelir ve her sonucunda belli bir nedeni bulunur. 


Eşzamanlılık olgusu sayesinde, aynı zamanda meydana gelen iki farklı olay arasında oluşan ilişkiyi, kendi kişisel hedeflerimizi yerine getirme açısından kullanma fırsatını elde ederiz.


Bilincimiz 3 boyut olarak ifade ediliyor;


1-Uyku ve Uykudaki rüya hali

2-Uyanıklık hali

3-Üst bilinç(Süperbilinç) hali


Yani,şu an ,uyanık iken rüya görmekteyiz.Bunu idrak etmemiz ancak bilincimizi süper bilinç konumuna (Samadhi,aydınlanma,ermişlik,nirvana,uyanış,budha) çektiğimizde mümkün olabiliyor.


Yüce olma, arınma bilinci; Tasavvufda, "Allah'ın, kendisinden insana üflediği ruhun" bilinci.


(Farkındalık) esas olan, başlangıçta mevcut olandır. O, başlangıcı, sonu ve başı olmayan değişmez olan asli hâldir. O bütün eylemlerin ortak matrisi(ana kalıbı)dır. 


Farkındalık, bilincin bütününe, zihnin bütününe derinlemesine işleyen , direkt iç görüdür. Farkındalık bir bütün olarak bilincin farkında olmak , tanımak, kavramaktır. Zihin olaylarla ilgilenir, farkındalık ise zihnin kendisi ile ilgilenir. 


Zihnin beş duyusu ve dört fonksiyonu –bellek, düşünce, anlayış ve benlik ; Beş unsur- toprak, su , ateş, hava ve eter(esir); Yaratılışın iki yüzü-madde ve ruh, hepsi farkındalık içinde yer alır. 


İçerik hoşlanıp hoşlanmama gibi duygusal tercihlerden uzak olarak gözden geçirildiğinde , bunun bilincinde olmak farkındalıktır.” 


Farkındalığın yükseltilmesini amaçlayan bütün yöntemlerde temel teknik, durup dinlenmeden eylem halinde bulunan zihnin bu sonsuz vıdı vıdısını yavaşlatmak ve giderek en aza indirmektir. 


Üst bilincin ( ortak bilinç/ sonsuz zihin ) Gücü 


Sadece tek bir üst bilinç vardır ve var olan her şeyin bilinci ona bağlıdır.


İlk andan beri var olmuş olan bütün varlıkların deneyimlerinin bilgisine sahiptir. 


Evrensel zihin sonsuz zekâya ve ihtiyaç duyulan tüm cevaplara sahiptir. 


Keşiflerin kaynağıdır. 


Potansiyeller içerir. Yaratıcı düşüncenin beslenme alanıdır. 


Hedeflere ve üzerine koyulan niyete ulaşılmasına yardım eder. 


Mega kompütür gibi kendisine bağlı küçük bilgisayarların faaliyetlerini bir orkestrayı yönetir gibi uyum içinde tutar. 


Hedefinizi bilinçaltına aktardığınızda üst bilinç buna uygun şekilde cevap vermeye başlar. 


İçinde bulunduğunuz duygu ve düşünce durumuna uygun olarak ilgili kişileri ve olayları eş zamanlı olarak yaşamınıza çeker. Sizi güçlendirecek dersler hazırlar. 


Üst bilincin nasıl iş gördüğünü anladığınızda başarının şansa bağlı olmadığını fark edersiniz.


İnsan “ben” diyebilen tek varlıktır. İçe bakış yapabilen ve sembolik düşünebilen bir varlık olarak; “Ben nerede? Bedenin içinde mi?” Hayır, o da ruhun içinde yani süper bilinçte.


Bedeniniz nerede?


-Süper bilincinizde.


Düşünceleriniz nerede? Şu anda bulunduğunuz oda nerede?


-Süper bilincinizde.


Yıldızlar, galaksiler, güneş ve ay nerede?


-Hepsi süper bilincinizde.




Hintli bilginlerin dediği gibi ;


“Bir şeyi bilmekle her şeyi bilebilirsin” ve bu tek şey senin kendin, senin süper bilincin.


---2---

(Dharana Konsantrasyon teknikleri,sy:201)


Sigmund Freud'un üç temel zihin kategorisine, yani “Ego”, “İd” ve “Süper ego” ya, NLP’nin kurucuları Richard Bandler ve John Grinder bilinçdışını da ekleyerek dörde çıkarmış.


Sigmund Freud’un “süper ego” adını verdiği dördüncü düşünce boyutu, Ralph Waldo Emerson tarafından “ruh üstü” olarak adlandırılmıştır. Freud’un öğrencilerinden Alfred Adler, buna “kolektif bilinç üstü alan” derken, Freud’dan ayrılan Carl Gustav Jung “Supra Bilinç” adını vermiştir.


Bu unsura Napoleon Hill tarafından “Sonsuz Zekâ” adı uygun görülmüştür. Kendisi aynı zamanda, Amerika’daki tüm başarılı insanların bunu kariyerleri boyunca kullandığını ve en büyük başarılarını bu “Sonsuz Zekâ” sayesinde elde ettiklerini rapor etmiştir.


İtalyan psikolog Roberto Assagioli ve diğerleri buna “bilinç üstü zihin” veya “Tanrı Zihni” adını vermektedirler. 


Ona hangi ismi uygun görürseniz-görün, o, istediğiniz her an ulaşabileceğiniz ve sayesinde arzuladığınız hedefleri elde edebileceğiniz evrensel bir güçtür.


Gelişmelerin kaynağı


Büyük bestekârlar, bestelerini yaparken süper bilinç zihinlerini harekete geçirerek ondan faydalanmışlardır. Mozart, kâğıda dökmeye başlamadan önce, bütün bir operayı notası notasına zihninde canlandırıyordu. Ardından zihnindeki operayı, tek bir hata yapmadan kâğıda döker ve halk önünde çalardı. Müzik tarihinde buna benzer bir olaya henüz rastlanmamıştır.


Beethoven en büyük bestelerini sağır olduktan sonra yapmıştır. Bestelerini kâğıda dökmeden önce, onları zihninde duyar ve görürdü. 


Fizikçi Stephan Hawking, Lou Gehrig hastalığının pençesine o denli düşmüştür ki, tek bir harf yazmak için bile özel bilgisayar kullanmaktadır. Buna rağmen, süper bilinç zihnini kullanarak, “Zamanın Kısa Bir Tarihi” adlı kitabıyla dünyanın en çok satan yazarları arasına girmiştir.


Mimar Sinan yada Mevlana gibi büyük isimlerin bugün bile hayranlık uyandıran yaşam, vizyon ve süper bilinçlerinin yansımalarını fark etmiyor musunuz?


Büyük mucit


Thomas Edison, hayatı boyunca, neredeyse tamamı seri üretime geçmiş 1.093 adet icadın patentini Amerikan Patent Dairesi’nden almıştır. 1931 yılında hayata gözlerini yumduğunda, Amerikan iş gücünün tamı tamına altıda biri, Thomas Edison tarafından icat edilmiş ürünlerin imalatı ve dağıtımı için çalışıyordu.


Edison, kariyeri boyunca süper bilinç zihninden oldukça fazla yararlanmıştır. Böylelikle çözümsüz görünen sorunları rahatlıkla aşabilmiş ve elektrik, sinema, ses kaydı ve iletimi ilke yüzlerce başka alanda tarihin en önemli gelişmelerine imza atmıştır. Edison süperbilinç zihniyle iletişime girebilmek amacıyla gün içinde sık sık uykuya yatar ve sonra da icatlarını gerçekleştirirdi.


Bilinçli olmak..

SÜPERBİLİNÇ ( Bilinçüstü = Süperfarkındalık ) ;  -1

Evrenin bütünüyle bağlantılı, kendini bilen, kozmik kaynağına duyarlı bilinç. 

Süper bilinç binlerce yıldır biliniyor ve üzerinde tartışılıyor. Ancak geçen bu zamanın büyük kısmında yalnızca mistiklerin ve bilgelerin gizli bilgisi olarak kalmıştır.

O zamanlar ona erişmek o kadar kolay değildi ve eski çağların mistik okullarında yıllar süren sıkı bir öğrenim döneminden geçilmesi gerekiyordu. Süper bilince ilişkin bilgilere ancak son yüz yılda biraz daha rahatlıkla erişmek mümkün olmuştur.

"Zihinsel yapıda bilinçüstü; zihin deha,ilham,sezgi,öngörü vb. gibi en yüksek şeylerin kaynağıdır. 

Bütün büyük düşünceler ve yüksek fikirler zihnin bu bölümünden gelir. 

İnsan tekamülünün kaynağı burasıdır. İnsan tekamülü, asalet, spritüel deneyim, şefkat, insanlık, adalet, özgeci aşk, diğerkamlık, merhamet, sevgi vb. ile ilgili yüksek fikirler bilinçüstü zihinden gelir. 

Evrensel sevgiye ve iyi insanlık duygusuna bilinçüstü zihin aracılığıyla ulaşılır.

26 Ekim 2017 Perşembe

Saflık..

Karanlık gökyüzünde yıldızların yoğunlaştığı kuşağı süt dökülmüş yola benzetmek...

Milky Way ,Samanyolu galaksisinin ingilizcedeki adı,türkçe'ye birebir çevrildiğinde "sütlü yol" oluyor, fakat sebebi ilginç;

Bu terim ve dolayısıyla Batı kültüründe Samanyolu için kullanılan "Süt Yolu" terimi eski Yunan mitolojisindeki bir mitosdan kaynaklanır.

Bir gece, Zeus ölümlü bir kadından yaptığı oğlu Herakles'i, farkettirmeden uykuya dalmış olan Hera'nın göğsüne koyar. 

Bebek Herakles, Hera'nın memelerinden akan sütü içecek ve böylece ölümsüz olacaktır. Fakat Hera gece uyanıp tanımadığı bir bebeği emzirdiğini farkedince onu fırlatıp atar ve boşalan memesinden çıkan süt de gece gökyüzüne fışkırıp akar. 

Hikayeye göre, işte geceleyin gökte sönük bir ışıkla pırıldar halde gördüğümüz “Süt Yolu” (Türkçe’de Samanyolu) denilen kuşak böyle oluşmuştur.

Dalga..

Okyanus ve dalgalar arasındaki farkı düşünüyorum.
Su yükselirken su, inerken yine su,
onları nasıl ayırabileceğime dair
bana bir ipucu verebilir misin?

Birisi “dalga” sözünü icat etti diye
onu okyanustan ayırmam mı gerekir?

İçimizde Gizli Biri var;
tüm galaksilerdeki gezegenler
boncuk taneleri gibi onun elinden geçer.

Işıldayan gözlerle bakmak gereken
bir boncuklar dizisidir o.


Kabir

(On beşinci yüzyılda Hindistan’da yaşamış,
Benares’li Müslüman bir dokumacının oğlu)


Mezarlık.

İnsan kemikleriyle dolu buzul göl

✦ 1942’de Hindistan’da Himalaya dağlarının 5000 metre yüksekliğinde yer alan Roopkund Gölü’nün etrafında insan iskeletleri bulunmuştu.

✦ Yaz gelip de buzlar eridiğinde yüzlerce iskelet ortaya çıkıyor ve yerleşimin olmadığı bu kadar yüksek bir noktada bu kadar insanın ölümüne neyin yol açtığı bilinmiyordu.

✦Bu konudaki teoriler salgın hastalıklardan toprak kaymasına, ritüel intiharlara kadar gidiyordu.

✦ 2004’te bölgeye yapılan bir keşifte bazı ipuçları elde edildi. İskeletler 9. yüzyılda yaşamış olan 200-300 kişiye aitti ve iki gruba ayrılıyorlardı. 

✦ Yüzükleri, mızrakları, deri ayakkabıları ve bambu sopaları yanlarındaydı. Kafataslarındaki kısa ve derin çatlaklar hepsinin aynı şekilde, yuvarlak bir cisimle kafalarına aldıkları darbelerle öldüğünü gösteriyordu.

✦ Uzmanlar, bu insanların kriket topu büyüklüğünde yağan doluların kafalarına ve omuzlarına isabet etmesi nedeniyle öldükleri sonucuna vardı. Bölgede kutsal bir yeri ziyaret için yola koyulan ve onların eşyalarını taşıyan hamallardan oluşan bir gruptu bu. Bir vadide, sığınacak bir yer bulamayan bu insanlar grup halinde ölmüştü.

Bölgeyi yazın ziyaret edecek olursanız, göldeki buzlar eridiği için iskeletleri hala görebilirsiniz...


25 Ekim 2017 Çarşamba

Sır..

Ve dünya dediğiniz şeyi, önce siz yaratmalısınız;

bizzat sizin aklınız, sizin imgeniz, sizin isteminiz,
sizin sevginizde şekil bulmalı o !

Friedrich Nietzsche


Frekans

Varlık ağacının çekirdeği ve meyvesi olarak görülen insandaki

"Hayat Ağacı" şeklinde ifade edilen yapılardan biri olan Akciğerler...

Ciğerlerimize dolan ilk nefesle dünyaya gelip, son bir nefesle veda ediyoruz dünya sahnesine. 

Beden kalıbındaki dünya yaşamımız bu iki nefes arasında.

Nefes, bedenle zihni birbirine bağlayan bağ, diri ile ölüyü birbirinden ayıran ayraç gibi...

Bu nedenle manevi geleneklerin hemen hemen hepsinde yer almıştı nefes egzersizleri ve mistik bilgelerce asırlardır dile getirilmişti nefes.

Hint inanışında “pranayama” (nefes kontrol sistemi) denmiş, Budizm’de “anasapanati” (nefesi dikkatle takip etme) meditasyonuyla nefesin önemine dikkat çekilmişti.

Tasavvufta ise; Allah, insanı şekillendirip ona ruhundan üflemişti.

Alemi bir nefeste yaratan Rahman’ın nefes bilincine ulaşanlar, bütün nefesle tek bir nefes olmaktaydı...

Her şey O'ndan..

"Alemin tümü,başından sonuna,birbirine bağımlı,birbirine kuldur.

Kendileri hakkındaki bilgileri ise,kendilerinden kendilerinedir.

Kendi hakikatları ise hiç bir zaman idrak edemeyecekleri ilahi bir sır nedeniyle kendilerinden doğmuş ve kendilerine aittir"

Şeyh-i Ekber Muhyiddîn-i Arabî’

Birlik..

Varlık ağacının çekirdeği ve meyvesi olarak görülen insandaki 

"Hayat Ağacı" şeklinde ifade edilen yapılardan biri olan Akciğerler...

Ciğerlerimize dolan ilk nefesle dünyaya gelip, son bir nefesle veda ediyoruz dünya sahnesine. 

Beden kalıbındaki dünya yaşamımız bu iki nefes arasında.

Nefes, bedenle zihni birbirine bağlayan bağ, diri ile ölüyü birbirinden ayıran ayraç gibi...

Bu nedenle manevi geleneklerin hemen hemen hepsinde yer almıştı nefes egzersizleri ve mistik bilgelerce asırlardır dile getirilmişti nefes. 

Hint inanışında “pranayama” (nefes kontrol sistemi) denmiş, Budizm’de “anasapanati” (nefesi dikkatle takip etme) meditasyonuyla nefesin önemine dikkat çekilmişti. 

Tasavvufta ise; Allah, insanı şekillendirip ona ruhundan üflemişti. 

Alemi bir nefeste yaratan Rahman’ın nefes bilincine ulaşanlar, bütün nefesle tek bir nefes olmaktaydı...

24 Ekim 2017 Salı

Özdemir Asaf..

Bir kadının dudaklarında değildir aşk.
Bedeninde hiç değildir.
Aşk, kadının göz kapaklarındadır.
Kadın, göz kapaklarında saklar o adamı.
Ne kadar yanarsa yansın canı, ağlayamaz bazen.
Sımsıkı yumar gözlerini.
Adam hep orda kalır.
Kadın, asla bırakmaz adamı.
Kadın, asla vazgeçmez ondan.

Kundalini..

Aydınlanmış ve aydınlanmamış insanlar arasındaki tek fark;

Aydınlanmamış insanlar, aydınlanmamış insan ve aydınlanmış insan diye bir kavramın varlığına inanmaktadırlar. 

Aydınlanmış insanlar ise, aydınlanmış insan ve aydınlanmamış insan diye bir şeyin olmadığının bilincindedirler. 


Zen özdeyişi


Hayattır şiir..

"Bir ağaç var içimde

fidesini getirmişim güneşten.
salınır yaprakları ateş balıkları gibi
yemişleri kuşlar gibi ötüşür." 

N.Hikmet

Telepat..

Telepati ya da Uzaduyum, bireyler arasında bilinen beş duyunun yardımı olmaksızın gerçekleştiği ileri sürülen bilgi aktarımı, 
zihinler arasında doğrudan iletişim olarak da tanımlanmış.
Telepati , zihin okuma,zihin yoluyla iletişim veya zihinsel olarak bir kişi veya grubu etkileme biçimini alabilir. 
Bazıları bilinçli olarak telepati uygularlar, ancak bilinçaltı seviyeden tüm insanlar etkilenir. 
Etkileşimde bulunduğunuz kişilerin düşünceleri 
sizi ve yaşantınızı etkileyebilir.
Her insanın atmosferi ya da Aura, 
söz konusu kişinin düşüncelerinin ve duygularının 
genel karakterine bağlıdır. 
Sonuç olarak, hiç kimsenin karakteri birbirine benzemez; 
bu nedenle, iki kişisel atmosfer birbirine tam olarak benzemez. 
Her insan kendi psişik atmosferine sahiptir.
Üç farklı telepati türü olduğuna inanılıyor:

___1. İçgüdüsel telepati

Bu tip telepati, en sıklıkla yaşanan tip
ve genellikle aile üyeleri, yakın arkadaşlar,
hatta hayvanlar arasında hissedildiği belirtilmekte...

Adından da anlaşılacağı üzere, 
sezgisel olan insanlar tarafından doğal olarak 
bu telepatik yetenek muhafaza edilmektedir.

İçgüdüsel veya duygu temelli telepati, 
üçüncü göz çakrasına 
veya 3.Çakra Manipura ( Solar Pleksus , Güneş sinir ağı) dayanıyor 
ve bir "bağırsak hissi" ya da sadece bir bilme olarak ortaya çıkabiliyor.

Arketip boyutlarıyla ve ruhların dünyasıyla ilişkili olan

Üçüncü Göz çakra 

telepati için merkez olarak biliniyor.
( Sanskritçe : आज्ञा) doğrudan cinsel işlevlerle bağlantılı olduğu için Ajna Chakra = Üçüncü göz = Epifiz bezi = Pineal Glandın
cinsel yoksunluk ile etkinleştirildiği belirtilmekte
Bu da büyücülerin ve falcıların 
bakire ve çocukların yardımını kullanmasının 
başlıca nedeni olarak gösterilmekte...

Hintliler alnına hala üçüncü gözü çiziyor 
- görünmeyen telepatik işaretlerin merkezi olarak...

___2. Zihinsel Telepati
Telepatinin bu biçimi, 

iki bilinçli zihin arasındaki düşünce aktarımını içerdiği için telepatinin en gerçek biçimi olduğu iddia edilmekte...
Bu telepati biçimi,
insanların sadece ne düşündüğünü bilmenin ötesine geçer 
ve aslında herhangi bir şeyi yüksek sesle söylemeden 
resimler, semboller veya kelimelerle sohbet etmenin bir yoludur.

Bu tür bir telepati kullanarak, 
mesajlar 
odalar, ülkeler ve hatta diğer galaksiler veya boyutlar arasında iletilebilir denilmekte 😊
Bu tip telepati, telepatik iletişimin merkezi olan 

Taç çakrasını kullanıyor.

___3.Ruhsal (ya da Ruh-Ruh) Telepati

Ruhsal telepati, telepatinin en üst şekli olup, 
medyumluk veya kanallık 
olarak bilinen duruma benzeyebilir.

Temel olarak fiziksel ve manevi dünyalar arasında bir aracı olarak zihninizi kullanmayı içerir.

Elbette, telepati için kullanılan başlıca çakra 
Üçüncü Göz çakra, 
ancak diğer çakralar iyi çalışmıyorsa, 
Üçüncü Göz bunu yapamaz

Bu nedenle, manevi telepati elde etmek için, 
tüm çakralara bağlanmalı ve hizalanmalıdır denilmekte...

Boğaz çakrası, 
vücudun herhangi bir diğer çakra noktasından daha fazla 
psişik duyu barındırdığından, 
psikolojik gelişme için 
dengeli boğaz çakrasının esas olduğu açıktır.

Şifacılar, şifa seanslarında kullanılan 
değerli bilgi ve becerileri kazandırdıkları için 
kendi boğaz çakralarına da özel dikkat göstermelidir. 

Tüm çakraları hizalamak, 
sağlıklı ve dengeli hale getirmek önemlidir, 

böylece psişik duyularımız 
eşit olarak bilgi üretip bunları işleyebilir. 

Ancak boğaz çakrasını beslerken, 
psişik santralımızın yüksek enerjisel bir hızda çalışmasını sağlayabilir, 
böylece psişik yollarımızı yönlendirebiliriz.

Bazı kristaller hem üçüncü göz ,
hem de boğaz çakra taşlarıdır. 

Son derece etkili olan bir kristal, 
güzel mavi Lapis Lazuli Taşı buna örnektir.

Doğulular içsel sorunlarla ilgili yanıtların 
bedenimizin bir yerlerinde yazılı olduğuna inanırlar. 

Çünkü insan vücudu varoluşun kitabıdır.

Ruhsal telepati kullanarak, 
bir ruh başka bir kişiye bilgi gönderebilir. 

Bu bilgiler bilinçli ya da bilinçsiz olarak alınabilir.

Genellikle bu türden bir spiritüel telepatinin 
İkiz Alevler veya ruh grubun arasında 
oluştuğu ifade ediliyor.

Bu tip telepati genellikle 
meditatif yolla veya rüyalar yoluyla alınabilir.

Psişik okuma ise
telepatinin farklı bir türüdür olarak geçmekte

telepati de genelde okuma yapılan kişiyle 
direk irtibatta olmayı gerektirdiği halde 
Psişik her yerde bunu yapabilmekte deniliyor.

Yani bir psişiğin istenilen şeyi görebilmek için 
sadece bir soruya odaklanması gerekmektedir. 

Önemli kararların arifesinde 
bir psişiğin yardımı
önemli görünüyor.

Arfvedsonite gibi taşlar da
psişik yetenekler geliştirmede size yardımcı olabilir.

Bu şaşırtıcı taşın, 
kabusları uzaklaştıracağı ve huzurlu bir uyku getirdiği belirtilmekte

Arfvedsonit(e) taşının etkisinin 
boğaz çakrasında oldukça güçlü olduğu, 
rüyaların anlamını anlamaya 
ve astral seyahatte yardımcı olduğu söylenir.

Herşey bir..

"Eger bahsettigim üzere halüsinojenler, dogal çevrede mesaj-yayan
moleküller gibi iş görüyorlarsa, primatlarla halüsinojen
bitkiler arasındaki ilişki, bir türden digerine bir bilgi transferini
işaret ediyor. Bu bitkiler olmasaydı, kültürel dönüşümler
pek yavaş seyrederdi, fakat görüyoruz ki bu halüsinojenlere sahip
olan bir kültür, ebediyen varolacak olan tuhaf bir bilgiyle,
duyumsal bir veriyle ve davranışla tanışıyor ve böylece tefekkürün en üst seviyelerine yükseliyor. 
Şamanlar bu yaratıcı ilerleyişin öncüleridir."
____Terence McKenna ,
psikoaktif bitkilerin eski dinsel inançlarla bir bağı bulunduğunu söylüyor. Daha da önemlisi ,günümüz dünyasında ruhsal bilincin gelişip ve sonrasında çarpıcı mistik deneyimlerin yaşanıyor olmasını doğrudan psikoaktif maddelere bağlıyor.
Mistik Hakikatler Bilimsel Gerçekler Crystal Love

23 Ekim 2017 Pazartesi

Frekans-Titreşim..

Zikir veya esma farklı bir titreşim ve frekensla okunursa kalbini arındırır ve Yaradanın gözü kulağı olmaya doğru gelişir..

Zikrin özü tevazudur;Onu icra eden nefis ışığa tutulmuş bir gölge gibi sönüp kaybolur..
Zikrin iki boyutu var:
, biri ruh, öbürü beden. Zikrin ruhu nefes. Zikrin her tekrarıyla kendiliğinden uzatılır. Zikrin bedeni de kelimelerdir. Kelime ateş cevherini ortaya çıkarır; nefes ise hayattır. Ateş olunca kalp kendiliğinden ısınır ve
her kalbin yaygın olarak görülen soğukluk hastalığını iyileştirmeye başlar.
Sonra kelime, ses,titreşim,frekans,esma boyutları, atmosfer, bakış, dokunuş... hepsi dışarıya bir sıcaklık vurur ve zikir yapan kişi bizzat varlığıyla ısı titreşimleri yaymaya başlar. Zamanla her şeye, her varlığa duyarlı olmaya başlar. Bu sıcaklık zamanla bir kıvılcım harlandırır ve buradan sıçrayan alevle zikir yapan kişinin yolu aydınlanır. Sufinin manevi
gelişiminde Zikrin çok özel bir önemi var; Sufiler dünyada ve
cennette her şeye onunla ulaşırlar.
Onlara misafir (hastalık) zor gelir.Bütün bedenleri astral ve mental bendenlerle birlikte şuurda patlama yapar negatif enerjileri yok eder


Teklik..

Hayatın kalbine ulaştığında, kendini ne günahkarlardan üstün ne de peygamberlerden aşağı görürsün..Yaşamın özüne ulaştığında, her şeyde güzellik bulursun, hatta güzelliği görmezden gelen gözlerde bile..
Bilmen gerekenlerin sonuna ulaştığında, duyumsaman gerekenlerin başında olacaksın...

Halil Cibran

Tekiz..

Gerçek sevgi, bir varlığın ta derininde kim olduğunu kavraması ve bu yüceliği kucaklayabilmesidir. Size aynalar, yani her yönünüzü aksettiren varlıklar gönderilecek. Bu karşılaşma hem tatlı hem de acı olacak. Birini sevdiğinizde bir aynayı sevmiş olursunuz. Bu öyle bir aynadır ki, karmaşıklığınızın ardındaki basitliği ve gerçek kimliğinizi kavramanızı mümkün kılar.  
Karşılaştığınız her varlığın hangi yönünüzü aksettirdiğini kendi kendinize sorun ve bu konuda neler hissettiğinize dikkat edin. 
Sevgi ancak siz kendinizi sever ve bundan dolayı haz ve sevinç duyarsanız gelir. Sevinç, tüm dünyayı nasıl olurlarsa olsunlar, sevebilmenizi mümkün kılar. Bu koşulsuz sevgidir..

Ramtha


Derin..

Şüphesiz, hakiki halde; ne birleşme var; ne de ayrılmak..
Şüphesiz,hakiki halde; ne bir yakınlık vardır; ne de uzaklık..
Sebebine gelince..
Birleşmek veya ayrılmak, yakınlık ya da uzaklık ancak ''iki şey'' arasında olur 
Ortada, ancak bir varlık olduğuna göre:
Ne birleşmek var; ne de ayrılmak..

İbn-i Arabi..

1.2.3.4.5.6.7.8.9.

Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür.
Ve der ki,
'Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir
farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım
edemem.'
Ünlü yazar Shakspeare, bu konuda söyle diyor :
'İnsanların çoğu Sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için..
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaslanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.

Kaynak.

Özünde, herkes aynıdır. Bizi farklı kılan sadece hayatta kalma şeklimizdir. Özgeçmiş gerekli değildir. Gerekli olan şey istek ve seçimdir. Felsefeler teorilere değinirler. Yaşanmadıkça gerçek olamazlar... İnsan bedeninin her hücresi çok zekidir. O İlahi bir hücredir. Sahip olduğumuz her düşünceyi alır. Her 20 dakikada, o hücre çoğalır ve kendisini böler. Ve düşündüğümüz şey haline geliriz. Eğer negatif bir şekilde düşünüyorsak, kendimizi negatifliğe çekim olarak çoğaltırız. Eğer hücreye spiritüel bilim verirsek, bedenimizin hücreleri spiritüel bir varlığın bilgisine sahip olur ve bedenimiz bildiğimiz şeyde kendisini dönüştürür. Baskın şekilde Ruh hakkında daha çok şey biliriz, böylece spiritüel bir bedene sahip oluruz. Üstatlar şöyle der: “Bizler düşündüğümüz şeyiz.”"

22 Ekim 2017 Pazar

Yolcu..

"Aşk yolculuğu tek kişilik başlar, 
maşukunu bulunca bir müddet iki kişiyle sürer, 
ama -yolun sonunda-
yine tek başımıza kalırız. 
Bizde başlayan, bizde sona erer"

.Ahmet ÜMİT, Bab-ı Esrar adlı kitap..

Dağ..

YEDİ dağ zinciri ve dört kıtalı bir okyanusla çevrili olduğuna inanılan 
(Kuzey = dikdörtgen; Batı = çember; Güney = yamuk (insanların yaşadığı Jambudvipa); Doğu = hilal ay) 
ve Hint inanışlarına göre yerin merkezi olarak görülen Sumeru (veya MERU) Dağı ile yedi aşaması , 
Bu dağ aynı zamanda hem maddesel, hem de madde ötesi olan iki varoluş plânının keşişme noktası olarak görülür.

Meru Dağı , Lotusun, merkezinde bir 'Dünya Dağı' olarak da tasvir edilir  
Yer ile spirituel 'Gök' arasındaki irtibatı simgeler.
Budist tasvirlerde rastlandığı gibi Hindu tasvirlerinde de 
rastlanan yedi taç yapraklı lotus 
öte âlemin (esîrî âlemin) yedili derecelenmesi olan 
'yedi kat gök'ü simgeler.

Zaten Yedi 
bu titreşim alanlarıyla ilgili bilgileri 
maddenin titreşim düzeyi giderek yükselen hallerinin sıralanarak;
bir titreşimler hiyerarşisi ile açıklamak adına kullanılan bir semboldür.

ve yine Şaman inanışına göre 
benzer şekilde 
AĞAÇ da 
Yerin merkezi olarak görülür, 

göğe çıkarken, mistik yolculuğu sırasında 
şaman dokuz ya da yedi basamaklı bir ağaca tırmanır. 

Genelde bu yolculuğu 
yedi basamaklı kutsal bir direk üzerinde gerçekleştirir; 
bu direğin dünyanın merkezinde olduğu varsayılır.

Kutsal direk ve ağaç, 
evrenin merkezinde bulunan ve dünyayı taşıyan 
kozmik direkle örtüşen simgelerdir.

Zigguratlar 
eski Mezopotamya'da Sümerlerde,Babillerde ve Asurlarda 
bir çeşit tapınaktır

Bunlardan Tanrı Marduk adına yapılan Babil Kulesi de
aynı zamanda yeri göğe bağlayan 
kutsal ağacı da temsil ediyordu 

Babil Kulesi 
gökyüzünün ve yeryüzünün yedi yol göstericisinin evi 
olarak adını duyurmuştu. 

Bu yedi yol gösterici: 
Satürn, Jüpiter, Mars, Venüs, Merkür, Güneş ve Ay’dı. 

Böylece bu tapınak yedi gezegene, 
yeraltının yedi kapısına, 
karşılık oluyordu.

Eliade 'nin de belirttiği gibi:

"Ziggurat da 
bir kozmik dağdır, 
yani kozmosun simgesel bir tasviridir, 

onun yedi katı (Borsippa’da olduğu gibi) yedi gezegeni 
ya da (Ur'de olduğu gibi)
dünyanın yedi rengini temsil etmektedir"..

Yalnız..

___"Sadece tüm diğer yolları reddedersen kendi yolunu bulabilirsin ,
zihnini özgür bırak.
Tek başınalık hali ancak toplum baskısından uzakta 
ve ondan etkilenmeyen bir zihinle mümkün, 
yani içsel olarak sosyal düzenden bir özgürleşme varsa. 
Bu özgürlük hali erdemlilik halidir ve erdem daima tek başınadır.
Aslında kişinin aykırı olması lazım, 
hiç kimseye ve hiçbir şeye ait olmaması… 

Toplumsallığa ölmek gerek ki 
yeni hayat daha sen farketmeden seni bulabilsin! 

Ve böylece sen yolunda tek başına yürü, 
toplumun içinde yaşasan bile.”

”Meditasyon, tek başınalık halidir" diyen Krishnamurti'nin 
sosyal bir varlık olan "İnsan"a dair zor tavsiyelerinden..