Daire ve karenin arasındaki ilişkinin açılımları morfolojinin evrensel ve ruhsal dünyasında çok yaygındır, bu özellikle de Hint, Tibet ve Çin simgeleri mandalalarında görülür.
Çeşitli Tezahür Biçimleri
Kanatlı daire İlk Kozmik Çift’i temsil eder, o, yaratıcı gökyüzü ve verimli topraktır; gökyüzünden gelen güçtür, Güneş-Tanrı ve Güneş gücüdür. İkiz daireler eril ve dişilin, sevgi ve bilginin, Zeus’un ikiz çocuklarının (Dioscuri)simgesidir. Üçlü daireler ve birbirine bağlanan üç daire triad’ı; yani bir üçlemenin ayrılmaz birliğini; hayatı, hareketi, gerilmenin dinamikliğini tanımlar, yan yana üç daire aynı zamanda da Mu Kıtası’nın sembolüdür. Haç gibi dört daire merkezindeki bir daireyle birleştirildiğinde bunlar bilgelik, korkusuzluk, bilgi ve umuttur. Yedi katlı güneş dairesi Her şeyi Bilen’i, mükemmelliği ve yedi gök katını sembolize eder.
Kızılderililerde dışa ve içe ışınlar yayan daire tıpkı tüylü güneş gibi evrenin sembolüdür. Daire şeklinde kurulmuş kamplar ve Kızılderili çadırları kozmosun birer modelidir ve bunların kuzeyi gökyüzünü, güneyi ise dünyayı simgeler. Kuzey Amerika Kızılderili çadırında dairenin içine çizilmiş haç kutsal mekanı simgeler ve o bir Kozmik Merkez’dir. Göksel dairedeki mekanın dört yönü Büyük Ruhu da içine alan bütünselliği temsil eder.
Üçgen formdaki üç daire üç mücevherdir. Zen’de boş daire aydınlanmayı temsil eder. Hıristiyanlıkta kilise evrenseldir. Üç eşmerkezli veya merkezlerinden bağlı daire Üçleme’yi (Trinite) ifade eder. İki eşmerkezli daire Dante’ye göre zihni ve iradeyi sembolize eder. İkiz daireler, sevgi ve bilgi olarak İsa’yı, aynı zamanda da onun ikili doğasını temsil ederler.
Mısır’da kanatlı daire, yükselen güneşin, Ra’nın ve yeniden dirilmenin sembolüdür. Yunan’da (Orfik öğretide) Kozmik Yumurta’nın etrafındaki Ouroboros dairesine Cronos adı verilir ve Pisagor tarafından evrenin psişesi olarak tanımlanır. Cronos Gereklilik ile ve aynı zamanda evrende dairesel hareketle ilişkilendirilir; dolayısıyla zaman ve İnanç ta birer daire olmaktadır.
Haçı kuşatan daire Cennet’e işaret eder ve onu bölen çizgiler (merkezden yükselen dört nehir) Yaşam Ağacı’nı temsil eder ve bunlar dört ana yönde akarlar. İkili haçı kuşatan ise “Rüzgar gülüdür”, dört ana ve dört ara yöne sahiptir. Bu aynı zamanda da “Kozmik Güneş Tekerleği”dir, yani “Evrene hayat veren Canlandırıcı Prensip”tir (Proclus). Dünyanın dört çeyreği, kozmik siklusun dört bölümü, yılın dört mevsimi ve insanın yaşları vs. Güneş tekerleği haçı her zaman iyi şansın ve değişimin sembolüdür. Haçın üzerindeki daire hayatın eril ve dişil, insani ya da İlahi prensiplerinin birliğidir.
Bu sembol Mısır’da (Ankh olarak), Suriye’de, Fenike’de, Serapis Mabedleri’nde, Çin’de, Tibet’te, Laponya’da, İsveç’te ve Danimarka’da bulunmuştur; aynı zamanda da astrolojide Venüs’ün sembolüdür.
pi diski
Çinlilerde daire sembolü pi diski olarak da ortaya çıkar. Pi diski, ortasında delik bulunan bir yeşim taşıdır. Tek merkezli daireler hem güneşle hem de ayla ilişkilidir, tezahür etmiş olan varoluştaki gökyüzünü, gök katlarını, farklı seviyeleri ya da dereceleri sembolize eder. Tek merkezli üç daire geçmişi, şimdiyi ve geleceği simgeler, aynı zamanda toprağın, havanın ve suyun üç küresini, cennet, dünya ve cehennem kürelerini, ayın fazlarını, yükselen, tam tepede olan ve batan güneşi, aynı zamanda da zıtların uzlaşmasının dinamiğini sembolize eder.
Ezoterizm’de
Ezoterizmde ve iç simyada inisiyatik sürecin sonunda büyük eserin başarıldığı aşamanın sembolü noktalı dairedir. Eş merkezli daireler sembolü Çin tradisyonunda da belirir, sonsuzluğu da simgelemesinin yanı sıra ruhsal tesirin yayılmasını ve hiyerarşiyi simgeler. Dairenin yer yer gözü ifade etmek amacıyla çizildiği de görülmektedir, bu şekildeki kullanımı Semavi Yönetim’i temsil etmek amacı taşır Daire, İlahi İrade Yasaları’nın gereklerine göre kainatın düzenini sağlayan Göksel İdare Mekanizması’nı simgeler.
Daire üç boyutlu olan dünyamızı, dairenin ortasından geçen eksen ise çeşitli tradisyonlarda gökyüzü, ruhsal alem, semavi alem ifadeleriyle tanımlanmaya çalışılmıştır. Daire şuurların birleştiği, düalitelerin tekliğe dönüştüğü tekamül düzeyini ifade eder.
Dairede Merkez Kavramı
Merkezi noktalı olan dairede merkez, daireyi meydana getirendir ve dairenin özü olarak tanımlanabilir. Dairenin noktanın yayılması olduğu düşünülürse eksen ya da merkez tezahürün yayıldığı ana prensiptir, ilk nedendir, dairenin çekirdeği, tohumudur. Dolayısıyla da merkez daireyi içerir, bu bilgi ifadesini Plotin’in “Merkez, dairenin babasıdır” sözünde bulur. Merkez, ulaşılması hedeflenen mükemmel insanı simgeler. Dairenin farklı noktalarında bulunan insanlar farklı yollardan yarıçaplar çizerek merkeze doğru ilerlerler. Yolları farklı olsa da hepsinin hedefi merkezdir.
Orhon ve Yenisey yazıtlarında ve Uygur Türkleri’nde içi boş ve noktalı daire sembollerinin kullanıldığı görülmüştür. James Churchward’a göre ise daire sembolünün kökeni yitik Mu Uygarlığı’dır. Sözkonusu araştırmacıya göre daire ve noktalı daire Mu hiyeratik alfabesinin ilk harfidir ve alfabemizdeki A’ya tekabül eder. Pisagor’un Croton’daki insiyasyonunda da noktalı daire kullanılırdı. Taoizmde noktalı daire yüce gücü, Taoyu temsil eder, ki o aynı zamanda da Değerli İnci’dir. Ortasında nokta olan daire tamamlanmış bir dairenin tasviridir ve devri mükemmelliğin, varoluşa ait tüm olasılıkların çözümlenmesinin sembolüdür. Simyada ve astrolojide ortasında nokta olan daire güneşi, altını sembolize eder.
Dairenin ortasındaki merkez mutlak olan Allah’ın tekliğini, herhangi bir sembolün ifade etmekte aciz kaldığı Allah’ın “Ol” kelamını, veya İlahi Nur’un yansımasını sembolize eder. Ruh ve Madde yayınlarına ait “Varlıksal İlkeler” kitapçığında merkez sembolü ile ilgili şu bilgi verilmektedir, “Yaratılış, Yaradan’dan itibaren açılmaya başlar. Merkezde ve her şeyin başında O vardır, her şey O’na doğrudur. Tekamül, zaman ve mekan içerisinde bulunan bir değişme olup Merkez’e yaklaşmanın bir ölçüsüdür. Ancak bu asla ulaşılamayacak bir Merkez’dir… O Merkez’den sonsuzluğa yayılan Şuur alanı içerisine giren varlıklar Birlik fikrine, yani Merkez’e doğru çekilirler. Orada sen-ben yok, “biz” vardır. Varlıkların tekamül seyri, sonsuza dek o Birlik Merkezi’ne doğrudur”. Altın çağın yeni insanı da öncelikle bu “biz” kavramını öğrenecek ve uygulamalarını yapacaktır.
Dairesel Yapılaşmalarda
stonehenge atlantis
Apollon’un efsanevi Hiperborea tapınağı dairevi olarak tasvir edilir (tıpkı güney İngiltere’deki prehistorik Stonhenge gibi) ve ayrıca Platon’un Atlantis Adası’nın başkenti de eşmerkezli dairelerden oluşan su ve kara parçalarından oluşan ışınsal planlama sistemi ile oluşturulmuştur. Bu mükemmelliğin ve insan anlayışının ötesinde oluşun ve aynı zamanda da sınırsızlık, ebedilik, mutlak oluşun ifadesidir. Bazı Bizans Kiliseleri haç formunda yerleştirilmiş beş daire üzerine ya da beş mutluluk üzerine temellenir ve üzerinde de daire formundaki kubbeler yeralır. Bir Hıristiyan Kilisesi genellikle daire şeklindeki bahçesinin içinde bir haç şeklinde inşa edilir.
Çeşitli Tradisyonlarda
Hıristiyan ikonografisinde azizlerin başının etrafındaki haleler genellikle daireseldir ve eşmerkezli daireler de Tanrı’nın ilk yaratışını sembolize eder. Haleler insanların sonradan yerleştirileceği dünyayı temsil eder ve Tanrı onları bir pergelle çizmiştir ya da kendini bir el formunda gösterir, bu el çoklu dairelerin merkezinden ortaya çıkar ve onları aşkın olarak yarıp geçerek çevresinde belirir.
Bazı kültürlerde dairenin içindeki nokta veya küçük daire yerine delik açıldığı görülür. Örneğin Yakut Şamanizmi’nde şaman giysisinde güneşi simgeleyen delikli daireler bulunur. Çin sembolizmindeki yin ve yang sembollerinin ifade ettiği düalite, bir dairenin içinde belirtilmiştir. Hititler daire sembolünü kanatlı yıldız sembolünde kullanmışlardır. Bazı Hitit kanatlı yıldız sembollerinde birbirine yakın ya da yapışık iki yıldızlı daire görülür, bunun iki yıldızdan oluşan Sirius çiftyıldızını ya da Güneş ile ardındaki spiritüel güneşi simgelediği yorumları mevcuttur. Alacahöyük yerleşiminde daire sembolü güneş kursu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Zen’de varlığın tekamül yolculuğu dıştan içe doğru giden bir harekete benzetilir ve bu da eş merkezli daireler olarak form bulur. Zen Budizmi’nde daire aydınlanmanın, insanlığın ilk prensiple birleşerek mükemmelleşmesinin ifadesi olduğu gibi bir varoluş döngüsüdür ve bu döngü fenomenal dünyadaki her şeyi kuşatır. Daire aynı zamanda tüm Güneş-Tanrılar’ın da sembolüdür. Daire İslami tradisyonlarda kelam ve tekamül ile ilişkilendirilir ve kubbeyi, gökkubbeyi, İlahi Işığı simgeler. Eşmerkezli üç daire tasavvufta tezahürü simgeler. Arş ve kürsi de daire sembolüyle ilşkilendirilir. Bazı mutasavvıflar tekamül fikrini küre, daire ve merkez sembolleriyle ifade ederler.
Çeşitli Kızılderili halkları, ayın yörüngesi, güneşin ve yıldızların görünür yörüngeleri yuvarlak formlardır ve bu formlar bitkilerin doğada büyüdükleri şekilde belirirler. Daireler oluşturularak gerçekleştirilen geleneksel danslara sık sık rastlanır, örneğin Mevlevilikteki dairesel danslarda olduğu gibi. Avrupa’da eşmerkezli daireler düşüncesi ortaçağ kozmolojisinin yönlendiricisi olurken Dante’nin İlahi Komedya’sında cehennem, araf ve cennet daireleri edebi bir şekilde sunulmuş, melekler hiyerarşisi bu kürelerin, dolayısıyla tüm yapının koruyucuları olarak ifade edilmiştir. Sümerosemitik tradisyonda kanatlı daire güneş tanrılarının, ilahiliğin, güneş gücünün benzetmesiz sembolüdür. Meksika sembolizminde bir kaktüs türü olan peyotl, ölümsüzlük yudumunu verir, haçın ve dairenin kesişim noktasında büyür. Hinduizmde fenomenal dünyadaki varoluş döngüsünü simgeler. Yakılan daire Prakriti’nin sembolüdür, “Gelişen her şey üretir, bir şey ortaya çıkarır.
Mısır’da
Yıldızların etrafını belirleyen daire; Mısır’da evrenin sembolüdür.Tanrı-insan-evren üçlemesi yani "varlıkta birlik" anlatılmak istenmiştir.
Daire pek çok uygarlıkta güneşin veya Sirius yıldızının çizimi olarak ortaya çıkar. Sözkonusu daire sembolü, Eski Mısır Hiyerogliflerinde hem güneşin ve spiritüel güneşin ideogramı olarak ve de ışık ve zaman anlamına gelen bir belirleyici işaret olarak kullanılırdı. Bu işaret İlah Ra’nın hiyeroglifindeki üç gliften biridir, Eski Mısır hiyerogliflerinde daire ikiye bölünmüş ve Sirius A yıldızı hiyeroglifinde bir yarım daire kullanılmıştır.
Mısırlılar, Horus adını, Plutark’a göre “Güneşin dönmesini yönetmeye atanmış güç” olarak kullanırlardı. Plutark, Anubis’in bir köpek gibi muhafızlık yaptığını ve İsis’i koruduğunu yazar. Bu konu, Anubis’in ‘zaman’ ve ‘daire’ olduğu bilgisiyle birleştirilince, yörünge kavramına biraz daha yaklaşmış oluruz. Bir Mısır papirüsünde İsis’in yoldaşı “kusursuz siyahtaki Rab” olarak anlatılır. Bu tasvir, Sirius B’yi andırır. İsis’in yoldası Osiris “karanlık tanrı”dır. Bu bizim bildiğimiz anlamda bir karanlık değil, sırların en üst noktasındaki gizemli karanlıktır, tezahüratta her şeyin çıktığı ilk nokta anlamında kullanılır. Trismejistik risale “Alemin Bakiresi” (Mısır’dan)”Kara Tören”i anlatır; siyah Osiris’le ilintilidir; bu eski Mısır dinindeki en üst gizli inisiyasyon basamağı ve İsis’le ilgili gizemli sırların sonuncusudur. Risale, Hermes Trismegistus’un uygarlığı öğretmek için Dünya’ya indiğini ve sonra tekrar “yıldızlara çıktığını”yazar. Bazı kısımları hala anlaşılmamış olan göksel sırlarıyla geride Mısır’ın gizem dinini bırakır.* (*bknz Sirius Gizemi S: 152)
Mu Kıtası’nda
Daire, Mu Kıtası’nda Tanrı’nın tekliğini ifade etmek üzere Ra denilen güneşi sembolize ederdi. Churchward daireselliğin Naga-Maya dilinde “on” sözcüğüyle ifade edildiğini belirtmektedir. Ön Türklerde ise on sayısı kozmos, kozmik birey, kozmik olan” anlamlarına gelmektedir.
James Churchward daire sembolü ile ilgili olarak şu bilgiyi veriyor: “Daire, insanoğlunun ilk dininde kullanılan üç sembolden biridir. Ona tüm sembollerin en kutsalı gözüyle bakılmıştır. Ra adı verilen sembol, güneşin çizimidir ve Yaradan’ın bütün niteliklerini kendinde toplayan kolektif bir semboldür. Ra’ya, yani güneşe Yaradan’ın kendisi olarak değil, yalnızca bir sembol gözüyle bakılıyordu. İbadet edilen Yaradan’dı, sembol ise sadece onu temsil etmek üzere kulanılıyordu. Yaradan’a öyle büyük bir saygı ve edeple yaklaşılıyordu ki O’nun ismi asla ağza alınmıyordu.* (*Hala gerçek ruhsal öğretilerde ve Neo Spiritüalizmde O’nun ismi pek ağza alınmaz ve bu konuya çok saygı ile yaklaşılır.Çvn)
Hindular ve Mayalar Tanrı’dan “Adsız” diye söz ederlerdi. Dairenin başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. Mu bilgilerine göre güneşten çıkan sekiz ışın sekiz yönü simgeler ve sekiz yön bir daire meydana getirir. Bu da kralın bütün dünyanın hakimi olduğu anlamına gelir.
James Churchward’ın araştırmaları’na göre de daire, güneşin çizimidir. Güneş kendisinden çıkan ince ve dikey çizgilerle gösterildiğinde yeryüzündeki ışık güçleriyle eşleşen ve böylelikle yeryüzünü aydınlatan güçleri simgelemektedir. Bu aynı zamanda Güneşin yeryüzünün sularının içindeki kozmik yumurtalarda bulunan hayat güçleriyle eşleşen ve onlara çarptığında hayat veren güçlerini simgelemektedir.
Daire Polinezya’daki harabelerin taşlarında ve Kutsal Sırlar Mabedi’nin duvarlarında görülmeketdir. Paskalya Adası’ndaki heykellerin başlarındaki kırmızı küreler güneşi temsilen konulmuşlardı. Mısır sembollerinin Yaradan’la bağlantılı olanlarının hepsinde tasvirlerin başını güneşi simgeleyen kırmızı bir disk süsler. M.Ö. 1320 tarihli bir Mısır papirüsünde şöyle denmektedir: “Ebediyette son yoktur, dolayısıyla başlangıç da yoktur; bunun sonucu olarak ebediyet bir dairedir. Eğer yaşıyorsak bu sonsuza dek sürmek zorundadır ve eğer buna sonsuza kadar devam ediyorsak tıpkı daire ve ebediyet gibi insanın başlangıcı da yok demektir”.
İnsanda Daire Sembolü
Neo Spiritüalist açıdan ele alındığında, Daire insanın ebediyet gibi başı ve sonu olmadığını yani insanın sonsuzluğunu ve ölümsüzlüğü ifade ederken bir yandan da, “Kozmik insanı ve tasavvuftaki İnsan-i Kamil' i”de simgeler. Daire sembolünü kuantum kuramı ve atom altı parçakı açısından ele aldığımızda ise görürüz ki, atom da bir daire şeklindedir ve en küçük parçacık adını alan atom da giderek daha küçük parçalara bölünmekte ve kendi içinde bir sınırsızlık barındırmaktadır. Biliyoruz ki, tüm nesnelerin hem dalga hem parçacık özelliğine sahip oldukları görüşü Kuantum kuramı tarafından ileri sürülmüş ve deneysel olarak da kanıtlanmıştır. Nesnel parçacıklar olan elektronlarla yapılan deneyler onların da dalgasal bir yapı sergilediklerini açıkça göstermiştir. Şu halde her varlığın iki farklı fakat tamamlayıcı yönü bulunmaktadır. Bu iki yönden biri dalgasal yapının gereği olan süreklilik ve uzam içinde sınırsızlık, diğeri ise kesiklilik ve parçacık yapısının gereği olan sınırlılık ile sonluluk. Her iki özellik de aynı derecede temel ve önemlidir. Anlayış ve yaşam biçimi açısından İki özelliği ayırmak yerine birleştirmek bir daireyi tamamlamakta ve insanda mükemmelliğin başlangıcı ile sembolize edilmektedir. Bu iki özellik sadece cansız nesnelere ait olmayıp, tüm var olan canlı ve cansızların temel yapısında bulunmaktadırlar. Bu bakımdan bu iki özellik insan yapısında da bulunurlar. Süreklilik ve sınırsızlık bizim ruhsal yönümüzü, sonluluk ve sınırlılık ise bizim beden yönümüzü oluşturur.
Köşelerden sivriliklerden arınabilmiş, yüksek ince titreşimli tesirleri alabilen, bunları kendi bünyesinden geçirerek aktarabilen kısaca işlek yol olabilen insan daire ile sembolize edilir.
Birliği, bütünlüğü içinde ve hareketlerinde yakalayabilmiş, esneklik ve uyum ilkesinin bilgisini sindirmiş, zihinsel esneklik ve akışkanlıkla olaylara bakabilen küreselleşmiş bir bakışa ve yaşam biçimine sahip olan Kozmik İnsan da daire sembolüyle ilişkilendirilir. Kabala’daki karşılığı Adam Kadmon’dur.
Dairesel yani küresel düşünebilen her şeye esneyebilen, olanı olduğu gibi gören esneklik şuuru içinde varolan esnek ve akışkan zihinler evrenselleşmiş ruhların zihinleridir, Göksel Yönetim’le birlikte akmayı ve yasaları gerçek manası ile uygulamayı bilirler. Bakış açıları tamamen daireseldir. Bir olayı 360 derecelik bir açı içinde değerlendirmeye çalışır, iyi ve kötüyü aynı anda görürler.Dairesel bakabilmek daireyi görebilmek demek yukarıdan kartal bakışıyla görebilmek sürekli olarak dikeyde kalabilmek, yatay etkilere hiç kapılmamak ya da hemen o etki alanından çıkabilmek demektir.