Hint inananışına göre yaratıcı 3 Tanrı: Jiva - Atman - Brahman
“Her sey Brahman`in bir rüyasından ibarettir”
1-Jiva (astolojik kadersel dünya bedeni) geçmişten gelen karma ile oluşmuş bildiğimiz kişisel can diyebiliriz.
2- Atman: özbenlik ; meditasyonlar ile bilincin derinliklerini de deneyimlenebilen bilinç durumu. Candan öte kişisel ruh. Atman; Jiva gibi dünyasal zevk ve acıya tabii değil. Kişisel saf ruh, doğası mutluluk olan özbenlik.
3. Brahman ise ; kişisel özbenliğin (Atman) ötesinde var olan evrensel ruh, mutlak, Niravanik bilinç hali.
Kişi karmik beden olan Jivanın ötesindeki Atmanı-özbenliğini fark edebilirse, kişisel candan öte kendi ruhunu-özünü fark ediyor. Akabinde Atman-özün fark edilmesinden sonra Evrensel benlik-Brahman farındalığına ulaşabilirise, evrensel ruhu deneyimlenirse (kundalini yükselimi, mahakalpasamadhi) kişi Jiva ve Atman dan özgürleşip kaynağa dönmüş, daireyi tamamlamış oluyor yani Brahman oluyor. Böyle kişilere JİVANMUKTA-kişsellikten özgürleşmiş ruh deniliyor...
“Atman”, hayatın özü veya hayat prensibidir. Kelimenin en eski anlamı “nefes” oluyor. Daha sonra, “hareket” ve “esinti” anlamına da kullanılmış. Rg-Veda'da “Herşeyin Atman’ı olan güneş; yeri, göğü ve havayı doldurur” deniyor. Satapata Brahmana'da ise, “O zaman, ne varolan ne de varolmayan ortada yoktu... sonra Brahman, yokluğun içinde bir boşluk örtündü” deniyor. Bundan da “akıl”, “söz”, “nefes” ve “benlik” ortaya çıkmış.. Bu benlik, ebedî ve değişmeyen benliktir; yâni “Atman”. Bedene ve dünyaya bağlı, Samsara'dan dolayı ortaya çıkan benlik (jiva), bir şuur halidir ve daima değişime tabidir. Atman ise bu halin fevkınde, bireysel olmanın ötesindedir.
“Brahman”, her bir tarafa yayılan ve kendiliğinden varolmuş kudrettir. Rg-Veda'da şöyle deniyor: “Tek olan O'na bilge kişiler birçok isim verirler”, “O'nun bulunduğu yerde, bütün şeyler varolur.” Daha sonra yaratma fonksiyonu işin içine girince, Brahman kavramı anlaşılmaz bir hal almıştır. Yaratan, “Prajapati”dir. Brahman ise yaratandan da üstün, ama onunla birdir.
Bir başka açıdan ele alındığında, evrensel prensip Brahman ile bireysel prensip Atman arasındaki ilişki, kişinin seviyesine ve aklının kapasitesine göre bir anlam taşımaktadır. Çandogya Upanişad'da geçen “tat tvam asi” (sen O'sun: Atman Brahman'dır) formülü ile bu bir bakıma açıklığa kavuşmuş sayılır. Ancak, burada Atman (gerçek benlik) ile Jiva (geçici benlik) kastedilmemektedir. Dünya hayatına mecbur olan insan için kendine ait ne var ise, Jiva olarak belirir ona. İnsan, bu geçici benliği veya bedeni ile birlikte kazandığı şahsiyeti olarak bilir kendisini. Asıl benliğinin farkında değildir.
Hindu Kozmolojisinde Yaratılış
“Sonsuz bilinc, kendini bilinir kılmak icin ayni anda suje ve obje, algilayan ve algilanan oldu, hiçbir şekilde değişmeden her türlü form ve görüntü oldu, Tanri oldu, sonsuzlukta kendi icine baktı ve dünya olarak, evren olarak göründü, yanılsama (maya) aracılığıyla düalite olarak tezahür etti, icteki umursamaz ve etkilenmez tanik oldu, duyu organları oldu, yıldızlar oldu gökyüzünde, kalpte sevgi oldu, umut oldu gönüllerde, coşku oldu o, güvercinler oldu ve bütün bunların hepsini algılayan algı oldu...”
Upanisadlardan
-Hinduizm`e gore gercekligin de katmanlari vardir nasil ki ruyamizda yaptigimiz ya da hissettigimiz bir sey, ruyamizdayken gercek uyandigimizda degilse, Hinduizm`e gore yaratilis da dunya gozuyle yani Maya / iluzyon araciligiyla bakilinca gercek, iluzyondan ayri bakilinca yanilsamadir, asagidaki yazim, Maya yani iluzyon gozunden bakilinca Isvara`nin (Tanri`nin) durumunu / yaratisini /tezahurunu anlatir. Hinduizm`de bu olaya "Nihai gerceklik" olarak bakildiginda ise, ortada yaratilis falan yoktur, sadece sonsuz Brahman vardir. Asagidaki yazi "ruya"nin disindan degil icinden bakilarak yazilmistir:
Ortadoğu dinlerinde (Musevilik, Hristiyanlık ve İslam) “yaratılış” kelimesi ile kastedilen, Tanrı’nın belirli bir zamanda kendinden tamamen ayrı olarak yoktan var ettiği maddesel dünya/evrendir. Tanrı bu dinlerde, belli bir zamanda “ol” demiştir ve 6 günde dünyayı, güneşi, göğü ve yeri yaratmıştır. Bu sürece ilişkin başka bir ayrıntı verilmez yalnızca Tanrı’nın “ol” emriyle birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü...vs günlerde yarattığı göksel maddelerden, “yerin ve göğün” yaratılışından bahsedilir. Bu üç dinde de bu konuda ortak nokta, yaratılan bütün bu evrenin Tanrı’dan tamamen ayrı olmasıdır, Tanrı yarattığı şeyleri yönetir kontrol eder ancak yarattıklarıyla kendisinin hiçbir ilgisi yoktur, kendisi yarattığı evrenden tamamen ayrıdır.
Hindu anlayışına göre ise Tanrı her yerdedir ve her şeydir, Tanrı evrendir ama evrenle sınırlı da değildir, evrenin çok ötesindedir ayrıca. (Panenteizm) Tanrı her bir atomun içindedir, Hinduizm’deki ünlü deyiş “Evren ilüzyondur” ifadesinin anlamlarından biri de bununla ilgilidir, aslında evrende Tanrı’dan başka hiçbir şey yok ama ilüzyon,/Maya sonucu maddeyi görüyoruz, algılıyoruz örneğin nasıl ki tırnak makası demirden başka bir şey değilse evren de Tanrı’dan başka bir şey değildir, “tırnak makası” kavramı sadece isimdir, zihinde vardır, demirin dönüşümünden ibarettir gerçek olan onun “demirden başka bir şey” olmamasıdır yanıltıcılık isimlerde ve kavramlardadır aynı şekilde evren de Tanrı’dan başka bir şey değildir ama aynı demirin “evrimleşerek” tırnak makasına dönüşmesi ve demirden başka bir şeye dönüştüğünün düşünülmesi gibi, Tanrı’dan özde hiçbir farkı olmayan Tanrısal enerjiler de evrimleşerek madde dünyasını oluşturmuştur ve ilüzyon sonucu Tanrı’dan başka bir şey olduğu düşünülmektedir, buna bağlı olarak da bu ilüzyondan etkilenen zihin yanılgıya düşer. Evrendeki hiçbir şey Tanrısız değildir, her şeyde Tanrı vardır, Tanrı olmayan bir şey kısır bir kadının çocuğu gibi bir “hiçlik”ten öteye gidemez. Dolayısıyla Hinduizm’deki “yaratılış” kavramı ortadoğu dinlerindekinden oldukça farklıdır.
Hinduizm’e göre evrendeki her şey, bilinçten enerjiden oluşmuştur, madde de “bilincin” dönüşümünden ibarettir, bilinç her yerdedir, dağda, taşta ormanda, nehirlerde, okyanuslarda..
“Yaratılış” kelimesiyle kastedilen olgu, Tanrı’nın değişik şekilde tezahür etmesidir veya Tanrı’nın çeşitli enerjilerinin yayılması, dönüşümü değişimi veya evrimidir.
Hindu kutsal metinlerinde yaratılış ile ilgili pek çok anlatım ve ayet vardır, bunlardan bazıları daha detaylı bazıları üzeri kapalı bazıları sembolik bazıları da masalsıdır, Rig-Veda’da bu son derece detaylı konuya giriş niteliğinde şöyle denir:
“Başlangıçta ne varlık vardı ne de yokluk...
Ne hava vardı, ne de onun ötesindeki gökyüzü
Bir kımıltı mı? Nerede? Hangi örtünün altında? Kimin himayesinde?
Dipsiz suların sonsuz derinliği mi yoksa?
Ne hava vardı, ne de onun ötesindeki gökyüzü
Bir kımıltı mı? Nerede? Hangi örtünün altında? Kimin himayesinde?
Dipsiz suların sonsuz derinliği mi yoksa?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder