30 Temmuz 2018 Pazartesi

----1

Taoculuğu tanımlamaya yöneldiğinizde, hemen bir sorunla karşılaşırsınız. Büyük Taocu düşünür ve Tao Te Ching’in yazarı Lao Tzu, eserinin ilk bölümüne şu uyarı sözleriyle başlar,

Tanımlanabilen Tao, mutlak Tao olamaz.
Kelimelendirilen isim, mutlak bir isim olamaz.

Bu da, Taoculuğu tanımlamada zorlananların sadece Batılılar olmadığını gösteriyor; Çinliler de çağımızda Taoculuğun ne ifade ettiği konusunda uzlaşmada sıkıntı yaşadılar. Taoculuk bazen törensel bir din, bir felsefe, Çin folk dini, simya, bir maji öğreti sistemi veya yoga benzeri bir dizi sağlık uygulaması olarak düşünülür. Çoğunlukla belli bir disiplinin yandaşları diğerlerini bölücü, sapkın veya sadece Tao’nun eksik parçaları olarak değerlendirip küçümseme eğilimdedirler.

Çince bir kelime olan Tao (okunuşu ‘dow’), ‘yol, rota’ anlamına gelir. En genel anlamıyla bir şeyi yapma yöntemi veya bir hedefe giden yol demektir. Bir üst açılımda Tao, evrenin yolunu, her şeyin oluş biçimini ifade eder. Spiritüel bir sistem olarak ise Tao, zihnin ve gerçekliğin yaradılışsal niteliğini idrak etmenin ve doğanın değişimleriyle uyum içinde yaşamayı öğrenmenin yoludur. Bu yüzden Tao, bir ve bütün olarak, hem amaç, hem yol, hem de yolculuktur.

Öyleyse bir Taocu, eskilerde Budist ve Hristiyanların da kendilerine atfettikleri bir ifadeyle, “YOLun takipçisi”dir. İlk Taocular en az 4000 yıl önce,  insanların doğayla iç içe yaşadıkları, doğanın gücüne ve sırrına huşu ile yaklaştıkları, tarım kökenli yaşamlarının ve ölümlerinin, seller ve kuraklık, sıcak ve soğuk, gece ve gündüz ve mevsimlerin döngüleriyle yakından bağlantılı olduğu bir dönemde ortaya çıktılar.

Tıpkı Musevi-Hristiyanların Tanrı’nın insanı kendi imajında yarattığına inandıkları gibi, Taocular da her insanın evrenin bir mikrokozmosu ve insan toplumlarındaki örüntünün kozmik modellerin mikroskopik bir yansıması olduğu düşüncesini benimsediler. Bu ilk Taocular, doğanın sürekli bir akış ve değişim içinde olduğunu ve bu değişimlerin bazı belirgin ve düzenli modelleri takip ettiğini farkettiler. Doğadaki değişimleri gözlemleyerek ve bu modelleri anlayarak, doğanın prensiplerini kendi yaşamlarına uygulayabilecekleri ve böylece evrenin akışıyla, yani Tao’yla, uyumlanabilecekleri sonucuna vardılar. Tao’yla en üst derecede bağlantıyı kurabilen kişiye, yani varlığının özüne, kaynağa dönmüş olana, hsien veya ‘ölümsüz’ denir,

Yüzyıllar boyunca Taocu öğretinin, hepsi de günlük yaşamın aktivitelerini Tao ile bütünleştirmeyi amaçlayan pek çok kolu gelişti. Bunlar meditasyon, diyet yöntemleri, Çin tıbbı, Qi Gong, dövüş sanatları, cinsel uygulamalar, askeri strateji, astroloji, dışsal ve içsel simya, kehanet, maji ve talismanlar, ritüel, Feng Shui (geomancy=remil), kutsal mimari ve sanat alanları gibi çok disiplinleri içermektedir. Oysa başlangıçta Taocu sanatlar, kişinin  ölümsüzlük meyvesini hasat etmek için çift süreceği holistik, dayanışık ve birbiriyle bağlantılı bir yapı olarak ortaya çıkmıştı.

Tantrada olduğu gibi, Taocular daima bilgiyi güç olarak gördüler ve bilginin tamamının nakli konusunda ketum ve seçici oldular. Yetenekli bir mürit, yetkin bir mürşidle karşılaşmış olsa bile, Taocu çalışmanın çok çeşitli alanlarında uygulama yapması ve ustalaşması onlarca yıl, hatta bir ömür sürebilir. Bu nedenle günümüzde kendilerini Taocu olarak tanımlayan çoğu kişi, Taocu sanatların ancak bir veya ikisini çalışıp uygulayabilecek durumdadır. 20. yüzyıl sonlarında yaşayan Cheng Man-Ching, Taocu sanatların beşinde --dövüş sanatları, Çin tıbbı, resim, şiir ve kaligrafi-- beceri kazandığı için “Beş Mükemmelliğin Üstadı” olarak büyük takdir görmüştür.

Böylece Taocu sanatlar Taoculuğun gövdesinden ve köklerinden ayrı düşmüş ve yalıtılmış, hatta çoğu tamamen dünyasallaşmıştır. Modern uygulamada kliniksel Çin tıbbı, spiritüel ilerlemeye hizmet etmekten ziyade önleyici tedavilere yönelmiştir. Meditasyon büyük ölçüde bir stres-kontrol aracı olmuştur. Çin astrolojisi, kehanet ve remil (geomancy) ise günümüzde spiritüel aydınlanma için değil de, iş ve aşk hayatında başarı kazanmak veya uygun evi belirlemek amacıyla başvurulan yöntemlere dönüşmüştür. Artık çoğu kişi, Qi Gong ve dövüş sanatlarını ölümsüzlüğün temellerini oluşturmak yerine, sağlık, zindelik ve kişisel güç kazanmak adına çalışmaktadır.

Sağlık, refah ve sevgi adına tüm kazanımlara rağmen, yaşama ilişkin kesin olan tek şey, ölümle sona ereceğidir. Sağlıklı ve varlıklı olmak, eğer kişinin yaşamında mana eksikse sadece sınırlı bir değer taşır.  Taocu sanatların yukarda bahsedilen faydaları iyi ve güzel olsa da, ben Taoculuğun nihai amacının ölümsüzlük olduğuna inanıyorum. Ölümsüzlük, aydınlanma (evrensel akılla bilinçli birleşme) ve yer ve gökyüzü gibi sonsuza dek yaşayacak biçimde spiritüel değişime uğramış bir beden kazanımı ile eşanlamlıdır.

Bu yüzden, bu makalenin amacı Taocu sanatları ölümsüzlük yolundaki Taocu yoginin perspektifinden incelemek ve tüm bu dalların Taocu inanç ve hedeflerin ana gövdesiyle olan bağlantılarını araştırmaktır.

 

TAOCULUĞUN ANA GÖRÜŞÜ

Taoculuk kaynağından fışkıran çok farklı sanatlar olsa da, bunların hepsi aynı temel prensiplerde birleşmektedir. Taocunun görüşüyle doğa kanunları varolan her şeyi kapsar. Bu prensipler, Taocu “genel sistem teorisi”nin çekirdeğini oluşturur. Bu doğal prensiplerin işlevsel bilgisini benimsediğinizde, Taoculuğun gizemli portallarını açan maymuncuğu elde etmiş olacaksınız.  

 

Wu Ji

Başlangıçta hiç bir şey yoktu. Buna Çince’de, ‘mutlak boşluk’ anlamına gelen Wu Ji denir. Wu Ji, boşluk, vakum, saf açıklık, sınırsızlık çağrışımlarında bir Budist kelimesi olan Sunyata ile eşanlamlıdır. Wu Ji yerine arada sırada sır, isimsiz, yüce anne, kaynak ifadeleri de kullanılır. Lao Tzu’nun dediği gibi, “Kelimelendirilen isim, mutlak bir isim olamaz.” Kelimeler Wu Ji’yi açıklayamaz; O her türlü düşüncenin, fikrin veya kavramın ötesindedir, ama yine de doğrudan deneyimlenebilir. Wu Ji’nin bilinçli olarak idrak edilişine ise ‘Kaynağa Dönüş” denir.

 

Qi [Çi]

Wu Ji’den tezahür eden ilk prensip asal enerjidir. Buna Çinliler Qi adını vermişler. Qi (okunuşu, “çi”) nefes, hava, rüzgar veya enerji demektir ve Sanskritçe’de prana, İbranice’de Ruach (Tanrı’nın Nefesi) ve Tibetçe’de rLung kelimeleri ile yakın bir anlam taşır.  

Qi, dalgalar ve atom-altı parçacıklardan, yıldızlara ve gezegenlere kadar tüm hareketin özünde yatan kuvvettir. Qi dünya sistemlerini yaratan, sürekli kılan ve yok eden güçtür. Her şey Qi ‘den tezahür eder, Qi ‘nin bir formu olarak var olur ve Qi ‘ye döner. Canlılar için yaşam gücü ve tüm metabolizmanın kaynağıdır. Qi aynı zamanda bilincin, düşüncenin, duyumsal farkındalığın ve duyguların dinamiğinde temel teşkil eder.  

Atomları, molekülleri, bedenimizi, dünyayı, güneş sistemini, her şeyi, bir arada tutan Qi’nin etkinliğidir. Qi ‘nin kalıbı eskidiğinde ölüm gerçekleşir, yaşam gücü çekilir, binalar yıkılır, keskin değişimler yaşanır.

Yin ve Yang


İsimsiz olan, yer ve gökyüzünün anasıdır.
--Lao Tzu  

Qi var olur olmaz, Yin ve Yang olarak devinmeye başladı. Yin‘e karşı gelen Çince karakter, dağın gölgede kalan yamacını, Yang ‘a karşı gelen ise güneşli tarafını betimler. Bu bağlamda, Yin‘in belli başlı özellikleri yeryüzü, alıcılık, karanlık, soğukluk, nemlilik, ağırlık, düşüş, daralma ve durağanlık, buna tezat olarakYang‘ın ise gökyüzü, yaratıcılık, parlaklık, sıcaklık, kuruluk, yükseliş, genişleme ve aktiflik olarak sıralanabilir. Yaratılışın göreli dünyasında her şey Yin ve Yang ikiliğinde açıklanabilir. Ancak Yin ve Yang birbirinden ayrı değildir, aynı mıknatısın iki kutbu gibidirler. Bu yüzden hiç bir şey ne tamamen Yin, ne de tamamen Yang değildir, biri diğerini içerir. Yin veYang‘ın dayanışıklı olarak var oluşu, Tai Ji (En Yüksek) olarak bilinir. Tai Ji ve Wu Ji birbirinden ayrı düşünülemez.  

Yin ve Yang birbirini yaratır, bir ‘ön’ olduğu anda, mutlaka bir de ‘arka’ olacaktır. Yin ve Yang birbirlerini hem denetler, hem de dengelerler; bir şey çok sıcaksa, onu soğuk bir şey ekleyerek dengelersiniz. Yin ve Yang aynı zamanda sürekli birbirine dönüşürler; aktiflik doğal bir şekilde dinlenmeye, gece gündüze dönüşür.  

Yin ve Yang birbiriyle uyumlu ve denge içindeyse, Yin’den Yang’a, Yang’dan Yin’e geçişler tedrici ve düzenliyse yaşam huzur doludur. Ancak, ya Yin  veya Yang çok baskınsa veya aralarındaki dönüşüm alışılmadık biçimde ani ve sert bir biçimde gerçekleşiyorsa, uyum ve denge kaybolur. Bu dengesizlikler sağlık problemleri, ilişki sorunları, bütçe açıkları veya mevsime uymayan iklim koşulları olarak kendini gösterebilir. Aslında evrendeki tüm değişimler, Yin ve Yang’ı anlayarak analiz edilebilir. 

Wu Hsing – Beş Evre

Yin ve Yang da tekrar bölünerek Wu Hsing’i meydana getirir. Wu ‘beş’, hsing ise ‘form’ anlamına gelir. Böylece Wu Hsing terimi ‘Beş Form’, (Qi dönüşümünün) ‘Beş Evre’si veya daha genel olarak ‘Beş Element’ (Odun, Ateş, Toprak, Metal, Su) olarak ifade edilebilir. ‘Beş Evre’ Yin ve Yang dönüşümlerinin etaplarını detaylı olarak açıklar.  

Birinci evre olan Odun (Daha Az Yang) doğuş dönemidir. Odun elementi, bitkilerin yeşermesi ve gelişmesiyle, ilkbahar mevsimiyle, tohumların ekilmesi ve filiz vermesiyle, doğu yönü ve gün doğuşuyla ilişkilidir.  

İkinci evre olan Ateş (En Fazla Yang) genişleme ve parlama dönemidir. Ateş elementi bitkilerin çiçek açmasıyla, yazın ilk aylarıyla, güney yönüyle ve öğle vaktiyle ilişkilidir.  

Üçüncü evre olan Toprak (Yin-Yang dengesi) istikrar dönemidir. Toprak elementi tohumların olgunlaşması ve bitkilerin meyve vermesiyle, yazın son aylarıyla, merkezle ve öğleden sonra ile ilişkilidir.  

Dördüncü evre olan Metal (Daha Az Yin) bir araya getirme dönemidir. Metal elementi, ürünün hasat edilmesiyle, sonbahar mevsimiyle, batı yönüyle ve akşam vaktiyle ilişkilidir.  

Beşinci evre olan Su (En fazla Yin) stoklama ve daralma dönemidir. Su elementi, ürünün depolanmasıyla, kış mevsimiyle, kuzey yönüyle ve gece yarısıyla ilişkilidir.  

Beş Evre dengede olduğunda iki şekilde işlev görür: Her evre bir diğerini yaratır ve besler veya birbirlerini denetler ve kontrol altında tutarlar.  

Yaratıcı Devre (Sheng, [Şeng] Devresi) süresince evrelerin etkileşimi doğal sıralamada gerçekleşir: Odun Ateş’i besler. Ateş Toprak’ı (kül) yaratır. Toprak Metal’I oluşturur (minerallerin damıtılması). Metal Su’yu yaratır (yoğunlaşma) ve Su da Odun’u besler. Bu devreye aynı zamanda “anne-oğul” devresi de denir.  

Denetleme Devresi (K’o Devresi) süresince ise evreler bir atlayarak birbirini etkilerler: Odun Toprak’ı (bitkilerin erozyonu önlemeleri misali), Ateş Metal’i (demircinin ocağı misali), Toprak Su’yu (baraj misali), Metal Odun’u (vida ve çiviler, marangozun aletleri misali) ve Su da Ateş’i kontrol altında tutar.  

Aşağıdaki çizelge Beş Evre’nin diğer özelliklerini göstermektedir. Burada gösterildiği üzere evrelerin bedendeki iç organlarla ve duygularla olan bağıntısı Taocu yogi için özel bir önem taşımaktadır.  

  

Beş Evre

Mevsimler

İç Organlar

Duyu Organları

Anatomi

Odun

İlkbahar

Karaciğer

Gözler

Tendonlar

Ateş

Yaz

Kalp &
Dolaşım Sistemi

Dil

Kan Damarları

Toprak

Ara Dönem

Dalak &
Sindirim Sistemi

Ağız

Kaslar

Metal

Sonbahar

Akciğerler &
Solunum Sistemi

Burun

Cilt ve Saç

Su

Kış

Böbrekler &
Hormonlar

Kulaklar

Kemikler

 

 

Pa Kua

Pa Kua  yani Sekiz Trigram (trigram=üç şekilli) da Yin ve Yang’ın bir türevidir. Pa Kua pusuladaki sekiz noktaya karşı gelen sekiz köşeli şekillerle betimlenir. I Ching (Klasik Değişimler Kitabı) Pa Kua’nın 64 olası kombinasyonunu temel alır ve evrensel değişim evrelerinin ayrıntılı analizini sunar.  

İsmi olan, binbir türün anası.
Hiç arzu taşımadan, çözülür sırlar,
Sürekli arzularla ise, ancak tezahürler...

--Lao Tzu

Öyleyse, ilk olarak varoluş alemi Wu Ji’nin boşluğundan Yin ve Yang’ın dansı olan Tai Ji’ye açılır. Sonra Yin ve Yang’dan daha da farklılaşarak Beş Evre’ye ve Sekiz Trigram’a dönüşür. Bunlardan da sayısız varlık formunun tümü oluşur.  

Biz ise görünüşteki çeşitliliğin şaşkınlığında ne olduğumuzu ve nereden geldiğimizi unuturuz. İşte Taocu spiritüel uygulamalar bu süreci tersine çevirmeyi amaçlar.  

Tüm olgusal formlar sekiz trigrama, trigramlar Beş Evre’ye, Beş Evre ise Yin ve Yang’a indirgenebilir. Bu nedenle, Yin ve Yang dengesi kurulduğunda, kişi Wu Ji’yi idrak edebilir.    


San Bao – Üç Hazine  

Varoluş alemine dahil oluşu ve sonunda ‘Kaynağa Dönüş’ü tasvir etmenin bir başka yolu ise San Bao veya herbirimizin içinde olan Üç Hazine (JingQi ve shen) aracılığıyladır.  

Jing genel anlamıyla fizik bedenimize, özel olarak da cinsel enerjimize tekabül eder. Jing, sekiz olağanüstü kanal boyunca bedenimizde dolaşır ve böbreklerimizde depolanır. 

Qi ise oniki normal akupunktur kanalı üzerinden dolanır ve karnın alt bölgesinde ve iç organlarda depolanır. Bedenimizde Qi iki çeşittir: Birincisi, yumurta ve spermin birleşmesi sonucu anne ve babamızdan bize aktarılan asal gücümüz olan kalıtsal Qi’dir. Diğeri ise, nefes aldığımız havadan ve yediğimiz yiyeceklerden kazandığımız enerji olan edinilmiş Qi’dir. 

Shen, ruha, bilince ve zihne tekabül eder. Kan aracılığıyla bütün vücuda yayılmasına karşın, shen özellikle kalpte, genel olarak ise tüm iç organlarda yer alır. Aslında shen tamamiyle madde-ötesi olup, sadece bedeni değil, tüm evreni kapsar!  

Boşluk shen’i (ruh), shen Qi’yi (enerji), Qi jing’i (öz veya form) doğurur. Form ise farklılığa, arzulara ve nefrete, gerçekte kim ve ne olduğumuza dair aklımızın karışmasına gebedir. Bu yüzdendir ki Taocu yogi, jing’i Qi’ye, Qi’yi shen’e ve shen’i boşluğa dönüştürebilmenin yolunu arar.  

 

Üç Dan Tian  

Üç Dan Tian (Cinnabar veya İksir Tarlaları), Üç Hazine’nin dönüşümünün gerçekleştiği içsel kimyevi kazanlardır.

Göbek çukuru, böbrekler ve cinsel organlar arasındaki bölgede yer alan (Sarı Avlu da denilen) Alt Dan Tian’da Jing Qi’ye dönüşür.

Göğsün ortasında yer alan (kalbe referansla Kızıl Saray da denilen) Orta Dan Tian’da Qi shen’e dönüşür.

Beynin merkezinde yer alan (Kristal Oda da denilen) Üst Dan Tian’da ise shen boşluğa dönüşür. 

 

Üç Beden  

Fiziksel bedenimiz jing’e (öz) tekabül eder. Enerji bedenimiz Üç Dan Tian’dan, yani iç organlardaki enerji alanlarından, enerji kanallarından ve bu kanallar boyunca akan Qi’den, meydana gelen süptil bedenimizdir. Ruhsal bedenimiz ise üç bedenin en süptil olanıdır ve saf zihnin enerjisinden, yani shen’den, oluşmuştur.

 

Üç Kuvvet

Makrokozmik açıdan, shen (veya ruh) gökyüzünün Yang enerjisine, jing yeryüzünün Yin materyal formuna, Qi ise gökyüzü ve yeryüzü arasındaki etkileşimin ürünü olan atmosferik enerjilere tekabül eder. Üç Kuvvet’i Qi’nin farklı formları olarak da değerlendirmek mümkündür: Yıldızlar, güneş, ay ve gezegenlerle bağlantılı olarak Tian Qi (Göksel Enerji), Di Qi (Yeryüzü Enerjisi) ve Da Chi(Atmosferik Enerji). Biz de Üç Hazine’mizi Üç Kuvvet’le bağlantılandırmayı öğrenerek bedensel enerjimizi yükseltebilir, canlılık ve zindelik kazanabilir ve kendimizi ‘Kaynağa Dönüş’ için hazırlayabiliriz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder