13 Kasım 2017 Pazartesi

Kuşlar..

Aerodinamik fonksiyona sahip olması Kuş tüylerinin kuşların uçmalarını sağlayan özellikleri arasındadır , bununla birlikte yerin manyetik alanından yararlanarak yönlerini bulmalarını sağlayan oldukça gelişmiş bir "manyereseptör" (manyetik alan algılayıcısı) sistemine sahip olan kuşlarda bu tüyler bir anten türü olabilir mi gerçekten de ve bu etkisi nedeni ile de eski Mısır, Maya, İnka, Amerika Kızılderilileri ve Asya Şamanizmde de ortak bir şekilde özel yere sahip olan bu tüyler hava ve rüzgarla bağları olduğu inançları ile birlikte yerli halklarca (özellikle başlıklarda) __ telepatik iletişim__ amaçlı olarak kullanılmış olabilir mi , güç hayvanını temsil eden Şaman giysisinin bu hayvanı sembolize eden takılarla birlikte yine bu hayvanın tüylerini içermesi de bu bağlantıyı sağlamak için mi düşünülmüş olabilir acaba ya da şamanın "uçuş" denilen trans deneyiminde sıklıkla rastlanan bir öğe olan bu tüylerden başka Dreamcatcher / Düşkapanı içinde kullanılan tüyler de yine bu mahiyet için kullanılmış olabilir mi acaba bilemiyoruz tabii ... 

Göksel

____" ÜÇ -DÜNYA KOZMOLOJİSİ "____
Tengricilikdeki Üç-Dünya-Kozmolojisine şaman Davulu üzerinde de rastlarız.Üç zaman ve üç alem vardır ki bu alemlerden 
madde dünya ve daha aşağıdaki üç adet üçlü alem zuhur etmiştir.
Kozmik ağaçlar dünyanın merkezinde bulunur 
ve üç kozmik bölgeyi, yani Gökyüzü, Yeryüzü ve Yer altnı 
birbirine bağladığı düşünülür.

Çünkü ağacın kökleri yeraltına uzanmakta 
ve tepesi gökyüzüne değmektedir.

Kozmik ağaç dünyanın merkezindedir 
ve bu üç dünyayı bir eksen gibi tutar.

Bu eksenden ruhlar yeryüzüne gelir, 
ölüler ise göğe ya da yeraltına inerler.

Tıpkı Kozmos gibi kozmik ağaç'da 
her yıl ilkbahar ayında kendini yeniler 
ve bu anlamda yeniden doğuşun sembolü olarak görülür.

Şamanlar
bazen kurt bazen kartal bazen de geyik donuna girip

üç dünya arasında yolculuk yapar, 

insanların dilek ve dualarını tanrılara iletirler.

Destanlar, 
Şamanizm inancına ait üçlü dünya düşüncesinden 
önemli izler taşırlar.

Üçlü dünya sistemini oluşturan katmanlar
gökyüzü/ışıklı dünya,
yeryüzü/orta dünya
ve yeraltı/aşağı dünyadır.

Her katmanın kendine ait hâkimi, ruhları ve özellikleri vardır.

Üç kademeli evren sisteminin 
Türk halklarına ait folklor ürünlerine yansıdığı görülmektedir.

Bu âlemlerin arasındaki tek bağlantı, 
dünyanın merkezinde duran "Dünyalar Ağacı"dır.

Gök âlemi ve yeraltı âlemi'nin yedişer katları vardır 

(bazen yeraltı 9 kat, bazen de gök 17 kat olabilir).

Şamanlar bu âlemlere yolculuk yapmak için 
birçok girişler tanırlar.

Sevmek..

Yerli Bilgelik gelenekleri keşfedilmeli ,
Doğu Felsefesi ve Modern bilimsel düşünce 
geleceğe bırakacağımız miras için yeni paradigmalar oluşturabilir.

Kadim Toltek’de bir Nagual (bilge) olan Don Miguel Ruiz: 

“Bizi kendimize götürecek olan bilgi değil, bilgeliktir!” der. 

Kadim Toltekliliğin mirasçıları kendilerine Wirrarika diyorlar.

Yaşayan Toltek’ler bize bir şey öğretmek veya satmakla ilgilenmiyorlar. 

Yalnızca kendi yaşamlarını sürdürmek ve 
Geleneklerini hayatta tutmakla ilgililer, 

Yaşayan Toltek yerlilerinin mesajı şöyle ;

"Biz Güneşin çocuklarıyız ve bizim doğamız parlamaktır"

_________Don Miguel Ruiz / Ustaca Sevmek ' den ;

"Önemli olan, aldığımız bilgiyi doğru kullanabilmektir. 

Bilge olmak için bilgiyi yığmanın tek başına bir anlamı yoktur.

Bir bilgeye dönüştüğümüzde yaşam kolaylaşır. Çünkü bilgeleşince, gerçekte kimseniz o hale gelirsiniz. 

Olmadığınızı olmak; kendiniz ve başkalarını, olmadığınız gibi olduğunuza inandırmak zordur. 

Ve olmadığınızı olmaya çalışmak, bütün enerjinizi tüketir "

12 Kasım 2017 Pazar

Bilgi aktarımı..

-DNA'nın ruhsallık açısından önemi nedir? 

DNA' muazzam bir arşiv bilgisidir: 

"Mutluluklarımız,içgüdülerimiz Kuantum düzeyindedir.Her şey Kuantum düzeyinden DNA lara bilgi olarak verilmiştir.Kozmik zeka,kuantum akışı ile DNA larda şifrelenmiş ve nesilden nesile kendini ifade etmiştir."

"Milyonlarca yıldan beri yaşadığımız hayatın özellikleri, yaratıldığımızdan bu yana maruz kaldığımız yağmurlar, iklim değişiklikleri, üzüntüler, savaşlar, çoğalmalar, beslenme alışkanlıkları bunların hepsi, içgüdü, duygu ve genel davranış biçimi olarak programlanıp bir bilgisayar disketi gibi tek bir hücrenin DNA'sına yüklenerek, nesilden nesile aktarılıyor. 

DNA'daki bilgi bir arşiv bilgisidir. Ağlamaktan, üreme içgüdüsüne, ölüm korkusundan, beslenme alışkanlıklarına kadar her şey, DNA'ya kaydedilip, arşiv bilgisi oluyor. 

Örneğin, içgüdüsel olarak erkek sperm hücresi, dişi yumurtasıyla programlandıkları şekilde buluşuyor.Kendi boyutlarına göre çok büyük bir mesafeyi kat edip, gene programlandığı gibi yumurtayı bulan sperm, burgusuyla kabuğu delip içeri giriyor ve dölleme gerçekleşiyor, bunu bilerek 
yapıyor.

İki, 22 +x veya 22 + y birleşiyor. Gerçek bir hücre olup erkek ve dişinin kalıtsal şifreleri birleşerek doğacak olan canlının bütün hayatı, hangi hastalıklara yakalanıp, ne karakter ve fizik yapısına sahip olacağı, yazgısı ana hatlarıyla burada belli oluyor. 

Tabi bunu, hamilelik süresindeki diyet, geçirilen rahatsızlıklar, döllenme ve doğum anındaki astrolojik açılar da etkiliyor. Buna, biz prakriti, yani doğuştaki beden tipi (dosha) diyoruz. 

Aslında doğa insanoğluna şaşılacak kadar çok bilgi yüklemiştir. 

Örneğin, bebek doğduktan hemen sonra suya atıldığında yüzebiliyor. Fakat insanoğlu, tamamen kara hayatını seçtiği için, 6 saat içinde, bu içgüdü yok oluyor. 

Yeni doğan bebek üç temel reflekse sahiptir. Bunlardan biri yakalama refleksidir. Avucuna bir şey dokundurduğunuzda bebek hemen ellerini kapatır. 
Moro refleksiyse bebeğin (ellerini yukarı çekip bıraktığınızda kendine doğru kendiliğinden sıçrayarak çekmesi) bir süre daha devam eder, sonra kaybolur.

Bir diğeri emme refleksidir. Yanağına ve dudaklarına bir temas olduğunda, bebek başını o tarafa çevirir ve hemen emme eğilimi başlar. Kimse ona emmeyi öğretmedi, ama, binlerce senedir bu böyle. "

Genetik kodun ilahi bir yazı olduğu, DNA nın vücudun anteni olduğu varsayılır.

Bir Akaşik Kayıt olarak görülen DNA daki kaydın amacı kişisel keşif, farkındalık, karma ve yaşam dersleri olarak ifade edilir.Bu ezoteriktir

Bir çocuk doğar ve DNA tam onun kişiliğinde Akaşa enerjilerini taşır.

Evrende meydana gelen hiçbir olayın, hiçbir hareketin yok olmadığını, herşeyin iz bıraktığını ve kaydolduğunu biliyoruz. Akaşık Kayıt, bu dünyada yaşadığımız bütün geçmiş hayatlarımızın bilgilerinin tutulduğu ve saklandığı depoya deniyor. Sadece geçmiş mi? Gelecek de kayıt altında.

Çevremizde hepimizin katıldığı bir kollektif bilinç alanı var.Gerçekliğimizi oluşturan bu kollektif bilinç ,kalbimiz,düşünce gücümüz ve DNA mız aracılığı ile bize etkili olabilir.

Dr. Jacques Benveniste yaptığı araştırmalarda DNA hücrelerinin belli bir frekansta foton yaydığını(ışık) ve farklı hücrelerin farklı frekansta titreştiğini, farklı titreşimdeki iki hücre yan yana geldiğinde yeni bir frekans oluşturup birlikte bu frekansta titreşmeye başladığını ve elektro manyetik dalgalar ile bir çağlayan yaratıp ışık hızında yolculuk ettiğini k

DNA'mızın alkalinlerinin bildiğimiz normal lisanda kullanılan grameri takip ettiğini ve aynen lisanlarımız gibi kalıpsal kuralları olduğunu keşfettiler.

Dolayısı ile insan lisanı tesadüfen oluşmadı da, içsel DNA'mızın yansıması. Bu araştırmacı grup aynı zamanda DNA'nın titreşimsel tabiatını da inceledi. Kısaca özetlemek gerekirse "yaşayan kromozomlar içsel olarak DNA lazer radyasyonu kullanarak aynen holografik bilgisayarlar gibi çalışıyor". 

Bunun anlamı şu; deneylerde belirli frekans desenlerini lazer ışınına ayarlayıp bununla DNA frekansını etkilediler ve dolayısı ile genetik bilginin kendisini etkilediler. DNA-alkalin eşleri ve lisanın temel yapısı aynı olduğuna göre, DNA'yı deşifre etmeye gerek yok. Basit bir şekilde insanın kullandığı lisandaki kelime ve cümleleri kullanabilirsiniz. 

Yaşayan dokudaki DNA maddesi, eğer gerekli frekanslar kullanılırsa, lisana - ayarlanmış lazer ışını ve hatta radyo dalgalarına her zaman tepki verecektir. 

Bu ise düşünce ve kelimelerin, cümlelerin, enerji çalışmalarının neden hayatımızı etkileyebildiği ve neden iyileştirici neticeler elde edildiğini açıklamakta. 

Batılı araştırmacılar DNA sarmalımızdan tek genleri keserek atıp başka yerlere yerleştirirken, Ruslar ayarlanmış radyo ve ışık frekansları ile hücre metabolizmasını etkileyerek genetik yanlışlıkları düzeltiyor.

Biyofizikçi ve moleküler biyolog olan Dr. Pjotr Garjajev'in araştırma grubu bu metotla X ışınının zarar verdiği kromozomların onarılabilineceğini ispat etti. 

Hatta belirli bir DNA'nın bilgi desenini yakalayıp başka birine aktardılar, böylece hücreleri başka bir genoma programladılar.  

Mesela kurbağa embriyosunu salamander embriyosuna, sadece DNA bilgi deseninin frekansını ileterek aktardılar. 

Böylece tüm bilgi kesip biçme olmadan dolayısı ile hiçbir uyumsuzluk ve yan etki oluşmadan aktarılmış oldu. 

Tüm bunlar sadece vibrasyon ve lisan kullanarak yapıldı. 

Spritüel öğretmenler bedenlerimizin kelime, düşünce, ses ve titreşimlerden etkilendiğini ve tekrar programlanabildiğini asırlardır bilirler ancak bunun bilimsel olarak ta ispat edilmesi yolumuza daha da somut bir ışık tutmakta.

Olumlu veya olumsuz her eylem ve davranışların, DNA uzay zaman boşluklarındaki porları bilgi olarak sansürsüz, tecrit etmeden direk yüklerken, bilerek, bilmeyerek veya fark ettirmeden varlığı selamete veya karanlığa götürebileceği çok açık olarak anlaşılmaktadır. 

Hiç kimsenin bu durumda konumu ile ilgili garantisi ve sigortası yoktur ve olamaz. Kendini bilmek, varlığına, şahsiyetine veya mevcudiyetine irade ile sahip çıkmak gerekir. 

Onun için ruhsallığı anlatan, öğreten ve rehber olan bilgi ve öğretiler çok önemlidir. 

Bozulan dengelerin yeniden kurulabilmesi için uzun zaman süreçleri içinde porları pozitif bilgi ile yüklemek gerekir ki, bu durumda değişim, dönüşüm ve gelişim ruhsal rehbersiz kolay değildir, hatta mümkün değildir.

Rus bilim adamları bu kadarla kalmayıp DNA'mızın vakumda bozucu desenlere neden olabileceğini böylece manyetik solucan delikleri yaratabileceğini de keşfettiler. 

Solucan deliklerine Einstein-Rosen köprüleri de denilir, yanarak sönmüş olan yıldızların bıraktığı kara deliklerin mikroskobik eş değeridir. 

Bunlar bilginin uzay zaman dışında iletilmesini sağlayan tüneller, evrenin tamamıyla değişik bölgeleri ile oluşan bağlantılardır. 

DNA bu bilgi parçacıklarını çeker ve bizim bilincimize aktarır. Bu tarz Hiper bağlantı en çok gevşemiş ve dingin bir durumda oluşur. Stres, korku, üzüntü veya Hiper aktif bilinç hali bilginin akışını engeller ve hiper bağlantı oluşumunu engeller. Doğada Hiper bağlantı milyonlarca yıldır yapılır. Böceklerin organize hayat akışı bunu dramatik bir şekilde ispatlar.

Doğadan bir örnek ; Kraliçe karınca kolonisinden ayrılırsa, yapılanma planlandığı gibi delicesine devam eder. Şayet kraliçe öldürülürse kolonideki tüm çalışma durur. Kraliçenin uzaktan bile olsa grup farkındalığı ile işçilere imar planlarını gönderdiği belli, ölmedikçe istediği kadar uzakta olsun hiper komünikasyon sağlanır. Hiper komünikasyon insanlar arasında his, ilham, sezgi, duru görü, şifacılık olarak deneyimlenir.

“Neyle doğmuş olursam olayım bu önemli değildir. Biyolojimi, bağışıklık sistemimi ve farkındalığımı kontrol ediyorum. Tanrı beni Akaşamdaki geçmiş enerjileri sahiplenebilen ve biyolojimi ve görünüşümü ve kuvvetlerimi arzu ettiğim her şeye tam olarak değiştirebilen ilahi bir yaratık olarak yarattı.” 

Bu imkansız mı görünüyor? Tam şimdi “genlerin üstünde” nasıl düşüneceklerini” öğreten harika öğretmenler var. 

[Bruce H. Lipton – İnancın Biyolojisi, NOT: Kitap Türkçe yayınlandı]

Yakın..

Şekil,Mimar Sinan Edirne'deki Selimiye Camii'nin üç merdivenli minarelerinde de olan heliks eğrisini hatırlatıyor.

Varlık hiyerarşisinin birçok seviyesinde rastladığımız Spiraller,Hayatın genetik bilgisinin kodlandığı DNA yapısında ,bir galaksinin fotoğrafında , deniz kenarında gezerken gözümüze ilişen bir deniz kabuğunda, veya bahar günlerinde etrafımızda açan çiçekte,kasırgalarda,boynuzlarda ,iç kulak salyangozunda da vesaire...


ABD Millî Bilim Vakfı Fizik Bölümü Başkanı Rolf Sinclair'ın ifadesi ile;

‘Bu şekillerin kâinatta böylesine yoğun miktarda bulunması bende, 

her şeyi bir fizikçi veya bir matematikçi yönetiyormuş intibası uyandırıyor.’