Nasreddin Hoca, merkebin ipinden sımsıkı tutmuş, eve dönüyormuş. Hoca, bütün kuvvetiyle çekmesine rağmen merkep, yolda gördüğü merkep pisliklerini koklarmış. Nasreddin Hoca da (Zâhir beğendi ki kokluyor...) diye, bir taraftan merkebin kokladığı pislikleri torbasına doldururmuş. Akşam olup evli evine, köylü köyüne, HER ŞEY ASLINA döndüğünde, yem zamanı hayvanın başına tezeklerle dolu torbayı asmış. Hayvan, tezekleri yemeyip, başını torbadan çıkarmak istedikçe, Hoca celallenmesin mi:
- Sen beğendin, ben doldurdum, şimdi niye titizleniyorsun?
Bâri sen SEN ol, insan OLMADAN ölme, ölmek istemeyeceğin yerde bulunma.
Nasıl ölmek istiyorsa her nefeste onu çoğaltmalı insan (olacak insan)
Ölüm, bir ömür biriktirdiğimiz şeylerin altında kalmak olmalı dedi fıkradan ağlayan meczûb...
Arkasından ağlayanlara, sivri uçlu nodul pişmanlıklar kaldı: Nelere rağbet ettiğini, bütün bir günü, koca bir ömrü neyin peşinde, kimin uğruna tükettiğini, KENDİ.NE yazık ettiğini hâlâ görmüyor musun?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder