24 Mart 2019 Pazar

Beyni anlamak

Uyku hakkında ilk bilmemiz gereken şey, uykunun beden için değil, beyin için gerekli olduğudur.
Genellikle uyku sürecini dinlenmekle eşdeğer algılıyor olsak da bedensel dinlenme, uykunun sadece bir yan etkisidir aslında. Oysa beden, bir süre uzanıp hareketsiz kaldığında da dinlenebilir. Fakat beynin dinlenmesi o kadar da kolay bir süreç değildir.
Gün boyu hem dışarıdan hem de bedenimizden kaynaklanan trilyonlarca bitlik bilgiyi işlemek zorunda kalan beynimiz, algılama sistemlerinin düzgün çalışması için her gün periyodik olarak bir bakım dönemine ihtiyaç duyar.
İşte bu bakım döneminin adına uyku diyoruz.
🔹 Normalde tüm dokular gibi beynimiz de bir sürü atık madde üretir. Fakat bu atıkları etkin bir biçimde uzaklaştırabilecek lenf sistemi, birçok organdan farklı olarak, beyinde mevcut değildir.
Bundan dolayı, özel bir yıkama mekanizması ile temizlenmek zorundadır.
Bu mekanizma ise ancak gece uykusunun özel dönemlerinde devreye girer. Beyindeki damarlar uykunun belli zamanlarında birden genişler, içindeki kan plazmasından süzdükleri büyük miktarda sıvıyı beyin hücrelerinin arasına gönderir ve tekrar geri emerler. Böylece beynimiz, kelimenin tam anlamıyla bir gece uykusu boyunca defalarca yıkanıp temizlenir.
🔹 Uzun süreli hapiste kalan veya tecritte tutulan insanların beyinlerindeki amigdala bölgesi küçülüyor ve ön beyin devreleri zayıflıyor.
Yani bizzat psikopatlığın nedenleri arasında diye bildiğimiz amigdala küçüklüğü ve ön beyin zayıflığı, hücre hapsinde daha da ilerliyor.
🔹 Çıplak ve aciz bir primat gibidir insan.
Fakat bedenindeki bu zayıflığa mukabil insan ırkına çok kıymetli bir hediye verilmiştir.
Bu hediye, bütün bedensel zayıflıklarının üstesinden gelip ürettiği çözümlerle hem hayatta kalabilmesini sağlamıştır hem de birkaç bin yılda dünyadaki en etkili ve hakim canlı türü olabilmesine fırsat vermiştir.
Bu hediye son derece gelişkin bir beyin ve onun ev sahipliği yaptığı gizemli
zihindir.
🔹 Beyin, kendi ağrısını hissedmezken, hem vücudun her yanını hissedebilen hem de başka canlıların dertleriyle dertlenebilen tek organizmadır.
🔹 Beyin de tıpkı parmak izi gibi eşsizdir...
🔹 Çünkü hayal gücü bir nevi kas gibidir. Çalıştıkça geliştirilir. Erken yaşlardan itibaren kafayı bir şeylere takan çocuklar, ömürleri oldukça o şeye dönüşürler. Bildiğimiz bütün müzisyen, sanatçı, bilim insanı, sporcu yahut düşünür, küçüklüklerinden beri zaten takıntılı bir şekilde düşündükleri şeyin peşinden gittikleri için isim yapmış kişilerdir.
🔹 Hafızayı, beynin diğer işlevlerini kuvvetlendirmenin yolu, onu farklı işlere, farklı deneyimlere zorlamak.
🔹 Mesela bir insana soru sorduğunuz zaman diyelim ki koluna hafifçe dokunduğunuz takdirde evet cevabı alma ihtimaliniz çok artar.
Çünkü tensel ve fiziksel temas yakınlık, güven ve işbirliği isteği sağlar.
🔹 Melatonin hormonunun salgılanması ışıkla çok hızlı bir şekilde engellendiği için gece karanlık bir ortamda uyumak gerekir.
🔹 Erişkin bir beyne sahip olmak, her zaman iyi bir fikir değildir.
Zira marjinal fikirleriyle, adlarını düşünce ve bilim tarihine yazdırmış insanların çoğunun “çocuksu ve uçarı tarafları” sıklıkla karşımıza çıkan özelliklerdir. Belki de bu “olgunlaşmaya direnen” zihin yapısı, yenilikleri ve farklı bakış açılarını korumayı sağlayan önemli bir savunma mekanizması olabilir.
Einstein’ın gazetecilere dil çıkarttığı o meşhur fotoğrafını örnek göstermeyi çok severim.
O yaşta bir adam, ancak çocukluğunu her dem muhafaza edebildiği için, son nefesine kadar en zorlu fizik problemleri üzerinde çalışmaya devam edecek enerjiyi bulabilirdi.
🔹 Beyin dünyaya geldiğinde ne iş yapacağını bilmeyen tek organımızdır.
Doğumla birlikte başlayan öğrenme süreci beynimizde müthiş bir uzmanlaşma ve bağlantıları yeniden tasarlama surecinide içerir.
Hatta yaşamımız bizzat bu bağlantılar üzerine inşa edilir.
🔹 Aşık olunduğu zaman beynimizde duyguları kontrol eden bölgelerde çok şaşırtıcı faaliyet değişimleri olur.
Aşık olunan kişiyle bir araya gelme dürtüsü o kadar kuvvetli olurki üst beynin kontrol ve işlemlerinde ciddi bir azalma olur. Söz konusu bu bölge akıl yürütme eleştirel düşünme, hata algılama , stratejik düşünme gibi süreçlerin yürütüldüğü bölgedir . Dolayısıyla aşık bir insanın sevgilisindeki hataları ve kusurları neden göremediği zihinde ne olursa olsun ideal bir konuma yerlesmesini anlayabiliyoru. Yani aşkın gözü kördür en azından aklın gözü kördür diyebiliriz.
Zaten böyle olmasa aşık olunan kişide bin tane kusur bulunabilir birliktelik hiç gerceklesmeyebilirdi. Bu yüzden aklı biraz kaybetmek turumuzun devamı için gerekliliktir.
🔹 Beyni anlamaya çalışan en gelişmiş aracımız yine beynin kendisidir.
Beynin Sırları, Sinan Canan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder