7 Mayıs 2018 Pazartesi

Düşüncelerin değişir ama seçtiklerin sırtında kambur olur.Oysa onları olduğu gibi kabul edersen sana yük değil yoldaş olurlar.Mahalle veya sokak arkadaşlığı başka bir şeydir.

Çocukken çoşkuyla başka mahallenin çocuklarlarıyla oynardık.Bir çocukla adını bile bilmeden sahildeki kumlarda oynardık. Buna alışmak zor olsa da, büyürken herkesle anlaşamadığımızı anladık. İnsan seçmek, bazı özelliklerine göre onları ayırmak hep suç gibi göründü ama öyle değildi. Tabii ki insanların dili, dini, ırkı değil. İnsanlarda ayırmamız gereken başka özellikler var, bunu yapmak zorundayız. Kendini seven her insan bunu yapmalı. Kendine iyi gelmeyen, huzursuzluk yaratan, zarar veren kimseye katlanmamalı. Kendine değer veren herkes hayatına alacağı insanı seçmeli. Yoksa hayatının sonuna kadar bu insanları bir kambur gibi sırtınızda taşırsınız.

Bazen fark etmiyorsunuz ve yıllar iyi sandığınız kötü dostlarınızla geçiveriyor. “bir arkadaşta olması gereken 4 özellik” temalı söylemi dikkate almanızı öneririz.


 Her zaman yardımınıza koşabilecek kişi şu 4 özelliğiyle hemen tanınır: siz savunmasız kaldığınızda sizi korur, korktuğunuzda sığınak olur, bir şeye ihtiyacınız olduğunda daha fazlasını verebilmek için elinden geleni yapar ve karşılık beklemez.

 Hayatınızda kalıcı olabilecek arkadaşlar şu 4 özelliğiyle tanımlanır: size sırlarını anlatır, anlattıklarınızı kendi sırrı gibi saklar, her zaman sizin yanınızdadır ve fedakarlık yapmaktan kaçınmaz.

Size yol gösterecek nitelikte bir dost şu 4 özelliğiyle tanımlanır: yanlış yapmamanız için sizi uyarır, yaşamınıza katkı sağlayacak davranışlarda bulunmanız için rehberlik eder, bilmeniz gereken her şeyi söyler, her koşulda size destek olur.


 Şefkatli bir arkadaş şu 4 özelliğiyle tanımlanır: talihsizlik yaşadığınızda sizinle birlikte üzülür, başarılarınız için sevinir, diğerlerinin sizin hakkınızda kötü şeyler söylemesine izin vermez, sizin iyi yönlerinizi diğer tüm insanlarla paylaşır.


Doğum sancısı çeken erkek.!!!


6 Mayıs 2018 Pazar

Sevgi ve yalnızlık.

Sevgi bir ışıktır o beklenmez .İçindekini aç huzuru bul.Önce kendini sevmeyi öğren.Sen yalnız olmayı seçtin,doğduğun gibi..Ruhu ona bu dünyada yalnız olduğunu fısıldar. Fakat ego bu zarif sesi şiddetle susturmayı tercih eder, kabul edemez. Çünkü yalnızlık "ölüm" gibidir. Bu nedenle tüm insanlarda sevgi beklentisi vardır. İnsan yalnız olduğunu, onu bu güne kadar kimsenin anlamadığını gerçekten kabul ettiğinde o kişi başkasından hiç bir beklenti içinde olamaz. Ego ölmüştür. Kişi tekbaşınalığa ulaşmıştır. Koşulsuz sevmeyi sadece tekbaşınalığa ulaşmış insanlar öğrenebilir. Koşulsuz seven insan başkasından sevgi bekleyemez. Şartsız sever. Başkasından sevgi beklentisi içinizde hiç ama hiç sevgi olmayışının boşluğundan kaynaklanmaktır. Başkası sizi asla dolduramayacaktır. Acı ama gerçek bu. 
Koşulsuz seven düşünceleriyle sevgiyi üretir. Kendi ürettiği sevgi beyindeki temporoparietal bölgesindeki hücrelerin çoğalmasını sağlar. O sevgi hücreleri düşünceyle artık sevgi üretilmediğinde bir kaç ay içinde şefkate dönüşür. Ruhunuzun sizi getirmek istediği yer burasıdır. Bu nedenle size "yalnızsın yolunu çiz sahteliklerin içinde olma" diye uyarmaktadır. Fakat ego buna izin vermemektedir. 
Koşulsuz sevgiyle "bütünü" hisseder her an haz içinde olursunuz. Başka cennet yoktur. Başka cennete gerek de yoktur. Çünkü zaman kavramı yoktur. Tanrı an'dadır,içimizde bizle..
Daha fazla ifad

insanlığa bağlılığımızı sürdürelim.

-Anaerkillik, toplumda kadının, özellikle "ana"nın etkin (baskın-başat) olma halidir. Matriarka veya maderşahilik olarak adlandırılan bir tür toplumsal örgütlenme düzeni. Bu düzenin temelini kadının üstünlüğü fikri oluşturur; soy kadınlar tarafından belirlenir, hakimiyet kadınlarındır. Bu toplumlarda kadınlara erkeklerden daha çok saygı gösterilir. Bu kadın üstünlüğü ilkesi etrafında, toplumun kültürü, adetleri, inancı ve mitolojisi, ataerkil düzenli toplumunkinden farklı bir biçim oluşturur.

Anaerkillik kelimesi Türkçe kökenlidir. Türkçe'ye Fransızca'dan geçmiş olan ve batı dillerinde anaerkillik manasında kullanılan matriarka kelimesi ise Latince mater (anne) ve Yunanca achein (hükmetmek) kelimelerinden türemiştir. Anaerkilliğe dayanan, ana erki temelli olan oluşumlara "anaerkil", "maderşahi" veya "matriarkal" denir.

Çoğu zaman anaerkillik ile karıştırılan çeşitli terimler vardır; jinekokrasi (kadınların yönetimi) ve matrilokalite (evlilikte kadın veya anne tarafına yerleşme) bu terimlerden bazılarıdır.

Modern dünyada anaerkilliğin hakim olduğu toplumlar bulunmamaktadır. Bazı tarihçilere göre ataerkillik (partiyarka) dünya toplumlarına egemen olmadan önce anaerkil toplumlara rastlamak mümkündü.

-Anasoyluluk veya matriliniyal sistem, bir toplulukta soyun ana tarafından, ana esaslı bir çizgi halinde geçmesini anlamına gelir. Babasoyluluktan farklı olarak, ailenin soyağacı (şecere) baba tarafına değil, annenin ailesine dayandırılır. Terim sık sık anaerkillik ile eşanlamlı olarak kullanılsa da, anasoyluluk ana tarafının egemen olduğu bir yapıyı gerektirmez.

Anasoyluluk, aile reisi öldüğünde mirasın nasıl paylaşılacağını belirlemede önemli rol oynar. Patriliniyal sistem baba soyunun hakimiyeti ve üstünlüğünü, matriliniyal sistem ana soyunun üstünlüğünü, bilateral sistem ise her iki tarafın eşit olarak pay almasını öngörür. Matriliniyal sistemde baba tarafının akrabaları, akraba olarak kabul edilmez.

-Anaerkil düzen, Kuzey Amerika'da ve Australya'da bazı kabilelerde görülür. Kuzey Amerika'daki anaerkil toplum düzeninde aile ve toplumu yöneten analıklar (matrone), başkanları seçerler; toprakların ve evlerin malikidirler. Yabancıları evlatlık alıp aileye dahil edebilirler, evlenmelere karar verirler. Savaşlarda esirlere nasıl muamelede bulunacağını onlar belirlerler. Erkeklerin kendi aralannda alacakları kararlan tasvip etmiyorlarsa bozabilirler. Gerektiğinde, bazılarını aileden çıkarabilirler.

Bu tür toplum düzeni bazı özellikleriyle bir kısım kabilelerde aynen görülmekte ise de, zaman içinde önemli değişikliklere uğramış bulunmaktadır.

-19. yy.'da bazı tarihçiler ve antropologlar tarafından ortaya atılan bu görüşe göre, anaerkillik, erkeğin üstün olduğu toplumsal örgütlenme biçiminden önce gelmekteydi. Anaerkil sistemde kadınlar, aileye ait olan malların mülkiyetine sahiptirler, yüksek dinsel görevler kadınlara aittir. Evlilik içinde karı ve koca, kadının ailesinin evinde yaşarlar. Siyasal iktidar kadın soyundan gelir, ancak bunu erkekler kullanır. Akrabalık ilişkileri de kadınlara dayanır. Örneğin kadının erkek kardeşi yani dayı, kız kardeşinin çocuklarının yetiştirilmesinde söz sahibidir. Kocanın, kendi ailesinin yanında yaşadığı ve karısını zaman zaman ziyaret ettiği durumlar da söz konusudur. Ailede adlar ve sanlar kadının babasından çocuklarına geçer. Aile içinde en yaşlı kadın, evde çok önemli bir rol oynar ve evdeki diğer kadınları yönetir. 

Anaerkil toplumlardaki en önemli özelliklerden biri de kadınların konuştuğu dilin, erkeklerinkinden farklı olmasıdır.

İnsan olmak zor..

İyi pazarlar..Gününüz aydın fikirleriniz kendiniz gibi ışık olsun bütün kainatı aydınlatsın..İnsanlığımızı unutmamak ise ( her konuda ve her şeyde) bizim birinci görevimiz olsun.!!

İnsan olmak bir sanattır..

Usta,pir,mürşid, hoca,öğretmen bizi yetiştirmek için varlar.Tiyatro,resim veya müzik vs diğer sanatları öğrenmek için bir öğreticiye mutlaka ihtiyacımız var.

Ama insanlığı öğretmek ise ayrı bir sanat gerektirir usta..

Ustayla müridleri birlikte yürüyorlarmış.Dar sokaktan geçerken karşıdan dört ayaklı bir varlıkla orda karşılaşmışlar.Mürid büyük bir sevgiyle varlığa öncelik vermiş,daha sonra onlar geçmiş.Mürid, (çırak,çömez) üstadım neden ona öncelik verdiniz oysa o bekler bizde geçerdik.Mürşidin yanıtı çok güzel olmuş ;Evladım yaratıcı ikimizede aynı canı verdi bana iki ayaklı beden de ona dört ayaklı beden de.Aramızda bu anlanlamda hiç fark yok,diyerek cevaplamış.
İşte bu dört ayaklı yeryüzü dostlarımız da kendisini sevgiyle yetiştiren bu insan denen varlığa son busesini (teşekkür veya veda) vermiş.

"Judas ' ın öpücüğü"
Bu resimde, onu yetiştiren ve ona göz kulak olan Boğa ' nın yetiştiricisini görüyoruz.
Bebekliğinden beri ona göz kulan olan İNSAN Onu Boğa güreşi için sattı.
Arenada kanlar içinde dehşete kapılan boğa arkadaşını tanıdı
ve
Masum boğa Dost sandığı İNSANDAN yardım ve merhamet istedi.
İspanyol medyası buna "Judas ' ın öpücüğü" adını verdi
.
Bu dünyada insan kadar kötü ve kalleş olan başka bir yaratık yoktur....