5 Kasım 2018 Pazartesi

Goethe..

Bütün kültürsüz insanların ilgisi malzemeye yöneliktir,işleme tarzına degil. 


Her eylemde bir ders vardır..

Fonksiyon düşünce daima bir güçlügü yenmekten ibarettir.Yargıda bulunmak çift anlamıyla güzel bir sözdür: İki kere iki dört eder, deriz;bu bir yargıdır; başkasını kıskanan kişiyi küçümseyebiliriz deriz; buda bir yargıdır. Dilde bütün açıklıgı ile beliren o derin halk bilgeligi bizi burada parlak bir düşünceye dogru götürür; o da şu: yargıda bulunmak, daima bir karara varmak, yasa çıkarmak, insanca düzene göre güçleri kullanmak, bizim konumuzda da çizmeleri yalaması gereken hayvanı egitmektir.

Avcının sertliginde büyük bir ders vardır. Avcının köpegini sevdigini herkes bilir; ama onun bu sevgisi egemenliginden azıcık olsun feda etmesine müsade etmez; egemendir. "çok seven çok eziyet eder." Görüyorsunuz ya, köpekle insan arasındabir samimilik vardır; hatta insan, gözle göremedigi keklige dogru koşan bu içgüdünün anlayış kabiliyetini bile benimser; bundan ötürüde her avcı köpeginin maheretlerini bir bir saymaktan hoşlanır. Ama gelin bunu, sevgili köpegine durmadan nutuk çeken küçük bayanla bir karşılaştırın; o da köpek gibi dört ayak olur, köpegine köpekçe bir sevgi gösterir. Avcı kendinden emin bir davranışla ayakta durur, buyurur, vurur; kuyruk sallamaların, yılışmaların, yaltaklanmalarının, şu yada bu vesile ile gösterilen baglılık ve kahramanlıkların hiçbir önemi yoktur; hiçbiri ergeç tekmenin savrulmasına engel olamaz; iyi niyet, pişmanlık, umutsuzluk, üzüntü tutkuların dili, duygu hazineleri, yargıç tarafından soguk kanlılıkla boyunduruk altına alınır, yola getirilir, yok edilir.Yargıç ta avcıdan başkası degildir.

Şimdi bir de istirhat etmekte olan avcının özel izni ile bacakları arasına girip oturmuş olan köpegi seyredin. Böyle sert bir efendisi oldugu için bilseniz ne kadar magrurdur! Amacına ve aradıgı yere tam manası ile ulaşmış sayılır. Şu uysal köpek, gördügü itibarı, çorbayı, dişi köpegi arzuladıgı şekilde arzulamaz; bunula beraber köpeklik rolunü sever; kendisni bir vasıta olarak kullanan o egitimci ve yönetici gücü sever. Köpegin insana olan bu yakınlıgı, tutkulaırın daha üst düzene olan baglarını, sırf bu zorlamadan ötürüde tabii hallerinden çok daha iyi bir şekilde tatmin edildiklerini gösterir.
Tabii düşüncelerin tümü de köpegi andırır. Bu düşünceleri öyle bir sevme tarzı vardır ki bütün düşünceyi en aşagıya dogru sürükler. Dekadan bir şairi örnek alalım; karşısına ne çıkarsa hepsini benimser: etki, hayal, kalime ;gelişmekte olan sevgili benine bakar, ama onu gerektigi kadar sevmez. Daha dogrusu çok az sever. Kafada beliren her düşünceyi egitmek yola getirmek gerekir. Gecenin karanlıgında bir yolun kıvrımında şöyle böyle gördügüm korkunun kolaylıkla yorumladıgı bir şekli, ben agaç olarak düşünür ve geçerim. Şu öfkeyi inkar ederim, şu istegi tekmeliyerek sustururum. Bir kapının aralıgından köpek gibi uluyan melodiyi duymam bile; şu umutsuzluga yat ve uyu derim. İnsan uyanışının temeli olan hergün kü iş. Deli ise aksine ,kendini, düşünceye duyguya, hayale koyuveren kişidir. Hayal peşinde koşanların hepsi üzgündür. En salt anlamda din de önsezi, bıkkınlık, belirsiz umutlar gibi kendini düşünce oyunlarına koyuvermekten başka bir şey degildir. Dikkat etmek suretiyle düşüncenin, bütün bunların inkarı demek oldugunu yeteri kadar düşünemiyoruz; korkuya ve umuda karşı daima irade ile karşı koymak. Akıllı uslu köylü, tutup devedikenlerinin üstünde inlemez, onları keser.


Zihinsel gücü geliştirmek..

Güneşin gezegenleri selamlamaya durduğu, Seni dünyaya ödünç veren gündeki gibi, Varsın ve durmaksızın büyüdün o günden beri, Dünyaya adım atarken uyduğun yasa gereği. Böyle olmalısın, kaçamazsın kendinden, Bunu söyledi kahin kadınlar, peygamberler bunu söyledi; Ne zaman parçalayabilir, ne de herhangi bir güç, Yaşayarak kendini geliştiren, belirlenmiş biçimi.                                                   Goethe  


Bu bakımdan, bizim elimizde olan tek şey, verilmiş olan kişiliği olabildiğince yararlı bir biçimde kullanmamız, yani sadece ona uygun çabalara girişmemiz ve o kişiliğe tam uygun bir eğitim türünü almaya çalışmamızdır; ayrıca başka türlerden kaçınmamız, demek ki bu kişiliğe uygun konumu, uğraşıyı ve yaşam biçimini seçmemizdir. Olağanüstü kas gücüyle donanmış, Herkül gibi bir insan, dış koşullar yüzünden oturarak yapması gereken bir işle, küçük zavallı bir zanaatla uğraşmak ya da kendisine çok yabancı başka türlü güçler gerektiren çalışmalar ve zihinsel işler yapmak zorunda kalırsa, bunun sonucunda kendisinde kusursuz olan kuvvetleri kullanamazsa, ömür boyu mutsuz hissedecektir kendini; ama zihinsel güçleri çok ağır basan ve bu güçleri gerektirmeyen çok kötü bir işi ya da fiziksel gücünün yetmediği bedensel bir işi yapmak uğruna, zihinsel güçlerini geliştiremeden, kullanamadan olduğu gibi bırakmak zorunda kalan biri daha da mutsuz olacaktır. Ancak burada, özellikle gençlikte, insanın kendisine, sahip olmadığı ölçüde güç biçmemesi için, tahmin tuzağından kaçınılmalıdır. 


4 Kasım 2018 Pazar

Tanrının varlığına ermek.

Nefs (benlik)-disiplininin uygulanabileceği dört ana yol vardır. Biri fiziksel yoldur, aynı pozisyonda kalma, belli bir süre aynı şekilde oturma uygulamasıdır… mistikler yıllar ve yıllar boyunca çeşitli duruşları çalıştılar; ve belli nefes egzersizleri yaparken oturma şekillerini keşfettiler…Bu duruşlar insanın yön bilgisini öğrenmesini kolaylaştırır…Yeme ve içmeyle bağlantılı olan başka bir benlik-disiplini de vardır; kişi belli şeylerden kaçınır…ve bunlarsız, özellikle onsuz yaşayamayacağını düşündüğü şeyler olmadan yaşayabilme uygulaması yapar. Bu bazı üstadların meyve ve sebze diyetiyle yaşamalarının, psikolojik ve fiziksel nedenleri dışındaki nedenlerden biridir… Oruç tutma bedenin yoğunluğunu azaltmanın yollarından da biridir…Fakat aslını ararsanız, oruç tutmayı salık verecek son insan benim. Ben hemen hiç oruç tutmam; ben sadece eğer kendilerini oruç tutacaklarsa öğrencilerime bazı öğütler veririm.

Günümüzde HathaYoga duruşları ve nefes egzersizleri Batıda oldukça iyi biliniyor. Yarım yüzyıl önce “Doğudaki ustalarınız neden akrobatik hareketler yapıyorlar?” gibi sorulara yanıt vermek zorunda kalıyordu ve bunun bir eğlence değil, fakat bedenin duyarlılığını arttırmanın bir yolu olduğunu açıklıyordu. Bugün pek çok Batılı sağlık için yoga yapıyor ve elbette bu bir anlam da ifade ediyor, fakat esas amaç bedeni ruhsal erişim için sağlam bir alet haline getirmektir.

Sınırlı egoyu terk etmenin ve dar dünyevi bir bilinci kırıp çıkmanın pek çok yöntemi vardır. Nefs-disiplini, konsantrasyon için yeterince güçlenmenin bir vasıtasıdır. Başka bir yol Tanrı’nın 99 isminin konsantre olarak meditasyonda tekrarlamadır. Bu egzersizlerden bazıları belli nitelikler geliştirmek için kullanılır; fakat esas hedef ego-farkındalığını yenmektir.

Kendimi unutmama izin ver, Rabbim, ki Senin Varlığının bilincine varabileyim.

Bilinç ve biz..

Bizler hepimiz bilincinde olduklarımızızdır. Hapisteki biri hapisin bilincindedir…Sadece bilincinde olduklarımıza sahibizdir. Bu nedenle büyüklüğümüz ya da küçüklüğümüz bilincimize bağlıdır. Aydınlanmış bir insan bile olmak sadece bilincin bir farkındalığıdır.

Ruhsal erişim ruhu canlandırır ve bilinçlendirir. Bir insan ruhunun varoluş boyutunu değil de sadece maddi varlığının bilincindeyse ahmaktır; ruhtan çok uzaklaşmıştır.

İnsan içinde yanlış bir düşünce geliştirir ve bu yanlış düşünce kendisi diye adlandırdığı bir şeyle özdeşleşir. “Ben bir profesörüm, bir avukatım, bir doktorum” ya da “ben bir kralım, bir lordum v.s” der. Fakat ne iddia ederse etsin, o değildir. İddiası mütevazi veya azametli olabilir, fakat gerçekte o değildir.

Ruhsal bilgi bir şey öğrenmekte değil, bir şeyi keşfetmekte yatar; sahte bilincin prangalarını kırmakta ve ruhun kendisini ışık ve güçle açmasında yatar…ruhsal demek ruh-bilinci demektir. Kişi bedeninin bilincinde (sadece bilincinde) olduğu zaman ruhsal olamaz. Bu krallığını bilmeyen bir krala benzer… Bu pek çok sembolik hikayede anlatılır.

Yüreğimi genişlet, Rabbim, gökyüzü kadar, öyle ki tüm evren ruhumda yansısın.