19 Ağustos 2020 Çarşamba

Son sigara..

 ...ALINTIDIR...


AH BİR ATAŞ VER

1953 yılında batan Dumlupınar Denizaltısı'nda şehit olan Bafralı Deniz Assubayı Kemal Acun`un yürek yakan hikayesi...


1953 yılında, 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece su üstünden seyreden Dumlupınar denizaltısı saat 02.10 sularında Çanakkale Boğazı Nara Burnu açıklarında Naboland adlı bir İsveç bandıralı yük gemisiyle den izcilik tarihine acı dolu bir sayfa daha ekleyecekti.


Naboland, baş torpido dairesinin sancak tarafından Dumlupınar'a çarpmıştı. Çarpışmanın şiddetiyle Dumlupınar'ın güvertesinde bulunan 8 asker denize düşmüş. Denize düşen 8 askerden ikisi pervaneye takılarak, biride boğularak şehit olmuştu...


Olay yerine ilk olarak Gümrük Motoru yetişmiş. Sağ kalan 5 asker Gümrük Motoru tarafından Çanakkale'ye götürülerek hastaneye yatırılmıştı.


Denizaltı öylesine hızlı batmıştı ki geminin içindeki 81 askerden yalnızca 22'si kıç torpido dairesine sığınabilmişti.


Burada mahsur kalan 22 asker battı şamandırasını, su yüzüne fırlatarak kurtuluş için elinden gelen tek şeyi yapmıştı . Güneşin doğmasıyla birlikte civarda dolaşan balıkçı tekneleri tarafından şamandıra görülecek.ve yetkililere hemen durumun iletilmesiyle Gümrük Motoru derhal şamandıranın yanına gelecekti.


Gümrük Motorunun ikinci çarkçısı Selim Yoludüz, şamandıradaki ahizeyi kaldırarak "Alo" diyerek denizin dibinde kurtarılmayı bekleyen denizcilere seslenmiş ve istediği cevap gelmişti,


Denizaltıdan cevap veren Assubay Selami Özben; elektriğin kesik olduğunu, geminin sancak tarafına 15 derece yatık olduğunu, kıç torpido dairesinde 22 asker olduğunu bildirecekti.


Gümrük motorunun çarkçısı Selim Yoludüz, Kurtaran gemisinin çok yakında geleceğini söylerek denizcilere moral vermiş, dediği gibide


Saat 11.00 sularında Kurtaran olay yerine gelmişti,çalışmalar. 72 saat boyunca durmaksızın sürmüş. Fakat boğazdaki şiddetli akıntı nedeniyle tüm çabalar sonuçsuz kalmıştı. Denizaltı yaklaşık 90 metre deniz tabanına oturmuş denizcilerde bunu basıncı gösteren saate bakarak görmüşlerdi.


Tüm denizciler bilirdi ki bu derinlikten canlı kurtulmak asla mümkün olamazdı. geri dönülmez bir yola girilmiş,denizaltıdaki denizciler için yapacak bir şey kalmamıştı,


22 denizcinin içinde bulunan Bafralı hemşerimiz ve en yakın komşularımız Acun ailesi için zor saatler başlamıştı, o ana kadar oksijenleri bitmesin diye fazla konuşmamaları ve sigara içmemeleri istenen denizcilerin kurtarılma ümidi kalmadığından kurtarma gemisinin üzgün komutanının ağzından şu sözler dökülecekti, artık sigarada içebilirsiniz türküde söyleyebilirsiniz. .


1929 Bafra doğumlu Deniz Assubayı Kemal Acun, Dumlupınar Denizaltısında arkadaşlarıyla birlikte şehit olacak,bu olay bizim çocukluğumuzda bile gündemden hiç düşmeyecekti,


Bundan sonrasını, Şehit Assubay Kemal Acun`un kuzeninin torunu Alper Palabıyık`tan dinliyoruz. Dedesinin kuzeni Kemal Acun`a hep dedem diyen Alper kardeşimizden aile büyüklerinin anlattıkları,


Dedemin şehit olduğu denizaltıyla yapılan konuşmalar canlı bağlantıyla ulusal radyodan verilmiş


denizaltıda sadece isimleri tespit edilemeyen 22 denizcinin bulunduğu açıklanmış. Denizcilerin fazla konuşması zaten az miktardaki oksijenin tüketimini artıracağından mümkün olduğunca az konuşmaları istenmiş


Bu yüzden kimlerin hayatta kaldığı bilinememiş


Bafra`nın büyük bir bölümü evimizin önüne kurulan radyodan haberleri takip etmişler.


Radyo dinleyen ailem ve Bafralılar, seslerden dedemin sesini tanıyıp, buruk bir sevinç yaşamışlar.


Batıkla konuşma bağlantısı kopunca tüm Bafra`yı bir ölüm sessizliği kaplamış...


Sigara nefeslerinden ve çakmak seslerinden başka bir ses duyulmamış...belkide dedem çok sevdiği bafra sigarasını son kez yakarak ölüme giden yolda kendi hayatını bir film gibi izledi ve kendini sonsuzluğa uğurladı,


Dedem ve diğer denizci arkadaşlarından umut kesildikten Sonraki gün gıyabi cenaze töreni düzenlenmiş. ve tüm ülke yasa boğulmuş.


Aile büyüklerimin bana anlattığı rivayete göre denizaltıyla bağlantı tamamen koptuktan ve kurtarılmaları yönünde bir umut kalmadıktan sonra 22 kahraman denizci tekbir getirip vatan sağolsun dedikten sonra birbirlerini vurmuşlar.


Bafra`da doğup büyüyen Assubay Kemal Acun biri kız üç kardeşin en büyüğüydü.


Denizciliği çok seviyordu..


Assubay Kemal Acun, ülkesine çok sevdiği denize ve yuvasını kuracağı biricik aşkına doyamadan şehit olmuştu...


Sevdiği kız acı olaydan sonra İstanbul`a yerleşecek ve anılarıyla yaşayacaktı.


Onlar şahadet şerbetini içerken radyolardan onların adına yakılan bir türkü ülkenin tüm insanlarının yüreklerini dağlıyordu.


AH BİR ATAŞ VER


Ah bir ataş ver cigaramı yakayım

Sen sallan gel ben boyuna bakayım

Uzun olur gemilerin direği

Ah çatal olur efelerin yüreği

Ah vur ataşı gavur sinem ko yansın 

Arkadaşlar uykulardan uyansın...


Tüm şehitlerimizin Mekanları Cennet olsun...

8 Ağustos 2020 Cumartesi

 Buddha bir gün, öğrencileriyle bir ağacın altında otururken ansızın bir adam çıkagelir ve birden bire Buddha’nın yüzüne tükürür. Buddha bunun üzerine sakince yüzünü silip adama “Sıradaki ne? Bana başka ne yapmak isterdin?” diye sorar. Buddha’nın bu öfke içermeyen sözlerini duyan adam oldukça kafası karışık şekilde normalde bu duruma maruz kalan birinin çok öfkelenmesi gerektiğini düşünür.


Adam bunları düşünürken Buddha’nın en sadık öğrencisi Ananda bu duruma tepki gösterir ve adamın hemen cezalandırılması gerektiğini aksi takdirde herkesin böyle şeyler yapabileceğini söyler.


Bunun üzerine Buddha öğrencisine dönerek: “Bu adamın yaptığına gücenmedim ancak sana güceniyorum. O bir yabancı ve beni tanımıyor. Geldiği yeri ve öyküsünü bilmiyoruz. Buraya gelmeden önce belli ki benimle ilgili kafasında bazı düşünceler oluşturmuş ve az önce oluşturduğu düşüncelerin üzerine tükürdü, bana değil! Henüz beni hiç tanımıyor. İnsan hiç tanımadığı birinin ruhuna nasıl tükürebilir ki?” der ve sözlerine şöyle devam eder: “Olayın üzerinde derinlemesine düşündüğünüz zaman onun aslında kendi zihnine tükürdüğünü fark edeceksiniz. Çünkü benimle ilgili düşünceleri de onun zihnin bir parçası. Ayrıca 'Sırada ne var?' demem de onun tükürmekle bir şeyler anlatmaya çalıştığını düşünmemdendi. Yani insan bazen, kelimelere dökmekte zorlandığı aşırı yoğun duyguları bu tip eylemlerle anlatma yoluna gidebilir.”


Bu diyalog karşısında kafası iyice karışan yabancı evine döner ve tüm gece uyuyamaz. Olanları anlamlandırmakta güçlük çeken adam tüm geceyi yatakta dönüp durarak geçirir çünkü Buddha onun tüm düşünsel sistemini ve geçmişini adeta paramparça etmiştir.


Ertesi sabah Buddha’nın yanına giden yabancı, hiçbir şey söylemeden Buddha’nın ayaklarına kapanır ve ondan af diler. Buddha ise bu özrü şöyle yanıtlar: “Affetmek mi? Bak yabancı, ben dün yüzüne tükürdüğün adam değilim. Ganj Nehri her an akar ve bir saniye önceki haliyle aynı değildir. İnsanoğlu da tıpkı Ganj gibi bir nehirdir ve sürekli yenilenir. Dolayısıyla dünkü olaydan ötürü sana karşı bir garezim yok ve af dilemene de gerek yok. Nasıl ben yirmi dört saat önceki adamdan farklıysam sen de yepyeni biri oldun. Dün yüzüme tüküren bir adamken, bugün ayaklarıma kapanıp af dileme erdemine sahipsin. Bu yüzden yanıma otur ve artık yeni bir şeylerden bahsedelim.”

27 Temmuz 2020 Pazartesi

Uzay aracı..

New York Times: Pentagon'un elinde uzay gemisi var!

25 Temmuz 2020 (Otomatik Çeviri)

24 Temmuz yeni on yılda 206 gün oldu. Bildiğimiz gibi hayat, koronavirüs pandemisinden bu yana, ülkelerin gizemli, hızla yayılan bir virüse yanıt vermek için mücadele etmesini bıraktığını değiştirdi. Bazıları için, insanlar "yeni normal" denilen düzeye uyum sağlamaya çalıştıkça günler sonsuza kadar devam eder. Koronavirüs bu olağandışı yılın kahramanı olmasına rağmen, diğer olaylar da meydana geldi ve hızla gelişen bir haber döngüsünün ortasında uzun süredir kayıp bir hafıza oldu. Ve bu 2020'de neyi özleyebilir? Pentagon'un gizli UFO programı çalışmaya devam etsin ve yakında evren algımızı tamamen değiştiren şaşırtıcı bir keşif ortaya çıkarabilir.

"Bu arazide üretilmeyen araçlar"

ABD hükümeti yıllardır UFO soruşturmasına resmi katılımı konusundaki pozisyonunu defalarca değiştirdi. Şubat ayında, bir Pentagon sözcüsü bilim ve teknoloji dergisi Popular Mechanics'e, insansız hava araçlarını (İHA'lar) ve açıklanamayan diğer hava olaylarını araştırmak için bir hükümet programı varsa, fonların Ancak Popular Mechanics gizli programı araştırdığında, çok sayıda kaynak hala işlevsel olduğunu söyledi.

Şimdi New York Times gazetesinde yeni bir rapor bu haberi doğruladı. UFO soruşturma birimi şu anda "gizli konularla ilgilenen" Deniz İstihbarat Ofisi'nde. Ekip, insansız hava aracı manzaralarının "toplanmasını ve raporlanmasını" standartlaştırmayı ve "bulgularının en azından bir kısmını" yılda iki kez kamuya açıklamayı hedefliyor. Haziran Senatosu komite raporunda, birimin tanımlanamayan hava olaylarının karşıt yabancı hükümetlerle olan bağlantılarını ve ortaya koydukları tehdidi ortaya çıkarması için 2021 için bir bütçe onaylandı.

ABD askeri varlıkları ve kurulumları

Senato İstihbarat Özel Komitesi'ne başkanlık eden Senatör Marco Rubio, son yıllarda ABD askeri üsleri üzerinde akan tanımlanamayan uçakların gerçek kökenini bilmek konusundaki ilgisini kabul etti. Rubio, "Çinliler, Ruslar veya başka bir düşmanın" bu tür bir faaliyette bulunmalarını sağlayacak hiçbir teknolojik sıçrama yapmadığını umduğunu söyledi.

Bu İHA'lar Uzaylı düşmanlardan gelmiş olsa da, diğer olasılık, kökenlerinin bu gezegenin herhangi bir yerinden tanımlanamamasıdır. Burası New York Times'ın "bombayı düşürdüğü" yerdir. Orijinal UFO programını finanse etmekte kullanılan eski Nevada senatörü Harry Reid, The Times'a dünya çapında kazaların meydana geldiğini ve geri kazanılan malzemelerin üzerinde yıllarca gizlice çalışıldığını söyledi.

Kamu sözleşmeleri bağlamında havacılık şirketleri.

Pentagon'un orijinal UFO programında danışman olarak çalışan astrofizikçi Eric Davis, The Times'a bazı materyalleri inceledikten sonra karasal olmadığına karar verdiğini söyledi. Aslında Davis, Mart ayında bir savunma bakanlığı (DoD) ajansına, bu arazide yapılmayan sıra dışı araçlardan malzemelerin geri kazanılması hakkında bilgi verdi.

"Dünya dışı ifşa" kronolojisi

Artık "Büyük Uzaylı İfşasının" kapısında olduğumuzdan şüphe yok ve büyük olasılıkla seçilen yıl bu 2020'dir. New York Times raporu ve ekibin fenomenlere ilişkin bulgularının beklenen kamuya açıklanması. uçak tanımlamıyor, Pentagon'un tartışmalı UFO soruşturmasıyla ilgili en son bilgiler.

Nisan ayında, ABD Donanması, savaş uçakları tarafından kovalanan UFO'ların görüntülerinin UFO rönesansını başlatan ilk kez çevrimiçi sızdığı birkaç yıl sonra, resmi olarak tanımlanamayan hava araçlarını gösteren üç video yayınladı. Pentagon, 2019'da Donanma pilotlarının çektiği üç videonun aslında "açıklanamayan hava fenomenleri" gösterdiğini, ancak görüntülerin asla yayınlanmaması gerektiğini de kabul etti. Daha sonra, Nisan ayında Donanma, videoları ABD hükümetinin bilgilerinin kamuya tamamen veya kısmen ifşa edilmesine izin veren bir yasa olan Bilgi Özgürlüğü Yasası (FOIA) sayfasına gönderdi.

Videolar ilk olarak 2017 ve 2018'de The New York Times ve To The Stars Sanat ve Bilim Akademisi tarafından yayınlandı, eski Blink-182 grup üyesi Tom tarafından kurulan bir UFO araştırma grubu, DeLonge. Akabinde Savunma Bakanlığı, "halk arasında dolaşan görüntülerin gerçek olup olmadığı veya videolarda daha fazlası olup olmadığı konusunda yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak için" videoları yayınladı.

Kuşkusuz, gezegenimizde akıllı dünya dışı yaşamın varlığının resmi açıklamayla gerçekten tarihi bir şeye tanık oluyoruz. Bunun beklediğimiz gibi olmadığı, örneğin bir cumhurbaşkanının veya diğer dünya gemilerinin gökyüzümüzden inen resmi bir konuşması değil, daha sonraki resmi bilgi ve onaylar şeklinde olduğu doğrudur. . Ama bütün bunlar bizi aynı noktaya getiriyor, uzaylılar milyonlarca yıldır bizimle birlikte.

Dünya dışı "Büyük İfşa" nın kapısında mıyız? Neden dünyanın küresel bir salgının kontrolünde olduğu bir yıl olan 2020 seçildi?

26 Temmuz 2020 Pazar

Şira Yıldızı diğer adıyla Sirus.

⭐️✨Sirius: Tanrıça İsis’in Gizemli Yıldızı

✨İnce bir hüznün ruhunuzdaki karanlığı aydınlattığı yıldızlı bir yaz gecesi kumsalındasınız. Fonda hipnotik bir dalga sesi. Ay buluta saklanmış, gökyüzünde size göz kırpan yıldızlar. Evet, yıldızlardan bahsediyorum, neler hissettirir size? Çocukluğunuzda saymaya çalıştığınız, avuçlarınızla yakalamayı deneyip beceremediğiniz sonrasında gülümsediğiniz bir ân’ı mı? Ya da annenizin sert bir terlik darbesiyle gözünüzün önünde uçuşan yıldızları mı? Yoksa umutsuzluğunuzun yıldızlara kement mi attığını düşünürsünüz?

✨Neden bazılarının yıldızı parlaktır? Birileriyle yıldızımız barışıktır ama bazıları ile o yıldız ne yaparsanız yapın hiç uyuşmaz. En yürek acıtanı da sevdiğimiz birinin yıldızının kaymasıdır.

📍Ne fısıldar kulağımıza Sirius?

✨Yaşam algıdır derler. Bir astronomun gözüyle yıldız kümeleri yoğun ışık saçan plazma küresiyken bazıları için koca evrende tanrının farklı boyutlardaki tezahürüdür. Sadece karanlık geceleri aydınlatmak için orada durmadıkları ise aşikârdır. Hiç şüphesiz yıldızlara ayrı coğrafya ve kültürlerde, birbirinden bağımsızmış gibi görünen ancak özünde aynı olan inanç sistemleri farklı anlamlar yüklenmiştir. Bu sembolizmin en yoğun olduğu yıldızlardan biri olan Sirius “Köpek Yıldızı”,”Demir Kazık” gibi adlarla ifade edilir. Bazı kaynaklar Demir Kazık yıldızını Kutup yıldızı olarak ifade etse de mitolojik imgeler açısından bakılırsa işaret edilen yıldız Demir Kazık’tır.

✨Ezoterik öğretilerde köpek, kurt, çakal biçiminde simgelenmiştir.

✨Yunan mitolojisinde avcı Orion’un köpeğidir.

✨Türk mitolojisinde göksel sarayın bekçisi göksel kurttur.

✨Roma mitolojisinde Roma şehrinin kurucuları Romelus ve Remus’u emziren kutsal kurttur.

✨Zulkarneyn’in bu yıldıza giderek Yecüc ve Mecüc’ü hapsettiği düşünülür.

✨Sahra Çölü’nün gizemli mavi adamları olarak bilinen ve hatta son dönemlerde Kaddafi’nin paralı askerleri olarak anılan Tuareg aşireti de bu yıldıza köpek yıldızı demiştir.

✨Sirius farklı dillerde “Sothis”,”Şira”,”Sirona”,Serios”,”Kak-si-di”,”Huşi” gibi adlarla telaffuz edilmiştir.

✨Büyük Köpek Takımyıldızı’nda yer alan bu yıldız gökyüzünün en parlak yıldızıdır. Güneşten 8.6 ışık yılı uzaklıkta olmasına rağmen parlaklığı güneşin 23 katıdır. Astronomlar Sirius-B için ‘’küçük yıldızlardan biri olmasına karşın yoğunluğu oldukça ağır bir yıldızdır ‘’derler. İnsan aklının algılamakta zorlanacağı bir nokta ki bu yıldızdan alınacak minik bir maddenin 1 ton geleceği söylenmektedir. Yoğunluğu demirden daha sert olan bu madde dünyadaki en sert mineral olan elmastan 300 kat daha serttir.

✨İlginç bir biçimde bu yıldıza Türk astral kültüründe de demir gibi sert anlamında Demirkazık yıldızı denir. Demirkazık astral mitolojik Türk tasavvurunda evrenin direği ve göğün kapısı olarak adlandırılır. Sıcak ve soğuğun bu kapıdan geçtiği düşünülür. Bu yıldızın güneşle birlikte doğduğu temmuz ve ağustos ayları orta ve kuzey enlemlerde kavurucu sıcakların olduğu köpek günleri olarak adlandırılır. Hatta İngilizcede dog days ifadesi buradan gelir. Bu günlerde sıcaklığa bağlı olarak salgın hastalıklarda da artış gözlemlenmiştir. Büyük Plinius ya da Yaşlı Pliny olarak bilinen ünlü Romalı filozof, Naturalis Historia adlı eserde temmuz ve ağustos aylarının kuduz köpekler tarafından saldırı riski taşıyan aylar olduğunu ifade etmiştir. Demirkazık’tan sıcaklığın yeryüzüne inmesi gibi düşünebiliriz bunu.

📍Şamanın Yolu Sirius’un Rengi

✨Eski Türk kavimlerine göre, bu yıldız tanrının ışıklı ülkeleri olan gök ile yeryüzünü birleştiren kutsal bir kapıydı. Bu yıldız ruhlar âlemi ile ölümlülerin yaşadığı maddi âlemin sınırıydı. Tanrıyla insanı ayıran çizgidir de denilebilir. Tanrı insanlara bu kapıdan iyilikler gönderirdi. Şamanlar uçarak bu kapıdan Tanrı ile iletişime geçerler bu yıldıza ulaşıp yukarısına çıkamazlardı. Tanrı şamanlara bu kapı vasıtasıyla bir elçisini gönderir şamanların isteklerini bu elçi vasıtasıyla dinlerdi.

✨Türklerin yaradılış efsanelerinde gökten mavi ışık huzmesi içinde inen Gök (mavi) kurt sembolü yaygındır. Orta Asya’da Göktürklerin Türeyiş efsanelerine göre tüm ailesi yok edilen bir çocuk(ki sembolik anlamda bu güneş sistemi)dişi bir kurdun(köpek yıldızı) yol göstermesiyle kurtulur. Kurt çocuğu emzirir ve çocukla evlenir. Gök Tanrı dünyaya kurt biçiminde iner. Ezoterik öğretilere göre de dünya planetinin oluşması aslında Sirius (köpek yıldızı) ile güneş sisteminin evlenmesinin sonucudur. Mavi ışıklı kurdun, soyu yok olmuş bir çocukla evlenmesi benzerliği ne kadar enteresandır.

✨Türklerin eski inançlarında kurt kutsal sayılır. Yaradılış efsanelerinin çoğunda ve dünyanın sembol havuzunda dişi kurt önemli bir anlam içerir. Gökyüzü tarafından gönderilen Aşina adındaki bir dişi kurdun efsanesi günümüze kadar gelmiştir. Kurt resimleri pek çok Türk kavminin bayraklarında yer almış, komutanlara Kök-Böri denmiştir. Kök eski Türkçede Gök demektir. Böri ise Kurt demektir. Türkler’e ait en eski belge niteliği taşıyan MS V1. yy da oluşturulan Mahan Tigin adlı bir Türk şehzadesine ait olan Bugut yazıtlarında taşlara kazınmış kurt kabartmaları görürüz.

✨Atatürk’ün emrini verdiği ilk paranın üstünde kurt ambleminin olması ne kadar manidardır. Mustafa Kemal’ e arkadaşları bu paradan sonra çılgın Türk diye kendi aralarında lakap bile takmışlardır.

✨Bu yıldızın rengi hakkında da farklı görüşler vardır. Kırmızı, turuncu renklere anılmasına rağmen 1. yüzyılda yaşayan şair Manilius ve 4. yy da yaşayan Avienus bu yıldızı deniz mavisi olarak ifade ederler. Japon dilinde de mavi yıldızdır.

✨📍Kadim Mısır ve Sirius…

Antik Mısır uygarlığı bu yıldıza çok önem vermiştir. Sirius’u Ra’nın güneşi olarak görmüşlerdir. Bir anlamda güneş sisteminin güneşidir. Mısır rahipleri ezoterik bazı bilgileri Atlantis’ten almışlardır ve bu yıldızın dünyanın gelişiminde evrimsel bir role sahip olduğunu düşünmüşlerdir. Bu nedenle Sirius dünyanın geçmişinde de geleceğinde de oldukça önemli bir yıldızdır. Sirius ezoterik bakış açısıyla bir nevi tekamülün kuantum sıçraması olarak görülür.

✨Mısırlı rahipler takvimlerini güneşe göre değil bu yıldıza göre düzenleyerek tanrıça İsis’in yıldızı demişlerdir. Sirius yıldızının şafak yükselişinde olduğu zaman yani gün ağarmadan yeni yılın ilk günü olarak kabul edilirdi. Sirius bayramı kutlanırken Memfis’te Nil’in taşma alametleri belirirdi ve yeni suyun ilk dalgası, kuru toprakları susuzluktan kurtarırdı. Bitkilerin hayat bulmasını, yılda üç kez ürün alınmasını Sirius’a bağlamışlardır. İskenderiye’de basılan Grek madeni paralarda İsis köpeğin üzerinde tasvir edilmiştir. Mısır tapınaklarının geçitleri ve iç odaları Sirius yıldızını görecek şekilde yapılmıştır. Denderah’taki Hathor Tapınağı’nda, “İsis yeni yılın ilk gününde tüm ihtişamıyla mabette parlar, tapınağı aydınlatır ve ışıkları ufuktaki babası Ra’nın ışıklarına karışır.’’ifadesi bulunur…

✨Sirius’un görünmez olduğu dönem (3–4 Temmuz civarı) 35 gün önce ve 35 gün sonra toplam 70 gün boyunca ölülerini gömmemişler çünkü bu dönemde diğer âleme açılan kapının kapalı olduğunu düşünmüşlerdir. Sirius’un görülmediği 70 gün boyunca İsis ve Osiris’in duat adı verilen öte âlemden seyrettikleri düşünülürdü. Başka bir görüşe göre de Sirius yıldızı, görülmediği dönemde Tanrıça İsis hamiledir, yükseldiğinde yani parlamaya başladığında oğlu Horus doğar.

✨Kadim Mısır uygarlığında da köpek, çakal figürü ile İsis-Sirius arasında birtakım ilginç bağlantılar vardır. Köpek başlı Anubis ile İsis’in ilişkisini orta dönem Plâtoncularından Plutarchus şöyle açıklar:” Nephtys (İsis’in kızkardeşi) Mısırlılar’a göre dünyanın görünmez yüzüdür. Görünebilen yüzü ise İsis’tir. Bunlara dokunan çember ki ona ufuk denir, her ikisinin de ortak noktasıdır. Bu Anubis adını alır köpek ve çakal biçiminde ifade edilir.”

✨Anubis’in görevi ölüleri korumak ve yüceltmektir. Ölen kişi yargılanırken Anubis onlara yardım eder ve ölülerin kutsal mumyalayıcısı olarak görülür. Anubis aynı zamanda adil bir yargıçtır. Terazinin bir kefesine ölenin kalbi(yani ruhunun kalitesi)  diğer kefesine ise (gerçekliğin simgesi olarak) tüy koyar. Anubis’in tanrıların insanları eğitmesinde yardımcı olmak gibi bir görevi de vardır.

✨Ölümle birlikte bedeni terk eden ruhların gittiği yer onlara göre Sirius’tur. Onlar da tıpkı Türk mitolojisinde olduğu gibi Sirius’ u diğer âleme açılan göğün kapısı, göbeği olarak görmüşlerdir.Burada da ortak figür Anubis ve Aşina(Asena)’dır.

📍Astrolojik bakış açısıyla Sirius

✨Köpek Yıldızı’nın hemen altında Argo Gemisi adıyla anılan takımyıldızı yer alır. Astrolojik olarak gökyüzündeki bu bölge Yıldızlar Nehri olarak bilinir, burası yüksek şuur denizinin kapısıdır.

✨Sabit yıldızların ve onların bulundukları bölgenin maddenin özlerini ya da maddenin ruhlarını içerdiği söylenir… Yaşayan bir ruh maddenin yüksek bir özüdür ve tekâmül ettikçe bir yıldıza da dönüşebilir. Bu yıldızlar ve özler ise ilahlara dönüşür.

✨Astrolojik anlamıyla Sirius, düşünme kapasitesi ve gelişmeyi ifade eder. Bu yıldız Jüpiter ve Mars karakterindedir. Genişlemek, büyümek ve yakıcı kelimeleri Sirius’u ifade eden kelimelerdir. Kişinin bir ideal uğruna kendini kurban etmesi, yaptığı küçük bir işle bütünü yani kolektifi etkileyecek güce sahip olması, yaptığı işlerin dünyevi anlamda kutsal olması anlamlarına gelir. Olumsuz yönü kullanıldığında hırsın, gururun kişiyi yakması anlamına da gelebilir.

✨Doğum haritalarında yükselen ya da tepe noktası ile kavuşumda ise kişiye talih, ün, şöhret verdiği ifade edilir. Ancak tabi ki bu ünü kişinin nasıl kullandığı da önemlidir. Bilirsiniz ki şöhret olumlu ve olumsuz ifadeleri de kendi içinde barındıran bir kavramdır.

📍Kutsal metinlerde Sirius

✨Bu büyülü yıldız zamandan ve mekândan bağımsız olarak aslında sembolik bir biçimde her şekilde karşımıza çıkar.

✨Kuran’da Şi’ râ olarak adı geçen bu büyülü yıldız Necm(yıldız) suresinin 49. ve 9. ayetlerinde şu şekilde geçer:

✨Doğrusu Şi’râ yıldızının Rabbi de o’dur.(Sirius yıldızının rabbi)(49.ayet)

✨O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu(9. ayet).

✨Şaşırtıcı bir biçimde Sirius-A ve Sirius-B birbirlerinin çevresinde dönüşlerini 49.9 yılda tamamlar.(49.ayet ve 9.ayet)

✨Zerdüşt dininin kutsal kitabı olan Zend Avesta’da da bahsi geçen bu yıldız, yağmur tanrısı Tishtrya’nın yıldızı olarak düşünülmüştür.

✨Sirius yıldızı popüler kültüre de konu olan bir yıldızdır. Günümüzde radyo kanalları ve bazı şirket adları Sirius adını almışlardır. Belki de bu konuda en tanınan karakter Harry Potter serisinin kahramanlarından biri “Sirius Black”olarak karşımıza çıkar.

✨Akıllara durgunluk veren uçsuz bucaksız büyüklüğüyle evren okudukça ve öğrendikçe beni nedensiz bir şekilde mutlu edendir. Evren sonsuz bir güzelliğin döngüsünde her an, her gün yeniden doğmak ve yeniden ölebilmektir.

✨Yıldızlar göz kırparken bana şairin evreni içinde gizleyen öznesi, âlemin özü, insan olurum ve Şeyh Galib’in dediği gibi hoşça bakarım zâtıma.

✨Ne fısıldadı Nil’in incisi Sirius size? Uçsuz bucaksız evrende tek olmadığınızı mı yoksa?


KAYNAKÇA:

Bahaddin ÖGEL; Türk Mitolojisi1,2

Nil ELDEM; Yıldızların Altında 10.000 Yıl

Alparslan SALT; Dogonlar’da Sirius Gizemi

Robert K. TEMPLE;Sirius Gizemi

22 Temmuz 2020 Çarşamba

Gizlenen rapor..

Altın Boynuz



   Stalin’in son yılları  yıl 1952  Sovyet uçakları Abakan’ ın üzerinden geçerken manyetik fırtınaya maruz kaldıklarını radarlarının bozulduğunu rapor ediyorlar. 2 uçak düşüyor  araştırmalar o günün teknolojisiyle sonuç vermiyor.

Nikolay Şvernik dönemi. Yıl 1959 2 uçak daha düşüyor Abakan’ın üstünde Bazı koordinatlarda uçuş yasağı geliyor.  Araştırma sonuçları bilinmiyor. Brejnev dönemine kadar yasağın sürdüğü sanılıyor. Bu dönemde de yine uçaklar düşüyor. Bu sefer 3 askeri uçak ve bir de küçük sivil uçak aynı bölge üzerinde düşüyor. Araştırma sonuçları bilinmiyor.
Soğuk savaş dönemi şartlarına göre,,, bir demir perde ülkesi olan SSCB oldukça ketum davranıyordu…

Daha sonraki yıllarda uydular Abakan üstünde değişik sinyaller belirliyor. Bölge üzerinde alınan sinyallerin ABD uyduları tarafından da tespit edildiği sonradan anlaşılıyor. Vasili Kuznetsov 1984’te başa geliyor en kapsamlı şekilde bu konuyu araştırıyor ama bir kaç ay sonra Kuznetsov’un devlet başkanlığı sona eriyor.

1988’de Mihail Gorbaçov Yüksek Sovyet Başkanı seçilir. 1991’de malum SSCB dağılır, birçok sırlar da tarihe karışır. Daha sonraki yıllarda anılarını anlatırken bir yakınına Gorbaçov şöyle diyecektir ;“Tuhaftır ki SSCB ekonomik dağılım aşamasındayken Vatikan bir mezara 2 milyar dolar teklif etti.”

Bu Mezar Hangi Mezardı?

SSCB dağılınca, birçok gizli belge yurt dışına çıkarılmış, pazarlarda, madalyalara, tanklara varıncaya dek  her şey satılığa çıkarılmıştı. Hatta eski silahlar, nükleer uranyum tüpleri dahi satılmıştı. CIA başta olmak üzere,birçok batılı istihbarat kurumları bu belgeleri, koleksiyonerler vasıtası veya başka yollarla elde etmişti. Bu bit pazarlarında hayret verici belgelere rastlamak mümkündü. Türkiye’de de Rus pazarları bir dönem çok meşhur olmuştu.

1960 ya da 70l’i yıllara ait belge bir rapordan bahsediyordu ; Bir çoban Hakasya’nın bugünkü başkenti Abakan yakınlarında çok eski olarak bilinen adına “delikli kaya veya kutsal kaya” denilen kayalık bir yere rastlar. Buranın daha önce ziyaret edildiği oradaki işaretlerden bellidir; zira oraya çaputlar bağlanmıştır. Ama ne zaman bağlanmış,  zamanı bilinmez. Çoban meraklanır orayı kurcalar ve yakınları ile define bulmak umuduyla kazarlar. Ama başarısız olurlar, bir müddet sonra hastalanarak ölürler.

Çoban ve yakınları ölünce aile durumu yetkililere bildirir. Yetkililerin yaptıkları bu incelemeler neticesinde buranın binlerce yıllık bir lahit &anıt mezar kalıntısı olduğu tespit edilir. Burayı araştıran SSCB yetkililerinden de kısa süre sonra ölenler olur. Hal böyle olunca olaya KGB ve askerler de dahil olurlar. Yapılan tetkikler neticesinde bu anıt mezarda yoğun radyasyon olduğu, ölümlerin sebebinin radyasyona bağlı olduğu rapor edilir.

Yetkililer uzun uğraşlar sonunda ve bilim adamları eşliğinde mezara inerler. Kat kat olan mezar, çok ilginçtir; iki iskelet, çeşitli kova benzeri yarı toprak, yarı maden yapımı küpler, iki katlı şömineye benzer yapı vardır. Duvarlarda ilginç çizimler, tabi silinmemiş olanlar.
Fakat asıl hayret ve heyecan verici unsur ise; yuvarlak bir kaide üzerinde bir insan boyunda, altına benzer bir boynuzdur. Duvarlardaki çizimlerde boynuz ve boynuz miğferli, elinde boynuz asa tutan biri yıldız haritaları, gezegen üzerinde boynuz miğferli bir adam, deniz altında boynuz, dünya üzerinde üç boynuz. En ilginci boynuzların titreşim çizgilerle sanki birbirleriyle sinyal göndererek irtibat kurar şekilde çizilmiş olmalarıydı.

Burası derhal askeri ve yasak bölge ilan edilir. Buradaki iskeletler de tuhaftır. İskeletlerin insan iskeletine ait olduğu rapor edilmiştir. Ancak daha sonra şekilleri itibari ile uzaylı olduklarına dair dedikodular yayılmıştır. Yapılan ileri incelemeler neticesinde bu iskeletlerin kesinlikle insan iskeleti olduğu ortaya çıkmıştır. Asıl önemli olan ise “Altın rengindeki boynuz.” Boynuzu araştırmak ve deney yapmak için bir parçasını koparmak isterler. Ancak boynuzdan küçük bir parça bile kopartılamaz. SSCB bilim adamları boynuzun altın ve bilinmeyen bir alışımdan yapıldığını rapor ederler.
Mezardaki diğer materyaller ise en az 30 bin yıllıktır. Mezarda bulunan iskeletler de acaba mezar hırsızları mıydı.Hayır İskeletlerden alınan örnekler de aynı tarihi veriyordu; en az 30 bin yıllıktılar. “Altın Boynuz” yerinden oynatılamadı. 79 yılında Jimmy Carter ve Brejnev yakınlaşması vesilesi ile ABD’den bu konuda bilim adamları talep edildi.

Bu gizli mezar ABD’li bilim adamları tarafından da incelendi. Sonuçlar aynıydı. Boynuzun alaşımının dünya teknolojisiyle yapılamayacağı kanaati rapor edildi. Altın boynuz ismi verilen bu materyal yerinden sökülemedi. Sökülemediği gibi bu boynuzu inceleyen ekipte de bazı değişiklikler olduğu gözlenmişti. İnceleme ekibinde halüsinasyon ve değişik hastalık belirtileri baş göstermişti. Boynuzu yerinden oynatmak için her yol denendi, ama nafile. Son çare olarak SSCB ekibinin içinde bulunan Kazak Türkü bir bilim adamının teklifi kabul edildi. Kazak Türkü, şaman yani kaman getirmeyi teklif etmişti.
Abakanlı yaşlı bilge bir gimin yani kaman,Tunguzca’da şaman olarak bilinen bir zat getirildi. Tüm gizlilik kuralları uygulanarak,şaman mezara indi ve
şöyle dedi ;
“Atalarımızın kemikleri sızlıyor, duymuyor musunuz, bunu buradan çıkarırsanız, gökyüzünden de görülecek büyük felaketle karşılaşacaksınız, bizim de dirilişimiz olacak.”
Şaman Bilge kendine göre uyguladığı formülle altın boynuzu yerinden çıkartma bilgisini verdi.Sonuç inanılmazdı; uzun uğraşlar sonucu “Altın Boynuz” binlerce yıllık yerinden çıkarılmıştı.
Özel planlamalarla ve büyük bir gizlilik içerisinde boynuz kamyona nakledildi.En yakın askeri hava alanına götürülüp, uçakla nükleer araştırma merkezine götürülmesi planlandı.

 Altın Boynuz, uçağa yüklendi ve tuhaflıklar başladı.Uçağın bütün cihazları bozuldu, havalanmak şöyle dursun yerinden kımıldamadı. Başka bir askeri uçak getirildi ama sonuç aynıydı. İlginç olan kara aracına bir etkisi yoktu. Çok çeşitli ölçümler ve çalışmalar sonucunda kurşun bir muhafazalıkta Sibirya üzerinden Moskova yakınlarındaki askeri bir tesise getirildi.

Bu nakil olayından ABD haberdar olunca, Vatikan ve bazı güçler de bu altın boynuzun peşine düştüler.
Mezar incelenmiş, Türklerin Atalarına ait olduğu kesinlik kazanmıştı.

Kayı tamgasına benzer silik bir işaret işi farklı boyutlara da taşıyordu, bundan sonrası kesik.
Bir kaç yıl sonra askeri üssün yetersizliği SSCB yetkililerini altın boynuzu Ukrayna’nın en gelişmiş nükleer araştırma ve tesislerine nakletmeye itti. Çernobli’in yolunu tuttu altın boynuz. Çernobil’de ne kadar kaldı bilinmiyor ancak üzerindeki deney sonucu 26 Nisan 1986’da Çernobil patladı bu radyasyon uzaydan bile gözüktü. Tıpkı şamanın dediği gibi felaket başladı. SSCB dağılma sürecine girdi,,, Türk yurtları bağımsızlığa kavuştu ve dirildi.

Daha sonra Gorbaçov bunu Kırım’daki evinde “Türklerin kadim medeniyeti boyunduruk altında tutulamazdı, bu kader.” diyecekti.


SSCB dağılınca o kaosta her şey unutuldu. Yıllar sonra Abakan müze yetkilileri mezarda araştırma yaptı; mezar talan edilmiş, çökmüştü, küp materyaller yoktu. Bazı kemik parçaları ve altın boynuzun kaidesi ordaydı. Sergilemek için kaideyi müzeye götürdüler. Duvarlarda kalan resimler tahrip olmuştu ama yine de insanlık tarihini değiştirecek bulgular vardı.

Yıldız haritaları aylarca incelendi, Dünya ve üç boynuz çizimi hesaplamalara göre Türkiye’de İstanbul’u işaret ediyordu. Diğeri de Okyanusu.

Acaba Haliç’in eski ismi “altın boynuz” buradan mı geliyordu bilinmez.

SSCB döneminde çalışmalara katılan ABD’li bilim adamı NASA adına daha sonraki yıllarda bir makale yazdı ama yayınlanmadan ölmüştü. Makalesi şöyleydi ; “o mezar ya Stalin’in tıpkı Naziler gibi psişik deney yapılan bir yerdi ya da geçmişte gezegenler arası iletişim telsizi veya bir harp silahtı.Neydi bilemiyoruz, ancak şu kesin ki Türklerin ataları sıradan bir kavim değildi. Sümen altı edilmesi iyi oldu. Dünya aşağılık kompleksine gireceği gibi tüm bilinenler, sistemler değişebilirdi.

Alıntı.