Ulu Tanrica Ayzit
Binlerce yıldır Ana Türk topluluğundan milattan çok eski dönemlerde kopup ayrılmış olan Saha (Yakut) Türklerinde Umay benzeri bir rûh vardır ve Ayzıt ya da Ayısıt olarak adlandırılmaktadır.
Ayzıt, eski Türklerde güzellik, iffet ve doğum tanrıçasıdır. Aşkın ve güzelliğin simgesidir. "Ay gibi parlak" demektir. Ay güzelliği ve ışığı, nuru simgeler. Ayrıca genel olarak iyi ruhları tanımlamak için kullanılan “Aya” kavramıyla de anlam açısından ilgilidir.
Ayzıt adı, "Yayuçi" adıyla aynı köktendir. Ayzıt yazın ve kışın güneşin doğduğu ve battığı yerdedir ve 3. kat gökte oturur. Bu tanımlamalar, göksel küre Venüs’ü anımsatır.
Ayzıt güzelliğin sembolü olduğu için Sümer ve Yunan mitlerindeki İştar ve Afrodit’e (Venüs) benzer.
Bu tanrıça, kadınlar doğuracağı zaman imdatlarına yetişir. Onların kolayca doğurmasına yardım eder. 3 gün loğusanın başında bekledikten sonra, beraberindeki dere, tarla, ağaç ve çiçek perileriyle gökyüzünün 3. katındaki sarayına döner. Bununla birlikte Ayzıt’ın hiç hoşgörü kabul etmeyen bir şartı vardır: Namusunu korumamış kadınların yardımına ne kadar yalvarırsa yalvarsınlar ve ne kadar değerli kurbanlarla hediyeler sunarlarsa sunsunlar, bir türlü gelmez.
Ongunu kuğudur. Kuğular bu nedenle kutsal sayılır ve dokunulmaz. Beyaz Turna kuşu da diğer simgelerinden biridir. Ayzıt, gümüş tüylü bir kısrak biçimine bürünebilir ve gökten yeryüzüne bu şekilde iner. Kısrak kılığındayken kuyruk ve yelelerini kanat gibi kullanır. Ormanlarda dolaşmayı sever. Ak bir kalpağı (başlığı), çıplak omuzlarında ak bir atkısı vardır. Çocukları ve hayvan yavrularını korur. İnsanlara sevgiyi ve aşkı ilham eder.
Yakutlar, onu Kotun (katun, hatun, kraliçe) olarak anarlar. Ayzıt, kimi Yakut rivayetlerinde Gök Tanrı’nın karısı olarak geçer. Ayzıt, güzelliği simgeler. Eski Yunanlılar’ın Afrodit’ine benzer fakat onun gibi fuhşu değil namusu temsil eder.
Ayzıt’ın sarayının kapısında ellerinde gümüş bakraçlar olan yasakçıları vardır. Yazın şamanlar ak elbise, kışın siyah elbise giyerek Ayzıt bayramını kutlarlar. Eliade’ye göre yasakçıların ellerinde gümüş kamçıları vardır ve kötü insanları içeri almazlar.
Bu bayramın sabahında evlerin her tarafı son derece temiz ve süslü bir hale konulur. Herkes, en güzel elbiselerini giyer, en çok sevdikleri yemekler neyse onları yer. Herkesin yüzü mutlaka neşeli, şen ve tebessümlüdür. Bu sırada Ak Şaman, elinde sazı olduğu halde gelir, 9 genç kızla 9 delikanlı seçerek bunları ikişer ikişer el ele tutturarak asker gibi dizer. Kendisi de sazını çalar. Onları gökyüzüne çıkarıyormuş gibi ileri doğru yürütür. Sazını çalarken Ayzıt hakkındaki ilahileri söyler.
Abdulkadir İnan, Şamanizm adlı eserinde Ayzıt hakkında şu bilgileri verir:
" Ayzıt, yaratıcı, bereket ve bolluk sağlayıcı dişi ruhların zümresine denir. Bunlardan kimileri kadınları ve çocukları, kimileri de dişi hayvanları ve hayvan yavrularını korurlar. Ayzıtlar, dağınık halde bulunan hayat unsurlarını birleştirir ve kut yaparlar. Bu kut denilen nesneyi ana karnındaki çocuğa üfleyip ona can verirler. Gebe kadınlar daima bu ruhların himayesinde bulunurlar."
Ayzıt’ın kızları vardır. Onlar da kuğu kılığına bürünebilirler. Kuğular, pek çok söylencede biçim değiştirmiş kutsal kızlar olarak kabul edilir. Ayzıt’ın kızları büyülü beyaz bir tülü giyindiklerinde kuğuya dönüşürler.
Sümerlerde ay tanrıçası olan Aya’da ışık saçmaktadır ve adı da bu anlamla bağlantılıdır. Aşk, her zaman ışıkla ve parlaklıkla simgelenmektedir. “Aşk ateşi gözlerimi kör etti, ” ifâdesi, bunun en belirgin anlatımıdır.
Yakut Türklerinde tanrıça Ayzıt’ın yeni doğan bebeğin ağzına “süt gölü”nden getirdiği sütünü damlatarak can verdiğine inanılırdı. Böylece daha fazla süt isteyen çocuk, ana karnından çıkmak isterdi. Bu süt, aslında çocuğa verilen ruhtu.
Yine Yakut Türklerine göre Ayzıt’ın elinde "Altın Kitap" bulunur. Tüm insanların yaşamları ve kaderleri bu kitapta kaydedilir.
Ayzıt, gökten gümüş tüylü bir kısrak suretinde iner. Yele ve kuyruklarını kanat gibi kullanır. Ayzıt, Şaman dualarında şöyle tarif edilir.
“Başında ak gökten ak bir kalpak, çıplak omuzlarında ak gökten bir atkı, baldırına kadar siyah bir çizme. Bu şekilde bir kayaya yaslanarak uyumuştur ya da ormanda dolaşmaktadır”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder