Duyguları bastırmak yerine "Hayatın Karanlık Yönlerini de Kucaklamak” ve "Negatif duyguları Pozitife basamak olarak kullanmak "
İnsanoğlu, “duygusal” bir varlık...Zihnimizdeki düşünce-duygu- davranış kalıpları hayatımızı yönetiyor.Özellikle duygularımız davranışlarımızın çoğunu belirliyor.
Bilimsel çalışmalar , bizdeki "üzüntü doğal olarak kötüdür, mutluluk doğal olarak iyidir" kalıp yargısına oldukça ters bir şekilde olumsuz duyguların psikolojik sağlığımızın önemli bir parçası olduğunu ,
hatta psikolojik uyumumuzu sağlayarak iyi olmanın anahtarı olduğunu savunuyor.
Yani Hedonik teorilerin aksine, olumsuz hissetiklerimiz
aslına bakıldığında bizler için daima kötü şeyler olmayabiliyor.
Hatta yoklukları psikolojik uyumun azalmasına sebep olabiliyor.
Negatif duygular -onlardan hiç beklenmedik şekilde-devreye girerek bizi kötülüklerden koruyabilmekte.Korku, tehlikeden, kin zulmedenin zulmünden, utanç kötü davranışlardan bizi alıkoyabilir.
Fakat maalesef bizler bu duygularımızı yanlış yönetebiliyoruz
ve korkulmaması gerekenden korkup
utanılmaması gerekenden utanabiliyoruz.
Duygusal enerjimizi yönetmedeki bu başarısızlıklarımız da
maalesef hayat enerjimizi düşürüyor.
Uzmanlar Olumsuz duygulara dayanmak yerine
onları kabul etmemiz gerektiğini belirtiyorlar.
Zira tüm bu olumsuz duygular,
evrimsel olarak hayatta kalma güdümüze yardım eder,
dikkat etmemiz gereken tehlike ve sorunları fark etmemizi sağlar.
Odaklanmamıza yardımcı olarak daha detaylı ve analitik düşünmemizi sağlar
ve bizi basmakalıp düşüncelerden uzaklaştırarak
hafıza potansiyelimizi , yaratıcılığımızı artırır,
sonuçta da zihinsel işlevlerde daha başarılı olmamızı sağlar.
Negatif duygu motivasyonel (güdüleyici) bir sistem olarak evrilmiştir.
Böylelikle canlı amigdala savunma devresinin çalışmasıyla
tehlikeli uyarıcıya yönelme, tespit edilme eşiklerini düşürme gibi sistemleri harekete geçirir.
Kötü duyguları kabul etmek yerine
engelleme ve bastırma (Repression)
yoluna gitmek;
bu duyguların geri teperek etkisinin artmasına ,
bilinçaltı olumsuz bağlantıların sürekli devreye girmesine ,
aşırı davranış tepkilerinin oluşmasına ,
hatta madde kullanımı, çok yemek yeme ,
cinsel sorunlar
ve intihar düşüncesi gibi
oldukça klinik semptomlara yol açabilir.
Duyguları bu şekilde bastırarak
işlemeksizin geldikleri yere geri itmek,
ruhta istenmeyen bir kısa devre oluşturur
Sonuçta da olumsuz benlerimiz çoğalacak
ve maskelerle kendini meşrulaştırmaya çalışacaktır.
Freudyen psikolojide “bastırma, başka şekilde ortaya çıkar” ilkesi vardır.
Bastırma değil,
analiz edip nötrlemek gerekiyor.
Freud gibi çoğu psikolog
duyguları bastırmanın tehlikelisini belirtir
Bu konudaki destekçilerden biri de Cambridge Üniversitesi’nden Susanne Schweizer’,
Schweizer ” Duyguları bastırmaya çalışmak bir düşünceyi bastırmak gibidir ve ters etki yaratabilir. Bu da sonrasında bastırılan duygunun daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmasına yol açabilir.” demekte...
Duyguları ifade etmemek ne yazık ki onları yaşamamak anlamına gelmiyor.
Hatta çoğu zaman o duyguları yaşayıp bastırmak veya maskelemek anlamına geliyor,
içsel Matruşkaların artışı anlamına geliyor.
Bu kişide bir rahatlama sağlamadığı gibi
ilave psikolojik ve fizyolojik sonuçlara yol açıyor.
Duygu yaşandığı sırada
yüz ve beden hareketleri azalırken kan akışı ve nabız yükseliyor.
Kronik olarak yaşandığında ise kardiyovasküler sorunlara yol açabilir.
Diğer yandan konsantrasyon sorunları gibi bilişsel performansı etkiliyor.
Ayrıca yine kronik olarak duygu ifade edilemediğinde
kaygı ve öfke yönetimi sorunlarına yol açıyor.
Zihinsel yöntem, duyguları bastırmak değil, yönetmektir.
Doğru düşünmeyi ve doğru şekilde anlamlandırmayı öğrenirsek,
duygu ve düşüncelerimizi kontrol altına almış oluruz.
Psikolog Jonathan M. Adler de
"Yaşamın karmaşıklığını kabul etmek,
psikolojik refah için özellikle verimli bir yol olabilir" diyor.
Negatif duyguların insanı pozitif duygulara götürebileceğini vurgulayan
Dr. Itai Ivtzan'ın ifadeleri ile ;
“İyi oluş için negatif yönleri de kucaklamak önemli.
Karanlık yönler, sıkıntı oluşturan duygu ve deneyimlerin üzerine gitmek potansiyel iyileşmeyi getirecektir.
Negatif duyguyla mücadele etmek yerine
onu görmek, kabul etmek ve içselleştirmek
onu yönetmeyi de beraberinde getiriyor.
Uyum sağlayarak ondan bir şey öğrenmek
ve sonrasında da onu yönetebilmek mümkün”
Bizim negatif olduğunu düşündüğümüz bu duygular
bazen tamamen normal ve gerekli...
Dolayısı ile duygusal kabul ,
psikolojik olarak daha sağlıklı bir yaklaşım.
Yine olumlu duygular da
her zaman iyi neticeler vermemekte...
Pozitif duyguların bencillik , ön yargılı olmak,yalan söylemek, aldatmak
gibi kişinin kendini her şeyin önüne koyduğu davranışları artırabildiği,
empati kurmayı engelleyebildiği
ve riskli davranışları artırabildiği belirtilmekte.
Neşe ve hatta sevgi bile sonuçta negatif olabiliyor.
Bir duygunun iyi veya kötü olması ,
onun pozitif veya negatif olmasından ziyade
işlevi ile alakalı,
yani hiçbir şey tesadüf olmadığı gibi
yine bu duygular da tesadüf değil
ve içinde bizim için birer mesaj taşımaktalar...
Örneğin korku bize mesaj ise
korkunun panzehiri de kendine inanmak..
Dr. Maurice Elias da
duyguların bireyin çevresinde olan biteni anlamlandırması için
bir alarm sistemi olduğunu söylemekte
Duygular, düşünce ve algılarımız dışında
bize olup bitenleri anlamamız için güvenilir veriler sunar.
Duygularımızın kökenlerini anlamak çaba gerektirir.
Ancak bunun yolu öncelikle bu bilişsel sistemi anlamaktan geçiyor.
Kendi duygularının farkında olmak, duygularını yönetebilmek,
Duygusal Zeka ile paralel ,
Hülasa Negatif duygular
kökende bizi yaşamsal tehlikelerden koruduğu için
etkileri pozitif duygulardan daha fazla
ve
Sürekli tek bir duygu ile düşünmek
duygusal filtreleme denen
ve düşüncemizi kısıtlayan durumu ortaya çıkarmakta
Bireysel ve yönetsel etkinlik
aslen duygu çeşitliliği içinde düşünebilmeyi gerektiriyor.
Çoklu perspektiften bakabilmek de dünyamızı genişletiyor.
Duyguları yargılamamalı , kabul etmeli ,yönetmeli ...
Muhtemelen bu sebeple
"duygular kalpten, düşünceler beyinden" denilir.
Zira bu Negatif duygular yönetilmediği ; şifalanmadığı ,arınmadığı taktirde
entelektüel zekayı bloke ederek,
herkese ve her şeye karşı isteksizlik, sevme ve üretme kapasitesinde azalma, verimsizlik, konsantrasyon kayıpları, odaklanamama, algı bozuklukları
gibi
ruhsal ve bedensel problemler yaratmakta
ve performansımızı , yaşam kalitemizi olumsuz etkilemekteler.
İşte çare yine ortada;
"Denge"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder