19 Haziran 2018 Salı

Zaman ve yaşam.

Yaşamın sırrı hepimizde kayıtlıdır.Bunu bilmek için kendi içimize bilimsel olarak bakmak lazım..Zaman, doğal sistemin yaratılış öyküsüdür. Ve bu öykü yeryuvarı arşivlerinde kayıtlıdır. 

Bu nedenle, hayatımızı anlayabilmek ve doğal sisteme uygun bir şekilde yaşayabilmek için, doğal sistemin işleyişinin nasıl olduğunu net bir şekilde bilmemiz gerekir. Verilen adresteki makalede kesin bir şekilde ıspatlandığı üzere, doğal sistem, doğum-ölüm döngüleri üzerine oturtulmuş, sürekli değişim-dönüşüm içinde olan dinamik bir sistemdir. 

Doğum-ölüm döngüleri kuant denilen en temel bir etkileşim öğesinin ömrü ile başlar: Bu en temel etkileşim öğesi ve onun gibi kuantsal özellik gösteren tüm atom-altı-öğeler alemi şekilde gösterilen türde, birer doğum-ölüm döngüsü içindedirler. Fizikçiler, bilgi ve bilincin, sadece insan ve insan-üstü sistemlerde olduğunu, hücre, atom gibi alt-sistem varlıklarda bilgi ve bilinç olmadığı aymazlığı içinde olduklarından, atom-altı-öğeler alemindeki bu doğum-ölüm döngülerini, dalga-davranışı olarak yorumlayıp, atom-altı-öğelerin birer dalga boyuna sahip olduklarını ve çevreleriyle bu dalga boyları ile etkileştiklerini söylerler.

Zaman kavramının açıklandığı makalede gösterildiği üzere, doğadaki her şey, varlıkların en küçük yapı-taşları olan çok kısa ömürlü ve çok hareketli atom-altı-öğelerle başlamaktadır. Daha uzun bir ömür ve daha rahat bir hayata ulaşmaya yönelik üst-sistemler içinde bir araya gelmek, onların temel amaçları olmuştur. Böylelikle, gittikçe büyüyen üst-sistem oluşumlarıyla, gittikçe daha ergonomik yapılar oluşturmaya yönelik etkileşimler sürdürülmektedir. Yani evren gittikçe gelişmektedir. İnsanlık ise bu süreç içindeki en önemli oyunculardan biri olarak rol almakta ve dünyamızdaki hayat sisteminin geleceğini etkileyecek bir durumda bulunmaktadır.
Doğada karşılıklı etkileşime dayanmayan hiçbir şey yoktur. Zaman kavramının aydınlatılması bu konuya kesin bir açıklık getirmiştir. Toplum oluşturma görevi biz insanların görevidir. Yani hiç kimse, “ben senin görüşüne katılmıyorum, Sen kendi yoluna, ben kendi yoluma” deme lüksüne sahip değildir, çünkü hepimiz aynı “gemideyiz, ve bu gemi batarsa, hepimiz batarız.”

Doğada her varlık enerjisini-besinini iç-bileşenlerinden alır: Bedenler enerjilerini hücrelerinden; hücreler moleküllerden; moleküller atomlardan; atomlarda kuantsal sistemden alırlar. Hiçbir üst-sistemde, yani tepede (yöneticilerde), bir enerji veya besleyici özellik yoktur.

Tepedekilerde güç-enerji bulunmadığından, onlar doğadaki sistemi yanlış tanıtarak, zihinsel bir zehirleme uygulamakta ve halkı zombi yapmaktalar. Zombiler ise kolayca kandırılırlar. Bilinç-altı oluşumu bebeklik-çocukluk evresinde gerçekleştiğinden, insanlara bu evreden başlanarak dinsel bilgiler verilmekte ve bu bilgilerin ilahi kaynaklı olduğu, bunların doğruluğundan asla şüphe edilmemesi, bunların sorgulanmaması; aksi takdirde cehennem ateşinde yanacakları vs. belletilmektedir. Böyle bir inanç sistemi kesinlikle tepedeki birilerinin, halkı bir sürü gibi güdebilmeleri için, onlar tarafından ortaya konulmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder