Mitolojiye göre, dünya onun sesinden yaratılmıştı. Çünkü Hermes, her şeyden evvel ses ve sözün etkileme gücüne sahipti. Eski Mısırlılar, onun sesinin kendi kendine yoğunlaşarak maddeye dönüştüğüne inanmışlardı; zira bütün bir kâinat, onun nefesiyle can bulmuştu.
Hermes’in öğretileri zaman içerisinde adına “Hermetizm” denilen bir felsefe hâline geldi; öyle ki, bunlar, sırrına vakıf olmanın neredeyse imkânsız olduğu gizemli ve mistik bir takım öğretiler dizisiydi. Yeryüzündeki pek çok büyü ve kehanet, temelini Hermetist öğretilerden alıyordu. Bilhassa bazı Rönesans sanatçıları Hermes’in dilbilimsel sırlarını iyi biliyor ve onları resim ya da heykelleri üzerine gizlice kodluyordu. Simge bilimciler için büyük bir muamma hâline gelen bütün bu eserlerin sırları bugün bile yeterince anlaşılabilmiş değil.
Hermes; eski Mısır metinleri üzerine çalışan araştırmacılara göre hem bir ilahtı, hem yaşamış bir bilge, hem de bir rahip. Efsaneye göre, bu eski Mısır ilahı, ölülerin ruhlarının yargılanması sırasında ölüm tanrısının katipliği görevini üstlenmişti. Hakikat karşısında günahları tartıyor ve aynı zamanda insanda vicdan ve sezgi tarzında beliren kelâmı simgeliyordu. Hatırı sayılır bir simyacıydı. Ezoterik felsefenin kurucusu, Nil Deltası’nın değişmez koruyucusuydu.
Hermes’in öğretileri zaman içerisinde adına “Hermetizm” denilen bir felsefe hâline geldi; öyle ki, bunlar, sırrına vakıf olmanın neredeyse imkânsız olduğu gizemli ve mistik bir takım öğretiler dizisiydi. Yeryüzündeki pek çok büyü ve kehanet, temelini Hermetist öğretilerden alıyordu. Bilhassa bazı Rönesans sanatçıları Hermes’in dilbilimsel sırlarını iyi biliyor ve onları resim ya da heykelleri üzerine gizlice kodluyordu. Simge bilimciler için büyük bir muamma hâline gelen bütün bu eserlerin sırları bugün bile yeterince anlaşılabilmiş değil.
Peki Hermes’in sözünü ettiği ve bütün bir kâinatı hükmü altına almış olan o üç yüce bilgi neydi? Dahası, onlara ulaşmak için ne tür bir yoldan gitmek gerekirdi?
İşte tam da bu noktada devreye Hermetik Rahipler giriyordu. Sırlara erişmek için evvela kendini bu felsefeye tümüyle adamış olmak şarttı. Devrisinde ise bir dizi sınav yer alıyordu. “Hiyerofant” adı verilen başrahip tarafından yönlendirilen bu sınavlar, bir insanın aklını kaçırması üzerine sistemlendirilmişti. Akıl sağlığını korumayı başarabilen Hermesçi rahip adayları, en nihayetinde bu üç yüce bilgiye erişebiliyordu. Ne ki, sınavda başarısız olan yahut bu işten temelli vazgeçen adaylar dehşetengiz bir biçimde öldürülüyordu. Şimdi, meraklısı için, bir dönemin en baba büyücülerinin yetiştiği o mistik ve sırrı çözülemeyen rahipler okuluna giriş sınavının kısa bir özetini sunmak isterim.
İlk sınav; Hava…
Bu sınava başlamak isteyen adayın eline bir yağ kandili verilirdi. Demir kapı açılır, aday içeri girdikten sonra ardından gürültüyle kapatılırdı. Aday kendini zifiri karanlık bir koridorda bulurdu. Elindeki kandilin verdiği cılız ışığın yardımıyla ilerlerdi. Kısa bir süre sonra koridor daralmaya ve alçalmaya başlardı ve aday ancak dizlerinin üzerinde sürünerek ilerleyebilirdi. Çok geçmeden, aday kendini derin ve dibi görünmeyen bir kuyunun ağzında bulurdu ve orada gördüğü basamaklardan aşağı doğru inmeye başlardı. Ancak birkaç basamaktan sonrasının olmadığını görürdü. Elindeki yağ kandiliyle çevresini incelediğinde kuyunun karşı duvarında bir başka oyuğun bulunduğunu fark ederdi. Ancak oraya tırmanabilmesi için elindeki yağ kandilini bırakması gerektiğini kavrardı. Yaşamını bu derin kuyuda yitirmekten kurtaran aday, bundan sonraki yolculuğunu zifiri karanlıkta sürdürürdü. Kuyunun öte yanında tırmandığı oyuktan ötesi bir labirent biçiminde düzenlenmişti. Şansı yoksa ve hangi köşeleri döndüğünü sırayla aklında tutmazsa, çıkış yerini bulabilmek için saatlerce uğraşması gerekebilirdi. Sonunda içinde ancak sürünerek ilerleyebildiği koridorların çıkış yolunu bulabilirdi. Fakat burada demir parmaklıklı bir kapıyla karşılaşırdı. Aday daha ilk deneyişinde bu kapıyı açma olanağının bulunmadığını anlardı. Labirente dönüp başka bir çıkış yolu bulmaya çalışan ya da kapıyı açmaları için nafile yere seslenen adaylar da olurdu. Kimi zaman buradan çıkmak isteyen adayın hiç sesini çıkarmadan oturup saatlerce beklemesi gerekirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder