Kelimelerin sırları
“Kelime” sözcüğü yara anlamına gelen kelem’den üretilmiştir. Kelimeler harflerin birbirine eklenerek düzenlenip, harekelendirilerek elde edilmişlerdir. Kelimeler oluşmadan, harekelerin alemiyle harfler aleminin karışmasında bir yarar yoktur. Harflerin kelime halinde düzenlenmesi, yaratılışımız hakkındaki şu ayetteki duruma benzer: “Onu düzenleyip ruhumdan üflediğimde” (Hicr,15/29). Buradaki ruhun üflenilmesi, kelimenin düzenlenmesinden sonra söz konusu harflere harekelerin konulmasıdır. Böylece, ruh üfleme sayesinde içimizden birisi insan diye isimlendirildiği gibi, harflerin birleşip harekelenmesinden de kelime diye isimlendirilen başka bir yaratılış meydana gelir. İşte kelime ve lafız (söz) alemi, harfler aleminden böyle ortaya çıkar.
Buna göre kelimeler için harfler, cisimlerimizin varlığını ayakta tutmak için su, toprak, ateş ve hava gibi maddelerdir.Bu maddelerin birleşiminden sonra Allah emrinden olan ruhunu ona üflemiş ve insan olmuştur. Aynı şekilde rüzgar da istidat kazandığında kendisine ruh üflenip cin oluşur. Işık istidat kazandığında ilahi emirden olan ruhun üflenişini kabul ederek melek oluşur.
Bu yapı ortaklığından dolayı, kelimelerin bir kısmı insana benzer ki bu kısım çoğunluktur. Bir kısmı melek ve cinlere benzerler ki bunlar görünmezdir. Bunlar azınlıktırlar.
Kelimeler içindeki her harf kendi hakikatinin gerektirdiği şeyi onda meydana getirir. Kelimelerin hakikati, harflerin hakikatlerinin birleşimi ile oluşur. Eğer harflerden biri kelimeyi terk ederse kelimenin hakikati kaybolur ve yok olur.
Harfler kelimeler içinde bazen tekil, bazen çift ve bazen çoğul halindedir. Bunların da anlamları vardır. Tekil yapılanlar kulun kalıntısının ezeli olarak silindiğine ve yok olduğuna işaret eder. Çift yapılanlar, hal olarak kulluk kalıntısının varlığına işaret eder. Çoğul yapılanlar, sonsuz olan bilgilerle ebede işaret eder.Başka bir ifadeyle, teklik ezelî deryaya, çoğul ebedî deryaya ve çift ise Muhammedî berzaha aittir.
Allah’ın kelimelerini inceleyip öğrenenler için şaşılacak sır ve işaretler vardır. Bu ilahi ilimler teorik düşünce ve tefekkür ürünü olsaydı, hiç kuşkusuz onları en kısa sürede öğrenirdi. Fakat onlar kulun kalbine peş peşe gelen Hakk’ın tecellileri ve onun saygın ruhlarıdır. Bunlar Hakk’ın gayb aleminden “Kendi katından bir rahmet ile” ve “Kendi katından olan bilgi ile” kula iner. Böyle bir ilişki ile eserlerin ve kitapların nasıl yazıldığını İbn Arabî Hazretleri aynı kitabında şöyle anlatmaktadır:
“Bizim eserlerimiz ilahi mertebenin kapısına bağlanmış kalplerdir. Kapının açılmasını gözetler ve her türlü (kazanılmış) bilgiden soyutlanmış muhtaç bir halde bekler. Bilincini yitirdiği için o makamdayken bir şeyden sorulsa sorulanı duymaz. Perdenin ardından bir şeyler kendisine parıldarsa süratle ona bağlanmaya koşar ve kendisine tanımladığı duruma göre onu algılar. Binaenaleyh bazen bir şey, adette, düşüncede, teorik akılda ve zâhir bilgi ve bilginlerin kabul ettiği ilişkinin gerektirmediği kendi türdeşi olmayan bir şeye bağlanır. Halbuki bunun sebebi sadece keşif ehlinin farkına vardığı gizli bir ilişkidir.”
Bizim yaptığımız ise bu Hazretlerin anlattıklarını sizlere aktarmaktır. Burada anlatılanlar kendi aklımızla oluşturduğumuz nesneler değildir. Sadece, İbn Arabî gibi tasavvuf ehli ilim adamlarının elde ettiği keşif bilgilerini okuyucuya sunmaktır.
Allah İsmindeki Harflerin Sırları
Allah isminin harfleri Elif, Lâm ve He dir. Elif ve Lâm harf-i tariftir, yani ismi belirleme aletidir. Arapça’da bir kelimenin başına Elif ve Lâm gelirse onu belirli hale getirir. İsmin sonundaki He harfi de Hüve zamirinin tarifidir. Bu üç harften oluşan Allah ismi, vâcibu’l-vücûd (varlığı zorunlu) olan Zat’ın özel ismidir. Buna göre, bu mübarek isimde üç çeşit tarif sebebi bir araya gelmiş bulunmaktadır. Bir kelimenin tarif edilmesi için bir harfin yeterli olmasına karşın, Allah isminde üç ayrı tarif harfinin özel bir anlamı olmalıdır. Bu anlam, bu ismin ifade ettiği şeyin (Allah’ın Zatı), azametinin kemali, derecesinin yüksekliği ve makamının uluvviyeti sebebiyle hiçbir şekilde tarif edilemez, açıklanamaz olduğudur.
Allah Teâlâ, idrak edilmekten çok yüce, tarif edilmekten çok üstün ve bilinmekten çok uludur. Bu nedenle bu isim diğer ilahi isimlerden ayrıdır ve onların hükümlerine tabi olmaktan uzaktır. Bu isimde, ismin ifade ettiği şeyin bilinmesi yoktur, sadece diğer her şeyden ayrı olduğunun bilinmesi vardır. Allah’ı bilmek O’nu bilememektir.
Hüve zamirinin kendisinin belirliği, onun işaret ettiği mana olan Allah’ın Zat’ını ifade etmede yetersizdir. Dolayısıyla onun tarifine yardımcı olmak için başa Elif ve Lâm getirilmiştir. Lâm harfinin şeddeli (çift) olması ise tarifte mübalağa içindir. Bunlara rağmen Zat’ın belirli olarak bilinmesi mümkün olmadı. Bu da, Allah isminin diğer isimlerden tamamen faklı olduğu göstermektedir. Bu şekilde yaratıklar O’nu tanımada aciz kalmışlardır. Çünkü Allah Teâlâ anlaşılamaz ve asla tarif edilemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder