30 Temmuz 2018 Pazartesi

Tao cennet yolu..

insanlar
kendilerini dünya ile
yeryüzünü cennet ile

cenneti YOL ile
ve YOL'u da doğal oluş ile

belirlerler.  

-- Laozi (Lao Tzu)


Tao ve yol..Tanınmış bir Çin antropologa göre [2] “Çin dini, takipçilerinin sosyal panoramasına ayna tutar ve bakış açısının genişliği ölçüsünde farklı anlamlar içerir.” Aynı şey Taoculuk veya Taoizm olarak anılan dağınık gelenek için de geçerlidir. Taoculuk, izdeşlerinin tarihsel, sosyal veya kişisel konumlarını yansıtan pek çok farklı biçimde anlaşılmış ve uygulanmıştır. Bu çeşitlilik, geleneğin dışındaki biri için akıl karıştırıcı olsa da, Taoculuğun Çin’deki yerine belli bir  esneklik kazandırmıştır. Bu sayede Taoculuk, yaşamın karmaşasının yol açtığı spiritüel boşlukları dolduracak yönde evrimleşme imkanı bulmuştur.   

Taoculuk için “öteki YOL” demek de mümkündür, çünkü Çin imparatorluğundaki kurumlar ve uygulamalar için etik ve dini bir temel teşkil etmiş olan Konfüçyus geleneğiyle kendi tarihi boyunca yan yana varolmuştur. Taoculuk, kökten bir değişim yaratmasa da, Konfüçyuscu yaşam ve düşünce biçimine bir dizi alternatif sunmuştur. Ancak bu alternatifler birbirini tümden dışlayan bir nitelik taşımıyordu. Aslında Çinlilerin büyük bir çoğunluğu için Konfüçyusculuk ile Taoculuk arasında bir seçim söz konusu değildi.  Bir kısım pedantik Konfüçyus taraftarı ve bazı tutucu Taocular dışında, Çinli kadınlar ve erkekler kişiliklerinin ve zevklerinin paralelinde veya yaşamlarının farklı fazlarında her ikisini de uygulamayı yeğlemişlerdir.  

Laozi (‘Yaşlı Usta’, İ.Ö. 5.yy), Daodejing’in (YOL ve YOL’un gücü üzerine ölümsüz bir yapıt) isims
iz editörü ve Zhuangzi (İ.Ö. 3.yy) tarafından formalize edilmiş olan klasik Taocu felsefe, kadim zamanlara ait bir doğaya tapınma ve kehanet geleneğinin gelişmiş bir yorumuydu. Büyük bir sosyal karmaşa ve dinsel şüpheciliğin (bknz. Konfüçyanusculuk hakkındaki makale) egemen olduğu bir dönemde yaşayan Laozi and Zhuangzi, dünyadaki her oluşumun ve değişimin gerisinde yatan, özü bilinmeyen ama tezahürleriyle gözlenebilen, tüm yaratılışın ve gücün kaynağı olan Dao (Tao --YOL) kavramını geliştirdiler. Dao’da ve doğada, yaşama spiritüel bakışın temelini ve gündemdeki sorunun yanıtını bulduklarına inandılar: Dengeli, birlik içinde ve kalıcı sosyal bir düzen nasıl sağlanır?  

Laozi and Zhuangzi, doğadaki düzen ve uyumun, devletin gücüyle veya insan bilgisiyle geliştirilmiş kurumlardan çok daha dengeli ve sürekli olduğuna dikkat çektiler. Onlara göre doğru bir yaşam, ancak Dao ile uyum içinde, yani doğal, sade ve kolay bir yaklaşımla mümkündür. 

İlk Taocular doğal düzenle uyumlu yaşama sanatını öğretmeyi hedeflediler. ‘Eylem’e yaklaşımlarını, doğayı gözlemle tasarladıkları ‘wuwei’ (eylemsizlik)  kavramıyla ifade ettiler. Taocu bilge, eğitimi ve etik anlayışıyla bir model teşkil eden Konfüçyuscu öğretmenden farklıydı. Zhuangzi'nin bilgeleri çoğunlukla kasap veya marangoz gibi esnaf sınıfından oluşuyordu. Alçakgönüllü esnaflar, sanatın gizini ve yaşama sanatını idrak etmişlerdi. Ustalıklarını ve yaratıcılıklarını gereğince icra edebilmeleri için, içsel bir konsantrasyon geliştirmeleri ve maddi kazanç, ün, unvan gibi dışsal kaygılardan arınmış olmaları gerekiyordu. Sanatsal süreç, tıpkı yaşam gibi, toplumun insani değerlerini değil doğanın yaratıcı yolunu takip ediyordu.  

Çin tarihi boyunca, sosyal aktivizmden yorulan ve beşeri kazanımların anlamsızlığını fark eden insanlar, dünyadan el-etek çekerek doğaya dönmüşlerdir. Doğal güzellikle iç içe olmak özlemiyle şehirlerden uzak, kırlık veya dağlık bir bölgeye yerleşirlerdi. Doğanın yaşamsallığının merkezinde yatan yaratıcı gücü hissetmek adına şiir okur, şiir yazar veya resimle uğraşırlardı. Arada sırada arkadaşlarıyla veya ender de olsa eşleriyle, güz yapraklarının veya ay ışığının güzelliğinde şarap içmeye çıkarlardı.

  Ütopik Çin yazılarında da sıkça Taocu göndermelere rastlanır. Tao Qian'nın (T'ao Ch'ien, İ.Ö. 372?-427?) ünlü "Şeftali Çiçeğinin Baharı” adlı eserinde,  asırlar önce savaşın yerle bir ettiği bir bölgeden kaçan ve o günden beri sınırlarının ötesindeki tarihin karmaşasından habersiz, mükemmel bir sadelik, uyum ve barış içinde yaşayan pastoral bir toplumu tesadüfen keşfeden bir balıkçının öyküsü anlatılır. Ütopyacılar kalması için ne kadar ısrar etse de, balıkçı deneyimini arkadaşlarıyla ve lokal bir yöneticiyle paylaşmak için bu toplumdan ayrılır ve bir daha asla dönüş yolunu bulamaz. Balıkçı, ideal dünyanın dışsal değil spiritüel bir yolculuğun ürünü olduğunu, ütopyanın bir zihin hali, bir tavırlanmadan öte olmadığını anlayamamıştır. [3]  

Taocu fikirler ve imgeler, Çinlilerde güçlü bir doğa sevgisi, dinlenmek ve yenilenmek adına arada sırada günlük sıkıntılar
ından doğaya sığınma alışkanlığı yarattı. Ama Taoculuk aynı zamanda sağlık, huzur, canlılık ve hatta ölümsüzlük gibi doğrudan fiziksel yaşamı olumlayan konularda da esin kaynağı oldu. Laozi and Zhuangzi kadim doğaya tapınma kültürünü ve ezoterik sanatları yeniden yorumlamışlardı; ancak iş, Dao’nun bilgisini yaşamı besleme ve yaşam süresini uzatma gibi alanlarda kullanmaya gelince, geleneksel yöntemlere başvurmaktan çekinmediler. Bazı Taocular “ölümsüzlük adası”nı aradılar, bitkiler veya kimyasal karışımlarda ölümsüzlüğün sırrını bulmaya çalıştılar. Ama daha ziyade sağlıklı yaşam adına bitkisel ilaçlarla yaptıkları deneylerle eczacılık disiplininin gelişmesine büyük katkıları olmuştur. Makrobiyotik beslenmenin ve diğer bazı sağlıklı diyetlerin prensiplerini buldular; bedeni genç ve güçlü tutmak adına jimnastik ve masaj yöntemleri geliştirdiler. Taocular hem gizil ilimlerin, hem de ilkel bilimin takipçileriydiler ve Çin kültürünün doğayı en çok inceleyen ve doğayla deneyler yapan bir öğesi oldular. [4]  

Bazı Taocular ruhların doğaya (bedenin hem dışındaki, hem de içindeki doğal dünyaya) nüfuz ettiğine inanırdı. Dinsel bakış açısıyla, belli bir form taşımayan bu ruhlar Dao’nun tezahürleriydi. Taocu panteon, gelişimiyle paralel olarak gitgide daha fazla cennet ve cehennemdeki emperyalist bürokrasiyi yansıtmaya başladı. Cennetsel bürokrasinin başındaki yorgun imparator, doğal alemin çalışmasından ve ahlaksal adaletin idaresinden sorumlu ruhları yönetmekteydi. Cennetteki tanrılar, insanın dünyasındaki memurlar gibi davranmakta ve böyle değerlendirilmekteydiler. Tanrılara ibadet, laik otoriteye karşı takınılması gereken tutumun bir provası gibiydi. Bunun yanı sıra, cehennemdeki şeytanlar ve hayaletler ise fiziksel alemdeki zorbalar, haydutlar ve tehlikeli yabancılar gibi algılanıyordu. Onlara rüşvet veriliyor ve ruhsal bürokratların milis güçleri tarafından ritüellerle yakalanıyorlardı. [5] Dünyasal yönetimde fazlaca etkin olamayan sıradan insanlar ise dertlerden uzak kalmak, sağlıklı, varlıklı ve uzun yaşamak adına ruhlara tapınmayı seçiyorlardı.

İnisiye edilmiş bir Taocu rahip için tüm tanrılar Dao’nun tezahürleriydi. Önemli ruhların isimlerini, rütbelerini ve güçlerini bilmek, meditasyon ve imgeleme yöntemleriyle onları yönlendirebilmek için gerekli eğitimden geçmesi gerekirdi. Meditasyonunun amacı, bu ruhları uyumlamak ve Dao ile yeniden bir olmalarını sağlamaktı. Ancak, yalnızca eğitimli izdeşler rahibin dahil olduğu kompleks teolojik sistem hakkında bir fikir sahibi olabilirlerdi. Bu yüzden özel ritüeller iki aşamadan oluşurdu:  

(a)    rahibin meditasyonu ile yönlendirilen ve ancak eğitimli sınıfın katılabildiği rahip seviyesi;

 

(b)   daha düşük rütbeli Taocu asistanların yönettiği ve tiyatrosal bir nitelik taşıyan, halka açık dramatik ritüeller. Bu ritüeller, kılıçtan merdivenlere tırmanmak, fenerler yakmak veya yüzdürmek biçiminde görsel aktivitelerle içrek manayı aktarmayı hedefliyordu. Aynı ritüel, bir teolog için süptil metafizik-mistik bir kurgu sunarken, sıradan seyirci için ise görsel dramatik bir yapı taşımaktaydı. [6] 

Taoculuk aynı zamanda edebiyat, tiyatro ve folklorik öykülerde önemli bir motif teşkil etmiştir. Toplum içinde para ve ün peşinde koşmayan “tuhaf” kişiler, Konfüçyuscu değerleri ve ödülleri reddettikleri için genellikle “Taoist” olarak nitelenirdi. Edebiyatta da Taocular “tuhaf” kişilerdi, ruhsal kazanımlarını sembolize eden gizil, büyülü güçleri vardı. Şifa verirler, gençlik ve canlılık yollarını bilirler, geleceği tahmin edebilir ve kişilerin ruhlarını okuyabilirlerdi. Onlar aynı zamanda ahlaksal adaletin hizmetkarları olarak tasvir edilirlerdi – hatalar için cennet ve cehennemdeki Taocu tanrıların belirlediği kesin ve katı cezalar vardı ve hiçbir günahkar bundan kaçamazdı. Bir yandan, farklı değerler ve yaşam biçimleri benimsemiş olmaları ile toplumsal yapıda muhalif bir tavır sergilerken, diğer yandan ise katı ahlaksal adalet anlayışları ile toplumun mevcut değerlerini destekleyen bir konumları vardı. Taoculuk, “öteki YOL”du, ama toplumsal uzlaşmayı tehdit etmemekteydi. Bir anlamda Taoculuk, toplumsal baskılara karşı bir çeşit emniyet sübabı veya alternatif fikirler ve değerler için tamamlayıcı bir kanaldı.  

Çinli komünistler, Taoculuk kaderci, pasifist ve yeniden yapılanmaya zarar veren bir unsur olarak gördüler. Çin Halk Cumhuriyeti, geleneksel bitkisel ilaçların kullanımı gibi kökeni Taoculuğa dayanan bazı pratik sanatları yaşatmaya özen gösterdi. Daha geniş bir  açıdan ise, Taoculuğun politik arenadaki çatışmalardan bir kaçış işlevi gördüğü imparatorluk döneminden bu yana, günümüzde “Dörtler Çetesi”ndeki aşırılığa bir reaksiyon olarak ortaya çıkan politik rahatlamanın, Çin Maoizminde Taoist bir fazı temsil ettiği söylenebilir. 

 Not: Bu makale ile Konfüçyusculuk üzerine yazılmış olan makale, Indiana İlahiyat Enstitüsü tarafından orta öğrenim sosyal branş öğrencilerine yönelik din eğitimi müfredatı çerçevesinde kaleme alınmıştır. Her iki yazı da, ders kitaplarında ve yardımcı kaynaklarda yer alan bilgileri derlemek ve denetlemek sorumluluğunu taşıyan sosyal bilimler öğretmenleri tarafından değerlendirilmiştir. Tıpkı Çin tarihi boyunca Taoculuk ve Konfüçyusçuluğun bir arada yer alması gibi, bu iki makale de birbirini bütünlemesi açısından beraber okunmalıd

29 Temmuz 2018 Pazar

Dikkat:Çocuklarımız dahi olabilir.

  • Bir uzmanın gözünden,"Merhaba öğretmenim, ben 4 yaşındayım, anaokuluna gidiyorum, adım Edis, annemin adı Eda, babamın da adı İsmail olunca, düşünmüşler benim adımı onların isimlerinin ilk harfleri ile oluşturmuşlar, hani ben onların bir parçasıyım ya, ondan sanırım. Şu an okula gitmiyorum, anneannemin yanında kalıyorum annem işteyken, ama bu yıl okula başlayacağım, artık evde kalmak istemiyorum, okula gitmek istiyorum, gidebilir miyim? (Üstün Yetenekli Çocuk)

Edis ilk görüşmeye, yanında annesi, rehber öğretmen dayısı ile birlikte geldiler, başında çok orijinal şapkası, askılı kemeri, üzerinde beyaz gömleği, kareli şortu… Ben merhaba demeden o başladı kendini, ailesini ve benim ne yapmam gerektiğini anlatmaya…

  • Tabii ki okula gidebilirsin Edis, madem bu kadar çok istiyorsun bence de gitmelisin. Peki neden bu kadar çok istiyorsun okula gitmeyi?

  • Evde çok sıkılıyorum, annem işe giderken beni bırakıyor, akşam tekrar almaya geliyor, anneannemi çok seviyorum ama hep sıkıcı şeyler izliyor, televizyon hep onun, arkadaşları gelince de çok bağırarak konuşuyorlar, ben televizyon izleyemiyorum.

  • Sadece televizyon izleyemediğin için mi okula gitmek istiyorsun?

  • Hayır, benim de arkadaşlarım olacak okulda, biz de bağırarak konuşabileceğiz, oyunlar oynayacağım, sonra da annem gelip alacak beni.

  • Sen bu kadar oyun oynamayı seviyorsan, o zaman seninle bir oyun odasına gidelim, ister misin?

Büyük bir istek ile oyun odasına gittik, odayı anlattıktan sonra, kısa bir mola isteyip asistanım ile oyuna devam etmelerini istedim.

-Eda Hanım sizden Edis’in öyküsünü alabilir miyim?

En ilginç öykülerden biriydi, içinde hareket, heyecan, şaşkınlık, bol kahkaha dolu bir öyküydü.

  • Hocam, Edis hep farklı bir çocuktu, doğduğu günden beri ilginç durumlar yaşadık hep.
  • Bundan 6 ay önce her gün olduğu gibi işe giderken anneme bıraktım, bazı günler uykulu olduğu için kucağımda bırakırım, annem de yatmaya devam eder. Oturma odasında annem televizyon izlerken Edis uyanmış, o sırada alt yazılarda haber geçiyormuş, birden Edis okumaya başlamış, annem anlam verememiş, sonradan okuduğunu görünce telaşlanmış, yanındaki komşusu ile panik olmuşlar, bu çocuk nasıl okuyabiliyor diye, korkuyla bana da haber vermeden yakındaki hastanenin aciline götürmüşler, acil doktoru, ben ne yapabilirim teyzeciğim çocuk okuyorsa, hocaya götür hocaya, hastalık filan yok, burdan gidebilirsiniz demiş.

Tabi benim hala haberim yok durumdan, annem komşusu ile birlikte düşünmüşler, “cin kaçmış” olabilir deyip mahallede ki hocanın yanında soluğu almışlar, benim oğlan okunmuş, üflenmiş, onların söylemi ile tertemiz olmuş getirmişler.

Akşam almaya geldiğimde tüm olanı biteni anlattılar bana, ben de paniklemedim değil, hatta yazıları gösterip okudukça şaşkınlığım arttı, şimdi de İngilizce çizgi filmler izleyip, İngilizce konuşuyor, değişik değişik sorular soruyor, ben de artık yetemediğimi düşünüyorum.

Öykü o kadar ilginç geldi ki bana, gerekli konuşmaları bitirdikten sonra oyun odasına geçtim. Değerlendirme görüşmesi yaklaşık 2 saat süren nadir öğrencilerimden biri oldu Edis benim için…

Elimde kriter olarak kullanmam gereken tüm çalışmaları beraber tamamladık, sürenin bu kadar uzun sürmesi biraz da Edis’in yaşıtlarına göre çalışmalara çok üstün düzeyde cevaplar vermesi, yapılan testlerin son sorusuna kadar cevap vermesinden kaynaklandı.

O kadar merak uyandırdı ki ben de zaman nasıl geçti anlamadım.

  • Edis, tahtada İngilizce yazan kelimeyi nerden öğrendin?

  • Öğretmenim içimden geliyor, ben de bilmiyorum ama öğreniyorum hemen 🙂

  • Tamam Edis, teşekkür ederim benimle beraber çalıştığın için, çok zevkli bir gündü.

Edis ile hala çalışıyoruz, bu kadar yetenekli bir öğrenci ile çalışmak büyük bir şans benim için. Çocuklarımızı çok dikkatli gözlemlememiz, ilgi ve yeteneklerini göz ardı etmememiz gerekir, erken dönemlerde keşfedilen üstün bir çocuk ile yol almak, çocuğun eğitim hayatı için çok önemlidir.

Üstün Yetenekli Çocukların Erken Dönemlerinde Gözlenen Özellikler:

-Bebeklikte olağan dışı ataklar

-Uzun dikkat süresi

-Geniş hayal ve imgeleme gücü

-Uykuya daha az ihtiyaç duyma, enerjik olma

-Gelişimsel dönüm noktalarına daha hızlı ilerleme

-Keskin gözlem yapma

-Aşırı merak duyma

-Güçlü bellek

-Erken ve olağanüstü dil gelişimi

-Hızlı öğrenme yeteneği

-Aşırı duyarlılık

-Akıl yürütme ve problem çözme becerisi

-Kitaplara aşırı ilgi duyma

-Mükemmeliyetçilik

-Soru sorma

-Aynı anda bir kaç işi yapabilme

-Gelişmiş mizah duygusu

Bu özellikleri çocuğunuzda gözlemliyorsanız mutlaka bir uzmana danışmanızı tavsiye ederim.

 


Bebekler de strese girer..

Sevgi her canlı için başucu ilacıdır....Bebeğiniz geceleri uyumuyor mu? Ayrıca karın ağrısı çekiyor mu? Eğer bu gibi durumlarda sevginizi gösteriyorsanız doğru yoldasınız! Çünkü sevgi, özellikle bebeklerdeki stresi gidermede çok etkili bir yöntemdir. Evet, yanlış okumadınız bebekler de stres yaşar…

Bebeklerde stres yaratan beş etken:

1. Fiziksel Rahatsızlık

Ağrı, yorgunluk, soğuk almak veya soğuk bir şeye dokunmak ve açlık gibi fiziksel rahatsızlıklar bebeklerde stresin belirgin nedenleri olabilir.  Bebekler; aç, korkmuş, ıslak ve soğuk hissettiklerinde endişe duyarlar. Bebeğinizin ihtiyaçlarını gidermeye gayret edin.

 

2. Tanınmayan Kişi ve Seslerle Muhatap Olmak

Bebekler; tanıdık, etkileyici, hoş bir insan yüzüne bakmayı ve insan seslerini, özellikle annelerinin sesini duymayı severler. Bu bebekler; karmaşık durumlarda, tanımadıkları yüz ve sesleri gördüklerinde ve duyduklarında kaygılanırlar. Bu nedenle bebeklerin tanımadıkları yüzleri aşamalı olarak görmeleri, daha az kaygılanmaları için gereklidir.

 

3.Ebeveynlerden ve Bakıcılardan Ayrılık

Ebeveynler ve bakıcılar, bir bebeğin rahat ve güvenli hissetmelerine yardımcı olur. Ebeveynlerden veya bakıcılardan bir süre ayrılan bebekler endişeli ve panik hissedebilir. Sonuç olarak bebekler, streslerini dile getirmek için yüksek sesle ağlayabilirler. Bebeğin güven duyması ve annesine güvenle bağlanması için onu uzun süre yalnız bırakmayın.

 

4. Çevresel Stres

Dünyaya yeni gelen bebekler başlangıçta, özellikle anne karnına nazaran parlak ve gürültülü bir ortama uyum sağlama konusunda zorluk çekebilirler. Yüksek, yeni ve farklı sesler, onları rahatsız edebilir ve streslerini artırabilir. Sessiz ve sakin bir ortam oluşturarak bebeği dış dünyaya hazırlamak gerekir.

 

5. Anne Tarafından İhmal

Annesinin yakınında olmadığını fark eden bebekler stres yaşayabilir. Annesinin onu görmezden geldiğini hissettiğinde, bebeğin bedenindeki stres hormonu seviyesi yükselir. Ertesi güne kadar benzer bir endişe yaşayabilir. Bebeklerdeki bu stres bağışıklığı zedeleyebilir. Annenin bebeğe bakımı ve bu konudaki dikkati; bebeği mutlu, sağlıklı ve stressiz tutmak için gereklidir. Bu nedenle, bebeğin hiç görmezden gelinmemesi, bebeğe sevgi verilmesi ve daha iyi gelişmesi için ona bakım yapılması gerekir.

Astım -Alerji sorunu..

Uzmanlar yaşadığımız yererin mutlaka havadar ve temiz olmasını öneriyorlar Astım alerji illetine yakalanmamak için..İnsan vücudunda organ ve sistemlerin çalışması kendine özgü bir düzen ve döngü içinde devam eder. Bu döngü ve düzenin hücresel düzeyden itibaren en iyi şekilde çalışması, vücudun gerçek anlamda sağlıklı olması demektir. Elbette bu döngüyü etkileyen faktörler vardır. Kişinin yaşadığı iklim, bulunduğu çevre, beslenme şekli, psikolojik durumu, yaşam alışkanlıkları, bazı hastalıklara ailesel yatkınlık ve hatta bazen mesleği, kişinin gerçek sağlık durumunu önemli derecede etkileyen faktörlerdir. (Astım-Alerji Şikayetleri)

İklim, mevsimler ve çevresel faktörler bazı hastalıkların ortaya çıkışını kolaylaştırabilir. Örneğin, sonbahar ve kışa doğru özellikle astım, mevsimsel alerji, nezle, grip gibi solunum yollarıyla ilgili hastalıklarda artış yaşanır.
Astım ve alerji, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen ve uzun süren hastalıklardandır. Astım ve alerjiye genellikle, bağırsak şikayetleri, aşırı kilo veya obezite, egzama, sinüzit, uyku apnesi ve psikolojik şikayetler de eşlik edebilir. Astım, solunum yollarını tutan kronik iltihabi bir hastalıktır ve etken olarak çevresel birçok faktör bunda rol oynar. Belirtiler hafif ya da şiddetli olabilir ve kişiden kişiye farklılık gösterir. Hırıltılı solunum, nefes darlığı, öksürük (özellikle gece), göğüste tıkanıklık hissi gibi belirtileri vardır. Belirtilerin şiddetlendiği zamanlar, tekrarlayan ataklar (özellikle çocuklarda) olarak ifade edilir ve yaşamı ciddi derecede zorlaştırır. Toplumumuzda özellikle çocuklarda astım ve alerji son yıllarda ciddi bir hızda artış göstermektedir. Astım tedavisi, daha çok belirtilere yönelik ve astım krizlerini baskılayıcı ilaç kullanımı şeklinde yapılmaktadır.


Hastalığa zemin hazırlayan bazı faktörlerden en önemlisi beslenme ile vücuda alınan kimyasal, toksik ve asit özellikte maddelerdir. Günümüzde doğallıktan uzak, rafine gıdalarla, fast-food ağırlıklı beslenen hemen herkeste, özellikle okul çağı çocuklarında astım ve alerji şikayetlerinin beraber görülme oranı oldukça yüksektir. Bu tür beslenme vücuda fayda sağlamadığı gibi, vücudun mevcut vitamin-mineral depolarını da azaltır. Vücuttaki hücresel düzeyde boşaltım ve detoks sistemlerini tahrip eder. Dolayısıyla bağışıklık sisteminin de gücünü önemli ölçüde azaltır.

En az beslenme kadar önemli olan başka bir faktör de günümüzde normal doğumun değil, daha çok sezaryen yönteminin tercih edilmesidir. Bebeklere normal doğumla anneden doğal yolla geçen vücut florası (vücudumuzda bizimle birlikte yaşayan bakteriler ve mikroplar topluluğu), çocuğun gelecekte sağlıklı bir hayat sürdürmesi için çok önemli bir kazanımdır. Çünkü bu yolla bebeğin bağışıklık sistemi, kazanılan bu bakteri topluluğu tarafından doğru yönde eğitilir. Sezaryen yöntemiyle dünyaya gelen bebeklerde ise bu mümkün olmadığından, bebeğin bağışıklık sistemi farklı reaksiyonlar verecek şekilde çalışır. Bilimsel olarak yapılan çalışmalarda sezaryen doğumla dünyaya gelen ve anne sütüyle beslenmeyen, rafine mamalarla beslenen bebeklerin astım-alerji şikayetlerinin çok daha fazla olduğu, ayrıca obeziteye yatkınlığın daha fazla görüldüğü bildirilmiştir.

Bunlara ek olarak, açık havayla teması az olan, havasız ve kapalı (sigara içilen vb) ortamlarda çok uzun zaman geçiren, sık enfeksiyon geçiren, hareketsiz kalan kişilerde de bu şikayetler oldukça yaygındır.Kişide astım ya da alerjiyi oluşturan temel sebepler araştırılarak, hücresel düzeyde eksiklik ve problemler tespit edilip, buna göre kişiye özel bir program uygulanarak bu şikayetlerden kurtulmak mümkündür. Bütün hastalıklar vücudumuzun temel birimi olan hücrelerde başlar. Sadece hastalıkların görünen belirtilerine karşı baskılayıcı bir tarzda ilaç tedavisi uygulamak, problemi her zaman temelden çözmeyeceği gibi bazen hastalığın derinleşmesine ve kronikleşmesine de yol açar. Sebebi oluşturan faktörlere yönelik uygulama ve düzenlemeler yapmak, sadece astım ve alerji şikayetlerinde değil, var olan şikayetlerin bütününde ciddi oranda iyileşmeler sağlar ve yaşam kalitesini olumlu yönde arttırır. Böylece ilaçsız ve hastalıksız bir hayata merhaba diyebilirsiniz.

28 Temmuz 2018 Cumartesi

Babilde büyü ve gizem..


Babil’de yapılan bir büyü ayinindeki büyü sözleri(Tamamı büyücülüğü teşvik etmemek adına yayınlanmamıştır. Sadece Bbail’de büyücülüğün yaygın olmasıyla ilgili bilgi vermek amaçlıdır.) Yaklaşık 50 satırdan oluşur. Aşağıda Türkçesi verilmeye çalışılmıştır. Eksik ve tam olarak çevrilmemesinin elbette bir amacı var.:)

O ……. \ O ……! Yüce bir…

  1. O ……., en kusursuz sanatçı, o en parlak olanı
  2. O uluslara ışık veriyor.
  3. Kara sanata (büyüden bahsediyor) elverişli olan
  4. Gökyüzünde parlar, senin ışığın
  5. Parlak, ateşin tanrısı gibi meşalesi
  6. Sizin parlaklığınız geniş dünyayı doldurur!
  7. Topladığı ulusun parlaklığı, göründüğünde. . .
  8. O #### gökyüzünün amacı, kimse kimseyi öğrenmez!
  9. Efendim, ışığın Güneş tanrısı [oğlu] gibi ilk doğan!
  10. Onun önünde eğilsin büyük tanrılar, dünyanın kaderi sana göre ayarlanır!
  11. Böyle ve böyle bir ayda böyle ve böyle bir gün gerçekleşen ay tutulmasını kötülüğünde,
  12. Güçlerimin kötülüğünde, kötülüğümde ve kötülüğümde değil, sarayımda ve ülkemde olan alâmetlerin kötülüğünde,
  13. Büyük tanrılar sana yalvarır ve tavsiyede bulunur!
  14. Onların hepsini alıyorlar, dileklerinizi ayaklarınızdan çekiyorlar!