“Aşk kıskançlığıyla utanmaz, yüzü pek bir hale geldim;
horlandım, usanca düştüm; huyum kötüleşti…
Hayır hayır; aşktandım, aşka aşığım ben;
Arslanıma şaşılacak bir ceylan oldum gitti.”
horlandım, usanca düştüm; huyum kötüleşti…
Hayır hayır; aşktandım, aşka aşığım ben;
Arslanıma şaşılacak bir ceylan oldum gitti.”
İşin ihlasını Hazreti Ali’den öğren! Bil ki, Tanrı arslanı hileden hasetten tamamıyla temizdir.
Hazreti Ali, gazada bir pehlivana galip geldi. Hemen kılıcını çekerek hasmına hücum etti.
Hasmı ise bütün Peygamberlerin, bütün Velilerin iftiharı Cenab-ı Ali’nin yüzüne tükürdü.
O, öyle bir yüze tükürdü ki, ayın yüzü, secde yerine baş koyacağı zaman, o yüzün önünde secde eder.
Onun tükürmesiyle Cenab-ı Ali, derhal elindeki kılıcı yere attı ve başladığı gazadan vazgeçti.
Hasmı, Cenab-ı Ali’nin bu hareketine ve yersiz gösterdiği af ve merhametine hayran oldu.
O mübariz (savaşan) dedi ki:
“Ey kanadı Allah’ın nuru ile parıldayan! Ey Şaha ve Şahın bileğine alışkın olan, Doğan! Bu sırrı açık söyle. Ey Şah-ı Hakiki’nin Anka tutan Doğan’ı! Ey orduları, ordusuz tek başına ezip geçen kahraman! Sen kendin, yüz binlerce ümmetsin. Bu naçiz kul, senin yüksek himmet Doğan’ına avlanmıştır. Açık söyle. Kahır yerinde gösterdiğin bu rahmet nedir? Ejderhaya fırsat elini vermek kimin yoludur? Hangi yiğidin işidir?”
Hakk Kur’an’da: “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah, muhakkak ki, bütün günahları mağfiret eder.” Ayetiyle mademki ümitsizliğin boynunu vurmuştur. Şu halde günah taat gibidir.
Şeytan uğraşır ki, insan bir günah işlesin de, o günah yüzünden kuyuya düşsün.
Şeytan, insanın işlediği günahın taate çevrildiğini görünce; bu an, Şeytan için üzüntülü, mübarek olmaz bir an olur.
Cenab-ı Ali dedi ki: “Ey pehlivan. Beri gel! Ben sana kapı açtım. İçeri gel, ilim şehrine gir. Sen benim yüzüme tükürdün, ben sana hediye verdim. Bana eza edene, ben böyle hediyeler verirsem, bana sol ayağıyla gelenin, muhalefet edenin, önüne nasıl baş korum? Onu hilmimle nasıl karşılarım? Bana karşı vefakar olanlara ise ne vereceğimi, artık sen bundan kıyas et de anla. Bil ki, onlara, ebedi hazineler, zevalsiz mülkler ihsan ederim.” (*)
Hazreti Ali, gazada bir pehlivana galip geldi. Hemen kılıcını çekerek hasmına hücum etti.
Hasmı ise bütün Peygamberlerin, bütün Velilerin iftiharı Cenab-ı Ali’nin yüzüne tükürdü.
O, öyle bir yüze tükürdü ki, ayın yüzü, secde yerine baş koyacağı zaman, o yüzün önünde secde eder.
Onun tükürmesiyle Cenab-ı Ali, derhal elindeki kılıcı yere attı ve başladığı gazadan vazgeçti.
Hasmı, Cenab-ı Ali’nin bu hareketine ve yersiz gösterdiği af ve merhametine hayran oldu.
O mübariz (savaşan) dedi ki:
“Ey kanadı Allah’ın nuru ile parıldayan! Ey Şaha ve Şahın bileğine alışkın olan, Doğan! Bu sırrı açık söyle. Ey Şah-ı Hakiki’nin Anka tutan Doğan’ı! Ey orduları, ordusuz tek başına ezip geçen kahraman! Sen kendin, yüz binlerce ümmetsin. Bu naçiz kul, senin yüksek himmet Doğan’ına avlanmıştır. Açık söyle. Kahır yerinde gösterdiğin bu rahmet nedir? Ejderhaya fırsat elini vermek kimin yoludur? Hangi yiğidin işidir?”
Hakk Kur’an’da: “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah, muhakkak ki, bütün günahları mağfiret eder.” Ayetiyle mademki ümitsizliğin boynunu vurmuştur. Şu halde günah taat gibidir.
Şeytan uğraşır ki, insan bir günah işlesin de, o günah yüzünden kuyuya düşsün.
Şeytan, insanın işlediği günahın taate çevrildiğini görünce; bu an, Şeytan için üzüntülü, mübarek olmaz bir an olur.
Cenab-ı Ali dedi ki: “Ey pehlivan. Beri gel! Ben sana kapı açtım. İçeri gel, ilim şehrine gir. Sen benim yüzüme tükürdün, ben sana hediye verdim. Bana eza edene, ben böyle hediyeler verirsem, bana sol ayağıyla gelenin, muhalefet edenin, önüne nasıl baş korum? Onu hilmimle nasıl karşılarım? Bana karşı vefakar olanlara ise ne vereceğimi, artık sen bundan kıyas et de anla. Bil ki, onlara, ebedi hazineler, zevalsiz mülkler ihsan ederim.” (*)
Senden eyler intişar afaka feyz-i Ahmedi,
Senden almış nur-ı irfanı Efendim, her Velî!
Merhamet et Şahsın, ey rahmeten lil alemin.
Nur-ı Hakk, Sakı-i Kevser, Dinim, İmanım Ali!
Senden almış nur-ı irfanı Efendim, her Velî!
Merhamet et Şahsın, ey rahmeten lil alemin.
Nur-ı Hakk, Sakı-i Kevser, Dinim, İmanım Ali!
Zumer Suresi,39.Sure/53.Ayet
Hasan Çıkar Dede –
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder