__"Tarih boyunca dinî öğretiler ve gizli dinî ilimlerin çoğu zaman ses, söz,harf ve sayı sembolizmi üzerinde kurulması dikkati çekmektedir
Sesin evren ve insanın yaratılışında yaratıcı güç olarak varoluşu Hermetik metinlerde, Hintlilerin kutsal kitaplarında, antik felsefede, semavî kitaplarda göze çarpmaktadır. İslamî tasavvuf şiirinde de ses nefes ve ruh ilişkisi çok yaygın bir motiftir.
Mistisizmde ses, söz, harf ve sayıların kökeninin adeta gayb âlemiyle ilişkilendirilmesi gözlemlenmektedir
ve her şeyin – evren ve insanın yaratılışının
ses veya sözün aracılığıyla ortaya çıkması belirtilir.
Semavî kitaplardan İncil’de de
söz mistisizminin açık ifadesine
ve sözün Tanrısal menşeli olmasına ilişkin fikre rastlıyoruz:
“Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı.
Başlangıçta O, Tanrı’yla birlikteydi.
Her şey O’nun aracılığıyla var oldu,
var olan hiçbir şey O’nsuz olmadı.
Yaşam O’ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı.
Işık karanlıkta parlar ve karanlık onu alt edememiştir…
Söz insan olup aramızda yaşadı.”
Yuhanna’nın İncil’inin kelamın ali makamının tasviriyle başlayan
bu ilk cümleleri ilmî edebiyatta
Hurufiliğin düşünce kaynaklarından sayılmaktadır.
“Bil ki kelamın bütün esrarı kelimede,
kelimenin bütün esrarı harflerdedir.
Harfler, Elif’te yer alır. “Elif” ise noktadır.
O halda nokta bütün bunların esasıdır”
Sözün yalnız ilkin sebep değil, mistik kaynaklı olmasıyla ilgili konulara üstü kapalı şekilde Kur’an’da da işaretler vardır:
“O, arzusuna göre de konuşmaz.” (Necm, 53/3)
Hadislerden birinde denilir:
“Gerçekten de söz söyleyişte büyü vardır”.
Mistisizm tarihiyle ilgili kaynak ve araştırmalardan mistisizmde sesin adeta söz değerinde olması belli olmaktadır.
Eski Yunanlarda söz (“logos”)
aynı zamanda “fikir”, “akıl” vs. idi.
Söz ve tefekkür birliğini sofistler ve stoikler de savunurlardı.
Mitopoetik düşüncede
söz sahibi Tanrısal âlemle bu âlem arasında bir aracı, köprüdür.
Çünkü söz
yükü taşımaktadır.
Söz sıkı surette hem insan düşüncesiyle bağlıdır,
hem de gayri insani bir düzen ve orantını yansıtıyor.
yaradılış sürecinin beyanında tarihin bütün dönemlerinde bütün mistikler, bütün peygamberler ve dünyanın bütün düşünürleri birinci yeri sese vermişlerdir.
sesin sadece boş, hiç bir anlam ifade etmeyen ses değil,
somut bir bilgiyi belirten,
manaya malik bir ses-söz olmasıdır.
Genellikle mistisizmde çoğu zaman
söz mahiyet olarak,
ses ise tezahür olarak gözükür.
Ses her hangi bir varlığın tezahür şeklidir
ve varoluşunun göstergesidir.
Söz konusu mistisizmde
sesin tüm şekilleri – aktif ve pasif varyantları da
dikkate alınmaktadır.
Böyle ki, bu mistisizm insana özgü ses, söz, konuşma ve konuşmama (dilsizlik dili), net ifade ve karışık nutuk, evrende mevcut olan duyulan ve duyulmayan sesler
, renk, ışık ve müziği çevrelemektedir.
Matematik, müzik ve ses mistisizmini
mantık ve gizemli ilimler aracılığıyla sentez eden
Pisagor’un öğretisi bunun belirgin örneğidir.
Pisagor “Kutsal söz”adlı kitabında
bu kutsal ilmin teorik esasını belirtti.
Bu da çok ilginçtir ki, ilk mistik,
Tanrısal ve insansal özelliklerin sentezi olarak algılanan Hermes’e
değişik geleneklerde çeşit çeşit ad ve fonksiyonlar verilse de,
onun birkaç özelliği değişmez olarak kalmaktadır.
Bunlardan biri de onun söz ve müzikle ilişkisidir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder