LEDÛN İLMİ
Tasavvuf ilmi felsefi bir ilim değildir, hâl ilmidir. Bu ilmin öğretisiyle ve yaşamıyla Hakk'a varılır.
Kâl ilmi dünyadandır.
Önemli olan gönül ilmidir. Tevhid ilmi, başka bir ifadeyle ledûn ilmi, ab-ı hayat ilmidir. İnsan ölmez, bu bir ölümsüzlük ilmidir.
Bu ilim Allah'la olma ilmidir.
Allah'ın emri olmadan kişinin hareketi yoktur, canı da yoktur. Ancak O'nunla zinde oluruz. Bu hikmet ilmiyle amel edenler, sureten insan oldukları gibi sıreten de insandır.
Zahir ilmi öğreniriz, sonrada başkalarına öğretiriz. Yani akıldan diğer akıllara, yani kulaktan diğer kulaklara gider.
Fakat hikmet ilmi öyle değildir.
O ölmeden evvel diğer bir ilimle olur. "Mutu kable ente mutu", "Ölmezden evvel ölünüz".
Ebu Talibi Mekki'nin ilmi üçe ayırması:
1) Zahir ilmi, kulaktan kulağa ilim,
2) Bâtın ilmi, ehli olana söylenir.
3) Ne zahir ne bâtındır. O tamamen gizlidir. Aşıkla Allah
arasındaki ilimdir. Rabbani ilhamdır.
Hikmet ilmi bir nurdur. İzafi ilmin çıkış yeridir. İzafi ruhtan çıkıp arif olanın kalbine iner.
Hikmet; doğruya, güzele, edebe, ahlaka, yalansız, riyasız, zinasız, dünyaya meyil vermeden Allah'a yönelmektir.
Allah'a teslim olma, O'nun rızasına boyun eğmektir. Özü, sözü doğru olan, sırlı ve tevekkül yoludur. Halka güzel ahlakla yaklaşmak, yumuşak olmak, güler yüzlü olmak, kendinden ileride olan arife teslim olmak, büyüklere hürmet, küçüklere şefkatli olmaktır.
Hikmeti ehlinden men etmek ehline zulümdür.
Hikmeti ehli olmayana söylemek hikmete zulümdür.
AHDİNE SADIK OLMAK
Kişiler mürşide intisap etmeden evvel Bakara suresinin 27. ayetini okumalıdır.
Bu ayet, ahdini bozanların, yani mürşide verdiği söz ve ahdinde durmayanların dünyada ve ahirette rezil ve rüsvay olacaklarını haber vermektedir.
Resullullah Efendimiz Hazretleri, tevhid telkininde, "Allah'a ibadette hiç bir nedenle ortak bir halde bulunmayın. Namazlarınızı kılınız. Mürşidinize itaat ediniz. Kimseden bir şey istemeyiniz. Mürşid olan kişi Hakk ve resulün mazharı olması hasebiyle , onlardan ayrı değildir" buyurmuştur.
Mürid tevbesinden sonra tevbeyi bozarsa, Bakara Suresi'nin "Ellezine yenkuzûne and Allah imin ba'di misakihi", "onlar ki anlaşmadan sonra Allah'a verdikleri sözü bozdular" ayetine muhatap olur.
Kâmil, namazın ve orucun ne mana taşıdığını ve önemini anlattıktan sonra, kişinin kalp zikrine devam etmesini tenbih eder.
KUR’AN’da bulunan bazı ikaz Ayetleri:
Cenab-ı Allah Taha Suresi'nin 14. ayetinde İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî.
“Şüphesiz ben Allah'ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.” buyurmuştur.
Bakara Suresi'nin 183. ayetinde de Yâ eyyuhellezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûne.
“ Oruç sizden öncekilere farz olduğu gibi size de farz kılındı ki, ittika edesiniz." buyurulmuştur.
Şuâra Suresi'nin 88.89 ayetinde ise." o gün ne mal ne oğullar fayda sağlar, ancak hastalıklardan arınmış salih kalp getiren felah bulur." buyurulmuştur.
Cenab-ı Allah bu emirleri kulları için farz kılmıştır.
Cenab-ı Allah, gayrıyı kalplerinde depo edenler için ikaz mahiyetinde bir çok ayet sergilemiş olup, bu ayetlere dikkat etmemizi emretmektedir.
Alıntı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder