3 Nisan 2018 Salı

Çöl Çiçeği filminin gözler önüne sunduğu gerçek: Eril tahakküm.

Nedir bu eril tahakküm? İsmi çok süslü olsa da basit olarak “erkek odaklı baskı, buyruk, güç uygulama anlamına gelmektedir. Erilin sözlük anlamı “erkeklik, erkek cinsiyeti” demektir. Peki bu kavramla iç içe olduğumuzun günlük hayatımızda ne kadar farkındayız?

Beden Algısı

İnsan bedeni denince akla ilk olarak erkek bedeni gelir. Bütün sosyal hayatımız buna göre şekillenmektedir. Ya tam tersi olsaydı? Düşünelim. Kadınların regl (adet) dönemlerinde bunu belirtmek için “halamlar geldi, anavatan kan ağlıyor vb.” gibi safsata cümleler uydurmadığı açıkça söyledikleri, o dönemde işe gitmekten muaf tutulduğu, canları ne istiyorsa onu giydikleri, otobüs, kamyon, vinç gibi erkeklerle özdeşleşmiş makineleri kullandıkları,  günün her saatinde daha sık dışarıya çıkıp eve nasıl döneceklerini dert etmedikleri, argo ve hakaretlerin kadın cinsiyeti üzerinden dönmediği, temel ihtiyaçların kadın fizyolojisi odaklı karşılandığı, masallardaki süper kahramanların kadın olduğu ve erkekleri belalardan kurtardığı, güç, otorite, liderlik, hırs, azim gibi kavramların kadınlarla bağdaştığı, “makbul” yani olması gereken kadın imajının bağımsız, güçlü, dışa dönük, yönetmeyi seven bir imaj olduğu dünyada yaşıyor olabilirdik. (Bu örnekler uzar da gider)

Eril Tahakküm

Gelelim kavramımıza ve kadınlar üzerindeki çarpıcı etkilerine. Ünlü Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nun “Eril Tahakkümü” toplumsal kurulan ilişkilerin cinsiyet kavramı çerçevesinde nasıl ayrıştığını göstermektedir. Biz fark etmeden Eril tahakküm hayatımızın her alanına işlemiş durumdadır. Çöl Çiçeği filminde de bunu yakından görebiliriz.

Çöl Çiçeği: Waris Dirie

Filmi kısaca ele alacak olursak Waris Dirie (baş karakter) Somalili Müslüman bir kadındır. Üç yaşındayken dine dayandırılan bir adet ile kadın sünneti olur. Sünnetten sonra ağır kan kayıpları ve acılar çekmesine rağmen hayatta kalmayı başarır.On yaşına geldiğinde yaşlı bir adamla evlendirilmek istenir.

Bir gece öncesinde evlenmemek için evinden kaçar. Sayısız zorluk atlatarak Londra’ya gelir. Orada bir arkadaş edinir ve onunla yaşamaya başlar. Bir gün fast food dükkanında çalışırken ünlü bir fotoğrafçı tarafından fark edilir. Ünlü olur ve yaşam hikayesini tüm dünyaya duyurur. Böylece dünyada birçok Müslüman kadının küçük yaşlardayken travmatik olarak yaşadığı kadın sünnetine dikkat çeker.

Kadın sünneti

Film genel hatlarıyla bundan ibaret olsa da bize eril tahakküm hakkında gözle görülemeyen ayrıntılar sunmaktadır. Asıl önemli olan husus ise dünyada “kadın sünneti” adı altında kız çocuklarına yapılan zulüm ve bu noktada eril tahakkümün ne kadar belirgin olduğudur. Geleneğe göre kız çocukları yeni doğduklarında bacak aralarındaki “şey” pis olarak görülür. Bu yüzden alınmalı ve kız çocuğu temiz kılınmalıdır. Alındıktan sonra eğreti bir dikiş atılır ve bu dikiş gerdek gecesine kadar bozulmamalıdır, aksi takdirde kız toplumca namussuz kabul edilir.

Bu noktada anneler yani kadınlar kendi kızları dahi olsa söz söyleme hakkına sahip değildir. Çünkü her toplumda gelenek demirden bile güçlü zincirler taşır. Değiştirmek ya da kırmak neredeyse imkansızdır. Geleneğin mantığa uyması ya da uymaması o toplumdaki etkisini azaltmaz. Çünkü hemen hemen her toplum anaerkil evreden geçse bile en son ataerkil bir yapıdan günümüze ulaşır. Bu yapı hiçbir zaman tam anlamıyla değişmez. Varlığını her alanda hissettirir.

Tekrar filme dönecek olursak Waris, kadın sünneti olduğu için yetişkinliğinde dahi büyük acılar çekmekte, tuvalete rahat gidememekte, cinsel ilişkiye girememektedir. Cinsel ilişki bir yana onu düşünmek ve uyarılmak bile kadına büyük bir acı vereceği için kadın “iffetini” ister istemez “bu zihniyete göre” korumuş olur. Çünkü eril tahakküm “makbul” kadın imajını böyle uygun görmüştür. Kadınların bir çoğu doğum anında ya da cinsel ilişki esnasında ölmektedir.

Görüldüğü üzere son derece keyfi, erkeklerin isteğine dayanan bu uygulama kadınların hayatını karartmaktadır. Bu uygulama şu an yasaklansa dahi dünyanın her yanında bu geleneği sürdüren insanlar vardır. Bu gerçek yaşanmış öykü, eril tahakkümün ne denli vahşi olduğunun çarpıcı bir örneğini bir kez daha gözler önüne sermektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder