İnsanoğlunun en doğal, en içten sesidir şiir. Hakikate ve kendi özümüze yakın olabilmek için şiir. Ötekine hüznün, sevincin kuşlarını uçurmak için şiir. İnsan var oldukça, varlığını sürdürecek şiir. Hem şiirin yazanı yoktur; vardır yalnız okuyanı… Şâir de bir okurdur; kendi şiirinin okuyanı… Canımızı okuyan Hz. Niyâzî dilinden bir nutku şerif ile vakt-i şerifi nurlandırmak dileriz:
Şunlar ki görüp yüzünü bu dâra gelirler
Ol ahde vefâ eyleyip ikrâra gelirler
Onlar ki ezel gözleri saçında kalıpdır
Bunda seni hiç bilmeyip inkâra gelirler
Çeşmin kadehin nûş eden abdâl-ı ilâhî
Ol aşk ile bu âlem-i devvâre gelirler
Zülfün teline anda kimin gönlü dolaştı
Mansûr gibi meydâna girip dâra gelirler
Şol dâneleri gör biter eşcâr olur evvel
Sırr ile içinden yine esmâre gelirler
Her tohmu neden aldın ise eksen anı bil
Her cinsi yine bittiği eşcâre gelirler
Hiç biri izinden çıkıp âhar yola gitmez
Her birisi bir yol ile bâzâra gelirler
Yolları ne var ayrı ise hep sana âşık
Cümle seni ister, sana didâra gelirler
Elbette bu bağ içine kim girse Niyâzî
Hârın gezip evvel sonu gülzâra gelirler.
Şunlar ki görüp yüzünü bu dâra gelirler
Ol ahde vefâ eyleyip ikrâra gelirler
Onlar ki ezel gözleri saçında kalıpdır
Bunda seni hiç bilmeyip inkâra gelirler
Hazretim, insanların elest âleminden beri kendi yollarını bizzat tercih ve tayin ettiklerini ifade etmektedir. Habibi Kibriya hazretlerinin, mazhâr-ı sırrı ezel olan vücud-u pâkini, sûret-i nûrâniyesinin yüzünü gören, “Elest” bezminin ahdine vefâ ederek ikrâr etti ve o kimse Allâh’ın “Elest-ü bi-Rabbiküm” (Ben sizin Rabbiniz değil miyim) hitâbını işitip buna karşılık, her anda “Belî” (evet) der.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder