8 Kasım 2018 Perşembe

---3

B E Ş İ N C İ   T U R

 

Beşinci turun da hâli şöyledir...

Evvelce belirtilen turların derecelerini birleştirip, öylece müşahede edersin. (Varlık O’dur dersin)... Bu makamın sahibine “İBN’ÜL VAKİT” yani “VAKTİN OĞLU” tabiri kullanılır.

 

Bu hâl de idrak edilirse altıncı tura devam edilir.

 

 

A L T I N C I   T U R

 

Altıncı turun halini idrak eden, her şeye “AYNA” olur!.. Ve bu makamda salik, KENDİNDEN gayri kimseyi göremez mevcudatta!.. Bütün eşyayı kendine bağlı olarak müşahede eder.

 

“Cübbemin içinde Allah’tan gayri yok!..”  

ve,

“İki âlemde de gayrim var mı ki!..” demeye başlar...

 

Her şey O’na ve O her şeye AYNA olur... Belki ayna ve aynadaki akis dahi kendidir!..

 

Bundan evvel “İBN’ÜL VAKİT” makamında idi ve 

“Allah’dan gayrı mevcut yoktur!..” diyordu... 

 

Bu makamda kemale eriştiğinde ise şöyle der:

“Mevcudat yoktur, ancak ben varım!..”

 

Ve bu makama “EBU’L VAKT” yani “VAKTİN BABASI” denir. 

 

Şayet bunları da idrak edersen, yedinci tura doğru yola devam edersin.

 

 

Y E D İ N C İ   T U R

 

Yedinci turda salik, külli bir fena ile kendini kaybedip, halis tam yokluğa erer... Bundan sonra bekâ içinde bekâ hâsıl olur, ne hâl ve ne de makâm ile sıfatlanır... Müşahede ve marifet tamamıyla kaybolur. Bu halin tarifi ve izahı olmaz. Zira, burası tam bir yokluk makamıdır!.. 

Makam dememiz dahi sadece izah gayesiyledir... Yoksa bu mertebe sahibi için ne makâm olur, ne nişan!.. 

Ancak ehl-i zevk olanlar, zevk ile bu hali yaşarlar, anlarlar.

 

Arif bu makama vâsıl olduktan sonra ki burası “makâm-ı cem”dir.

“Cem”den farka gelirse Hakkanî bir vücud ve onu süsleyen yeni bir elbise verirler... Böylece de hakikatine arif olur... 

Bu da, hadîs-i şerifteki “rabbını bilir” hükmünün sırrını anlamaktır. İşte böylece Hak’ka arif olunur; ve mecazi bir itikadla kendini kayıd altına almaz...

 

Beyt:

Ölmeyince bulamadım yolu Hakk’a,

O’ndan oldum Hay ve yaşadım bekâ.

Kendimi kendim yitirdim, yine bulam kendimi,

Hep olursun, hiç edince kendi benliğini!..

 

Bundan sonra arif bildi ki, bütün afak ve enfüste tecelli eden bir ZAT ve bir hakikattir... Başkası yoktur!. Cümle varlık bir varlık, bir can, bir tendir!.. Hakikat birdir, parçalanmış ve bölünmüş değildir. Görünen her şey, zuhur yeri ve aletidir...  Her zuhur yerinde tümüyle zahir olur...  Bir zerrede dahi tüm esma ve sıfatıyla mevcuddur...

 

Herkese itikadına ve zannına göre, her mertebede, her mahal ve makamda ayrı bir yüz gösterir!..

 

Zahirde de, Batında da tasavvur olunan, her akılda makul, her gönülde mana, her kulakta işiten, her gözde gören O’dur!.. Bir yüzden tecellî eder, bir yüzden bakar...  Aşık ve maşuk, talib ve matlub, itikad eden ve edilenin hep tek şey olduğunu anlayıp, vahdete erince, artık arif tek bir itikad ile kendini kayıdlamaz!..

 

Böylece de, baştaki “arifin tarifi” anlaşılmış olur.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder