PERSONA: TAKMA Hayat = Toplumsal Maske
"Gerçek biz; hep bir başkasıyızdır"
"Sayısız insan yaşar içimizde / Hissetsem de düşünsem de bilemem
Kim düşünür içimde, kim hisseder?/ Düşünceler ya da hisler için yalnızca sahneyim ben.
Ruhsa, birden fazla var bende./ Ben'se benden daha fazlası.
Herkes kayıtsız oysa yaşadığım hayata:/Susturuyorum onları, kendim konuşurken"
F.PESSOA
Persona ,Latince’de ‘oyuncu maskesi’ anlamına gelir.
Egonun gerçek niteliğini toplumdan saklamak amacıyla yarattığı bir maske gibidir.
Persona kamusal yüzümüzdür, yani bir anlamda dünya sahnesine gösterdiğimiz ‘ben’. Bu yüzü hem bilinçli hem bilinçdışı olarak takınabiliriz.
Ne zaman başkalarıyla ilişki kursak, iki işlevi olan bu maskeyi takarız:
Başkalarını etkilemek ve gerçek doğamız olduğunu düşündüğümüz yönümüzü gizlemek.
Maskenin biçimi, anne babaların, öğretmenlerin, akran gruplarının toplumsal beklentilerine ve koşullanmalarına bağlıdır…
Jung böyle tanımlıyor. Persona’yı…
Hepimizin var aslında. Gerçek hayatımızda da sanal hayatımızda da. Evimizde, işimizde, belki okulumuzda, büyüklerin yanında, küçüklerin yanında, önemli kişilerin yanında, önemsiz olduğunu düşündüğümüz kişilerin yanında.
Ve sanal alemde. Facebook’ta, twitter’da… Hepimizin personaları var…
Onlar vasıtasıyla sevgiyi ve iligiyi oluşturuyoruz…
Oysa biz kimiz aslında? Bu maskeler olmadan? Hakikatte neyiz biz?
Belki de hiçbir şey. Sadece bir sonsuzluk yolcusu.
Diğerlerinden farkı olmayan bir kul.
Personasız biz gerçek ve hakiki insanız.
Personamızı kenara koyduğumuzda daha hakiki sevebiliriz.
Aksi halde personalarımızın esiriyiz.
Kimbilir belki de asıl sevdiğimiz o değil onun personası? Maskesi…
İnsanlar genellikle evde kendileri olurlar ancak çalışma ortamında bu maskeyi takarlar. Bir insanın evde, okulda, ve arkadaşlık ortamında farklı farklı maskeleri vardır.
Personanın kişiliğe zararı
Örneğin bir insan taktığı maskeyi fazla benimseyerek oynadığı role kendini fazla kaptırırsa kişiliğin diğer bölümü bir yana itilir.
Aslında her mesleğin belirli bir persona’sı vardır.
"Tehlike, insanların personasıyla özdeşleşmeleridir. Örneğin öğretmenin ders kitabıyla, tenorun sesiyle özdeşleşmesi gibi...
Biraz abartıyla personanın, insanın gerçekte olmadığı ama hem kendisinin hem de başkalarının sandığı kişi olduğunu söyleyebiliriz.
Personasının aşırı egemenliği altına girmiş biri kendine yabancılaşır ve sürekli bir gerilim yaşar. Bu bağlamda egonun persona ile özdeşleşmesine “şişme” denilir.
Böyle bir insan, rolüne kendini fazla kaptırdığından kendine aşırı önem vermeye başlar ve rolü diğer insanlarında oynamasını ister.
Bu tür insanlar geçimsiz bir patron veya sert ve otoriter bir baba olurlar.
Maskesiz günler...
Derlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder