İnsanın 'Kendi ile Yüzleşme' ye yüzü yoksa,
başkalarının hataları ile oynar durur...
Kendinle yüzleşmek? "
Ne kadar zor değil mi kendinle yüzleşmek?
Kendi avukatlığını yapmaya, bütün delilleri lehine kullanmaya, sahte deliller yaratmaya, gerekirse bazılarını karartmaya, ne olursa olsun her hal ve şart altında kendini aklamaya alışmışken, kendi hakkında dava açan bir savcıya, gözünü kırpmadan kendi kalemini kırabilen bir yargıca dönüşmek zor geliyor sana değil mi?
Hata yaptığını yanlışa düştüğünü itiraf etmemek, birilerinden özür dilememek, hep haklı çıkan kişi olmak, kuyruğu ne olursa olsun dik tutmak için olağanüstü bir çaba harcıyorsun. Gerçek olduklarına kendini bile inandırdığın yalanlarının üstünü, iftiralarla kardığın o gülünç harçla sıvamaya çalışıyorsun.
Haksız olduğun halde haklı çıkmaya çalıştığın her defasında, haklı olan birilerine kara çaldığını biliyorsun aslında.
Yani haksızlık yapıyorsun.
Yani adaletsiz davranıyorsun.
Sırf, bir uçan balon gibi kontrolsüz yükselen egon tatmin olsun diye birilerini yalancı çıkarmak seni rahatsız etmiyor mu?
Neden hep haklı çıkmaya çalışıyorsun?
Başkalarının haklılığına neden tahammül edemiyorsun?
Kıskançlıktan mı yoksa bu tahammülsüzlük?
Bırak yüksek sesle söylemeyi, kendine bile sessizce itiraf edemediğin, sadece gövdenden parmak uçlarına beynine zehir gibi yayıldığını hissettiğin o sarsıcı duygu mu bütün bunları yapmana neden olan?
Kıskançlık mı seni böylesine saldırganlaştıran?
Bir nedenden ötürü kıskandığın kimselerin üstüne bu yüzden mi bu kadar yükleniyorsun?
Bu yüzden mi hiç geri adım atmayı bilmiyorsun?
Bu yüzden mi var gücünle hedef bellediklerine yükleniyorsun?
Kendini başkalarından saklamaktan, yalanlarının, haksızlığının ortaya çıkacağı korkusuyla sürekli tetikte durmaktan yorulmuyor musun?
Aynada gözlerini gözlerinden kaçırmak rahatsız etmiyor mu seni?
Hiç sormuyor musun kendine, ‘Bir insan hep haklı olabilir mi’ diye?
Huzursuzlanmıyor musun günün orta yerinde durup düşündüğünde?
Uykun kaçmıyor mu başını yastığına koyduğunda gece?
Vicdanın da mı susuyor senin gibi?
Ama vicdan hiç susmaz ki…
Onun sesini nasıl bastırıyorsun peki?
Söylesene en son ne zaman yakaladın kendini?
Bu sabah aynaya bakarken mi?
Seninle ilgili bütün gerçekleri bilen gözlerinden gözlerini kaçırırken mi yani?
En son ne zaman yüzleştin kendinle?
Ne zaman ‘Ben aslında yalan söylüyorum’ dedin?
Haksız olduğunu hiç değilse kendine ne zaman itiraf ettin?
‘Yanlış yaptım,’ ‘Hatalıyım,’ ‘Özür dilemeliyim’ diye en son ne zaman geçirdin içinden?
Yapmadın mı bunların hiçbirini?
Neden yapmadın?...
Kimse sonsuza kadar haklı olamaz ki...
Ne zaman karşına oturtacaksın kendini?
Ne zaman çıkaracaksın üstündeki avukat cüppesini?
Savcılığa soyunup kendini ne zaman dava edeceksin?
Kendi kalemini ne zaman kıracaksın bir hâkim gibi?
İçindeki vicdan mahkemesinin boş koridorlarında adımlarının yakalanmasına ne zaman izin vereceksin?
KENDİNLE NE ZAMAN YÜZLEŞECEKSİN?....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder