ÇANAKKALE DESTANI
Hilâl şunu nakleder her göğe çıkışında:
Bundan yıllarca evvel İstanbul’un dışında
Üç denizi seyreden bir eski kale vardı;
İçinde pek mübarek bir evliya yatardı.
Yalçın duvarlarını aydınlatırken gurup
Uzaktan bakılınca bu kale bağdaş kurup
Tepelere oturan bir devi andırırdı,
En cesur yüreklerde korku uyandırırdı.
Nur inerken semadan karanlık mazgallara
Yeşil sarıklı bir pir bürünerek allara
Göğsünde bir ay yıldız her gece zikrederdi
Burası mukaddestir, kimse giremez! derdi.
Velinin kudretine inanmayan dört çapkın
Bu kaleye ettiler köleleriyle akın
Sanki bir an içinde çalkalandı bir deniz
İçten gelen bir dua dolaştı dehliz dehliz
Göster bu kâfirlere kudretini Yarabbi!
Birdenbire yıkıldı kale dağ göçer gibi
Dört çapkın kölelerle taşlar altında kaldı.
Karanlıklar boşlukta sallanarak alçaldı!
O gece evliyanın ruhu uçtu Allah’a!
Hiç kimse yaklaşmadı bu kaleye bir daha...
Nâzım Hikmet Ran.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder