Mısırlılarda Tıp
Eski Mısırlıların inancına göre, tanrılar hem hastalık hem de şifa verirlerdi. Tıp tanrılarının başında Sekhmet isimli tanrıça bulunurdu. Bu tanrıça hem veba salgını yayarken hem de şifa tanrıçasıydı. Mısır’da şifa verme vasfı bakımından tıp tanrıçalarının en önemlisi Thot idi. Yunanlılar daha sonra bu tanrıya Hermes Trismegistos ismini vermiştir.
Araştırmacılara göre, tıp tanrısı kavramı Mısır’da ilk olarak Helenistik Dönemde İmhotep ile ortaya çıkmıştır. M.Ö. 2600’lü yıllarda yaşayan İmhotep iyi bir hekimdi ve bilimsel tıbbın ilk uygulayıcısı olarak söylenen Hipokrat’dan asırlar önce modern tıbbı kullandığı söylenmektedir. İmhotep’in ünü ve öğretileri o kadar yayılmıştır ki zamanla sağlık tanrıları arasına girmiştir. Şifa tanrısı İmhotep Yunanlıların sağlık tanrısı olan Asklepios ile birleştirilmiştir.
Mısır tıbbı Mezopotamya’ya göre daha gelişmiş ve bazı konularda insan anatomisini daha iyi çözümlemişti. Mezopotamyalı hekimler henüz solunum sisteminden haberdar değilken, Mısır, bu konuda oldukça bilgiliydi. Ayrıca kan dolaşımı merkezi olarak karaciğeri gösteren Mezopotamyalı hekimlere karşılık eski Mısır kalbin dolaşım sistemi merkezi olduğunu biliyorlardı. Bu ileri tıbba bakılarak Mısırlı hekimlerin ününün tüm dünyada yayılmamış olmaması imkânsızdır. Mısırlı hekimler bunun sonucunda dünyanın her tarafına çağrılmış ve şifa dağıtmaları için krallara ve saraylarına hizmet etmişlerdir. Yazılı kaynaklardan biliyoruz ki; II. Amenofis devrinde Suriyeli bir prens eşi ve hizmetçileriyle Mısır’da Teb’e kadar gelmiş ve firavun’un hekimi Nebamon’un tedavisi altına girmiştir. Aynı şekilde İran hükümdarı Keyhüsrev ve Darius’nda yine Mısır’lı hekimlerce tedavi edildikleri bilinir.
Herodot’un naklettiğine göre, iç hastalıklarına, göz hastalıklarına, diş hastalıklarına bakan uzman özel doktorlar olduğu kadar cerrahlar ve sadece ameliyatları yapan kişilerde vardı. Genel olarak metinlerde çok çeşitli hekimleri üçe ayırdıklarını görüyoruz.
- Hekimler
- Vücuttan cin çıkarak kişiler
- Nabız dinleyen, damar hastalıklarını tedavi eden cerrahlar.
Bütün bu hekimler sarayda, mabetlerde çalışır ve maaşlarını devletten alırlardı. Hastalara parasız bakarlardı. Sarayın başhekimi ise bugünkü Sağlık Bakanı yetkisini taşır ve tüm hekimlerin kontrolünü sağlardı.
Metinlerle Mısır Tıbbı
Mısır yazılı metinleri hiyeroglif şeklinde papirüslere yazılarak arşive kaldırılıyordu. Günümüze gelen sayılı papirüsden bir kaçı tıbbı bilgileri içermektedir. Cerrahi bilgiler, cerrah için el kitabı ve reçeteler gibi kendinden sonraki hekimlere kaynak olsun diye yazılmış metinlerdir.
Günümüze gelen metinlerden biri;
“Boyun vertebası (omur) çıkığı ile ilgili bilgiler: Eğer boyun vertebası çıkığı olan bir hastayı meayene edersen, kolların ve bacaklarında duyarsızlık vardır, gözleri kanlıdır. Böyle bir hastalığı şöyle tanımlaman gerekir. Kollarında ve bacaklarında duyarsızlık varsa omuz vertebası çıkığı vardır. Bu hastalık tedavi edilemeyen bir hastalıktır.”
Sünnet mısırlılarda mecburiydi ve 14 yaşında yapılırdı. Karnak mabedinde M.Ö. 1392 senesine ait bir resimde sünnet ameliyatının nasıl yapıldığına dair bilgiler bulunmaktadır.
“bakla sebzesinin Mısırlılarca ekilmediğini ve bakla yemediklerini biliyoruz. Bu duruma sebep olarak da bu sebzenin Mısırlılarca temiz sayılmadığını” ifade etmektedir. Herodotos; “çobanların hiçbir tapınağa alınmadığını ve bu çobanlara kız verilmediğini nakleder. Bu işle uğraşan kişiler kendi aralarında kız alıp verme işlerini yaparlardı. Çünkü temiz olmadıkları düşünülürdü”. Yine Herodotos’un dediğine göre; “doğum esnasında sorun yaşanmaması için, pişmiş topraktan bir “Bes Figürünü (Aile Tanrısı)” hamile kadının başucuna konur, bu sırada tanrıya dua edilirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder