23 Mart 2018 Cuma

Mısır..

Antik Mısır’da Din ve Büyü: Akhenaten’de Kafa Karışıklığı – Bölüm 2

Mısırlılar için evren üçe ayrılıyordu: Yaşayanların dünyası, ölüler diyarı ve kutsal dünya. Bunun tehditkâr yanı ise bu dünyaların herhangi birinden bir düşman çıkabilirdi, daha da kötüsü, geldiği dünyadan değilse, herhangi bir şekle girebilirdi.
Orta Mısır’da Akhenaten’in yepyeni şehrinde yaşayan Akhetaten halkı, idaredekilerin halkın üstüne saldığı dini belirsizlik yüzünden oldukça huzursuzdu. Hem kendi günlük yaşamlarını nasıl sürdürecekleri konusunda, hem de yaşamlarındaki zorluklarla başa çıkabilmek için başvurdukları asırlık büyü teknikleriyle ne yapacakları konusunda kafalarında büyük bir soru işareti vardı. Ancak yanlış anlaşılmaların son bulması için yapılan son araştırmaların yardımıyla, eski Mısır bilimcileri Mısır’ın en eski yerleşim birimlerinden olan Amarna’daki Güneş ailelerinin bile tapınmaya karşı olmadıklarını gösteren şaşırtıcı bir hikâyeyi parça parça topluyorlar.

‘Timsahlar Üzerindeki Horus’ olarak bilinen dikili taşlar M.Ö. 13. yüzyıldan M.S. 2. yüzyıla kadar sürekli üretildi. Bazı resimleri tapınakların içindeki sığınaklara yerleştirilmiş biçimdeydi. Heykellerin geri kalanı evlerde ve mezarlarda bulundu. Bu heykelin üstüne dualar okunurken su dökmek bile kutsal sayılıyordu ve bunun şifa getirdiğine inanılıyordu.  Geraldine Pinch bu konuda, “Büyü sadece kaos ve kötülüğe karşı bir savunma mekanizması değildi. Aynı zamanda tanrıların insanlar üzerinde yol açtığı acılardan ‘kader’ kavramına tutunarak sıyırmayı başarabilmesinde de rol oynadı,” diyor.

Günümüze bol miktarda kalabilmiş bir obje de muskalar. Muskalar hem satanı hem de müşteriyi koruması için çok sık kullanılırdı. Belki de en önemli Bes resimleri bu her yerde bulunan asalar ve muskalardaydı. Bunlar Mısırlı papazlar ve büyücüler tarafından kötülükle savaşmak için yapılan ritüellerin bir parçası olarak kullanılırdı. Yazıtlardan biri büyücüyü tanrıları ismiyle çağırması gerektiğine işaret eder, “Bana gel, bana doğru yüksel, yol açtığınız hastalık/kötü olay/kötülük için birleşin… Kendi çıkardığınız hastalığa bir son verin, ey tanrılar, bakın bir ot buldum… Bana zarar veren bu hastalığa bir son verin!”

Amarna’da Büyünün Yeri ve Kapsamı

Firavun Akhenaten Orta Mısır’da Akhetaten’i inşa ettiğinde ve Aten’i asıl tanrı olarak ilan ettiğinde, sadece yerel tanrı Amun ve sonraları Osiris yasaklanmıştı. Tapınaklarda diğer tanrı ve tanrıçalara tapmak yasak olmasa bile teşvik de edilmiyordu – belki bu biraz da yer sıkışıklığı yüzündendi. Mesela Mısır’daki tapınakların eski başrahibi olan Akhenaten Ma’at konseptini koruyabildi. Ma’at uyum, denge ve genel olarak evrende eşitlik anlamına geliyordu ve geleneksel olarak tanrıça Ma’at ile sembolleştiriliyordu.

Dr. William Murnane’in gözlemlerine göre Firavun Ma’at kuralları içerisinde yaşadığını sık sık vurguluyordu. Belki de bu esneklik, modern arkeolojik keşiflerin neden Amarna’da gizli tapınakların bulunduğunu açıklayabilir.

Tanrı tanımazlar baştayken bile, her ne kadar azalmış ve daha da gizlenmiş şekilde olsa da, büyü pratikleri kesilmedi. “Her ne kadar Akhenaten’in ölümünden sonra çoğu kanıt yok edilmiş de olsa, Mısır’ın geleneksel inanç sisteminin birkaç parçasının – mesela asaların, Bes’in kafasının figürleri – onun döneminde de devam ettiği bariz. Bu yüzden yataklarının başında şeytan figürleri görünce şaşırmamak gerek.

Aten ile Bir Arada Var Olmak

Hathor ve Isis tanrıçaları gibi tapınak ve kişisel ibadetlerini birbirine karıştıran ilahi güçlere tapınmak, anlaşılması güç bir şekilde kişisel verimlilik ve büyüyle ilişkiliydi. Dr. Anna Stevens, Prof. Geoffrey Martin’in çalışmalarına dayanarak bu şaşırtıcı açıklamayı yapıyor: “… Geleneksel tanrıların ismi bazen kişisel isimlerden ya da objelerden çıksa da yerel tanrı Bes’in imgeleri Kraliyet Mezarlığı’nda bulunan mücevherlerde görülüyor. Bu da soylu insanların da kişisel tanrılarla ilgilendiğini gösteriyor.”

1880’lerin başında Kuzey İrlandalı vaiz, gezgin ve yazar olan W. J. Loftie Amarna’da yasal olmayan yollarla kazı yapan yerlilerden Nefertiti’ye ait olan altın bir mühür yüzüğü (şu yüzüğe atıfta bulunuyor. Sonrasında Loftie “Ankh-Bes-Bes-Ankh” yüzüğünü Rider Haggard’a, aynı zuladan “Dans Eden Bes” yüzüğünü de Andrew Lang’e veriyor. Yüzüklerin ikisi de şu anda Liverpool Müzesi’nde. Bes ve Tawaret’in imgelerinin yanı sıra; antik Akhetaten yerleşkesindeki daha derin incelemelerde keşfedilen bulguların hepsi; Wepwawet, Seth ve Hathor dahil daha birçok tanrının da tapıldığını gösteriyor.

Aynı zamanda büyük duvar resimlerinin üretimi Amarna’daki işçilerin kasabalarına bile uzanıyor. 1920’lerdeki kazı çalışmaları bir duvarda evde tapılan tanrıların güzelce işlenmiş hali, diğer duvarda ise Bes başta olmak üzere kadınların ve kızların ritüel dansı gösteriliyor. Dr. Stevens aynı zamanda “İnanç imgelerini görünür kılmak antik Mısır’da ritüellerin önemli bir parçasıydı. Ve görünürlük Amarna’da ayrıştırıcı bir özellikti. Çünkü geleneksel tanrılara tapmak genelde gizli tutuluyor veya resmi tarikata açık açık katılmak riyakarlık olarak görülüyordu. Antik Mısır’da yerel dinlere dair doğru dürüst bir çalışma, dinin en özel halinden kalıntılar bulundurduğu düşünülen evlerin üst katlarının ve çatılarının yıkılması nedeniyle gecikti. Amarna da bunlardan biri. Amarna’nın bir özelliği de ırmağın kenarındaki şehirde incelenecek bolca ev bulunması. Bu da yerel dine topluluğa açık ve görünür şekildeki bakış açısından farklı bir açı sunması demek,” diyor.

Amarna’da sürdürülen din geleneğine daha kapsamlı bir şekilde bakmanın zorluklarına bir de evlerde bulunan kraliyet ailesi eklenmeksizin Aten güneş diski imgelerini gösteren küçük tapınma yerleri ekleniyor. Amarna’da bulunan heykel ve dikili taş bolluğunda genellikle Aten’e tapan kraliyet ailesinin tasvir edildiği görülür. Peki bu herhangi bir şekilde yerlilerin Firavun tarafından tapmaları emredilen güneş tanrısına tapmayı kabul ettikleri anlamına mı geliyor; yoksa bunlar sadece Akhenaten’in dini deneyi bittikten sonra amacını yitiren, anlamsız objelerin kalıntıları mı?

Bu aynı zamanda Amarna’daki geleneksel tanrılara dair olan, kayıp ya da hiç var olmamış olan eserleri açıklıyor olabilir mi? Çünkü insanlar hemen kendi ana tapınaklara benzer yerlere, özellikle Teb’e, akın etmişti. Akılda tutulması gereken bir nokta da şu ki, insanlar Akhenaten’in vefatının ertesi gün Akhetaten’i terk etmediler. Akhetaten dört-beş yıl süreyle idari başkent olarak kaldı. Bu da geleneksel tanrı ve tanrıçaların tasvirlerinin günümüze kadar ulaşmasını açıklıyor olabilir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder