Araştırmacılara göre, erkek meyve sineklerinin karşı cinsi cezbetmek için yaydıkları kokuyu alan yüksek Yahudi otu, yumurtalarını yerleştirmek için köklerini delerek kendilerine zarar veren dişileri uzak tutacak bir kimyasal savunma ile kendilerini koruyor.
Bilim adamları, yaptıkları saha çalışmasında erkek meyve sineklerinin dişileri çekmek amacıyla yaydığı kokuya maruz bırakılan yüksek Yahudi otu bitkisiyle, bu kokuya maruz bırakılmayan aynı cinsteki bitkileri kıyasladı.
Araştırmacılar, dişi meyve böceklerinin yumurtalarını, erkeklerin yaydığı kokuya maruz bırakılmayan bitkilere oranla yaklaşık 4 kat fazla bıraktıklarını saptadı.
Araştırmayı yapan Penn State yüksek okulundan böcek bilimciler, Proceedings of the National Academy of Sciences adlı bilimsel dergide yayımladıkları araştırmada, son yıllarda bitkilerin aldıkları kokulara karşı tepki verdiklerinin giderek açıklık kazandığını belirtti.
Böcek Bilim Bölümü Yardımcı Profesörü Mark Mescher, geçmişte yapılmış araştırmaların bitkilerin diğer bitkilerin kokularına verdiği tepkiler üzerine olduğunu anlattı. Önceki araştırmalarda bazı bitkilerin, yakınlarındaki böcekler tarafından zarara uğratılmış bitkilerin verdiği kokuya tepki olarak kendi savunmalarını devreye soktuklarının görüldüğünü belirten Mescher,
"Yaptığımız araştırmada yeni olan unsur ise bitkilerin bazen böceklerin yaydığı kokuları da ayırt edebilmesinin mümkün olabileceğini göstermesi" dedi.
Araştırmanın, bitkilere zarar veren kın kanatlılar olarak bilinen böceklerin de erkek meyve sineğinin karşı cinsi cezbetmek için kullandığı kokuya maruz bırakılan yüksek Yahudi otuna daha az zarar verdiğini ortaya koyduğunu kaydeden Mescher,
"Görünüşe göre bitki sineğin kokusunu fark ediyor ve tehdide karşı daha hızlı karşılık vermek amacıyla kimyasal savunmasını devreye sokuyor" dedi.
“Koku hissi” bitkilerin birbirleri ile iletişiminde de görev yapmaktadır.
Radboud Üniversitesi’nden araştırmacılar ise bitkilerin birbirlerini uyarmak için bir nevi kendi kablosuz iletişim sistemlerini kullandıklarını ortaya koymuştur
Bitkiler, çevrelerindeki canlılarla algılanmayan koku olarak adlandırılan “uçucu organik bileşikler” yolu ile iletişim kurarlar.
Şimdiye kadar 1000 değişik bileşik saptanmıştır. Yapılan araştırmalar, bitkiler tarafından üretilen çeşitli özelliklerde ve fonksiyonlarda on binlerce ya da yüz binlerce birincil ve ikincil uçucu organik kimyasal olduğunu göstermektedir.
Bitkiler böceklerle konuşmalarında iki dil kullanırlar.
Bunlardan biri _tehditkar_ bir dildir.
Bu tehditkar dil bitkilerin, yapraklarını kemiren böcekleri uzaklaştırmak için kimi zaman zararlı kimyasallar üretmesi, kimi zaman da bu böceklerle beslenen avcı böcekleri çeken kimyasal kokular yaymaları ile ortaya çıkar. Kuşkusuz her iki taktik de son derece mucizevidir.
Nitekim tarımsal alanda yapılan faaliyetlerde bu gizli dil, çok etkili bir yöntem olarak taklit edilmeye çalışılmaktadır.
Almanya’daki Max Planck Kimyasal Ekoloji Enstitüsü’nde ‘bitki savunması genetiği’ alanında çalışmalar yapan Jonathan Gershenzon, bu stratejiyi gereği gibi taklit edebilirlerse, gelecekte tarımsal ilaçlamaların zehirsiz yapılabileceğini düşünmektedir.
Bitkilerin böceklerle kurduğu diğer iletişim ise son derece _dostane_dir ve bitkilerin üremelerini sağlar.
Bazı bitkiler (örneğin akçaağaç, lima fasülyesi, lahana) bitki zararlısı böcekler tarafından istila edildiklerinde birtakım kimyasallar salgılayarak komşu bitkileri uyarır ve onların savunma mekanizmalarını harekete geçirmesini sağlar.
_______Komşu ağaca uyarı_______
80’li yılların başında bir kavağın, akça ağacın veya çınarın yapraklarının bir kısmını tahrip ettiğimiz zaman, ağacın geri kalanının ot oburların yiyemeyeceği yoğunlukta maddeler üreterek karşı saldırıya geçtiği keşfedildi. Özellikle de tanen maddesi. Kısacası, eğer çok yenirse ağaç kendini sindirilemez hale getiriyor.
Aslında saldırıya uğrayan ve uğramayan bitkiler arasındaki iletişimin varlığıyla ilgili ilk kanıtları Ian Baldwin, 1983 yılında ortaya koymuştu. Kavak ve akçaağaçta meydana gelen "yaralanmalarda" zehirli fenoller ve tanenler üretildiğinde, henüz zarar gelmemiş komşu ağaçta fenol ve tanen içeriğinin aynı oranda yükseldiğini görmüştü bilim adamı.
Bunun tek bir mantıklı açıklaması olabilirdi: Yaralanan ağaçlar diğerlerine bir uyarı iletisi yollamışlardı.
------------------------------------------------------------------------------------
Aynı dönemde, Güney Afrika’da, Profesör Van Hoven da akasya yaprakları ile beslenen kudus antiloplarının, yanı başlarında otlayabilecekleri ağaçlar olduğu halde açlıktan ölmüş olmalarını anlamaya çalışıyordu.
Ölü hayvanlarda yaptığı otopsiden sonra Profesör Van Hoven midelerinde yüksek tanen oranları dolayısıyla sindirilmemiş çok büyük miktarlarda yaprak buldu.
Araştırmalar devam etti ve bir deneye girişildi. Bir grup öğrenciye sopalar verildi ve akasyaların alçak dallarına vurmaları, yapraklarını parçalamaları istendi. Analizler sonunda, tanen oranının iki saat sonra iki buçuk katına çıktığı izlendi.
Bunu izleyen araştırmada bazı ağaçlar dokunulmadan bırakıldı ve görüldü ki hırpalanan ağacın 3 metre çapında kalan tüm ağaçların yapraklarında da tanen üretimi artıyordu. Muhakkak ağaçlar arasında bir iletişim vardı...
Önce kökler aracılığıyla yayılan kimyasal bir ileti düşünüldü. Ama hiçbir deney bu varsayımı doğrulayamadı. Çözüm, çok basit bir gaz, sadece iki karbon atomundan oluşan etilen idi. Gaz halinde olan tam bir hormondu söz konusu olan. Bir bitki tarafından salgılandığında, komşu bitkileri de harekete geçiriyordu.
------------------------------------------------------------------------------------
Benzer sonuçlara söğüt (Salix sitchensis) araştırmasıyla ulaşan D.Rhoades, tırtıllar tarafından yenen yaprak kalitesinin, yara almamış bitkilerinkine göre daha düşük olduğunu görmüş. Aynı etki, saldırıya uğrayan bitkilerin yanında büyüyen ancak kökleri temas etmeyen komşu bitkilerde de görülmekte.
1980’lerde yapılan bu araştırmada kurtçuk istilasına uğramış sağlıklı ağaçlarda bu kurtçuklara karşı dayanıklılık gözlenmiştir.
Çünkü bu ağaçlar kurtçukların tercih etmediği kimyasalları salgılamaktadırlar.
Bu kurtçukların istilasına maruz kalmamış ağaçlar ise bu kimyasalları salgılamamaktadırlar.
Kendi türünü tanıma yetisi
------------------------------------------------------------------------------------
Karban çöllerde yetişen bir çalılık türü olan Artemisia absinthum bitkisini (Türkçede pelin olarak bilinir) araştırdı. Bu bitki böcekleri uzaklaştırmak için çeşitli kimyasallardan oluşan bir koku salgılar.
Karban, saldırı tepkisini doğurmak amacıyla tek bir bitkinin yaprağını kestiği zaman, kendi benzerleri arasında yetişen bitkinin, farklı bitkiler arasında büyüyen bitkiye göre daha yoğun bir salgı çıkarttığını gözlemdi.
Dahası, beş ay sonra bile komşu akrabaların tırtıllardan diğer zararlı böceklerden daha az zarar gördüğü ortaya çıktı (Ecology Letters, vol.12, p 502)
------------------------------------------------------------------------------------
Sadece diğer bitkilerin değil hayvanların da kokuları hissetmesini sağlıyorlar!...
Böceklere KOKU halinde SOS sinyalleri gönderiyorlar.
Bazı bitkiler tırtıllar tarafından saldırıya uğradıklarında hemen bu tırtıllarla beslenen avcı böcekleri kendilerine çeken, uçucu bir kimyasal madde salgılar.
Yardıma çağrılan böceklerin özelliği ise yumurtalarını tırtılların içine bırakmalarıdır. Tırtıldan habersiz onun içinde barınan ve yumurtadan çıkan larvalar ise, bu tırtıllarla beslenerek büyüme imkanı bulurlar. Böylece ekine zarar veren tırtıllar dolaylı bir strateji ile imha edilir.
Bilim adamları Tırtıl istilasına uğrayan mısırların, tırtılların avcısı olan yaban arılarını çağıracak gazlı bir kokteyl hazırladıklarını açıkladılar.
Yine Lahanaların da meşhur lahana kelebeğine karşı benzer bir strateji geliştirmiş olduklarını tesbit ettiler.
Küçük bir yaban arısı türünü çeken bir gaz salgılıyorlar.Bunlar daha sonra lahana kelebeğinin larvaları arasında yumurtalarını bırakarak onları tamamen yok ediyor.
Domates bitkileri, Tırtıllar tarafından saldırıya uğradığı zaman, tırtıl yiyen eşek arılarını çeken bir sinyal gönderiyor.
ABD Utah'ta yetişen bir tütün bitkisi ise Manduca güvesinin tırtılı tarafından saldırıya uğramaktadır. Bu zararlının yumurtaları Geocoris böceği tarafından sevilen bir yiyecek türüdür. Tütün bitkisinin salgıladığı uçucu kimyasal madde sayesinde Geocoris avcısı kimyasal salgılar aracılığıyla çağırılmakta ve yumurtalar bu böcek tarafından yendiği için tırtıl sayısının artışı engellenmektedir.
Saldırıya uğramış ağaçlar da hava aracılığı ile feromonal mesajları sağlıklı ağaçlara gönderirler ve böylelikle onların muhtemel kurtçuk saldırısına karşı korunmalarına yardımcı olurlar.
Ağaçlar arasındaki bu yardımlaşma gerçekten üzerinde düşünülecek kadar ilginç bir örnek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder