14 Eylül 2018 Cuma

Mısır ve kutsal merkezlerin gizemli sırları:Titreşim..

---1

Her yerin titreşimi ve frekansı farklıdır.Ama bazı yerlerin insanlar üzerinde kuvvetli etkisi olduğunu sanırım hiç kimse inkar etmez. 

Görünüşe göre bu yerler arasında en iyi bilinen Mısır'dır, zira oradan dönen çoğu kişi belirli bir deneyim geçirdiğini söyler. Sürekli hareket halinde olan Sahra Çölünün kumlarının ürettiği elektriğin insandaki normal titreşimleri değiştirip şuur genişlemesine neden olduğu söylenir. İş böyleyse, bu durum her bireye göre farklı sonuç vermeli, örneğin tamamen maddeci biri için, psişik hassas birine göre daha farklı bir etki söz konusu olmalıdır. Maalesef, bu konuda sürekli duyduğumuz psişik hassas insanların muğlak vizyonları yerine, bize daha ilginç ve yararlı gelecek normal insanların tepkisine ender olarak karşılaşmaktayız. 

Her ülkede bu merkezler vardır, ancak maalesef Hıristiyan devrinden beri bunlar kilise tarafından gasp edilmiştir ve her ne kadar etkileri her zaman "azizce" de olmazsa da en hayati olanların başına "Aziz" unvanı konulmuştur. Böylece etkisi konusunda bir ip ucu verecek eski ismi silinip eski geleneksel bilgi kaybolur, çünkü kilise sadece belirli bir deneyim tanımaktadır. O da en duygusal ve ilkel deneyim olan dini coşkudur. Dini coşku da, sırf bu nedenden dolayı sıradan insanlara harika gibi gözükür, çünkü kendinden geçme halidir. Dolayısıyla bencil ve kişisel bir deneyimdir, bireyin belirli bir yönde gelişmesiyle ilgilidir ve fiziksel açıdan neredeyse hep verimsizdir, çünkü bilinçsizdir. Fiziksel etkiyi vurguluyorum, çünkü onun diğer bir planda gizleri veya şuur halleri nedir sadece bulanık bir şekilde algılanabilir. Ruhun tekamülüne nasıl bir etkisi olacağı da pek anlaşılır değildir. 

Kilise tarafından bu kapıları açanlara gösterilse de, pek az yol gösterilir, çünkü yüksek dini duyguları tatmak herkesin harcı değildir ve değerlerin yeni düzenlenmesi yerine şuurun daha da genişlemesi ve maddenin bazı perdelerinin aralanmasına yol açar, bu etki daha önce belirttiğim gibi verimsizdir, çünkü eğitimsiz ve hazırlıksız zihne etkisi o denli yıkıcıdır ki yaşama karşı normal bakış açısını altüst eder. 

Ayrıca bu deneyimlerle ilgili farklı bir yön vardır ve bu konuda pek bir şey söylenmez. Klipotların [Not: Kabalada "kabuklar" anlamına gelen şer güçler, K.M.] yeraltı saraylarına giden karanlık kapılardan giren ve yolları artık normal insanlardan ayrılan kişiler kötülüğe karşı ön yargıları yoğunlaşmış bir şekilde dönerler.

Kadim Mister Okullarında [Not: Kadim çağlarda ezoterik inisiyatik okullar] her bir inisiye dikkatle denetlenip rehberliği yapılırdı. Böylece deneyimler beyhude olmuyordu, yıkıcı olmaları yerine yeniden yapılandırıcı olmaları sağlanıyordu. Bu tür yerlere gidiyoruz ve ne tür deneyim yaşayacağımız bize söylenmiyor. Bunun dışında dini bir tarikatla veya doğayla (muğlak bir terim) temas söz konusu olacaktır. Dolayısıyla negatif/alıcı bir yaklaşımla oraya gidiyoruz, irade ve akıl hazırlıksızdır, dolayısıyla gerçek değer bir duygusal fırtına içerisinde kaybolmaktadır.

Daha önce belirttiğim gibi, yayılan etkinin sırrı eski isimlerde bulunduğunu ve bunun da temeli fiziksel olup yerin derinliklerinde yatan kontaktta yattığını inanıyorum.

Majikal yazılarda her metalin kendine has gezegeni olduğunu, her insanın belirli bir gezegenin etkisi altında olduğunu okuyoruz ve belki bunun arkasında yarın, öbür gün bilim adamları tarafından bilimsel dille ifade edilecek bilimsel bir olgu vardır. 

1928 yılının güneş tutulmasında Dr. Kolisko altın, gümüş, kurşun ve kalay solüsyonları ile bazı deneyler yapmıştı. Güneş tutulmasından önce, sonra ve sırasında çekilen fotoğraflar faaliyetlerinde olağanüstü değişimler göstermekteydi. Bu da semavi hareketlerin bu solüsyonlar üzerinde bir etkisi olduğu, hatta çarpıcı bir etkisi olduğunu göstermektedir. 

Kilisenin tayin ettiği değerler dışında, jeolojik açıdan bu merkezleri, kadim isimleri ve özelliklerini inceleyip merkezleri enerjilendiren belirli gücü tespit etmek ve bu gücü maksadımıza doğru yönlendirme olasılığını görmemiz ilginç olur.

Bu bağlamda çalışarak insanoğlu yeryüzünde fiziksel odaklama noktaları bulunan semavi güçlerle işbirlik yapabilir ve sağlık, güç ve bilgide çok şey kazanabilir.

Her ülkede bir Beyin ve Kalp merkezi vardır, yoksa Ruhsal merkezi mi desek? Bunların da başka ülkelerin benzeri merkezleri ile bağları vardır. Bu bağlar arasında bazen ilginç şekiller ortaya çıkarır. Beyin merkezini tespit etmek kolaydır, çünkü bu doğal olarak o ülkenin başkentidir. Ama kalp veya ruhsal merkez daha belirsizdir ve sadece nispeten bir azınlık tarafından bilinir. Bir ülkede beden de olduğu kadar fazla merkez olması da mümkündür, zira bir ülkenin belirli bir yaşamı ve ruhu vardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder