11 Ekim 2017 Çarşamba

-(4)



Bilinci üç ayrı kategoride değerlendirebiliriz; 



Biyolojik Bilinç, Sosyal Bilinç ve Kozmik Bilinç...



Bedenimizi bir arabaya, bilincimizi de arabanın şoförüne benzetirsek; 


İnsan olarak hem araba, hem de arabanın sahibi ve şoförü durumunda olduğumuzu görebiliriz. 


Görüldüğü gibi; araba (beden) şoförsüz (bilinçsiz) bir işe yaramadığı gibi, şoför de arabasız var olamıyor.


Şoför arabasını nasıl kullanacağını -birkaç temel manevra dışında doğarken bilemiyor ve iyi bir sürücü olması uzun ve zahmetli bir eğitim sürecinden sonra ancak kısmen gerçekleşiyor. Kaldı ki arabasının parçalarını (organları) ve çalışma sistemini öğrenebilmesi bile bir ömür boyu sürebiliyor. 


Bir okyanus kaplumbağasının kuma gömdüğü yumurtalarından çıkan yavrularının vakit geçirmeden denize yönelmesi ve yüzebilmesi kadar bilinçli olmasa bile, insan yavrularının da doğuştan gelen içgüdüsel bazı yetenekleri vardır: 


Ağlayabilmek, süt emmesini bilmek ve anne kokusunu tanımayı hemen öğrenmek gibi...


Yüz binlerce yıllık evrim sonucu genetik yapıya yerleşmiş bu yetenekler, beyindeki sinir hücrelerinin işlevleri sonucunda kendilerini gösterir ve bebeğin yaşaması için gerekli fizyolojik faaliyetleri kontrol ederler.


Buradan anlaşılıyor ki: Acemi şoför (üst bilinç) daha arabasını kullanmayı öğrenmeden önce, ona yardımcı olan bir usta şoför (alt bilinç) var. 


Fakat “Serebral Korteks” veya Beyin Kabuğu denen ve beynin üst tabakasını oluşturan o ince bölümün altında kalan kalınca tabakanın tam olarak ne işler becerdiği, henüz tıp ve diğer bilim dallarınca bile tam anlamıyla bilinemiyor. 


Beynin yüzde 72’si olan alt beyinde olup bitenleri ortaya çıkarmak, kendimizi daha yakından tanımak ve evrimsel tarihçemizi öğrenmek adına büyük birer adım olacaktır. Belki de, alt beyni iyi tanımadığımız için bilinci anlamakta güçlük çekiyoruz.


Beyne bu özellikleri kazandıran kaynak hücrelerimizdeki genetik şifrelerdir. Cansız atomlardan yapılmış DNA moleküllerini oluşturan genler, vücudumuzdaki tüm dokuları ve sistemleri üretme bilgisini taşırlar. 


Bu sistematik bilgilerin işe yaraması için genlerin canlı ve “bilinçli” olması gerekir. İşte ben bu Biyolojik Bilinçtir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder