2 Ekim 2017 Pazartesi

Hiç..

" İKİLİKSİZLİK" / "Nondualism" 

"Biri kendini farkettiğinde,Evrenin bir temel niteliğini anlar.
Dualitenin varlığı sadece bir yanılsamadır"

Namkhai Norbu.(1993). The Crystal and the Way of Light: Sutra, Tantra and Dzogchen.

İkiliksizlik veya Nondualism (veya Şankaranın metafiziğindeki terimi kullanacak olursak Advaita),şeylerin birbirinden farklı görünmekle birlikte ayrı olmadıklarını savunan görüştür. 

İkiliksizlik inanç, durum, teori, pratik veya bir felsefeye atıfla kullanılır. Kavramın "Monizm" veya nitelikli monizm ile bağlantısı vardır.

İkiliksizlik veya İngilizce'deki karşılığı ile "Nondualism" Advaita teriminin batı dillerindeki karşılığı olarak türetilmiştir. Terim ilkin Hint kutsal metni Upanişadların İngilizce'deki çevirilerinde kullanılmıştır.

Smartalar tüm tezahürlerin Brahman'dan ortaya çıktığını kabul ederek Advaita (ikiliksizlik) felsefesini izlerler. Kişisel Tanrılar Brahman'ın farklı isimlerdeki görünümleridir. Smarta perspektifi Batı'daki hakim Hinduizm algısıdır.Neo Hinduizm de denir.

Kutsal Kitapları, Ashtavakra Gita,15 upanishad, puranas, Bhagavad Gita, , Yoga sutras

Felsefeleri, insan Tanrı'dır.Gördüğümüz herşey aslında bir ilüzyondan ibarettir.Madde kesinlikle gerçek değildir,ilüzyondur.

Advaita vedanta düşüncesinin en ağır olduğu Hindu dinidir.insanın ruhu ile Tanrı'nın ruhu birdir.En "modern" hindu dini denebilir.Mokşa kavramı Saivism dekine benzerdir.Tamamen "tekçi" dir,ikilik yoktur herşey aslında birdir. Bu dinde mistik bilgi ve yoga uygulamaları tamamen ön plandadır.Tanrı/Tanrıça tapınımı hemen hemen "yok" denecek kadar azdır.İmanın değil mistik bilginin önemi vardır.En liberal Hindu dinidir. 

Aslında, gerçek metafizik daima kendi kendisiyle tamamen özdeş olarak kalır. Zira onun nesnesi aslında "bir"dir (tek'tir) ya da Hinduların dedikleri gibi, "ikiliksizlik"tir (sans dualite). 

Ve bu nesne, daima -"doğanın ötesinde" olması nedeniyle- değişmenin de ötesindedir.Müslümanların Tevhid öğretisi tekdir" ("La doctrine de l'Unite' est unique) derken, ifade etmek istedikleri de budur.

Allah isminin ilk hecesi, kabul edilen bir yoruma göre, ilahi tezahürler olarak, dünya ve hayatla ilgilidir; ikinci heceyse Tanrı ve ötedünyayla ya da ölümsüzlükle ilgilidir. Oysa ki Allah ismi sükunla hemze arası bir boşlukla başlıyor, tıpkı "creatio ex nihilo", yoktan yaratılış, gibi simgesel olarak Sonsuz varlık üzerine açılan sınırsız bir nefes çıkışıyla bitiyor, yani son harf olarak "he" varlık üstü bir "ikiliksizlik"i belirtmektedir.

Batı dillerinde İkiliksizlik (non-dualism) denilen ve fenomenal dünyada çokluk-zıtlık olarak görülen ögelerin özlerindeki birliğinin vurgulandığı Vahdet-i Vücud, Ekberiliği tanımlayan bir öğretidir. Tasavvuf aleminde ekberi sufilerin görüşlerine muhalif olan sufiler de bulunmaktadır.

Ekberilik sıfatı Şeyh'ül Ekber lakaplı Muhyiddin İbn Arabi'nin adına izafetle konulmuştur. Muhyiddin İbn Arabi'nin herhangi bir tarikat kurucusu olmadığı bilinmektedir. Ancak bir makam veya meşrep anlamında onun görüşlerini benimseyen tarikat önderleri olmuştur. 

Bunun yanısıra Vahdet-i Vücud öğretisi Muhyiddin Arabi'den önce İmam Gazali, Nifferi, Cüneyd Bağdadi gibi sufilerin metinlerinde de bulunmaktadır. 

Ancak Muhyiddin İbn Arabi ve özellikle de onun öğrencisi Sadreddin Konevi tarafından geliştirilmesi, daha geniş şekilde izah edilmesi bu metafiziği benimseyen sufileri tanımlamakta Ekberî tabirinin daha kullanılmasını kolaylaştırmıştır.

Bir sıfat olarak kullanılan Ekberi tabiri 1911'de İsveçli sufi Abdülhadi Aguéli Paris'de kurduğu ve Al Akbariyya adını verdiği gizli sufi topluluğundan farklıdır. Topluluğun amacı Muhyiddin İbn Arabi'nin öğretisi üzerinde araştırmalar yapmak ve bu öğretiyi eğitimli kitle arasında yaygınlaştırmaktı.

Vahdet-i Vücud öğretisinin baş sözcüsü olmakla birlikte kendisinden sonra Vahdet-i Vücud görüşünü benimseyen sufiler için Muhyiddin İbn Arabi'nin lakaplarından olan Şeyh-i Ekber'e atıfla Ekberîsıfatı kullanılmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder