26 Nisan 2018 Perşembe

Bazen yaşadığın çağ veya bir duygu o kadar ağır gelir ki bir an önce gitmek istersin.Eğer bu dünyaya kendi tekamülünü tamamlama ve birliğin tanımı için gelmişsen artık sen yoksundur.Her şey yük olmaya başlar vuslata kavuşmak için..

Aydınlanmış insan ve yük ve yol.
Eski zamanlardı. Yolların düzgün olmadığı zamanlar... Fakirdi çoğunluk, bu nedenle taşınacak yüklere talip olacak hamallar bulmak zor olmuyordu... Hamal isen iki şey önemli oluyor senin için: Yük ve yol... Ancak sırtına aldığın yükle bu mesafeyi aşabilirsen, ücret mevzu bahis oluyor. Aksi olursa, cereme çekiyorsun! Bunu düşünüyordum, yanımdaki hamalla yola çıkarken, ihtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı. Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı sadece, onunkinin çeyreği... Diyordum ki içimden: "Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!" 
Nitekim çok geçmeden dedi ki: "Mola vakti. Gel biraz dinlenelim!.. "Ne molası, dedim ona hayretle. Ben daha terlemedim!. . "Sözüme aldırmadı. Durdu. Çöktü. Salarken yükünün ipini: "Sen de dinlen hadi" dedi. Benim canım sıkılmıştı bu işe. Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmamın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum. O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinleniyorken, ben huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum. Bir saat kadar sonra yine durdu, oturdu, dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında... 
"Yükünü indirip sen de dinlen", demesine aldırmadım, ona daha çok kızdım... Sonra yine durdu. Bana da "dinlenmemi" söyledi yine ama dinlenmedim. Yarım saat sonra "dinlenelim mi" diye sordu, aksi aksi başımı salladım... 
Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birden bire dizlerimin bağı çözüldü. Kafamın içinde uçuşan karasinekler sustu, çöküp kaldım. Kayış kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı. Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim. Uyumuştum da uyandım mı, yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım... Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim. Sonra koluma girerek; "Hadi kalk, dedi. Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz." Dediğini yaptım. Omzundan güç aldım, ama asıl anlattıkları iyi geldi bana. 
"Ben yılların hamalıyım, dedi. Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu, dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendilerini de toprağa serdi sonunda... Yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu, anlattığım bu insanlara ait... 
Halbuki bir yükü "taşımak" bizim işimiz, "altında ezilmek" değil!.. Unutma ki bir yük taşıdıkça ağırlaşır. Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun! Belki günün birinde hamallığın şekli değişir. Belki o günleri ben göremem… 
Ama sen kavuşursan o zamanlara, aman ha, kafanın içinde de sakın yük taşıma... Akşamları bırak ve hafifle... Sabah dinlenmiş olarak yeniden tekrar taşırsın yükünü. Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil. Çünkü yarınlarda bizi bekleyenler var, taşıdıklarımızı bekleyenler var... 
Gerçek şu ki, hepimiz şu kısacık hayatın hırsla koşuşturan, bilinçsiz hamallarıyız. Herkesin yükü ağırdır kendince. Bari akşamları yüklerinizi indirin omuzlarınızdan. Hafifleyerek gidin evinize. Gülümseyerek girin kapıdan içeri. Sabaha, elbette daha kolay bulacaksınız ayağa kalkıp yükünüzü sırtlanacak o gücü!
Yüklerimizi en doğru ve bilinçli şekilde taşımak ve hayatın güçlükleri altında ezilmemek dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder