25 Nisan 2018 Çarşamba

--2 çingeler.


Fakat Tanrı, kendi eserini fırından biraz erken çıkarmıştı.
Pişirme tonu kabaydı ve netice beyaz adamdı.
Tanrı Devel, daha iyisini yapabilme umuduyla ikinci kez bir deneme yaptı. Fakat, bu defa da balçığı fırında uzun süre bıraktı ve netice siyah adamdı. Nihayet Tanrı Devel, üçüncü denemede istediğine ulaştı.
Uzun bekleyişten sonra esmer adam “Rom” un yaratılışı gerçekleşti.

Çingene bayramları mayısta kutladıkları “Kakava Bayramı” ve 14 Mart’ta kutladıkları Humbara Bayramı.
Nevruz’u da kutlarlar diye düşünüyordum ama hayret yokmuş.

Çingene kadınların başta gelen mesleğinin falcılık olduğunu biliyoruz.
Fal gibi büyücülüğün de çingenelerin önemli özelliklerinden birisi olduğu, pek çok hayvan ve organından büyü yaptıkları kaydediliyor..

Rivayete göre;
“Nemrut İbrahim’i ateşe atmak istediği zaman ateş yanmaz. Etrafındakiler odunların yanması için iki kardeşin ilişki kurması gerektiğini söyler. Çin ile Gane adlı iki kardeş bu işi yapar ve Çingeneler de onların soyundan gelir.”
Dilden dile anlatılarak gelen aslı olmayan bu hikaye yüzünden çingeneler hakkında olumsuz dini düşünceler fazladır. Müslüman olamayacakları, sünnet olmadıkları, nikahsız oldukları ve evliliklerinin kabul görmeyeceği düşünülür.
Çingelerin cenaze namazı kılınmaz, Çingene ile evlenilmezmiş. Çingene ile cinsel ilişkide bulunulduğu takdirde, cünüplüğün temizlenmesi için, 40 adet kiremit veya tuğlanın erimesine kadar ısıtılacak su ile yıkanılması gerekirmiş.

Baskılar nedeniyle Çingeneler de kimliklerini gizlemek zorunda kalıyorlar.
Yerleşik çingeneler kendi imkanlarıyla cami yapıyor, namaz kılıyor, oruç tutuyor, hatta hacca gidiyor. Buna rağmen müslüman kabul edilmiyorlar.
“Abe biz de Müslümanız be ya…!” deseler de sorunlarına eğilen yok.

20 yıldır müftülüklere, Diyanete başvuran Çingeneler, haklarındaki olumsuz düşünceleri azaltacak bir açıklama istiyorlar diyanetten. Ama nafile.
Diyanet kapı duvar. tık yok.
Çingene dernekleri gerekirse Diyanete tazminat davası açacaklarını ve İnsan hakları mahkemesine başvuracaklarını söylüyorlar.
2. şikayetçi oldukları kurum da MEB.
MEB’i de mahkemeye vereceklerini söylüyorlar.

Aralarından bakan, başbakan, çok sayıda milletvekili çıktığını, sanatçıların dahi kimliklerini açıklayamadığını ifade ediyorlar.
Örneğin en meşhurları Kibariye bile “Roman mısınız?” sorusuna “Allah bilir!” diyormuş. Dışişleri bakanı Turan güneş, başbakan Nihat Erim’in kökeni çingeneymiş.

Türkiye’deki çingene sayısı tartışmalı. 400-750 bin arasında sanılıyor.
Göçebeliği sürdürenler ise 20-30 bin civarında.
Sayıları birkaç milyon olsaydı herhalde dikkate alınırlar, önemsenirlerdi.

Çingenelerin, kökenlerindeki asıl dinlerini ve mitolojilerini unuttuklarını düşünüyorum. Belki bilenleri vardır ama sayıları çok azdır herhalde.

Dünyanın Yaratılışı, İnsanoğlunun Yaratılışı ve İlk Günah

“Transilvanya’daki Çingeneler şunu anlatır: Günlerden bir gün Tanrı, büyük suyun içine bir değnek atar. Değnek büyür ve koca bir ağaç oluverir. Bu ağacın altında oturan şeytan ise, Tanrı’yı selamlar. Birlikte dokuz gün boyunca suyun üstünde dolaştıktan sonra, Tanrı dünyayı yaratabilmek için şeytandan, denize dalıp dipten kum getirmesini ister. Tanrı ona, adını söylemek suretiyle bunu başarabileceğini söylediğinden, şeytan kendi adını söyler

Fakat kum ısınır ve onu yakar. Bu şekilde dokuz gün boyunca kum çıkarmaya çalışır ve bu arada öylesine yanar ki, kapkara olur. Nihayet kendi adını söylemeden denizin dibinden kum çıkarır ve Tanrı bu kumdan dünyayı yaratır. Şeytan, ağacın altında yaşamak istediğinden Tanrı’yı kovmaya çalışır, fakat büyük bir boğa gelir ve onu beraberinde alıp götürür. Ağaçtan yere et parçaları düşer ve yaprakların içinden insanlar fırlar. Yer ve Gök daha sonra ancak birbirinden ayrılmıştır.

Tanrı, bir vakit şeytanla birlikte deniz kenarına iner. Şeytan, suyun derinliğini öğrenmek üzere öne atılır, dibe dalar ve pençelerinde toprakla tekrar yukarı çıkar. Tanrı ona, bundan iki figür yani erkek ve kadını yapmasını emreder. Şeytan bunu da başarır ve Tanrı ondan bu figürleri konuşturmasını ister. Ancak bu kez şeytan onun emrini yerine getiremez ve yenilgiyi kabul etmek zorunda kalır.

Tanrı, asasını figürlere doğru uzatır ve o anda yerden iki ağaç bitiverir. Bunlar, dallarıyla figürlere arkadan sarılır. Bunun üzerine figürler canlanır. Bunlar, Damo ve Yehwa adını taşıyan ilk insanoğullarıdır. Tanrı asasını tekrar kımıldatır ve bu kez ağaçlardan birinde elma ve diğerinde armut biter. Erkeğe armutları ve kadına elmaları yedirtir. Yılan, kadının elmaları yemesini engellemek ister (!). Kadını zaptedebilmek için, Tanrı bunu yılana ifade eder. Fakat sonra Tanrı Yılan’ı kovar ve kadın elmalardan yer. Meyveler, biçimlerinden dolayı her ikisinde, diğer cinse karşı karşı bir istek uyandırır ve Tanrı onlara sevişmelerini buyurur. Kadın, birinci ve ikinci sevişmenin ardından her defasında ‘encore’ (daha çok) der. Tanrı bir üçüncüsüne daha müsaade eder.
Fakat kadının üçüncü sevişmeden sonra da ‘encore’ (daha çok) diye bağırması üzerine, Tanrı kızarak onu ebedi doyumsuzluğa mahkum eder.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder