Kabile topluluklarında ergen çocuklar annelerinin yanından alınıp topumdan koparılarak onları erkekliğe hazırlamak üzere tasarlanmış çilelerden geçirirlerdi. Şamanların yolculuğu gibi bu da ölüm ve yeniden doğuş sürecidir aslında.
Ergen çocukluğunu öldürüp yetişkinlere özgü sorumluluklar dünyasına adım atmalıdır. Ergenlik çağındakiler toprağın altına ya da mezara gömülür: bir canavarın kendilerini parçalayıp yiyeceği ya da bir ruhun canlarını alacağı söylenilir. Yoğun fiziksel acıya ve karanlığa maruz kalırlar; genellikle sünnet edilir ya da derilerine dövme yapılır. Yaşadıkları öyle yoğun ve sarsıcı bir deneyimdir ki, ergen genç bir daha geri dönmemek üzere değişir.
Psikologlar bize böyle bir başına ve yoksun bırakılmanın kişiliğin bastırılmış karışıklığına sebep olabileceği gibi eğer uygun biçimde denetlenirse kişinin içindeki derin güçlerin yapıcı oluşumunu destekleyeceğini söylüyorlar.
Çile çekme süresi bitince, çocuk ölümün yeni bir başlangıç olduğunu öğrenir. Kabilesine döndüğünde erkek ruhu ve bedeni taşıyordur. Ölümü ensesinde hissetmiş olan ve onun yeni bir varoluş biçimine geçiş töreninden başka bir şey olmadığını öğrenen genç, bir avcı, ya da savaşçı olup halkı uğruna canını tehlikeye atmaya hazırdır artık.
Yaşamımızın bir döneminde her birimizin kahraman olması gerekir. Her bebek masal dünyasındaki labirentleri aratmayan daracık doğum kanalından geçmek, güvenli rahim ortamını bırakıp hiç bilmediği dünyaya çıkmanın sarsıcı deneyimini yaşamak zorundadır.
Doğum yaparken, her anne kendi ve çocuğunun canını tehlikeye atan bir kahramandır. Her şeyden vazgeçmeye hazır değilseniz kahraman olmazsınız; önce karanlığa inmeden yükseklere çıkış, ölümün bir biçimi olmaksızın yeni bir yaşam söz konusu değildir.
Yaşamımız boyunca bilinmeyenle yüzleştiğimiz durumlarla karşılaşırız, kahramanlık miti de bize nasıl davranmamız gerektiğini öğretir. Sonunda hepimiz kendimizi adına ölüm denen son ayinde buluruz.
Kimi Paleolitik kahramanlar daha sonraki mitos edebiyatında da görülür. Örneğin Yunanlıların kahramanı Herakles’in avcılık döneminden kaldığı neredeyse kesindir. Mağara adamları gibi hayvan postuna bürünür, elinde sopa taşır. Herakles hayvanlarla başa çıkmakta ustadır ve bu yönüyle bir şamandır; yer altı dünyasına gider, ölümsüzlük meyvesini arar ve Olimpos dağı, tanrılar âlemine çıkar.
Yunanlıların ‘’Hayvanlar Tanrıçası’’ avcı ve yaban hayatın efendisi diye bilinen tanrıça Artemis de Paleolitik bir figür olabilir.
Avcılık salt erkeklere özgü bir etkinlikti, ancak Paleolitik çağın en güçlü avcılarından biri dişiydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder