Gözlerimize Yansıyan Gen Haritamız ( İRİDOLOJİ )
"GÖZLERİME BAK DA SÖYLE..."
Her insanın irisinin bir başka benzeri olmadığı,genlerimiz tarafından biçimlendirilen,biyolojik bir marka olduğunu biliyor muydunuz?
Asıl dikkat ceken taraf ise şu bazı bilim adamları irislerin dibinde insanın sadece sağlığının değil bütün geçmişininde yazılı olduğunu düşünüyor olması.
Gözbebeğimizin çevresinde parlayan o küçük pullar,tüm hayatımız hakkında bilgi verir.
İridoloji, gözün “iris” tabakasındaki işaretleri ve renk değişiklerini inceleyerek kişinin sağlık durumunu ve genetik özelliklerini teşhis edip değerlendiren; hastalıkları önlemeyi veya erken teşhis etmeyi amaçlayan bilim dalıdır.
Bazılarına göre bilimsel gerçekliği kabul edilmemekte birlikte Rusya gibi bazı ülkelerde göz hastalıklarının alt branşı olarak görülüyor.
İridolojinin kökeni Eski Mısır dönemine dayanmaktadır. Modern anlamda ise Macar hekim Ignatz von Peczely (1826-1911) ile başlamıştır. Küçük bir çocukken ayağı kırık bir baykuşa bakmakta olan Peczely, baykuşun iris tabakasında siyah bir çizgi görür ve ayağı iyileştikçe bu çizginin beyazlaşıp küçük bir noktaya dönüştüğünü gözlemler. Hekim olduktan sonra, hastalarının gözünde de aynı durumun meydana geldiğini farkeder. 1881’de yayınladığı bu buluşu önce Avrupa’da, sonra ABD’de büyük ilgi uyandırır. 1950’lerde ise ABD’li hekim Bernard Jensen irisin detaylı şemasını çıkartır ve iris üzerindeki noktaların vücudun nereleri ile bağlantılı olduğunu ayrıntıları ile ortaya koyar. Bugün tüm dünyada, özellikle Avrupa ülkelerinde yaygın şekilde uygulanan iridoloji ile ilgili çalışmalar enstitüler veya üniversiteler bünyesinde devam etmektedir.
Hayat ile aramızda pencere vazifesi gören gözlerimiz, genetik haritamızı yansıtan bir tür monitöre benzer. Gözümüzdeki renk değişiklikleri, çizgiler, şekiller ve bulutlanmalar sağlık durumumuzla ve genetik özelliklerimizle ilgili ipuçları vermektedir.
Beden Aynası
Dr. Masson “iris, insan bedeninin en fazla damar ve sinir ihtiva eden kısmıdır ve bir “refleks zonu” gibi hareket eder. Bundan dolayı, bizim haberimiz bile olmadan organizmanın biyokimyevi terkibindeki bütün değişiklikler iriste kendini gösterir. Henüz bir izah getirilememiş olsa bile irisin her bölgesi belli bir organa tekabül eder” demektedir.
Böylece, irisin bir saat kadranıyla mukayese edilecek şekilde topografik şemaları çizilmiştir. Meselâ, saat 15.15 de sol iriste iç tarafta kalbin yeri bulunur
Bu hususta çalışmalar yapan Liljequist enteresan bir misal olarak şu deneyi bil-dirmektedir. “Ciddi olarak bir yerinizi kesiniz ve biraz tendürdiyot sürünüz, biraz sonra iriste tentürdiyotun rengi görülecektir.” Dr. Bardo bu deneye ilaveten bir ilaç enjekte edilmesinden bir müddet sonra iriste renkli bir noktanın belireceğini söylemektedir.
Gözler fizyolojik olarak optik sinirler yoluyla Dura Mater’le bağlantılıdır.Fazla ayrıntıya girmeden söylemek gerekirse gözler sinir ağıyla hipotalamus, epifiz ve hipofiz ile ilişki içindedir. Beyindeki bu yapılar tüm bedendeki fizyolojik ve psikolojik pek çok olayı kontrol eder. Bu anatomik ve fizyolojik durumdan dolayı sinirler, kan damarları, lenf yoluyla gözler bedenin biokimyasal, metabolik, yapısal ve hormonsal durumuyla doğrudan ilişki içindedir
Bu tesirler otonom sinir sisteminin yani irademiz dışında ve düz kaslarla çalışan, aynı zamanda vücudumuzun bütün organlarına yayılmış bulunan ve damarları büzüp açarak kontrol eden sistemin, hissedemediğimiz titreşimlerinin uyarmalarından ortaya çıkmaktadır.
Vücudu bir ağ gibi saran otonom sistemin en ince dallanmaları, irisin sinirlerce çok zengin yapısındaki kompleks sinir düğümlerine kollarla bağlanmıştır. Bu haliyle göz, bilhassa iris, beynin ve sinir sisteminin dışarı açılan görüntü ekranlarından birisi olmaktadır. Aralarındaki münasebet canlı bir organizmada bulunabilecek en mükemmel ve girift bir âhengi göstermekte-dir.
Tıpkı bir bilgisayar şebekesi gibi, görme sinirini saran 120.000 lif organlardaki hassas titreşim dengelerindeki değişikliklerini nakleden elemanlardır. Elektriki veya biyokimyevi âhenkli faaliyetlerindeki veya fizyolojik programlardaki en ufak bir sapma bile iris diskine, bilgisayar gibi kaydedilir.
İris, vücuttaki kısımlara ve bedensel işlevlere bağlı olan, iç içe geçmiş, altı adet halkaya ayrılmıştır.
En içteki halka mide, ikincisi bağırsaklar, üçüncüsü kan ve lenf sistemi, dördüncüsü salgı bezleri ve organlar, beşincisi kaslar ve iskelet, en dışta olan altıncısı ise deri ve dışkı ile bağlantılıdır.
Her yapının kendine özgü bir iris dokusu vardır. Sık dokulu irisler güçlü, gevşek dokulu irisler zayıf bünyeleri gösterir.
Sol gözün irisi vücudun sol tarafını, sağ gözün irisi sağ tarafını gösterir.
İrisin üst kısmındaki işaretler baş ve beyinle ilgili, alt kısmındaki işaretler bacak, karın ve üreme sistemiyle ilgili, yan tarafındaki işaretler ise kalp, ciğerler ve sırtla ilgili genetik zayıflıkları gösterir.
Örneğin, sağ göz irisinin sağ, sol göz irisinin sol yarısının tam ortasında bulunan lekeler kişinin genetik olarak diyabet’e (şeker hastalığı) yatkın olduğunun işaretidir.
İristeki işaretler, genetik zayıflıklarımızın tespit edilmesini sağlayarak tedbir almamız için bizi uyarır.
Gözlerimiz, vücudumuzda yaşanan aksaklıkları da yansıtır. Vücutta oluşan iltihaplar veya fazla ilaç kullanımına bağlı olarak biriken toksinler iriste bir benek şeklinde kendini gösterebilir.
Sadece gözleriniz değil, bakışlarınız bile nasıl beslendiğinizi, alkol ve sigara kullanıp kullanmadığınızı ya da sistemik bir hastalığınızın olup olmadığını ortaya koyuyor.
BAKIŞLARINIZDA NELER GİZLİ?
Op. Dr. Gülbin Saltık''a göre sadece gözler değil, bakışlar da vücuttaki gidişat hakkında önemli ipuçları veriyor.
"Göz kapaklarını, konjoktivanın rengini, gözün yerleşim şeklini ve bakışları bir bütün olarak düşünmek lazım. Şaşılık veya kayma gibi durumları kastetmiyorum, onlar zaten göz hastalıklarının içinde ama kişinin bakışından bile vücudundaki sistemik sorunu tespit etmek mümkün.
Gözün hem arkasına hem de dıştan görüntüsüne bakarak tansiyon, diyabet, tiroid gibi sistemik problemleri anlayabiliyoruz. Örneğin tiroid hastalarında gözler dışarı doğru yer değiştirir, yani eksoftalmus olur.
Depo hastalığı dediğimiz karaciğer hastalıklarını, sarılığı veya biluribin yüksekliğini gözlerin sklera denen beyaz kısmına çıplak gözle bakarak anlayabiliriz.
Kansızlığı konjontivaya bakarak anlarız.
Göz kapaklarının üstünde ksantalezma denen küçük beyaz lekeler gördüğümüzde kolesterol yüksekliğini düşünürüz.
Piterjiyum denen bir tür et oluşumunu gördüğümüzde, hastanın genellikle dışarda veya güneşte çalıştığını anlarız. Çünkü dışarıda uzun süre çalışanlarda veya deniz kenarında oturanlarda sık görülen bir lezyondur.
Yine 10 yıl günde 20’den fazla sigara içen birinin gözümüzden kaçması mümkün değil, çünkü damar sertliğini görürüz."
İris üzerindeki beyaz noktaların şişmelerden, fazla uyarandan veya stresten oluştuğu düşünülür. İris çevresinde oluşan siyah çizgi ise, ciltte toksinlerin oluşmaya başladığının veya düzenli dışkılayamamanın göstergesi olarak değerlendirilir.
Göz renklerinin, vücudun genetik zayıflıklarını ortaya koyduğu yönünde de araştırmalar vardır. Bu araştırma sonuçlarına göre mavi, yeşil ve ela gözlü kişilerin kahverengi ve siyah gözlü kişilere göre daha zayıf ve hastalıklara karşı daha savunmasız oldukları tespit edilmiştir. Astımlılar üzerinde yapılan bir araştırmada, daha çok mavi gözlülerin bu hastalığa yakalandıkları ortaya konmuştur.
Kahverengi gözlüler: Dolaşım sistemi hastalıklarına yatkındırlar. Anemi ve mineral eksikliği bu grupta en çok görülen hastalıklardır.
Mavi gözlüler: Alerjik bir bünyeye sahip oldukları için astım benzeri hastalıklara yatkındırlar. Boğaz iltihapları, anjin, romatizma, artrit bu grupta en çok görülen hastalıklardır.
Yeşil-Ela gözlüler: Sindirim sistemi hastalıklarına yatkındırlar. Diyabet’e yakalanma riskleri fazladır, vücutlarındaki şeker dengesizliği anksiyete benzeri ruhî sıkıntılar yaşamalarına sebep olur.
Bir eski türkü vardır "özbek, türkmen, tatar, kırgız..bunlar bir soydur" diye başlayan... Hani birlik ve beraberlikte irki yakınlıkların önemini gösteren... Benim de iridoloji deyince aklıma nedense bu türkünün değiştirilmiş hali geliyor...
"akupunktur, biyo enerji, kinesioloji, iridoloji...bunlar bir soydur" diye söylenmeye başlıyorum... Devamında da bu konuda pratiği olanlardan ve kendince halka faydalı olmaya çalışanlardan özürler diliyorum... Sonra da "auram var bu ellerde ..aman da çakralarım açıldı" diyerek ortamdan uzaklaşıyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder